Wittgenstein Dilin Yörüngesinde Felsefe Dil Gerçeklik Anlam

Stok Kodu:
9786052215142
Boyut:
135-195
Sayfa Sayısı:
384
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2020-02
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
14.40
11.52
9786052215142
490559
Wittgenstein Dilin Yörüngesinde Felsefe
Wittgenstein Dilin Yörüngesinde Felsefe Dil Gerçeklik Anlam
11.52
XX. yüzyıla değin dil-gerçeklik ilişkisini çoğunlukla tekābüliyetçi doğruluk kuramına göre değerlendiren anlayış,
Wittgenstein'ın ilk dönem felsefesini temsil eden Tractatus'ta metafiziğin çekiminden arındırılarak yeni bir
değerlendirmeye tâbi tutulmuştur. Buna göre dilin mantıksal ifade formu mümkün dünyanın sınırıyla
kayıtlanmıştır. Ancak Wittgenstein'ın Tractatus'ta gerçekleştirmeye çalıştığı dilin dünyayla sınırlanması ve
metafizik problemlerden arındırılmasının bütünüyle başarıya ulaştığı söylenemez. Tractatus'un en son
önermesinde eserin baştan sona inceden inceye temellendirdiği mümkün dünyayla sınırlı mantığın ifna edildiği
görülmektedir. Bu başarısızlığın temelinde mantığın tümel ve soyutlayıcı karakterinin etkin olduğu bizatihi
Wittgenstein'ın dilinde ifadesini bulur. Kaldı ki Wittgenstein'ın bu ilk dönem dil ve mantık ilişkisini mümkün
dünyanın ontolojik karakteriyle sınırlayan analizi kendi içinde yer yer yetersizliğini de ifşa eder görünmektedir. Bu
ifşalar onun ruhundaki, iddialı dil ve mantık analizinin işaret ettiği yetersizliğin, dilin, sonraki süreçte kullanımında
giderileceğini ima etmektedir.
Nitekim dilin kullanımında gerçekleşen dil-oyunları içinde an ve perspektifle varlık kazanan ve sadece bu resimle
kayıtlanan gerçeklik algısı, klâsik tekābüliyet kuramını işlevsizleştirmektedir. Wittgenstein'ın kendi bağlamında
vardığı çözümleme, dilin pratiğinde realitenin an ve durumla varlık kazanmasını betimlerken; diğer taraftan
Nietzsche çizgisinden hareket eden post-modern ve yapı-sökümcü düşünürler de hayatın akışına bağlı oluş
seyrinde varlık kazanan dilin pratiğinde anlamın akışkanlığına dikkat çekmektedirler. XX. yüzyılda mantıkçı
analizi hareket noktası kılan Wittgenstein çözümlemesi, ikinci aşamasında dil oyunları kuramıyla soyut ve sabit
anlam sayıltısından uzaklaşırken, post-yapısalcı ve post-modernist düşünürler de farklı bir eleştiriden yola çıkarak
dile bağlı anlama esneklik ve hareketlilik kazandırmaktadırlar. Bu çalışma Wittgenstein'ın her iki dönem
felsefesindeki farklı yaklaşımları konu edinmektedir. Bu bağlamda dil-gerçeklik algısını, analitik bağlama giren
yönü ve sosyal bağlamda gerçekleşen yönüyle anlamın imal edilmesini irdelemektedir.
XX. yüzyıla değin dil-gerçeklik ilişkisini çoğunlukla tekābüliyetçi doğruluk kuramına göre değerlendiren anlayış,
Wittgenstein'ın ilk dönem felsefesini temsil eden Tractatus'ta metafiziğin çekiminden arındırılarak yeni bir
değerlendirmeye tâbi tutulmuştur. Buna göre dilin mantıksal ifade formu mümkün dünyanın sınırıyla
kayıtlanmıştır. Ancak Wittgenstein'ın Tractatus'ta gerçekleştirmeye çalıştığı dilin dünyayla sınırlanması ve
metafizik problemlerden arındırılmasının bütünüyle başarıya ulaştığı söylenemez. Tractatus'un en son
önermesinde eserin baştan sona inceden inceye temellendirdiği mümkün dünyayla sınırlı mantığın ifna edildiği
görülmektedir. Bu başarısızlığın temelinde mantığın tümel ve soyutlayıcı karakterinin etkin olduğu bizatihi
Wittgenstein'ın dilinde ifadesini bulur. Kaldı ki Wittgenstein'ın bu ilk dönem dil ve mantık ilişkisini mümkün
dünyanın ontolojik karakteriyle sınırlayan analizi kendi içinde yer yer yetersizliğini de ifşa eder görünmektedir. Bu
ifşalar onun ruhundaki, iddialı dil ve mantık analizinin işaret ettiği yetersizliğin, dilin, sonraki süreçte kullanımında
giderileceğini ima etmektedir.
Nitekim dilin kullanımında gerçekleşen dil-oyunları içinde an ve perspektifle varlık kazanan ve sadece bu resimle
kayıtlanan gerçeklik algısı, klâsik tekābüliyet kuramını işlevsizleştirmektedir. Wittgenstein'ın kendi bağlamında
vardığı çözümleme, dilin pratiğinde realitenin an ve durumla varlık kazanmasını betimlerken; diğer taraftan
Nietzsche çizgisinden hareket eden post-modern ve yapı-sökümcü düşünürler de hayatın akışına bağlı oluş
seyrinde varlık kazanan dilin pratiğinde anlamın akışkanlığına dikkat çekmektedirler. XX. yüzyılda mantıkçı
analizi hareket noktası kılan Wittgenstein çözümlemesi, ikinci aşamasında dil oyunları kuramıyla soyut ve sabit
anlam sayıltısından uzaklaşırken, post-yapısalcı ve post-modernist düşünürler de farklı bir eleştiriden yola çıkarak
dile bağlı anlama esneklik ve hareketlilik kazandırmaktadırlar. Bu çalışma Wittgenstein'ın her iki dönem
felsefesindeki farklı yaklaşımları konu edinmektedir. Bu bağlamda dil-gerçeklik algısını, analitik bağlama giren
yönü ve sosyal bağlamda gerçekleşen yönüyle anlamın imal edilmesini irdelemektedir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat