9786055145248
383184
https://www.turkishbooks.com/books/yeni-turk-ticaret-kanununa-gore-ticaret-sirketlerinin-birlesmesi-p383184.html
Yeni Türk Ticaret Kanununa Göre Ticaret Şirketlerinin Birleşmesi
8.4
Şirketler hukukunda, şirket birleşmeleri konusu, yeni TTK ile önemli ölçüde yeniden düzenlendi. Yeni TTK'nun kabul edildiği 01.07.2012 tarihinden bu yana, şirket birleşmeleri konusunda kapsamlı bir eser yayınlanmadı.
Ticari yaşamda, şirketlerin büyüme stratejilerinin başında birleşme ve satın almalar gelir. Özellikle büyüme kapasitesine sahip pazarlarda, şirketlerin yalnız başına rekabet edebilme şansları güçlü değildir. Bu nedenle de ya başka bir şirketle birleşip rekabet gücünü artırırlar ya da doğrudan doğruya başka bir şirketi satın alırlar. Bu işlemlerin ekonomik boyutuna çarpıcı bir örnek vermek gerekirse Dünyada 2000 yılma kadar 2,8 trilyon Euro değerinde bir Pazar oluşmuş,2010 yılında Türkiye'de 29 milyar dolar düzeyine ulaşan şirket birleşme ve satın alma işlemi gerçekleşmiştir.
Birleşme ve satın alma kavramları genellikle bir arada kullanılmakla birlikte yapılması gereken işlemler ve sonuçlan açısından önemli farklılıklar vardır. Bizim ele aldığımız şirket birleşmeleri, son yıllarda ülkemizde önemli bir şirket operasyonu olarak yerini almıştır. Şirket birleşmeleri, birleşme öncesi ve sonrasında birçok hukuki işlem gerektiren, oldukça karmaşık bir süreci içermektedir.
Türk hukukunda şirket birleşmelerine ilişkin olarak birçok kanunda değişik düzenlemeler vardır. Bu bağlamda, TTK m.134 ila 193 arasında, birleşme, bölünme ve tür değiştirme hükümlerine yer verilmiştir. Öte yandan, 6362 sayılı SPKa, 1163 sayılı KoopK, 4054 sayılı RKHK, 5520 sayılı KVK, 193 sayılı GVK ve diğer bazı kanunlarda birleşmeye ilişkin düzenlemeler olduğunu görmekteyiz.
6102 Sayılı yeni TTK ile 6762 sayılı eski TTK ile karşılaştırıldığında şirket birleşmelerinin yeni Kanunda çok daha ayrıntılı düzenlendiği görülecektir. Eski TTK'da birleşmeye ilişkin hükümler, Şirketler Hukuku Genel hükümleri (Eski TTK m.146-151) ve Anonim Şirketler Faslında (m.451-452) düzenlenmişti ve bu düzenlemeler arasında uyumsuzluk mevcuttu. Yeni TTK'da ise şirket birleşmeleri, belirli bir şirket türünü gözetmeden tüm şirketleri kapsayacak biçimde genel olarak düzenlenmiştir. Nitekim TTK'nun 134/l.maddesinde ifade edilen "Ticaret şirketlerinin birleşmelerine, bölünmelerine ve tür değiştirmelerine 134 ila 194.maddeler uygulanır" hükmü, bahse konu maddelerin belirli bir şirket türüne değil tüm şirketlere uygulanacağına amirdir. Öte yandan aynı maddenin 2.fıkrasmda yer alan "Diğer kanunların, bu Kanunun 135 ila 194.maddelerine aykırı olmayan hükümleri saklıdır" hükmü ile esasen diğer tüm kanunlardaki düzenlemelerde yer alan ve bu Kanuna aykırılık taşıyan hükümlerin yürürlükten kaldırıldığı ifade edilmiştir.
Yeni TTK'da birleşmeye ilişkin düzenlemelerin temel kaynakları 2004 tarihli İsviçre Birleşme Kanunu (FusG) ve AB'nin 09 Ekim 1978 tarih ve 78/855/EEC sayılı "Halka Açık Anonim Ortaklıkların Birleşmesine İlişkin Üçüncü Konsey Yönergesi (Third Council Directive of 9 October 1978 ba-sed on Article 54 (3) (g) of the Treaty Concerning Mergers of Public Limited Liability Companies (78/855/EEC)'dir.
Avrupa Ekonomik Topluluğunun temel hukuki dayanağı olan 1957 tarihli Avrupa Ekonomik Topluluğunu Kuran Antlaşma (Roma Antlaş-ması)'nm 3.Ana Başlığı (TITLE 3) "Kişilerin, Hizmetlerin ve Sermayenin Serbestçe Dolaşımı" altında 2.Bölümde "Şirket Kurma Hakkı" (The Right of Establishment) düzenlenmiştir. "Şirket Kurma Hakkı" Bölümünde, m.54/3g bendinde "Üye Devletlerin 58.maddenin ikinci fıkrası anlamında hem bahse konu şirket (halka açık anonim ortaklıklar) ortaklarının hem de üçüncü kişilerin menfaatlerini korumak amacıyla talep ettikleri güvenceleri koordine etmek" şeklinde ifade edilebilecek bir ilke benimsenmiştir. Bu ilke ışığında düzenlenen 1978 tarihli Üçüncü Yönerge ile "şirket birleşmelerinin" Topluluk bünyesinde hukuki zemini tesis edilmiştir. TTK taslağı hazırlanırken de, söz konusu Yönerge ile 2004 tarihli İsviçre Birleşme Kanunu'nda yer alan hükümler büyük bölümüyle aynen alınmıştır. Dolayısıyla yeni TTK'daki şirket birleşmelerine ilişkin düzenlemeler esas itibariyle AB ve İsviçre Hukuku kaynaklıdır.
6102 sayılı yeni TTK ile ticaret hukukumuza birçok ilke yerleşmiştir. Bunlardan en önemlisi kanaatimce "kurumsal yönetim" ve bu ilkenin zorunlu kıldığı "şeffaflık, adillik, hesap verilebilirlik ve sorumluluk" esaslarıdır. Söz konusu ilkelerden "hesap verilebilirlik", özellikle TTK'nun ilk kabul edilen şekliyle birleşme hukukunda da belirgin olarak kendini göstermekte idi. Kanunun 2011 yılındaki ilk düzenlemesinde yer alan denetim ve hesap verilebilirlik ilkeleri, 2012 yılında 6335 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerle önemli ölçüde ortadan kaldırılmıştır. Bu değişiklikler maalesef Kanunun ruhunu zedelemiş ve özellikle işlem denetçiliğinin kaldırılmasıyla birlikte bir bütünün tamamlayıcı parçalarından birisi yok edilmiştir. Birleşme hukukunda, 2011 yılında kabul edilen TTK'nun "Birleşme Sözleşmesi ve Birleşme Raporunun Denetlenmesi"ne ilişkin 148.maddesinin, 6335 sayılı Kanun ile kaldırılmasının büyük bir hata olduğu düşünülmektedir.
Çalışmamızda şirket birleşmelerini mümkün olduğu kadar hukuki boyutuyla sınırlandırmaya gayret ettik. Bununla birlikte hukuki boyutu sadece TTK'daki hükümlerle sınırlandırmak mümkün değildir. Birleşmenin, rekabet hukuku ve vergi hukuku ile yakından ilgisi vardır.
Çalışmamız toplam üç bölümden oluşmaktadır. Birinci Bölümün Birinci Kısmında, genel olarak birleşme hukukunun esasları, bu bağlamda, birleşmeye ilişkin kavramlar, birleşmenin amaçlan, çeşitleri ve birleşme ilkeleri ele alınmıştır. İkinci Kısımda ise, birleşmeye hâkim olan ilkelere yer verilmiştir.
ikinci Bölümün Birinci Kısmında, birleşme sürecinin ilk aşaması olan birleşme öncesi süreç incelenmiştir. Bu süreçte tarafların yükümlülükleri ve sözleşme öncesi görüşmelerden doğan sorumluluk (culpa in contra-hendo sorumluluk) ele alınmıştır. İkinci Kısmında ise birleşme sürecinin birleşme işlemlerine ilişkin kısmı incelenmiştir.
Üçüncü Bölümde, birleşmeye ilişkin diğer hususlar, bu çerçevede, kolaylaştırılmış birleşme, halka açık anonim ortaklıklarda birleşme, birleşmenin rekabet hukuku ve vergi boyutları ele alınmı
Ticari yaşamda, şirketlerin büyüme stratejilerinin başında birleşme ve satın almalar gelir. Özellikle büyüme kapasitesine sahip pazarlarda, şirketlerin yalnız başına rekabet edebilme şansları güçlü değildir. Bu nedenle de ya başka bir şirketle birleşip rekabet gücünü artırırlar ya da doğrudan doğruya başka bir şirketi satın alırlar. Bu işlemlerin ekonomik boyutuna çarpıcı bir örnek vermek gerekirse Dünyada 2000 yılma kadar 2,8 trilyon Euro değerinde bir Pazar oluşmuş,2010 yılında Türkiye'de 29 milyar dolar düzeyine ulaşan şirket birleşme ve satın alma işlemi gerçekleşmiştir.
Birleşme ve satın alma kavramları genellikle bir arada kullanılmakla birlikte yapılması gereken işlemler ve sonuçlan açısından önemli farklılıklar vardır. Bizim ele aldığımız şirket birleşmeleri, son yıllarda ülkemizde önemli bir şirket operasyonu olarak yerini almıştır. Şirket birleşmeleri, birleşme öncesi ve sonrasında birçok hukuki işlem gerektiren, oldukça karmaşık bir süreci içermektedir.
Türk hukukunda şirket birleşmelerine ilişkin olarak birçok kanunda değişik düzenlemeler vardır. Bu bağlamda, TTK m.134 ila 193 arasında, birleşme, bölünme ve tür değiştirme hükümlerine yer verilmiştir. Öte yandan, 6362 sayılı SPKa, 1163 sayılı KoopK, 4054 sayılı RKHK, 5520 sayılı KVK, 193 sayılı GVK ve diğer bazı kanunlarda birleşmeye ilişkin düzenlemeler olduğunu görmekteyiz.
6102 Sayılı yeni TTK ile 6762 sayılı eski TTK ile karşılaştırıldığında şirket birleşmelerinin yeni Kanunda çok daha ayrıntılı düzenlendiği görülecektir. Eski TTK'da birleşmeye ilişkin hükümler, Şirketler Hukuku Genel hükümleri (Eski TTK m.146-151) ve Anonim Şirketler Faslında (m.451-452) düzenlenmişti ve bu düzenlemeler arasında uyumsuzluk mevcuttu. Yeni TTK'da ise şirket birleşmeleri, belirli bir şirket türünü gözetmeden tüm şirketleri kapsayacak biçimde genel olarak düzenlenmiştir. Nitekim TTK'nun 134/l.maddesinde ifade edilen "Ticaret şirketlerinin birleşmelerine, bölünmelerine ve tür değiştirmelerine 134 ila 194.maddeler uygulanır" hükmü, bahse konu maddelerin belirli bir şirket türüne değil tüm şirketlere uygulanacağına amirdir. Öte yandan aynı maddenin 2.fıkrasmda yer alan "Diğer kanunların, bu Kanunun 135 ila 194.maddelerine aykırı olmayan hükümleri saklıdır" hükmü ile esasen diğer tüm kanunlardaki düzenlemelerde yer alan ve bu Kanuna aykırılık taşıyan hükümlerin yürürlükten kaldırıldığı ifade edilmiştir.
Yeni TTK'da birleşmeye ilişkin düzenlemelerin temel kaynakları 2004 tarihli İsviçre Birleşme Kanunu (FusG) ve AB'nin 09 Ekim 1978 tarih ve 78/855/EEC sayılı "Halka Açık Anonim Ortaklıkların Birleşmesine İlişkin Üçüncü Konsey Yönergesi (Third Council Directive of 9 October 1978 ba-sed on Article 54 (3) (g) of the Treaty Concerning Mergers of Public Limited Liability Companies (78/855/EEC)'dir.
Avrupa Ekonomik Topluluğunun temel hukuki dayanağı olan 1957 tarihli Avrupa Ekonomik Topluluğunu Kuran Antlaşma (Roma Antlaş-ması)'nm 3.Ana Başlığı (TITLE 3) "Kişilerin, Hizmetlerin ve Sermayenin Serbestçe Dolaşımı" altında 2.Bölümde "Şirket Kurma Hakkı" (The Right of Establishment) düzenlenmiştir. "Şirket Kurma Hakkı" Bölümünde, m.54/3g bendinde "Üye Devletlerin 58.maddenin ikinci fıkrası anlamında hem bahse konu şirket (halka açık anonim ortaklıklar) ortaklarının hem de üçüncü kişilerin menfaatlerini korumak amacıyla talep ettikleri güvenceleri koordine etmek" şeklinde ifade edilebilecek bir ilke benimsenmiştir. Bu ilke ışığında düzenlenen 1978 tarihli Üçüncü Yönerge ile "şirket birleşmelerinin" Topluluk bünyesinde hukuki zemini tesis edilmiştir. TTK taslağı hazırlanırken de, söz konusu Yönerge ile 2004 tarihli İsviçre Birleşme Kanunu'nda yer alan hükümler büyük bölümüyle aynen alınmıştır. Dolayısıyla yeni TTK'daki şirket birleşmelerine ilişkin düzenlemeler esas itibariyle AB ve İsviçre Hukuku kaynaklıdır.
6102 sayılı yeni TTK ile ticaret hukukumuza birçok ilke yerleşmiştir. Bunlardan en önemlisi kanaatimce "kurumsal yönetim" ve bu ilkenin zorunlu kıldığı "şeffaflık, adillik, hesap verilebilirlik ve sorumluluk" esaslarıdır. Söz konusu ilkelerden "hesap verilebilirlik", özellikle TTK'nun ilk kabul edilen şekliyle birleşme hukukunda da belirgin olarak kendini göstermekte idi. Kanunun 2011 yılındaki ilk düzenlemesinde yer alan denetim ve hesap verilebilirlik ilkeleri, 2012 yılında 6335 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerle önemli ölçüde ortadan kaldırılmıştır. Bu değişiklikler maalesef Kanunun ruhunu zedelemiş ve özellikle işlem denetçiliğinin kaldırılmasıyla birlikte bir bütünün tamamlayıcı parçalarından birisi yok edilmiştir. Birleşme hukukunda, 2011 yılında kabul edilen TTK'nun "Birleşme Sözleşmesi ve Birleşme Raporunun Denetlenmesi"ne ilişkin 148.maddesinin, 6335 sayılı Kanun ile kaldırılmasının büyük bir hata olduğu düşünülmektedir.
Çalışmamızda şirket birleşmelerini mümkün olduğu kadar hukuki boyutuyla sınırlandırmaya gayret ettik. Bununla birlikte hukuki boyutu sadece TTK'daki hükümlerle sınırlandırmak mümkün değildir. Birleşmenin, rekabet hukuku ve vergi hukuku ile yakından ilgisi vardır.
Çalışmamız toplam üç bölümden oluşmaktadır. Birinci Bölümün Birinci Kısmında, genel olarak birleşme hukukunun esasları, bu bağlamda, birleşmeye ilişkin kavramlar, birleşmenin amaçlan, çeşitleri ve birleşme ilkeleri ele alınmıştır. İkinci Kısımda ise, birleşmeye hâkim olan ilkelere yer verilmiştir.
ikinci Bölümün Birinci Kısmında, birleşme sürecinin ilk aşaması olan birleşme öncesi süreç incelenmiştir. Bu süreçte tarafların yükümlülükleri ve sözleşme öncesi görüşmelerden doğan sorumluluk (culpa in contra-hendo sorumluluk) ele alınmıştır. İkinci Kısmında ise birleşme sürecinin birleşme işlemlerine ilişkin kısmı incelenmiştir.
Üçüncü Bölümde, birleşmeye ilişkin diğer hususlar, bu çerçevede, kolaylaştırılmış birleşme, halka açık anonim ortaklıklarda birleşme, birleşmenin rekabet hukuku ve vergi boyutları ele alınmı
Şirketler hukukunda, şirket birleşmeleri konusu, yeni TTK ile önemli ölçüde yeniden düzenlendi. Yeni TTK'nun kabul edildiği 01.07.2012 tarihinden bu yana, şirket birleşmeleri konusunda kapsamlı bir eser yayınlanmadı.
Ticari yaşamda, şirketlerin büyüme stratejilerinin başında birleşme ve satın almalar gelir. Özellikle büyüme kapasitesine sahip pazarlarda, şirketlerin yalnız başına rekabet edebilme şansları güçlü değildir. Bu nedenle de ya başka bir şirketle birleşip rekabet gücünü artırırlar ya da doğrudan doğruya başka bir şirketi satın alırlar. Bu işlemlerin ekonomik boyutuna çarpıcı bir örnek vermek gerekirse Dünyada 2000 yılma kadar 2,8 trilyon Euro değerinde bir Pazar oluşmuş,2010 yılında Türkiye'de 29 milyar dolar düzeyine ulaşan şirket birleşme ve satın alma işlemi gerçekleşmiştir.
Birleşme ve satın alma kavramları genellikle bir arada kullanılmakla birlikte yapılması gereken işlemler ve sonuçlan açısından önemli farklılıklar vardır. Bizim ele aldığımız şirket birleşmeleri, son yıllarda ülkemizde önemli bir şirket operasyonu olarak yerini almıştır. Şirket birleşmeleri, birleşme öncesi ve sonrasında birçok hukuki işlem gerektiren, oldukça karmaşık bir süreci içermektedir.
Türk hukukunda şirket birleşmelerine ilişkin olarak birçok kanunda değişik düzenlemeler vardır. Bu bağlamda, TTK m.134 ila 193 arasında, birleşme, bölünme ve tür değiştirme hükümlerine yer verilmiştir. Öte yandan, 6362 sayılı SPKa, 1163 sayılı KoopK, 4054 sayılı RKHK, 5520 sayılı KVK, 193 sayılı GVK ve diğer bazı kanunlarda birleşmeye ilişkin düzenlemeler olduğunu görmekteyiz.
6102 Sayılı yeni TTK ile 6762 sayılı eski TTK ile karşılaştırıldığında şirket birleşmelerinin yeni Kanunda çok daha ayrıntılı düzenlendiği görülecektir. Eski TTK'da birleşmeye ilişkin hükümler, Şirketler Hukuku Genel hükümleri (Eski TTK m.146-151) ve Anonim Şirketler Faslında (m.451-452) düzenlenmişti ve bu düzenlemeler arasında uyumsuzluk mevcuttu. Yeni TTK'da ise şirket birleşmeleri, belirli bir şirket türünü gözetmeden tüm şirketleri kapsayacak biçimde genel olarak düzenlenmiştir. Nitekim TTK'nun 134/l.maddesinde ifade edilen "Ticaret şirketlerinin birleşmelerine, bölünmelerine ve tür değiştirmelerine 134 ila 194.maddeler uygulanır" hükmü, bahse konu maddelerin belirli bir şirket türüne değil tüm şirketlere uygulanacağına amirdir. Öte yandan aynı maddenin 2.fıkrasmda yer alan "Diğer kanunların, bu Kanunun 135 ila 194.maddelerine aykırı olmayan hükümleri saklıdır" hükmü ile esasen diğer tüm kanunlardaki düzenlemelerde yer alan ve bu Kanuna aykırılık taşıyan hükümlerin yürürlükten kaldırıldığı ifade edilmiştir.
Yeni TTK'da birleşmeye ilişkin düzenlemelerin temel kaynakları 2004 tarihli İsviçre Birleşme Kanunu (FusG) ve AB'nin 09 Ekim 1978 tarih ve 78/855/EEC sayılı "Halka Açık Anonim Ortaklıkların Birleşmesine İlişkin Üçüncü Konsey Yönergesi (Third Council Directive of 9 October 1978 ba-sed on Article 54 (3) (g) of the Treaty Concerning Mergers of Public Limited Liability Companies (78/855/EEC)'dir.
Avrupa Ekonomik Topluluğunun temel hukuki dayanağı olan 1957 tarihli Avrupa Ekonomik Topluluğunu Kuran Antlaşma (Roma Antlaş-ması)'nm 3.Ana Başlığı (TITLE 3) "Kişilerin, Hizmetlerin ve Sermayenin Serbestçe Dolaşımı" altında 2.Bölümde "Şirket Kurma Hakkı" (The Right of Establishment) düzenlenmiştir. "Şirket Kurma Hakkı" Bölümünde, m.54/3g bendinde "Üye Devletlerin 58.maddenin ikinci fıkrası anlamında hem bahse konu şirket (halka açık anonim ortaklıklar) ortaklarının hem de üçüncü kişilerin menfaatlerini korumak amacıyla talep ettikleri güvenceleri koordine etmek" şeklinde ifade edilebilecek bir ilke benimsenmiştir. Bu ilke ışığında düzenlenen 1978 tarihli Üçüncü Yönerge ile "şirket birleşmelerinin" Topluluk bünyesinde hukuki zemini tesis edilmiştir. TTK taslağı hazırlanırken de, söz konusu Yönerge ile 2004 tarihli İsviçre Birleşme Kanunu'nda yer alan hükümler büyük bölümüyle aynen alınmıştır. Dolayısıyla yeni TTK'daki şirket birleşmelerine ilişkin düzenlemeler esas itibariyle AB ve İsviçre Hukuku kaynaklıdır.
6102 sayılı yeni TTK ile ticaret hukukumuza birçok ilke yerleşmiştir. Bunlardan en önemlisi kanaatimce "kurumsal yönetim" ve bu ilkenin zorunlu kıldığı "şeffaflık, adillik, hesap verilebilirlik ve sorumluluk" esaslarıdır. Söz konusu ilkelerden "hesap verilebilirlik", özellikle TTK'nun ilk kabul edilen şekliyle birleşme hukukunda da belirgin olarak kendini göstermekte idi. Kanunun 2011 yılındaki ilk düzenlemesinde yer alan denetim ve hesap verilebilirlik ilkeleri, 2012 yılında 6335 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerle önemli ölçüde ortadan kaldırılmıştır. Bu değişiklikler maalesef Kanunun ruhunu zedelemiş ve özellikle işlem denetçiliğinin kaldırılmasıyla birlikte bir bütünün tamamlayıcı parçalarından birisi yok edilmiştir. Birleşme hukukunda, 2011 yılında kabul edilen TTK'nun "Birleşme Sözleşmesi ve Birleşme Raporunun Denetlenmesi"ne ilişkin 148.maddesinin, 6335 sayılı Kanun ile kaldırılmasının büyük bir hata olduğu düşünülmektedir.
Çalışmamızda şirket birleşmelerini mümkün olduğu kadar hukuki boyutuyla sınırlandırmaya gayret ettik. Bununla birlikte hukuki boyutu sadece TTK'daki hükümlerle sınırlandırmak mümkün değildir. Birleşmenin, rekabet hukuku ve vergi hukuku ile yakından ilgisi vardır.
Çalışmamız toplam üç bölümden oluşmaktadır. Birinci Bölümün Birinci Kısmında, genel olarak birleşme hukukunun esasları, bu bağlamda, birleşmeye ilişkin kavramlar, birleşmenin amaçlan, çeşitleri ve birleşme ilkeleri ele alınmıştır. İkinci Kısımda ise, birleşmeye hâkim olan ilkelere yer verilmiştir.
ikinci Bölümün Birinci Kısmında, birleşme sürecinin ilk aşaması olan birleşme öncesi süreç incelenmiştir. Bu süreçte tarafların yükümlülükleri ve sözleşme öncesi görüşmelerden doğan sorumluluk (culpa in contra-hendo sorumluluk) ele alınmıştır. İkinci Kısmında ise birleşme sürecinin birleşme işlemlerine ilişkin kısmı incelenmiştir.
Üçüncü Bölümde, birleşmeye ilişkin diğer hususlar, bu çerçevede, kolaylaştırılmış birleşme, halka açık anonim ortaklıklarda birleşme, birleşmenin rekabet hukuku ve vergi boyutları ele alınmı
Ticari yaşamda, şirketlerin büyüme stratejilerinin başında birleşme ve satın almalar gelir. Özellikle büyüme kapasitesine sahip pazarlarda, şirketlerin yalnız başına rekabet edebilme şansları güçlü değildir. Bu nedenle de ya başka bir şirketle birleşip rekabet gücünü artırırlar ya da doğrudan doğruya başka bir şirketi satın alırlar. Bu işlemlerin ekonomik boyutuna çarpıcı bir örnek vermek gerekirse Dünyada 2000 yılma kadar 2,8 trilyon Euro değerinde bir Pazar oluşmuş,2010 yılında Türkiye'de 29 milyar dolar düzeyine ulaşan şirket birleşme ve satın alma işlemi gerçekleşmiştir.
Birleşme ve satın alma kavramları genellikle bir arada kullanılmakla birlikte yapılması gereken işlemler ve sonuçlan açısından önemli farklılıklar vardır. Bizim ele aldığımız şirket birleşmeleri, son yıllarda ülkemizde önemli bir şirket operasyonu olarak yerini almıştır. Şirket birleşmeleri, birleşme öncesi ve sonrasında birçok hukuki işlem gerektiren, oldukça karmaşık bir süreci içermektedir.
Türk hukukunda şirket birleşmelerine ilişkin olarak birçok kanunda değişik düzenlemeler vardır. Bu bağlamda, TTK m.134 ila 193 arasında, birleşme, bölünme ve tür değiştirme hükümlerine yer verilmiştir. Öte yandan, 6362 sayılı SPKa, 1163 sayılı KoopK, 4054 sayılı RKHK, 5520 sayılı KVK, 193 sayılı GVK ve diğer bazı kanunlarda birleşmeye ilişkin düzenlemeler olduğunu görmekteyiz.
6102 Sayılı yeni TTK ile 6762 sayılı eski TTK ile karşılaştırıldığında şirket birleşmelerinin yeni Kanunda çok daha ayrıntılı düzenlendiği görülecektir. Eski TTK'da birleşmeye ilişkin hükümler, Şirketler Hukuku Genel hükümleri (Eski TTK m.146-151) ve Anonim Şirketler Faslında (m.451-452) düzenlenmişti ve bu düzenlemeler arasında uyumsuzluk mevcuttu. Yeni TTK'da ise şirket birleşmeleri, belirli bir şirket türünü gözetmeden tüm şirketleri kapsayacak biçimde genel olarak düzenlenmiştir. Nitekim TTK'nun 134/l.maddesinde ifade edilen "Ticaret şirketlerinin birleşmelerine, bölünmelerine ve tür değiştirmelerine 134 ila 194.maddeler uygulanır" hükmü, bahse konu maddelerin belirli bir şirket türüne değil tüm şirketlere uygulanacağına amirdir. Öte yandan aynı maddenin 2.fıkrasmda yer alan "Diğer kanunların, bu Kanunun 135 ila 194.maddelerine aykırı olmayan hükümleri saklıdır" hükmü ile esasen diğer tüm kanunlardaki düzenlemelerde yer alan ve bu Kanuna aykırılık taşıyan hükümlerin yürürlükten kaldırıldığı ifade edilmiştir.
Yeni TTK'da birleşmeye ilişkin düzenlemelerin temel kaynakları 2004 tarihli İsviçre Birleşme Kanunu (FusG) ve AB'nin 09 Ekim 1978 tarih ve 78/855/EEC sayılı "Halka Açık Anonim Ortaklıkların Birleşmesine İlişkin Üçüncü Konsey Yönergesi (Third Council Directive of 9 October 1978 ba-sed on Article 54 (3) (g) of the Treaty Concerning Mergers of Public Limited Liability Companies (78/855/EEC)'dir.
Avrupa Ekonomik Topluluğunun temel hukuki dayanağı olan 1957 tarihli Avrupa Ekonomik Topluluğunu Kuran Antlaşma (Roma Antlaş-ması)'nm 3.Ana Başlığı (TITLE 3) "Kişilerin, Hizmetlerin ve Sermayenin Serbestçe Dolaşımı" altında 2.Bölümde "Şirket Kurma Hakkı" (The Right of Establishment) düzenlenmiştir. "Şirket Kurma Hakkı" Bölümünde, m.54/3g bendinde "Üye Devletlerin 58.maddenin ikinci fıkrası anlamında hem bahse konu şirket (halka açık anonim ortaklıklar) ortaklarının hem de üçüncü kişilerin menfaatlerini korumak amacıyla talep ettikleri güvenceleri koordine etmek" şeklinde ifade edilebilecek bir ilke benimsenmiştir. Bu ilke ışığında düzenlenen 1978 tarihli Üçüncü Yönerge ile "şirket birleşmelerinin" Topluluk bünyesinde hukuki zemini tesis edilmiştir. TTK taslağı hazırlanırken de, söz konusu Yönerge ile 2004 tarihli İsviçre Birleşme Kanunu'nda yer alan hükümler büyük bölümüyle aynen alınmıştır. Dolayısıyla yeni TTK'daki şirket birleşmelerine ilişkin düzenlemeler esas itibariyle AB ve İsviçre Hukuku kaynaklıdır.
6102 sayılı yeni TTK ile ticaret hukukumuza birçok ilke yerleşmiştir. Bunlardan en önemlisi kanaatimce "kurumsal yönetim" ve bu ilkenin zorunlu kıldığı "şeffaflık, adillik, hesap verilebilirlik ve sorumluluk" esaslarıdır. Söz konusu ilkelerden "hesap verilebilirlik", özellikle TTK'nun ilk kabul edilen şekliyle birleşme hukukunda da belirgin olarak kendini göstermekte idi. Kanunun 2011 yılındaki ilk düzenlemesinde yer alan denetim ve hesap verilebilirlik ilkeleri, 2012 yılında 6335 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerle önemli ölçüde ortadan kaldırılmıştır. Bu değişiklikler maalesef Kanunun ruhunu zedelemiş ve özellikle işlem denetçiliğinin kaldırılmasıyla birlikte bir bütünün tamamlayıcı parçalarından birisi yok edilmiştir. Birleşme hukukunda, 2011 yılında kabul edilen TTK'nun "Birleşme Sözleşmesi ve Birleşme Raporunun Denetlenmesi"ne ilişkin 148.maddesinin, 6335 sayılı Kanun ile kaldırılmasının büyük bir hata olduğu düşünülmektedir.
Çalışmamızda şirket birleşmelerini mümkün olduğu kadar hukuki boyutuyla sınırlandırmaya gayret ettik. Bununla birlikte hukuki boyutu sadece TTK'daki hükümlerle sınırlandırmak mümkün değildir. Birleşmenin, rekabet hukuku ve vergi hukuku ile yakından ilgisi vardır.
Çalışmamız toplam üç bölümden oluşmaktadır. Birinci Bölümün Birinci Kısmında, genel olarak birleşme hukukunun esasları, bu bağlamda, birleşmeye ilişkin kavramlar, birleşmenin amaçlan, çeşitleri ve birleşme ilkeleri ele alınmıştır. İkinci Kısımda ise, birleşmeye hâkim olan ilkelere yer verilmiştir.
ikinci Bölümün Birinci Kısmında, birleşme sürecinin ilk aşaması olan birleşme öncesi süreç incelenmiştir. Bu süreçte tarafların yükümlülükleri ve sözleşme öncesi görüşmelerden doğan sorumluluk (culpa in contra-hendo sorumluluk) ele alınmıştır. İkinci Kısmında ise birleşme sürecinin birleşme işlemlerine ilişkin kısmı incelenmiştir.
Üçüncü Bölümde, birleşmeye ilişkin diğer hususlar, bu çerçevede, kolaylaştırılmış birleşme, halka açık anonim ortaklıklarda birleşme, birleşmenin rekabet hukuku ve vergi boyutları ele alınmı
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.