9786057944382
459700
https://www.turkishbooks.com/books/unutulmaz-turk-klasikleri-6-kitap-takim-p459700.html
Unutulmaz Türk Klasikleri (6 Kitap Takım)
30.96
Set içeriği;
1- Eylül
2- Aşk-ı Memnu
3- Cezmi
4- Sergüzeşt
5- İntibah
6- Mai ve Siyah
Aşk-ı Memnu
Modern anlamdaki Türk romanının oluşumundan oldukça önemli bir yere sahip olan Aşk-ı Memnu, bireyselliği ön plana çıkarırken Halit Ziya Uşaklıgil'in karakterleri yaratmadaki başarısı pek çok edebiyat eleştirmeni tarafından takdir edilir. Akademisyen Berna Moran ünlü eseri Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış'ta Aşk-ı Memnu hakkında şunları der:
"Aşk-ı Memnu gerçekten de zengin bir roman. Bihter'in trajik öyküsü, Nihal'in iç yolculuğu ve cennet bahçesi mitosunun dışında, biçimsel yönden bir özelliği de var. Aşk-ı Memnu'nun özenli dili bir yana, sanatsal açıdan doyurucu olmasının bir nedenini, yapıtın iç hareketinde aramak yerinde olacaktır sanırım. Çünkü romanda kişilerin arasındaki duygusal yaklaşma ve uzaklaşmaların bir baleyi andırdığı söylenebilir."
Eylül
İlk kez (1900-1901) Servet-i Fünun dergisinde tefrika edilen eser, Türk edebiyatı için önemli bir dönemeçtir. Roman türünün Türk edebiyatında yeni yeni şekillenmeye başladığı bir dönemde Eylül, kendinden sonra gelen romanlara yol gösterici olmuştur. Eylül romanı, kendinden önceki romanlarda bulunan olay merkezli işleyişin yerine kahramanların psikolojisi ve iç dünyasını merkez alarak Türk edebiyatında ilk psikolojik roman olma özelliğini taşımaktadır. Aşk, sadakat, evlilik, toplumdaki kadın-erkek rolleri gibi kavramlarla örülen metin, dönemine göre cesurca yazılmıştır.
Cezmi
"Türk edebiyatında tarihî roman türünde kaleme alınmış ilk örneklerden sayılan eser aslında iki cilt olarak planlanmışsa da sadece birinci cildi yazılabilmiştir. Namık Kemal'in ikinci romanı olan Cezmi konusunu, XVI. yüzyılda II. Selim devrinde başlayıp aralıklarla yarım yüzyıl kadar devam eden Osmanlı-İran savaşlarından alır. Namık Kemal'in 1877'de Midilli'ye gittikten sonra yazdığı romanın başında, XVI. yüzyılın genel siyasî durumuyla romana adını veren Cezmi'nin tasvirlerinin yapıldığı, asıl olayla doğrudan ilgisi bulunmayan bir giriş bölümü yer alır.
Romanın diğer kahramanları gibi tarihten alınmış gerçek bir kişi olan Cezmi hem şair yaratılışlı hem de cesur bir delikanlıdır. Romanda bir sipahinin oğlu olan Cezmi'nin yetişmesi, özellikleri ve İran savaşlarında gösterdiği kahramanlıklar yanında bu savaşlarda tanışıp dost olduğu Âdil Giray'ı esaretten kurtarması sırasında İran'da başından geçen olaylar anlatılmıştır. Namık Kemal burada, idealize ettiği Cezmi'nin şahsında biraz da kendini, özellikle Kars'ta geçirdiği gençlik yıllarının hatırasını ve orada öğrendiği ata binme, ok atma, cirit oyunu gibi konulardaki bilgisini ortaya koymak istemiştir.
Cezmi, Osmanlı-İran savaşlarında gösterdiği kahramanlıklarla Özdemiroğlu Osman Paşa'nın dikkatini çeker ve takdirini kazanır. Yine bu savaşlar sırasında Kırım ordusu kumandanı Kalgay Âdil Giray ve kardeşi Gazi Giray'la tanışarak dost olur. Romanda daha sonra, bu savaşlardan birinde İranlılar'a esir düşen ve Kazvin Sarayı'nda tutulan Âdil Giray ile kendisine âşık olan iki kadının, şahın karısı Şehriyar ve kız kardeşi Perihan'ın macerası ele alınır." Abdullah Uçman
Sergüzeşt
"Hele roman ve hikâye nev'inde, Namık Kemal'in fevkine çıkan istidadı onu gerek Sergüzeşt romanında, gerek Küçük Şeyler hikâye cildinde bu eserlerin daha neşri tarihinde yüce bir üstat olarak tanıtmıştı. Nitekim onun büyük hizmeti sonradan edebiyat tarihine altın kalemle yazılan haklı şöhreti ile bugün hakikatlerin üstünde yüksek ve parlak bir hakikat olmuştur. Aynı zamanda şunu da düşünmek lâzım gelir ki çocukluğunda geçirdiği o debdebeli hayat içinde köle, cariye ve esirlerin hayatını yakından görerek ve onların memleketlerindeki yuvalarından kaçırıldığı günden başlayan hüzünlü maceralarına hassas bir gönülle acı duyarak yetişen bu şefkatli ruh, büyüdükten sonra da bu debdebenin parlaklığı ile şaşırmamış ve zenginlikle kamaşmayan gözleri önünde 'Sergüzeşt'in romantik olduğu kadar realiste bir cephesi olan mevzuunu kalbinin ve zekâsının en derin ıstırap kaynaklarından doğurmuştu...'"
- Halit Fahri Ozansoy
İntibah
Namık Kemal 1876 yılında yayımlanan romanına ilk olarak "Son Pişmanlık" adını vermişse de dönemin Maarif Vekâleti romanın adını "İntibah: Sergüzeşt-i Ali Bey" olarak değiştirip bazı kısımlarını ise sansürlemiştir. Eser, Cumhuriyet'in ilanından sonra ilk kez 1944 yılında Latin harfleriyle basılmıştır.
Romanda iyi yetişmiş fakat hayat karşısında tecrübesiz olan Ali Bey'in kötü bir kadın olan Mehpeyker'e âşık olması ve bu aşkın devamında gerçekleşen maddi veya manevi felaketler silsilesi karşısında olgunlaşmaya çalışan Ali Bey'in nasıl yanlış yollara sapması anlatılır.
Mai ve Siyah
"Bizde asıl romancılık Halit Ziya ile başlar. Halit Ziya Uşaklıgil'in eseri, bütün Edebiyat-ı Cedide romanı ve hikâyesi gibi, gerçek manası Namık Kemal mektebinden ve üslûbundan ayrılmak olan bu hareketin olgunluk merhalesini verir. Halit Ziya, yaradılıştan romancı idi. Vak'a icadı, şahsî yaratma gibi bu sanatın ilk plandaki vasıflarına sahipti. Onu anlamak için Türk romanını sıra ile okumalıdır. Kendinden önce derli toplu bir konuşmanın bile bulunmadığı denemelerden sonra, birdenbire onun sağlam yapılı romanlarına gelince, onun edebiyatımızda nasıl bir konak olduğu görülür, etrafını yakalamak için çırpınıyordu. Edebiyat-ı Cedide santimantalizmi, dargınlığı, ahlakî davranışı, her şey, bütün sanat ve üslup ihtiraslarıyla beraber bu eserdedir. Hakikatte, Mai ve Siyah, Edebiyat-ı Cedide'nin teklifleri kadar protestolarıyla da devrini veren beyannamedir. Bu kitap için Türkiye'de nesli namına konuşan ilk eserdir denebilir."
- Ahmet Hamdi Tanpınar
1- Eylül
2- Aşk-ı Memnu
3- Cezmi
4- Sergüzeşt
5- İntibah
6- Mai ve Siyah
Aşk-ı Memnu
Modern anlamdaki Türk romanının oluşumundan oldukça önemli bir yere sahip olan Aşk-ı Memnu, bireyselliği ön plana çıkarırken Halit Ziya Uşaklıgil'in karakterleri yaratmadaki başarısı pek çok edebiyat eleştirmeni tarafından takdir edilir. Akademisyen Berna Moran ünlü eseri Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış'ta Aşk-ı Memnu hakkında şunları der:
"Aşk-ı Memnu gerçekten de zengin bir roman. Bihter'in trajik öyküsü, Nihal'in iç yolculuğu ve cennet bahçesi mitosunun dışında, biçimsel yönden bir özelliği de var. Aşk-ı Memnu'nun özenli dili bir yana, sanatsal açıdan doyurucu olmasının bir nedenini, yapıtın iç hareketinde aramak yerinde olacaktır sanırım. Çünkü romanda kişilerin arasındaki duygusal yaklaşma ve uzaklaşmaların bir baleyi andırdığı söylenebilir."
Eylül
İlk kez (1900-1901) Servet-i Fünun dergisinde tefrika edilen eser, Türk edebiyatı için önemli bir dönemeçtir. Roman türünün Türk edebiyatında yeni yeni şekillenmeye başladığı bir dönemde Eylül, kendinden sonra gelen romanlara yol gösterici olmuştur. Eylül romanı, kendinden önceki romanlarda bulunan olay merkezli işleyişin yerine kahramanların psikolojisi ve iç dünyasını merkez alarak Türk edebiyatında ilk psikolojik roman olma özelliğini taşımaktadır. Aşk, sadakat, evlilik, toplumdaki kadın-erkek rolleri gibi kavramlarla örülen metin, dönemine göre cesurca yazılmıştır.
Cezmi
"Türk edebiyatında tarihî roman türünde kaleme alınmış ilk örneklerden sayılan eser aslında iki cilt olarak planlanmışsa da sadece birinci cildi yazılabilmiştir. Namık Kemal'in ikinci romanı olan Cezmi konusunu, XVI. yüzyılda II. Selim devrinde başlayıp aralıklarla yarım yüzyıl kadar devam eden Osmanlı-İran savaşlarından alır. Namık Kemal'in 1877'de Midilli'ye gittikten sonra yazdığı romanın başında, XVI. yüzyılın genel siyasî durumuyla romana adını veren Cezmi'nin tasvirlerinin yapıldığı, asıl olayla doğrudan ilgisi bulunmayan bir giriş bölümü yer alır.
Romanın diğer kahramanları gibi tarihten alınmış gerçek bir kişi olan Cezmi hem şair yaratılışlı hem de cesur bir delikanlıdır. Romanda bir sipahinin oğlu olan Cezmi'nin yetişmesi, özellikleri ve İran savaşlarında gösterdiği kahramanlıklar yanında bu savaşlarda tanışıp dost olduğu Âdil Giray'ı esaretten kurtarması sırasında İran'da başından geçen olaylar anlatılmıştır. Namık Kemal burada, idealize ettiği Cezmi'nin şahsında biraz da kendini, özellikle Kars'ta geçirdiği gençlik yıllarının hatırasını ve orada öğrendiği ata binme, ok atma, cirit oyunu gibi konulardaki bilgisini ortaya koymak istemiştir.
Cezmi, Osmanlı-İran savaşlarında gösterdiği kahramanlıklarla Özdemiroğlu Osman Paşa'nın dikkatini çeker ve takdirini kazanır. Yine bu savaşlar sırasında Kırım ordusu kumandanı Kalgay Âdil Giray ve kardeşi Gazi Giray'la tanışarak dost olur. Romanda daha sonra, bu savaşlardan birinde İranlılar'a esir düşen ve Kazvin Sarayı'nda tutulan Âdil Giray ile kendisine âşık olan iki kadının, şahın karısı Şehriyar ve kız kardeşi Perihan'ın macerası ele alınır." Abdullah Uçman
Sergüzeşt
"Hele roman ve hikâye nev'inde, Namık Kemal'in fevkine çıkan istidadı onu gerek Sergüzeşt romanında, gerek Küçük Şeyler hikâye cildinde bu eserlerin daha neşri tarihinde yüce bir üstat olarak tanıtmıştı. Nitekim onun büyük hizmeti sonradan edebiyat tarihine altın kalemle yazılan haklı şöhreti ile bugün hakikatlerin üstünde yüksek ve parlak bir hakikat olmuştur. Aynı zamanda şunu da düşünmek lâzım gelir ki çocukluğunda geçirdiği o debdebeli hayat içinde köle, cariye ve esirlerin hayatını yakından görerek ve onların memleketlerindeki yuvalarından kaçırıldığı günden başlayan hüzünlü maceralarına hassas bir gönülle acı duyarak yetişen bu şefkatli ruh, büyüdükten sonra da bu debdebenin parlaklığı ile şaşırmamış ve zenginlikle kamaşmayan gözleri önünde 'Sergüzeşt'in romantik olduğu kadar realiste bir cephesi olan mevzuunu kalbinin ve zekâsının en derin ıstırap kaynaklarından doğurmuştu...'"
- Halit Fahri Ozansoy
İntibah
Namık Kemal 1876 yılında yayımlanan romanına ilk olarak "Son Pişmanlık" adını vermişse de dönemin Maarif Vekâleti romanın adını "İntibah: Sergüzeşt-i Ali Bey" olarak değiştirip bazı kısımlarını ise sansürlemiştir. Eser, Cumhuriyet'in ilanından sonra ilk kez 1944 yılında Latin harfleriyle basılmıştır.
Romanda iyi yetişmiş fakat hayat karşısında tecrübesiz olan Ali Bey'in kötü bir kadın olan Mehpeyker'e âşık olması ve bu aşkın devamında gerçekleşen maddi veya manevi felaketler silsilesi karşısında olgunlaşmaya çalışan Ali Bey'in nasıl yanlış yollara sapması anlatılır.
Mai ve Siyah
"Bizde asıl romancılık Halit Ziya ile başlar. Halit Ziya Uşaklıgil'in eseri, bütün Edebiyat-ı Cedide romanı ve hikâyesi gibi, gerçek manası Namık Kemal mektebinden ve üslûbundan ayrılmak olan bu hareketin olgunluk merhalesini verir. Halit Ziya, yaradılıştan romancı idi. Vak'a icadı, şahsî yaratma gibi bu sanatın ilk plandaki vasıflarına sahipti. Onu anlamak için Türk romanını sıra ile okumalıdır. Kendinden önce derli toplu bir konuşmanın bile bulunmadığı denemelerden sonra, birdenbire onun sağlam yapılı romanlarına gelince, onun edebiyatımızda nasıl bir konak olduğu görülür, etrafını yakalamak için çırpınıyordu. Edebiyat-ı Cedide santimantalizmi, dargınlığı, ahlakî davranışı, her şey, bütün sanat ve üslup ihtiraslarıyla beraber bu eserdedir. Hakikatte, Mai ve Siyah, Edebiyat-ı Cedide'nin teklifleri kadar protestolarıyla da devrini veren beyannamedir. Bu kitap için Türkiye'de nesli namına konuşan ilk eserdir denebilir."
- Ahmet Hamdi Tanpınar
Set içeriği;
1- Eylül
2- Aşk-ı Memnu
3- Cezmi
4- Sergüzeşt
5- İntibah
6- Mai ve Siyah
Aşk-ı Memnu
Modern anlamdaki Türk romanının oluşumundan oldukça önemli bir yere sahip olan Aşk-ı Memnu, bireyselliği ön plana çıkarırken Halit Ziya Uşaklıgil'in karakterleri yaratmadaki başarısı pek çok edebiyat eleştirmeni tarafından takdir edilir. Akademisyen Berna Moran ünlü eseri Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış'ta Aşk-ı Memnu hakkında şunları der:
"Aşk-ı Memnu gerçekten de zengin bir roman. Bihter'in trajik öyküsü, Nihal'in iç yolculuğu ve cennet bahçesi mitosunun dışında, biçimsel yönden bir özelliği de var. Aşk-ı Memnu'nun özenli dili bir yana, sanatsal açıdan doyurucu olmasının bir nedenini, yapıtın iç hareketinde aramak yerinde olacaktır sanırım. Çünkü romanda kişilerin arasındaki duygusal yaklaşma ve uzaklaşmaların bir baleyi andırdığı söylenebilir."
Eylül
İlk kez (1900-1901) Servet-i Fünun dergisinde tefrika edilen eser, Türk edebiyatı için önemli bir dönemeçtir. Roman türünün Türk edebiyatında yeni yeni şekillenmeye başladığı bir dönemde Eylül, kendinden sonra gelen romanlara yol gösterici olmuştur. Eylül romanı, kendinden önceki romanlarda bulunan olay merkezli işleyişin yerine kahramanların psikolojisi ve iç dünyasını merkez alarak Türk edebiyatında ilk psikolojik roman olma özelliğini taşımaktadır. Aşk, sadakat, evlilik, toplumdaki kadın-erkek rolleri gibi kavramlarla örülen metin, dönemine göre cesurca yazılmıştır.
Cezmi
"Türk edebiyatında tarihî roman türünde kaleme alınmış ilk örneklerden sayılan eser aslında iki cilt olarak planlanmışsa da sadece birinci cildi yazılabilmiştir. Namık Kemal'in ikinci romanı olan Cezmi konusunu, XVI. yüzyılda II. Selim devrinde başlayıp aralıklarla yarım yüzyıl kadar devam eden Osmanlı-İran savaşlarından alır. Namık Kemal'in 1877'de Midilli'ye gittikten sonra yazdığı romanın başında, XVI. yüzyılın genel siyasî durumuyla romana adını veren Cezmi'nin tasvirlerinin yapıldığı, asıl olayla doğrudan ilgisi bulunmayan bir giriş bölümü yer alır.
Romanın diğer kahramanları gibi tarihten alınmış gerçek bir kişi olan Cezmi hem şair yaratılışlı hem de cesur bir delikanlıdır. Romanda bir sipahinin oğlu olan Cezmi'nin yetişmesi, özellikleri ve İran savaşlarında gösterdiği kahramanlıklar yanında bu savaşlarda tanışıp dost olduğu Âdil Giray'ı esaretten kurtarması sırasında İran'da başından geçen olaylar anlatılmıştır. Namık Kemal burada, idealize ettiği Cezmi'nin şahsında biraz da kendini, özellikle Kars'ta geçirdiği gençlik yıllarının hatırasını ve orada öğrendiği ata binme, ok atma, cirit oyunu gibi konulardaki bilgisini ortaya koymak istemiştir.
Cezmi, Osmanlı-İran savaşlarında gösterdiği kahramanlıklarla Özdemiroğlu Osman Paşa'nın dikkatini çeker ve takdirini kazanır. Yine bu savaşlar sırasında Kırım ordusu kumandanı Kalgay Âdil Giray ve kardeşi Gazi Giray'la tanışarak dost olur. Romanda daha sonra, bu savaşlardan birinde İranlılar'a esir düşen ve Kazvin Sarayı'nda tutulan Âdil Giray ile kendisine âşık olan iki kadının, şahın karısı Şehriyar ve kız kardeşi Perihan'ın macerası ele alınır." Abdullah Uçman
Sergüzeşt
"Hele roman ve hikâye nev'inde, Namık Kemal'in fevkine çıkan istidadı onu gerek Sergüzeşt romanında, gerek Küçük Şeyler hikâye cildinde bu eserlerin daha neşri tarihinde yüce bir üstat olarak tanıtmıştı. Nitekim onun büyük hizmeti sonradan edebiyat tarihine altın kalemle yazılan haklı şöhreti ile bugün hakikatlerin üstünde yüksek ve parlak bir hakikat olmuştur. Aynı zamanda şunu da düşünmek lâzım gelir ki çocukluğunda geçirdiği o debdebeli hayat içinde köle, cariye ve esirlerin hayatını yakından görerek ve onların memleketlerindeki yuvalarından kaçırıldığı günden başlayan hüzünlü maceralarına hassas bir gönülle acı duyarak yetişen bu şefkatli ruh, büyüdükten sonra da bu debdebenin parlaklığı ile şaşırmamış ve zenginlikle kamaşmayan gözleri önünde 'Sergüzeşt'in romantik olduğu kadar realiste bir cephesi olan mevzuunu kalbinin ve zekâsının en derin ıstırap kaynaklarından doğurmuştu...'"
- Halit Fahri Ozansoy
İntibah
Namık Kemal 1876 yılında yayımlanan romanına ilk olarak "Son Pişmanlık" adını vermişse de dönemin Maarif Vekâleti romanın adını "İntibah: Sergüzeşt-i Ali Bey" olarak değiştirip bazı kısımlarını ise sansürlemiştir. Eser, Cumhuriyet'in ilanından sonra ilk kez 1944 yılında Latin harfleriyle basılmıştır.
Romanda iyi yetişmiş fakat hayat karşısında tecrübesiz olan Ali Bey'in kötü bir kadın olan Mehpeyker'e âşık olması ve bu aşkın devamında gerçekleşen maddi veya manevi felaketler silsilesi karşısında olgunlaşmaya çalışan Ali Bey'in nasıl yanlış yollara sapması anlatılır.
Mai ve Siyah
"Bizde asıl romancılık Halit Ziya ile başlar. Halit Ziya Uşaklıgil'in eseri, bütün Edebiyat-ı Cedide romanı ve hikâyesi gibi, gerçek manası Namık Kemal mektebinden ve üslûbundan ayrılmak olan bu hareketin olgunluk merhalesini verir. Halit Ziya, yaradılıştan romancı idi. Vak'a icadı, şahsî yaratma gibi bu sanatın ilk plandaki vasıflarına sahipti. Onu anlamak için Türk romanını sıra ile okumalıdır. Kendinden önce derli toplu bir konuşmanın bile bulunmadığı denemelerden sonra, birdenbire onun sağlam yapılı romanlarına gelince, onun edebiyatımızda nasıl bir konak olduğu görülür, etrafını yakalamak için çırpınıyordu. Edebiyat-ı Cedide santimantalizmi, dargınlığı, ahlakî davranışı, her şey, bütün sanat ve üslup ihtiraslarıyla beraber bu eserdedir. Hakikatte, Mai ve Siyah, Edebiyat-ı Cedide'nin teklifleri kadar protestolarıyla da devrini veren beyannamedir. Bu kitap için Türkiye'de nesli namına konuşan ilk eserdir denebilir."
- Ahmet Hamdi Tanpınar
1- Eylül
2- Aşk-ı Memnu
3- Cezmi
4- Sergüzeşt
5- İntibah
6- Mai ve Siyah
Aşk-ı Memnu
Modern anlamdaki Türk romanının oluşumundan oldukça önemli bir yere sahip olan Aşk-ı Memnu, bireyselliği ön plana çıkarırken Halit Ziya Uşaklıgil'in karakterleri yaratmadaki başarısı pek çok edebiyat eleştirmeni tarafından takdir edilir. Akademisyen Berna Moran ünlü eseri Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış'ta Aşk-ı Memnu hakkında şunları der:
"Aşk-ı Memnu gerçekten de zengin bir roman. Bihter'in trajik öyküsü, Nihal'in iç yolculuğu ve cennet bahçesi mitosunun dışında, biçimsel yönden bir özelliği de var. Aşk-ı Memnu'nun özenli dili bir yana, sanatsal açıdan doyurucu olmasının bir nedenini, yapıtın iç hareketinde aramak yerinde olacaktır sanırım. Çünkü romanda kişilerin arasındaki duygusal yaklaşma ve uzaklaşmaların bir baleyi andırdığı söylenebilir."
Eylül
İlk kez (1900-1901) Servet-i Fünun dergisinde tefrika edilen eser, Türk edebiyatı için önemli bir dönemeçtir. Roman türünün Türk edebiyatında yeni yeni şekillenmeye başladığı bir dönemde Eylül, kendinden sonra gelen romanlara yol gösterici olmuştur. Eylül romanı, kendinden önceki romanlarda bulunan olay merkezli işleyişin yerine kahramanların psikolojisi ve iç dünyasını merkez alarak Türk edebiyatında ilk psikolojik roman olma özelliğini taşımaktadır. Aşk, sadakat, evlilik, toplumdaki kadın-erkek rolleri gibi kavramlarla örülen metin, dönemine göre cesurca yazılmıştır.
Cezmi
"Türk edebiyatında tarihî roman türünde kaleme alınmış ilk örneklerden sayılan eser aslında iki cilt olarak planlanmışsa da sadece birinci cildi yazılabilmiştir. Namık Kemal'in ikinci romanı olan Cezmi konusunu, XVI. yüzyılda II. Selim devrinde başlayıp aralıklarla yarım yüzyıl kadar devam eden Osmanlı-İran savaşlarından alır. Namık Kemal'in 1877'de Midilli'ye gittikten sonra yazdığı romanın başında, XVI. yüzyılın genel siyasî durumuyla romana adını veren Cezmi'nin tasvirlerinin yapıldığı, asıl olayla doğrudan ilgisi bulunmayan bir giriş bölümü yer alır.
Romanın diğer kahramanları gibi tarihten alınmış gerçek bir kişi olan Cezmi hem şair yaratılışlı hem de cesur bir delikanlıdır. Romanda bir sipahinin oğlu olan Cezmi'nin yetişmesi, özellikleri ve İran savaşlarında gösterdiği kahramanlıklar yanında bu savaşlarda tanışıp dost olduğu Âdil Giray'ı esaretten kurtarması sırasında İran'da başından geçen olaylar anlatılmıştır. Namık Kemal burada, idealize ettiği Cezmi'nin şahsında biraz da kendini, özellikle Kars'ta geçirdiği gençlik yıllarının hatırasını ve orada öğrendiği ata binme, ok atma, cirit oyunu gibi konulardaki bilgisini ortaya koymak istemiştir.
Cezmi, Osmanlı-İran savaşlarında gösterdiği kahramanlıklarla Özdemiroğlu Osman Paşa'nın dikkatini çeker ve takdirini kazanır. Yine bu savaşlar sırasında Kırım ordusu kumandanı Kalgay Âdil Giray ve kardeşi Gazi Giray'la tanışarak dost olur. Romanda daha sonra, bu savaşlardan birinde İranlılar'a esir düşen ve Kazvin Sarayı'nda tutulan Âdil Giray ile kendisine âşık olan iki kadının, şahın karısı Şehriyar ve kız kardeşi Perihan'ın macerası ele alınır." Abdullah Uçman
Sergüzeşt
"Hele roman ve hikâye nev'inde, Namık Kemal'in fevkine çıkan istidadı onu gerek Sergüzeşt romanında, gerek Küçük Şeyler hikâye cildinde bu eserlerin daha neşri tarihinde yüce bir üstat olarak tanıtmıştı. Nitekim onun büyük hizmeti sonradan edebiyat tarihine altın kalemle yazılan haklı şöhreti ile bugün hakikatlerin üstünde yüksek ve parlak bir hakikat olmuştur. Aynı zamanda şunu da düşünmek lâzım gelir ki çocukluğunda geçirdiği o debdebeli hayat içinde köle, cariye ve esirlerin hayatını yakından görerek ve onların memleketlerindeki yuvalarından kaçırıldığı günden başlayan hüzünlü maceralarına hassas bir gönülle acı duyarak yetişen bu şefkatli ruh, büyüdükten sonra da bu debdebenin parlaklığı ile şaşırmamış ve zenginlikle kamaşmayan gözleri önünde 'Sergüzeşt'in romantik olduğu kadar realiste bir cephesi olan mevzuunu kalbinin ve zekâsının en derin ıstırap kaynaklarından doğurmuştu...'"
- Halit Fahri Ozansoy
İntibah
Namık Kemal 1876 yılında yayımlanan romanına ilk olarak "Son Pişmanlık" adını vermişse de dönemin Maarif Vekâleti romanın adını "İntibah: Sergüzeşt-i Ali Bey" olarak değiştirip bazı kısımlarını ise sansürlemiştir. Eser, Cumhuriyet'in ilanından sonra ilk kez 1944 yılında Latin harfleriyle basılmıştır.
Romanda iyi yetişmiş fakat hayat karşısında tecrübesiz olan Ali Bey'in kötü bir kadın olan Mehpeyker'e âşık olması ve bu aşkın devamında gerçekleşen maddi veya manevi felaketler silsilesi karşısında olgunlaşmaya çalışan Ali Bey'in nasıl yanlış yollara sapması anlatılır.
Mai ve Siyah
"Bizde asıl romancılık Halit Ziya ile başlar. Halit Ziya Uşaklıgil'in eseri, bütün Edebiyat-ı Cedide romanı ve hikâyesi gibi, gerçek manası Namık Kemal mektebinden ve üslûbundan ayrılmak olan bu hareketin olgunluk merhalesini verir. Halit Ziya, yaradılıştan romancı idi. Vak'a icadı, şahsî yaratma gibi bu sanatın ilk plandaki vasıflarına sahipti. Onu anlamak için Türk romanını sıra ile okumalıdır. Kendinden önce derli toplu bir konuşmanın bile bulunmadığı denemelerden sonra, birdenbire onun sağlam yapılı romanlarına gelince, onun edebiyatımızda nasıl bir konak olduğu görülür, etrafını yakalamak için çırpınıyordu. Edebiyat-ı Cedide santimantalizmi, dargınlığı, ahlakî davranışı, her şey, bütün sanat ve üslup ihtiraslarıyla beraber bu eserdedir. Hakikatte, Mai ve Siyah, Edebiyat-ı Cedide'nin teklifleri kadar protestolarıyla da devrini veren beyannamedir. Bu kitap için Türkiye'de nesli namına konuşan ilk eserdir denebilir."
- Ahmet Hamdi Tanpınar
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.