Yorgunluk

Yaşam tempomuzun ağırlaştığı an: Yorgunluk! Bedenimizin yükselen sesi. Hayatın kapılıp gittiğimiz sesleri arasında onun bize gösterdiklerine çoğu zaman pek de dikkat etmiyoruz. Bunun yerine, çoğu zaman algılarımızı hoş ve nahoş olarak ikiye ayırıyor, ikincilerden de bir an önce kurtulmak üzere o an elimizin altında ne varsa dört elle sarılıyor ya da bedenimizin uyarılarını göz ardı ediyoruz. Oysa kendi diliyle bedenimiz bizimle sürekli iletişim kurmaya çalışıyor, bizi sağlıklı, verimli, doyum verici bir işbirliğine çağrıyor. Konu, enerji depomuzun kırmızı alarm verdiği anlar olan yorgunluk olduğunda bedenimizin dilini nasıl anlamalı, ortaya koyduğu gerekleri nasıl karşılamalıyız? Nefes nefese kendimizi attığımız koltukta, sabahları bir türlü çıkamadığımız yatakta, gün boyu ayaklarımızı sürterek yürüdüğümüz yollarda "yorgunluk!" deyip geçtiğimiz "nahoş" algıyı düşmanca bir yaşantıdan iyiliğimiz içi çalışan bir dosta nasıl dönüştürebiliriz? Bu kitap, bütün bu sorulara bir uzmanın açıklayıcı, kolay anlaşılır ve hayata geçirilebilir yanıtlarından oluşmakta.