9786052019764
497211
https://www.turkishbooks.com/books/teskilat-i-mahsusa-p497211.html
Teşkilat - ı Mahsusa
9.6
Teşkilat-ı Mahsusa, Enver Paşa ve arkadaşları tarafından kurulan gizli, gizemli ve fedai
vatanseverlerin görev yaptığı bir devlet kuruluşudur. Esasını, temel taşını Fedai Zabitan denilen gizli
yapı oluşturur.
Birinci Dünya Paylaşım Savaşı'na girmezden birkaç ay önce, devletin ve ordunun ihtiyacı olan
istihbarat faaliyetlerini yürütmek üzere, doğrudan Harbiye Nazırı'na bağlı olarak kurulmuştur.
Yapılanması, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin yapılanmasına benzer. İkisinde de gizlilik esastır. İkisi de "
Merkezi Komite " tarafından yönetilir. Başkanının Binbaşı Süleyman Askeri'nin olduğu ilk merkezi
komite Dr. Nazım, Atıf Bey ( Kamçıl ) ve Emniyeti Umumi Genel Müdürü Hüseyin Aziz ( Akyürek )
Bey'den oluşmuştur.
Mensupları, cephelerde ve cephe dışında hemen her yerde görev yaptılar. Görevlerini alırken
hiçbir şey sormadılar, sadece " Emredersiniz Komutanım " deyip çıktılar Rusya ve Kafkasya'da buzlar
arasında donarken Mısır, Suudi Arabistan, Yemen, Irak çöllerinde sıcaklardan yandılar, bir damla suya
hasret kaldılar, Orta Asya Bozkırlarında, Endonezya ormanlarında kayboldular; bazen savaş
meydanlarında, bazen zindanlarda, bazen darağaçlarında, bazen kurşun yağmuru altında, " Ya Devlet
Başa Ya Kuzgun Leşe " diyerek çok sevdikleri vatanlarından gayri her şeylerini feda edip görev yaptılar,
şehadet şerbetini acılığına aldırmadan dolu dolu içtiler. Kollarını verdiler, bacaklarını verdiler hatta
canlarını verdiler, fakat " Ser verip sır vermediler". Bunlar, " önce vatan " diyebilen neslin
kahramanları olarak tarihe mal oldular. Çoğunun adını bile bilmiyoruz, mezarlarını, kefensiz
gömüldüklerini, Vatan - Turan dedikleri bir ülkünün peşinde koşarak en güzel yıllarını ülküleri için
harcadıklarını anlayamıyoruz.
En cesuruna " deli ", kolu olmayanına " çolak ", ayağı olmayanına " topal " diyoruz, yetmiyor,
vatanı için, devleti için, milleti için fedakârlığın en büyüğünü yapanlara " katiller sürüsü, teröristler,
caniler " diyebiliyoruz. O kahramanları, o şehitleri mezarlarında bile rahat bırakmıyoruz. Bütün bunları
yapanlar biziz, bizden birileri...
Elinizde tuttuğunuz bu kitap, o kahramanlara haklarını teslim etmek, o birilerinin yalanlarına,
iftiralarına, sahtekârlıklarına hak ettikleri cevapları vermek üzere kaleme alındı. Biz sustukça, onlar bağırıyorlar; bu kitap artık susmayacağımızı, kahramanlarımıza sahip çıkacağımızı, onların haklarını
sonuna kadar savunacağımızı anlatmak için yazıldı. Dosta ve düşmana " Biz Buradayız!" " Biz Bu
Alanda da varız" mesajı vermek ve NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE, sözünü göğsümüzü gere gere
haykırmak için yazıldı...
Daha güçlü, daha modern bir Türkiye'de birlikte yaşamak dileklerimizle...
vatanseverlerin görev yaptığı bir devlet kuruluşudur. Esasını, temel taşını Fedai Zabitan denilen gizli
yapı oluşturur.
Birinci Dünya Paylaşım Savaşı'na girmezden birkaç ay önce, devletin ve ordunun ihtiyacı olan
istihbarat faaliyetlerini yürütmek üzere, doğrudan Harbiye Nazırı'na bağlı olarak kurulmuştur.
Yapılanması, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin yapılanmasına benzer. İkisinde de gizlilik esastır. İkisi de "
Merkezi Komite " tarafından yönetilir. Başkanının Binbaşı Süleyman Askeri'nin olduğu ilk merkezi
komite Dr. Nazım, Atıf Bey ( Kamçıl ) ve Emniyeti Umumi Genel Müdürü Hüseyin Aziz ( Akyürek )
Bey'den oluşmuştur.
Mensupları, cephelerde ve cephe dışında hemen her yerde görev yaptılar. Görevlerini alırken
hiçbir şey sormadılar, sadece " Emredersiniz Komutanım " deyip çıktılar Rusya ve Kafkasya'da buzlar
arasında donarken Mısır, Suudi Arabistan, Yemen, Irak çöllerinde sıcaklardan yandılar, bir damla suya
hasret kaldılar, Orta Asya Bozkırlarında, Endonezya ormanlarında kayboldular; bazen savaş
meydanlarında, bazen zindanlarda, bazen darağaçlarında, bazen kurşun yağmuru altında, " Ya Devlet
Başa Ya Kuzgun Leşe " diyerek çok sevdikleri vatanlarından gayri her şeylerini feda edip görev yaptılar,
şehadet şerbetini acılığına aldırmadan dolu dolu içtiler. Kollarını verdiler, bacaklarını verdiler hatta
canlarını verdiler, fakat " Ser verip sır vermediler". Bunlar, " önce vatan " diyebilen neslin
kahramanları olarak tarihe mal oldular. Çoğunun adını bile bilmiyoruz, mezarlarını, kefensiz
gömüldüklerini, Vatan - Turan dedikleri bir ülkünün peşinde koşarak en güzel yıllarını ülküleri için
harcadıklarını anlayamıyoruz.
En cesuruna " deli ", kolu olmayanına " çolak ", ayağı olmayanına " topal " diyoruz, yetmiyor,
vatanı için, devleti için, milleti için fedakârlığın en büyüğünü yapanlara " katiller sürüsü, teröristler,
caniler " diyebiliyoruz. O kahramanları, o şehitleri mezarlarında bile rahat bırakmıyoruz. Bütün bunları
yapanlar biziz, bizden birileri...
Elinizde tuttuğunuz bu kitap, o kahramanlara haklarını teslim etmek, o birilerinin yalanlarına,
iftiralarına, sahtekârlıklarına hak ettikleri cevapları vermek üzere kaleme alındı. Biz sustukça, onlar bağırıyorlar; bu kitap artık susmayacağımızı, kahramanlarımıza sahip çıkacağımızı, onların haklarını
sonuna kadar savunacağımızı anlatmak için yazıldı. Dosta ve düşmana " Biz Buradayız!" " Biz Bu
Alanda da varız" mesajı vermek ve NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE, sözünü göğsümüzü gere gere
haykırmak için yazıldı...
Daha güçlü, daha modern bir Türkiye'de birlikte yaşamak dileklerimizle...
Teşkilat-ı Mahsusa, Enver Paşa ve arkadaşları tarafından kurulan gizli, gizemli ve fedai
vatanseverlerin görev yaptığı bir devlet kuruluşudur. Esasını, temel taşını Fedai Zabitan denilen gizli
yapı oluşturur.
Birinci Dünya Paylaşım Savaşı'na girmezden birkaç ay önce, devletin ve ordunun ihtiyacı olan
istihbarat faaliyetlerini yürütmek üzere, doğrudan Harbiye Nazırı'na bağlı olarak kurulmuştur.
Yapılanması, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin yapılanmasına benzer. İkisinde de gizlilik esastır. İkisi de "
Merkezi Komite " tarafından yönetilir. Başkanının Binbaşı Süleyman Askeri'nin olduğu ilk merkezi
komite Dr. Nazım, Atıf Bey ( Kamçıl ) ve Emniyeti Umumi Genel Müdürü Hüseyin Aziz ( Akyürek )
Bey'den oluşmuştur.
Mensupları, cephelerde ve cephe dışında hemen her yerde görev yaptılar. Görevlerini alırken
hiçbir şey sormadılar, sadece " Emredersiniz Komutanım " deyip çıktılar Rusya ve Kafkasya'da buzlar
arasında donarken Mısır, Suudi Arabistan, Yemen, Irak çöllerinde sıcaklardan yandılar, bir damla suya
hasret kaldılar, Orta Asya Bozkırlarında, Endonezya ormanlarında kayboldular; bazen savaş
meydanlarında, bazen zindanlarda, bazen darağaçlarında, bazen kurşun yağmuru altında, " Ya Devlet
Başa Ya Kuzgun Leşe " diyerek çok sevdikleri vatanlarından gayri her şeylerini feda edip görev yaptılar,
şehadet şerbetini acılığına aldırmadan dolu dolu içtiler. Kollarını verdiler, bacaklarını verdiler hatta
canlarını verdiler, fakat " Ser verip sır vermediler". Bunlar, " önce vatan " diyebilen neslin
kahramanları olarak tarihe mal oldular. Çoğunun adını bile bilmiyoruz, mezarlarını, kefensiz
gömüldüklerini, Vatan - Turan dedikleri bir ülkünün peşinde koşarak en güzel yıllarını ülküleri için
harcadıklarını anlayamıyoruz.
En cesuruna " deli ", kolu olmayanına " çolak ", ayağı olmayanına " topal " diyoruz, yetmiyor,
vatanı için, devleti için, milleti için fedakârlığın en büyüğünü yapanlara " katiller sürüsü, teröristler,
caniler " diyebiliyoruz. O kahramanları, o şehitleri mezarlarında bile rahat bırakmıyoruz. Bütün bunları
yapanlar biziz, bizden birileri...
Elinizde tuttuğunuz bu kitap, o kahramanlara haklarını teslim etmek, o birilerinin yalanlarına,
iftiralarına, sahtekârlıklarına hak ettikleri cevapları vermek üzere kaleme alındı. Biz sustukça, onlar bağırıyorlar; bu kitap artık susmayacağımızı, kahramanlarımıza sahip çıkacağımızı, onların haklarını
sonuna kadar savunacağımızı anlatmak için yazıldı. Dosta ve düşmana " Biz Buradayız!" " Biz Bu
Alanda da varız" mesajı vermek ve NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE, sözünü göğsümüzü gere gere
haykırmak için yazıldı...
Daha güçlü, daha modern bir Türkiye'de birlikte yaşamak dileklerimizle...
vatanseverlerin görev yaptığı bir devlet kuruluşudur. Esasını, temel taşını Fedai Zabitan denilen gizli
yapı oluşturur.
Birinci Dünya Paylaşım Savaşı'na girmezden birkaç ay önce, devletin ve ordunun ihtiyacı olan
istihbarat faaliyetlerini yürütmek üzere, doğrudan Harbiye Nazırı'na bağlı olarak kurulmuştur.
Yapılanması, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin yapılanmasına benzer. İkisinde de gizlilik esastır. İkisi de "
Merkezi Komite " tarafından yönetilir. Başkanının Binbaşı Süleyman Askeri'nin olduğu ilk merkezi
komite Dr. Nazım, Atıf Bey ( Kamçıl ) ve Emniyeti Umumi Genel Müdürü Hüseyin Aziz ( Akyürek )
Bey'den oluşmuştur.
Mensupları, cephelerde ve cephe dışında hemen her yerde görev yaptılar. Görevlerini alırken
hiçbir şey sormadılar, sadece " Emredersiniz Komutanım " deyip çıktılar Rusya ve Kafkasya'da buzlar
arasında donarken Mısır, Suudi Arabistan, Yemen, Irak çöllerinde sıcaklardan yandılar, bir damla suya
hasret kaldılar, Orta Asya Bozkırlarında, Endonezya ormanlarında kayboldular; bazen savaş
meydanlarında, bazen zindanlarda, bazen darağaçlarında, bazen kurşun yağmuru altında, " Ya Devlet
Başa Ya Kuzgun Leşe " diyerek çok sevdikleri vatanlarından gayri her şeylerini feda edip görev yaptılar,
şehadet şerbetini acılığına aldırmadan dolu dolu içtiler. Kollarını verdiler, bacaklarını verdiler hatta
canlarını verdiler, fakat " Ser verip sır vermediler". Bunlar, " önce vatan " diyebilen neslin
kahramanları olarak tarihe mal oldular. Çoğunun adını bile bilmiyoruz, mezarlarını, kefensiz
gömüldüklerini, Vatan - Turan dedikleri bir ülkünün peşinde koşarak en güzel yıllarını ülküleri için
harcadıklarını anlayamıyoruz.
En cesuruna " deli ", kolu olmayanına " çolak ", ayağı olmayanına " topal " diyoruz, yetmiyor,
vatanı için, devleti için, milleti için fedakârlığın en büyüğünü yapanlara " katiller sürüsü, teröristler,
caniler " diyebiliyoruz. O kahramanları, o şehitleri mezarlarında bile rahat bırakmıyoruz. Bütün bunları
yapanlar biziz, bizden birileri...
Elinizde tuttuğunuz bu kitap, o kahramanlara haklarını teslim etmek, o birilerinin yalanlarına,
iftiralarına, sahtekârlıklarına hak ettikleri cevapları vermek üzere kaleme alındı. Biz sustukça, onlar bağırıyorlar; bu kitap artık susmayacağımızı, kahramanlarımıza sahip çıkacağımızı, onların haklarını
sonuna kadar savunacağımızı anlatmak için yazıldı. Dosta ve düşmana " Biz Buradayız!" " Biz Bu
Alanda da varız" mesajı vermek ve NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE, sözünü göğsümüzü gere gere
haykırmak için yazıldı...
Daha güçlü, daha modern bir Türkiye'de birlikte yaşamak dileklerimizle...
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.