Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra emperyalist odaklarca tezgâhlanan “insan hakları”, “demokrasi” ve “etnik özgürlük” taleplerinin amacı, mevcut ulusal devletleri parçalamak ve ortadan kaldırmak, böylece sermayenin serbest dolaşımını sağlamaktı. İnsanlık, bu taleplerin yıkıcı ve kanlı etkisini en çok Balkanlar’da, orta Asya’da ve Ortadoğu’da yaşadı. İnsanlık dışı dramlara neden olan bu olgulardan hareket eden Mehmet Ulusoy, Türkiye’nin önündeki tehlikelere dikkat çekmekte ve bu kapsamda Türk milliyetçiliğinin geçmişini ve bugününü incelemektedir.
19. yüzyılın sonlarından itibaren ortaya çıkan Türk milliyetçiliği, halkçı ve devrimciydi. Ancak Türk milliyetçiliğinin önemli bir damarı, Türkiye’nin NATO’ya bağlanma sürecinde devrimci mirasına sırtını dönerek gericileşti. Yazar bu kitapta, ulusal devletlerin küresel karşıdevrime karşı verdikleri amansız mücadelenin ayak izini takip ederek okura geleceğe dair siyasi ve teorik bir perspektif sunmaktadır.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra emperyalist odaklarca tezgâhlanan “insan hakları”, “demokrasi” ve “etnik özgürlük” taleplerinin amacı, mevcut ulusal devletleri parçalamak ve ortadan kaldırmak, böylece sermayenin serbest dolaşımını sağlamaktı. İnsanlık, bu taleplerin yıkıcı ve kanlı etkisini en çok Balkanlar’da, orta Asya’da ve Ortadoğu’da yaşadı. İnsanlık dışı dramlara neden olan bu olgulardan hareket eden Mehmet Ulusoy, Türkiye’nin önündeki tehlikelere dikkat çekmekte ve bu kapsamda Türk milliyetçiliğinin geçmişini ve bugününü incelemektedir.
19. yüzyılın sonlarından itibaren ortaya çıkan Türk milliyetçiliği, halkçı ve devrimciydi. Ancak Türk milliyetçiliğinin önemli bir damarı, Türkiye’nin NATO’ya bağlanma sürecinde devrimci mirasına sırtını dönerek gericileşti. Yazar bu kitapta, ulusal devletlerin küresel karşıdevrime karşı verdikleri amansız mücadelenin ayak izini takip ederek okura geleceğe dair siyasi ve teorik bir perspektif sunmaktadır.