9786055894016
89052
https://www.turkishbooks.com/books/toplum-felsefeleri-p89052.html
Toplum Felsefeleri Bir Bunalım Çağında
5.223
Karl Marx´tan, Max Weber´den yahut Fransız Annales Okulundan esinlenen büyük teoriler, yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren moda oldu. Oysa, on dokuzuncu yüzyıl sonlarından yirminci yüzyıl ortalarına kadar, aşağı yukarı aynı gereksinimi karşılayan tarih ve toplum felsefeleri vardı. Sorokin, elinizdeki kitabın ilk ayrımında, tarihin estetik yorumlarından başlayarak bunların başlıcalarını özetliyor. İkinci ayrımda, daha önceki yapıtlarında geliştirdiği, kültür ve sanat olgularının dört ana tipi üzerinden karşılaştırmalı bir çözümlemeye girişiyor. Burada yaptığı analiz, şimdilerde iyice moda olan kültürel incelemeler bakımından büyük önem taşımaktadır. Üçüncü ve son ayrımdaysa, yazar "Geçerli bir toplum felsefesine doğru" başlığı altında, çağdaş [yani yaşadığı yirminci yüzyıl ortalarının] tarih felsefelerinin hangi noktalarda anlaştıklarını ortaya koymaya çalışıyor. Tarih süreçlerinin doğrusal/çizgisel anlayışını şiddetle eleştiren ve döngüsel gelişim fikrini savunan Sorokin´in burada yaptığı saptamaların, kültür tarihiyle uğraşanların hâlâ üstünde durdukları sorunlara ilişkin olduğunu söylemek yanlış olmaz. Özetle, bu metin günümüzde de okunmaya değer. - Prof. Dr. Mete Tunçay
Sorokin iki dönem Rusya´sını yaşamış ve sonra batıya yerleşmiş entelektüeller kuşağının en önemli isimlerindendir. "Bir Bunalım Çağında Toplum Felsefeleri" yazarın tarih felsefesi üzerine verdiği konferansların kitaplaştırılmış biçimidir. Kitapta tarihin yorumlanmasına ilişkin bir dizi yazar grubunun görüşleri karşılaştırmalı ve eleştirel bir yöntemle ele alınmaktadır. E. H. Carr´ın "Tarih Nedir'" ve K. Popper´in "Tarihselciliğin Sefaleti" adlı eserlerindeki gibi bir tartışmanın yürütüldüğü görülmektedir. Tarihe ilişkin düzenlilikler ve anlamlandırmalarda görülen farklılaşmaların netleştirilmesi kitabın temel çabası olarak dikkat çekmektedir. Uygarlıkların önce heykel ve mimariyle beliren sanatsal tasarımı, sonra sırasıyla resim, edebiyat ve müzikle sembolize olmaktadır Gelişmeye koşut olarak başlayan sanatsal körelme gitgide soyut ve teorik bilgi alanında yoğunlaşmakta; mekanik ve kuramsal bilim bir aşamadan sonra artık yerini tekniğe bırakmaktadır. Sözkonusu evrim belli kuşakları simgeleştiren dönemlerle tarihlendirilebilir, dönemindeki toplumsal bilinci inanışı ve düşünüşü yansıtması bakımından da anlamlıdır. Buna göre sanatsal evrim aslında toplumsal evrim ya da dönüşümün bizzat kendisi olmaktadır. Modernleşmeyle uygarlaşmanın aynı şey olmadığı, hatta uygarlık geliştikçe sanatın bayağılaştığı tarihsel dönemlerle örneklendirilmektedir. N. Y. Danilevski ve N. Berdyaev Rus kültüründen aydınlar olarak tarih felsefesine Rus bakışı kapsamında incelenmiştir. Danilevski Rusya´yla batı uygarlığı arasındaki zıtlaşmaya ve mücadele biçimlerine dikkat çekerek Avrupamerkezci tarih yazımına ciddi eleştiriler getirmektedir. Berdyaev´se Rusya´nın bu kültürel mücadeledeki rolünü ve taşıdığı avantajları ortaya koyarak, Nietzsche ve Marx´ın görüşlerinin Rusya bakımından neler ifade ettiğini tartışmaktadır. O. Spengler ve A. Toynbee kitaptaki tarih felsefecilerinin en önemlileridir. İkisi de tarihin uygarlıklar esas alınarak incelenmesi gerektiği görüşünü savunup eserlerinde de göstermişlerdir. Tarih, uygarlıkların öz yaşam öyküsüne indirgendiği için, Spengler ve Toynbee, ´kadercilik´le eleştirilmektedir. Özellikle sosyal bilimlerin değişik alanlarında araştırma yapan lisans ve yüksek lisans öğrencileri için çok yararlı bir başvuru kitabı niteliğindedir. Bununla birlikte derin ve ayrıntılı bir tarih ön bilgisinin ve merakının olmasının kitabın doyurucu bir biçimde anlaşılabilmesi için elzem olduğu unutulmamalıdır. - Dr. Bülent Uludağ
Karl Marx´tan, Max Weber´den yahut Fransız Annales Okulundan esinlenen büyük teoriler, yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren moda oldu. Oysa, on dokuzuncu yüzyıl sonlarından yirminci yüzyıl ortalarına kadar, aşağı yukarı aynı gereksinimi karşılayan tarih ve toplum felsefeleri vardı. Sorokin, elinizdeki kitabın ilk ayrımında, tarihin estetik yorumlarından başlayarak bunların başlıcalarını özetliyor. İkinci ayrımda, daha önceki yapıtlarında geliştirdiği, kültür ve sanat olgularının dört ana tipi üzerinden karşılaştırmalı bir çözümlemeye girişiyor. Burada yaptığı analiz, şimdilerde iyice moda olan kültürel incelemeler bakımından büyük önem taşımaktadır. Üçüncü ve son ayrımdaysa, yazar "Geçerli bir toplum felsefesine doğru" başlığı altında, çağdaş [yani yaşadığı yirminci yüzyıl ortalarının] tarih felsefelerinin hangi noktalarda anlaştıklarını ortaya koymaya çalışıyor. Tarih süreçlerinin doğrusal/çizgisel anlayışını şiddetle eleştiren ve döngüsel gelişim fikrini savunan Sorokin´in burada yaptığı saptamaların, kültür tarihiyle uğraşanların hâlâ üstünde durdukları sorunlara ilişkin olduğunu söylemek yanlış olmaz. Özetle, bu metin günümüzde de okunmaya değer. - Prof. Dr. Mete Tunçay
Sorokin iki dönem Rusya´sını yaşamış ve sonra batıya yerleşmiş entelektüeller kuşağının en önemli isimlerindendir. "Bir Bunalım Çağında Toplum Felsefeleri" yazarın tarih felsefesi üzerine verdiği konferansların kitaplaştırılmış biçimidir. Kitapta tarihin yorumlanmasına ilişkin bir dizi yazar grubunun görüşleri karşılaştırmalı ve eleştirel bir yöntemle ele alınmaktadır. E. H. Carr´ın "Tarih Nedir'" ve K. Popper´in "Tarihselciliğin Sefaleti" adlı eserlerindeki gibi bir tartışmanın yürütüldüğü görülmektedir. Tarihe ilişkin düzenlilikler ve anlamlandırmalarda görülen farklılaşmaların netleştirilmesi kitabın temel çabası olarak dikkat çekmektedir. Uygarlıkların önce heykel ve mimariyle beliren sanatsal tasarımı, sonra sırasıyla resim, edebiyat ve müzikle sembolize olmaktadır Gelişmeye koşut olarak başlayan sanatsal körelme gitgide soyut ve teorik bilgi alanında yoğunlaşmakta; mekanik ve kuramsal bilim bir aşamadan sonra artık yerini tekniğe bırakmaktadır. Sözkonusu evrim belli kuşakları simgeleştiren dönemlerle tarihlendirilebilir, dönemindeki toplumsal bilinci inanışı ve düşünüşü yansıtması bakımından da anlamlıdır. Buna göre sanatsal evrim aslında toplumsal evrim ya da dönüşümün bizzat kendisi olmaktadır. Modernleşmeyle uygarlaşmanın aynı şey olmadığı, hatta uygarlık geliştikçe sanatın bayağılaştığı tarihsel dönemlerle örneklendirilmektedir. N. Y. Danilevski ve N. Berdyaev Rus kültüründen aydınlar olarak tarih felsefesine Rus bakışı kapsamında incelenmiştir. Danilevski Rusya´yla batı uygarlığı arasındaki zıtlaşmaya ve mücadele biçimlerine dikkat çekerek Avrupamerkezci tarih yazımına ciddi eleştiriler getirmektedir. Berdyaev´se Rusya´nın bu kültürel mücadeledeki rolünü ve taşıdığı avantajları ortaya koyarak, Nietzsche ve Marx´ın görüşlerinin Rusya bakımından neler ifade ettiğini tartışmaktadır. O. Spengler ve A. Toynbee kitaptaki tarih felsefecilerinin en önemlileridir. İkisi de tarihin uygarlıklar esas alınarak incelenmesi gerektiği görüşünü savunup eserlerinde de göstermişlerdir. Tarih, uygarlıkların öz yaşam öyküsüne indirgendiği için, Spengler ve Toynbee, ´kadercilik´le eleştirilmektedir. Özellikle sosyal bilimlerin değişik alanlarında araştırma yapan lisans ve yüksek lisans öğrencileri için çok yararlı bir başvuru kitabı niteliğindedir. Bununla birlikte derin ve ayrıntılı bir tarih ön bilgisinin ve merakının olmasının kitabın doyurucu bir biçimde anlaşılabilmesi için elzem olduğu unutulmamalıdır. - Dr. Bülent Uludağ
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.