9786054455164
126941
https://www.turkishbooks.com/books/yanya-aslani-p126941.html
Yanya Aslanı ve Yeniçerilerin Son Günleri
2.889
Macar Yazar Maurus Jokainin Çingene Baron kadar bilinmeyen ancak başlı başına şaheser olan Yanya Aslanı ve Yeniçelerin Son Günleri, Osmanlı tarihi içinde geçen yarı masalsı bir romandır. Romanın kahramanı olan ve kitaba adını veren Yanya Aslanı Tepedelenli Ali Paşa, bir Osmanlı Paşası ve Arnavutların o dönemdeki en büyük şehri olan Yanyanın tek hâkimidir.
80 yıla yakın ömründe, annesi dâhil binlerce insanın kanını döken, savaş sanatında akıl danıştığı Cinden de Dervişten de daha zeki olan, adeta Şeytana pabucunu ters giydiren Tepedelenli, gözdesinin, biricik karısının ve çocuklarının ihanetine uğrar. Ardından da müttefiki Rumlar ve askerleri Arnavutlar tarafından ihanete uğramaya devam eder.
Bir dönem İstanbuldaki Padişahın da gözdesi olan Yanya Aslanı, sonunda kimsenin artık yaşamasını istemediği bir kişi haline gelir.
Ancak Yanya Aslanını öldürmek öyle kolay değildir. Padişah 2. Mahmutun da söylediği gibi: Taş taş üstünde kalmaz!
Yanya Aslanı ve Yeniçerilerin Son Günlerinde Jokai bir yandan bu masalsı kahramanın, efsanevi yaşam öyküsünü anlatırken, bir yandan da yenileşme ve reform yapma çabasında sancılar yaşayan Osmanlının yıkılış dönemine ışık tutar.
Bir zamanlar devletin gözdesi olan Yeniçeri Ocağı artık baş belasıdır. Babı Alinin gözdesi olan Paşa artık halledilmesi gereken bir sorundur. İstanbulda sık sık isyanlar çıkmakta, şehir alev alev yanmaktadır. Yanya Aslanı Tepedelenli Ali Paşanın gönlünü ise ne kendi infaz ettirdiği çocukları, torunları, ne de gözünün önünde yok olup giden ordusu, kalesi, zenginlikleri yakmaktadır. Onun gönlünü alev alev yakan Eminedir.
***
O gün ne konuştukları bu iki adam arasında sır olarak kaldı. Padişahın yanından çıkan derviş koridorda yanan buhurdanlıktan bir kömür parçası alarak yere şöyle yazdı:
Elsiz baş olmayı, başsız el olmaya yeğlerim!
Bu cümleyi Padişah dışında kimse anlayamadı.
***
O gün Padişahın emriyle yirmi bin yeniçeri öldürüldü. Top ateşi ve kılıçtan kurtulan yeniçeri artıkları baltalarla parçalanarak ve boğularak öldürüldüler. Ölüler Boğaza atıldı ve cesetler zaman içinde dalgalarla uzak ülkelerin sahillerine vurdu. Sahillerdeki cesetler Bektaşın Çiçeklerine aitti.
Bu olaydan sonra Yeniçeri kelimesi Osmanlı tarihinde bir daha görülmedi.
Macar Yazar Maurus Jokainin Çingene Baron kadar bilinmeyen ancak başlı başına şaheser olan Yanya Aslanı ve Yeniçelerin Son Günleri, Osmanlı tarihi içinde geçen yarı masalsı bir romandır. Romanın kahramanı olan ve kitaba adını veren Yanya Aslanı Tepedelenli Ali Paşa, bir Osmanlı Paşası ve Arnavutların o dönemdeki en büyük şehri olan Yanyanın tek hâkimidir.
80 yıla yakın ömründe, annesi dâhil binlerce insanın kanını döken, savaş sanatında akıl danıştığı Cinden de Dervişten de daha zeki olan, adeta Şeytana pabucunu ters giydiren Tepedelenli, gözdesinin, biricik karısının ve çocuklarının ihanetine uğrar. Ardından da müttefiki Rumlar ve askerleri Arnavutlar tarafından ihanete uğramaya devam eder.
Bir dönem İstanbuldaki Padişahın da gözdesi olan Yanya Aslanı, sonunda kimsenin artık yaşamasını istemediği bir kişi haline gelir.
Ancak Yanya Aslanını öldürmek öyle kolay değildir. Padişah 2. Mahmutun da söylediği gibi: Taş taş üstünde kalmaz!
Yanya Aslanı ve Yeniçerilerin Son Günlerinde Jokai bir yandan bu masalsı kahramanın, efsanevi yaşam öyküsünü anlatırken, bir yandan da yenileşme ve reform yapma çabasında sancılar yaşayan Osmanlının yıkılış dönemine ışık tutar.
Bir zamanlar devletin gözdesi olan Yeniçeri Ocağı artık baş belasıdır. Babı Alinin gözdesi olan Paşa artık halledilmesi gereken bir sorundur. İstanbulda sık sık isyanlar çıkmakta, şehir alev alev yanmaktadır. Yanya Aslanı Tepedelenli Ali Paşanın gönlünü ise ne kendi infaz ettirdiği çocukları, torunları, ne de gözünün önünde yok olup giden ordusu, kalesi, zenginlikleri yakmaktadır. Onun gönlünü alev alev yakan Eminedir.
***
O gün ne konuştukları bu iki adam arasında sır olarak kaldı. Padişahın yanından çıkan derviş koridorda yanan buhurdanlıktan bir kömür parçası alarak yere şöyle yazdı:
Elsiz baş olmayı, başsız el olmaya yeğlerim!
Bu cümleyi Padişah dışında kimse anlayamadı.
***
O gün Padişahın emriyle yirmi bin yeniçeri öldürüldü. Top ateşi ve kılıçtan kurtulan yeniçeri artıkları baltalarla parçalanarak ve boğularak öldürüldüler. Ölüler Boğaza atıldı ve cesetler zaman içinde dalgalarla uzak ülkelerin sahillerine vurdu. Sahillerdeki cesetler Bektaşın Çiçeklerine aitti.
Bu olaydan sonra Yeniçeri kelimesi Osmanlı tarihinde bir daha görülmedi.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.