9789756325049
50722
https://www.turkishbooks.com/books/turkiye-cumhuriyeti-tarihi-i-p50722.html
Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I Kaynaklar
3
Günümüzde tarihin tanımını ve yarının prestijini hayal etmek anlamında değerlendirmemek gerekir; artık bundan sonra asıl olan bugünün ihtiyacı olan tarihi yazmayı bilmektir. Çünkü geçmişe hakim olmanın vasıtası ve içinde yaşanılan zamanın şuuru olan tarih ilmi, değişimin ilmi olarak da tanımlanması gerekir. Bu noktalardan bakıldığında tarih; bilgi yığını olmasının ötesinde ilim olması, onun metoda tenkide, tahlile ve terkibe sahipliği ile mümkündür. O hâlde tarih, tarihçilerin iddia ettiği gibi beşeri bilimlerin en beşerisidir. Sosyal bilimlerin en sosyalidir. Aynı zamanda sosyal bilimler ile ilgilenen tarih, bireylerin tarihinden öte insanların topluca yaptıkları ile ilgilenir, çalışma alanlarını tespit eder, konuyu bir bütün olarak ele alır ve teorisini ortaya koyar. Teoriler, sosyal bilimciler arasındaki keskin ideolojik farklılıklar değildir. Tarihçinin bu noktadaki çekincesi bu tür teorilerden sadece uzak durmak olmalıdır. Çünkü tarihçilerin dağarcıklarındaki bilgiler, tarihi hadisenin yorumlanmasında önemli rol oynamalıdır. O hâlde bu noktada varılması gereken sonuç şu olmalıdır; tarih, insanlığın sosyal ve siyasi konularda isabetli karar vermesini sağlar. Dolayısıyla verdiği bu isabetli kararlarla toplumu kaynaştırır, topluma güç verir, toplumlar arasındaki farklılıklara toplumsal fayda adına yön verir.
Toplumla ilgili bütün bu faydaların sağlanmasında tarih ilminde ´´bilgi´´nin esas olduğu ve tarih yazıcılığında ´´bilgi´´nin elde edilmesinin bir zaruret olduğu açıktır. Bilginin önemli olmasının yanısıra bilgi kaynaklarının sıhhatli bir şekilde tespiti, tahlili ve tasnifi fevklâde önemlidir. Çünkü tarih ilminde kaynakların dili hiçbir dönemde tarihçinin ümit ettiği oranda açık olmamıştır. Tarihçi kolay olamayacağını bildiği hâlde, belgelerin taşıdığı´´tarihi gerçekliği´´ görmeye çalışır. Bu işlemi yaparken sahip olduğu kaynaklardan ´´değişmez bir gerçek´´ ve ´´tek bir doğru´´ anlamını da çıkaramaz. Ayrıca elde ettiği kaynağa kendi arzusu istikametinde istediği anlamı yükleyemez. O hâlde, Dominick La Capra´nın da belirttiği gibi tarihçinin yapmaya çalıştığı, kendisi ile belgelerin anlamları arasında kurduğu diyalog yardımıyla tarihi araştırmanın zeminini hazırlamaktadır.
Günümüzde tarihin tanımını ve yarının prestijini hayal etmek anlamında değerlendirmemek gerekir; artık bundan sonra asıl olan bugünün ihtiyacı olan tarihi yazmayı bilmektir. Çünkü geçmişe hakim olmanın vasıtası ve içinde yaşanılan zamanın şuuru olan tarih ilmi, değişimin ilmi olarak da tanımlanması gerekir. Bu noktalardan bakıldığında tarih; bilgi yığını olmasının ötesinde ilim olması, onun metoda tenkide, tahlile ve terkibe sahipliği ile mümkündür. O hâlde tarih, tarihçilerin iddia ettiği gibi beşeri bilimlerin en beşerisidir. Sosyal bilimlerin en sosyalidir. Aynı zamanda sosyal bilimler ile ilgilenen tarih, bireylerin tarihinden öte insanların topluca yaptıkları ile ilgilenir, çalışma alanlarını tespit eder, konuyu bir bütün olarak ele alır ve teorisini ortaya koyar. Teoriler, sosyal bilimciler arasındaki keskin ideolojik farklılıklar değildir. Tarihçinin bu noktadaki çekincesi bu tür teorilerden sadece uzak durmak olmalıdır. Çünkü tarihçilerin dağarcıklarındaki bilgiler, tarihi hadisenin yorumlanmasında önemli rol oynamalıdır. O hâlde bu noktada varılması gereken sonuç şu olmalıdır; tarih, insanlığın sosyal ve siyasi konularda isabetli karar vermesini sağlar. Dolayısıyla verdiği bu isabetli kararlarla toplumu kaynaştırır, topluma güç verir, toplumlar arasındaki farklılıklara toplumsal fayda adına yön verir.
Toplumla ilgili bütün bu faydaların sağlanmasında tarih ilminde ´´bilgi´´nin esas olduğu ve tarih yazıcılığında ´´bilgi´´nin elde edilmesinin bir zaruret olduğu açıktır. Bilginin önemli olmasının yanısıra bilgi kaynaklarının sıhhatli bir şekilde tespiti, tahlili ve tasnifi fevklâde önemlidir. Çünkü tarih ilminde kaynakların dili hiçbir dönemde tarihçinin ümit ettiği oranda açık olmamıştır. Tarihçi kolay olamayacağını bildiği hâlde, belgelerin taşıdığı´´tarihi gerçekliği´´ görmeye çalışır. Bu işlemi yaparken sahip olduğu kaynaklardan ´´değişmez bir gerçek´´ ve ´´tek bir doğru´´ anlamını da çıkaramaz. Ayrıca elde ettiği kaynağa kendi arzusu istikametinde istediği anlamı yükleyemez. O hâlde, Dominick La Capra´nın da belirttiği gibi tarihçinin yapmaya çalıştığı, kendisi ile belgelerin anlamları arasında kurduğu diyalog yardımıyla tarihi araştırmanın zeminini hazırlamaktadır.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.