9786055941024
91846
https://www.turkishbooks.com/books/yikim-p91846.html
Yıkım
3.333
´Yıkım´, Yılmaz Uçar´ın yoksulları, sıradan insanları küreselleşmenin nasıl yok ettiğini, sokağa ittiğini anlatan on beş öykü ve güncelerinin bulunduğu bir yapıt. Uçar, küreselleşme karşıtı bir yazar. Bu konuda söyleyeceklerini öykülerinde söylediği kadar günlüklerinde de dile getirmiş. Dünya halklarıyla dayanışma içinde olmamızı önermektedir, bu kuşatmayı yarabilmemiz için. Çünkü Amerika´nın haritasını değiştirmeyi düşündüğü yirmi dört ülke arasında Türkiye de bulunmaktadır. Irak´ın işgali bölgemizdeki insanları nelerin beklediğini ayan beyan görmekteyiz.
"Amerikan, İngiliz savaş uçaklarına barış uçurtmaları, güvercinleri uçurmalıyız adiliğine, şerefsizliğine, insanlık düşmanlığına inat. Dünya halklarıyla barış yürüyüşleri düzenlemeliyiz. Avrupa, Asya, Afrika, Amerika, Avustralya´nın kentlerinde... ABD, eski sosyalist ülkeleri savaş arabasına koşarak, Japon askerlerini paralandırarak Irak halklarını vicdansızca işgal etmiştir. Emperyalizmin şerefsizliğidir bu. Sermayede onur ne arar'!." (s.96)
Yazarın belirttiği gibi, para tek değer olmuştur. Öyleyse para kazanmak için ne gerekiyorsa onu yapmalı. Yapıta adını veren ´Yıkım´ adlı öyküde merkezi yerde kalan eski evleri yıkıp daha çok para kazanmayı düşünenler, bu insanların ne yapacağını düşünmeden çıkarıp atmayı düşünmektedirler evlerinden. Onlara yeni evler vermekteler ama... Evlerini kurtarmak için mücadele eden insanlar öykünün merkezini oluşturmaktadır Yıkım´da.
Yılmaz Uçar´ın öykülerinde küreselleşmenin insanımız üzerindeki etkilerini görebiliyoruz. İşsizlik, en başta gelen sorunlardandır. Yıllarca çalıştığınız, ekmeğinizi kazandığınız, hizmet ettiğiniz işyerinde bir gün kapı dışına koyuluyorsunuz. Yakından bildiği banka çalışanlarının durumunu yazar birçok öyküsünde dile getirmiştir.
Ülkedeki ekonomik istikrarı emekçiler aleyhine bozulduğunu görüyoruz, onun öykülerinde. Kimileyin ´Sıcak Yemek´ öyküsünde olduğu gibi, kocasını yitirmiş, oğlu tutuklu torunlarına bakmak zorunda olan Hatice Nine´nin bir kap yemek için kuyrukta bekleyerek yemek almasını, kimileyin ödeyemediği banka kredisi yüzünden işyerini, mağazasını kaybedip apartmanların arasındaki boş bir arsada kulübe yapıp, bir lokma ekmek kazanmak için uğraşanları verir, ´Ayakkabı Tamircisi´ adlı öyküsünde. Rauf Ağabey de bunlardan birisidir.
İnsanımızın ekmeğe gereksinimi olduğu kadar, sevgiye de gereksinimi olduğu gerçeğini hemen her öyküsünde altını çizerek söylüyor Uçar. Onun öykülerindeki insani sıcaklık diyebileceğimiz türdeki bir yaklaşım, dayanışma duygusunu güçlendirmektedir okuyucuda. Zaten öykülerinde rahatlıkla görebileceğimiz insanlar arasında bir dayanışma vardır.
´Sıcak Yemek´ adlı öyküsünde sevgiye olan gereksinimi şöyle dile getirir; "Sahanda sucuklu yumurta ile besliyordu onları. Yapılan bir iyilik, çok mutlu kılıyordu. Muhtaçtılar sevgiye..." (s.39)
Yılmaz Uçar, ´Cumhuriyet Bayramı´ adlı öyküsünde belirttiği gibi ülkemize biçilen rolü yerine iyice getirmesi için ılımlı İslam ülkesine dönüşmemiz gerekmektedir. Bunun için apartmanlarda bile kaçak Kur´an kursları açılmaktadır, bugünün küçüğü yarının büyüğü olan çocuklar için... Yılmaz, bu öyküsünde insanlarımızın Cumhuriyet´e sahip çıktıkları iletisinden hareketle bu tür uygulamaların ülkemizde zor tutacağı iletisini vermiştir; bu yönde kimi çalışmalar, gelişmeler olsa da...
Yurtsever yazarların da durumu sıradan insanlardan pek farklı değildir. Onlar da küreselleşme tehdidiyle karşı karşıyadırlar. Çünkü onların yanında olmayan herkes suçludur. ´Düzeltmen´ öyküsünde dile getirdiği yazar yukarıda anlattıklarımıza güzel bir örnektir. Bu öyküde yazdıklarından dolayı yüzlerce yıl hapis cezası alan, epeyce kaçak yaşayan bir yazarı okurla tanıştırmaktadır, Yılmaz Uçar.
Yılmaz Uçar, ´Yıkım´ adlı öykü kitabında insanımızın ekmeğe ve sevgiye olan gereksinimini sıcak, anlaşılır bir dille anlatıyor...
MUSTAFA ASLAN
´Yıkım´, Yılmaz Uçar´ın yoksulları, sıradan insanları küreselleşmenin nasıl yok ettiğini, sokağa ittiğini anlatan on beş öykü ve güncelerinin bulunduğu bir yapıt. Uçar, küreselleşme karşıtı bir yazar. Bu konuda söyleyeceklerini öykülerinde söylediği kadar günlüklerinde de dile getirmiş. Dünya halklarıyla dayanışma içinde olmamızı önermektedir, bu kuşatmayı yarabilmemiz için. Çünkü Amerika´nın haritasını değiştirmeyi düşündüğü yirmi dört ülke arasında Türkiye de bulunmaktadır. Irak´ın işgali bölgemizdeki insanları nelerin beklediğini ayan beyan görmekteyiz.
"Amerikan, İngiliz savaş uçaklarına barış uçurtmaları, güvercinleri uçurmalıyız adiliğine, şerefsizliğine, insanlık düşmanlığına inat. Dünya halklarıyla barış yürüyüşleri düzenlemeliyiz. Avrupa, Asya, Afrika, Amerika, Avustralya´nın kentlerinde... ABD, eski sosyalist ülkeleri savaş arabasına koşarak, Japon askerlerini paralandırarak Irak halklarını vicdansızca işgal etmiştir. Emperyalizmin şerefsizliğidir bu. Sermayede onur ne arar'!." (s.96)
Yazarın belirttiği gibi, para tek değer olmuştur. Öyleyse para kazanmak için ne gerekiyorsa onu yapmalı. Yapıta adını veren ´Yıkım´ adlı öyküde merkezi yerde kalan eski evleri yıkıp daha çok para kazanmayı düşünenler, bu insanların ne yapacağını düşünmeden çıkarıp atmayı düşünmektedirler evlerinden. Onlara yeni evler vermekteler ama... Evlerini kurtarmak için mücadele eden insanlar öykünün merkezini oluşturmaktadır Yıkım´da.
Yılmaz Uçar´ın öykülerinde küreselleşmenin insanımız üzerindeki etkilerini görebiliyoruz. İşsizlik, en başta gelen sorunlardandır. Yıllarca çalıştığınız, ekmeğinizi kazandığınız, hizmet ettiğiniz işyerinde bir gün kapı dışına koyuluyorsunuz. Yakından bildiği banka çalışanlarının durumunu yazar birçok öyküsünde dile getirmiştir.
Ülkedeki ekonomik istikrarı emekçiler aleyhine bozulduğunu görüyoruz, onun öykülerinde. Kimileyin ´Sıcak Yemek´ öyküsünde olduğu gibi, kocasını yitirmiş, oğlu tutuklu torunlarına bakmak zorunda olan Hatice Nine´nin bir kap yemek için kuyrukta bekleyerek yemek almasını, kimileyin ödeyemediği banka kredisi yüzünden işyerini, mağazasını kaybedip apartmanların arasındaki boş bir arsada kulübe yapıp, bir lokma ekmek kazanmak için uğraşanları verir, ´Ayakkabı Tamircisi´ adlı öyküsünde. Rauf Ağabey de bunlardan birisidir.
İnsanımızın ekmeğe gereksinimi olduğu kadar, sevgiye de gereksinimi olduğu gerçeğini hemen her öyküsünde altını çizerek söylüyor Uçar. Onun öykülerindeki insani sıcaklık diyebileceğimiz türdeki bir yaklaşım, dayanışma duygusunu güçlendirmektedir okuyucuda. Zaten öykülerinde rahatlıkla görebileceğimiz insanlar arasında bir dayanışma vardır.
´Sıcak Yemek´ adlı öyküsünde sevgiye olan gereksinimi şöyle dile getirir; "Sahanda sucuklu yumurta ile besliyordu onları. Yapılan bir iyilik, çok mutlu kılıyordu. Muhtaçtılar sevgiye..." (s.39)
Yılmaz Uçar, ´Cumhuriyet Bayramı´ adlı öyküsünde belirttiği gibi ülkemize biçilen rolü yerine iyice getirmesi için ılımlı İslam ülkesine dönüşmemiz gerekmektedir. Bunun için apartmanlarda bile kaçak Kur´an kursları açılmaktadır, bugünün küçüğü yarının büyüğü olan çocuklar için... Yılmaz, bu öyküsünde insanlarımızın Cumhuriyet´e sahip çıktıkları iletisinden hareketle bu tür uygulamaların ülkemizde zor tutacağı iletisini vermiştir; bu yönde kimi çalışmalar, gelişmeler olsa da...
Yurtsever yazarların da durumu sıradan insanlardan pek farklı değildir. Onlar da küreselleşme tehdidiyle karşı karşıyadırlar. Çünkü onların yanında olmayan herkes suçludur. ´Düzeltmen´ öyküsünde dile getirdiği yazar yukarıda anlattıklarımıza güzel bir örnektir. Bu öyküde yazdıklarından dolayı yüzlerce yıl hapis cezası alan, epeyce kaçak yaşayan bir yazarı okurla tanıştırmaktadır, Yılmaz Uçar.
Yılmaz Uçar, ´Yıkım´ adlı öykü kitabında insanımızın ekmeğe ve sevgiye olan gereksinimini sıcak, anlaşılır bir dille anlatıyor...
MUSTAFA ASLAN
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.