9789755484976
482966
https://www.turkishbooks.com/books/tefsirin-ilk-caglari-p482966.html
Tefsirin İlk Çağları
12
Tefsir tarihi genel olarak "tedvin öncesi" ve "tedvin sonrası" şeklinde iki ana döneme ayrılmakta ve bu iki
kısmın her ikisinin de en nihayetinde hicri ilk üç asır içerisinde bütünüyle tekâmüle ermiş olduğu düşünülmektedir.
Böylelikle tefsir tarihi, belli bir bilimsel disiplinin hazırlık, oluşum ve dönüşüm süreçlerini tamamlaması için
öngörülebilecek bütün kriterlerden yoksun bir şekilde tasavvur edilmiş olmaktadır. Dahası tedvin dönemindeki
faaliyetler ilk iki asırla sınırlı tutularak sonraki dönemler rivayet-dirayet, atomcu-bütüncül, kelâmî, fıkhî, mezhebî
vs. şeklinde bir tasnif çerçevesinde ele alınmakta, böylece tefsir tarihinin tamamlandığı öngörülmektedir. Hâlbuki
tarih bir silsileden ibaretse her adımda yeni olgular, yeni anlayışlar, yeni tarzlar ortaya çıkabilir. Tefsir için vâkıa
da bizatihi böyle gerçekleşmiştir. Yani tefsirin Hz. Peygamber dönemindeki hâli ile sonrasındaki her bir kuşaktaki
hâli arasında sürekli dönüşümler yaşanmış ve nihayet belli ana yapılar teşekkül etmiş, sistemleşme gerçekleşmiştir.
Ancak bütün bunlar tabiatıyla uzunca sayılacak bir süreç içerisinde gerçekleşmiştir. Bu da tefsirin her bir kuşak
içerisinde geçirdiği dönüşümlerin takip edilmesini, her dönemin kendine özgü etkin unsurları eşliğinde müstakil
olarak -dönemler arası dikey bağlantılar ve kopuşları dikkate alarak- ele alınmasını gerektirmektedir. Çünkü tefsir
eğer Müslüman toplumların Kur'an'ı anlama çabalarına işaret eden bir kavram ise ya da içeriğinde bu unsurları da
barındırıyorsa, o takdirde söz konusu çabaların ardındaki siyasi, sosyal, kültürel etkenlerin dikkate alınmaması,
tarih yazımı açısından anlaşılabilir bir tutum olmayacaktır. Bunun yerine Müslüman toplumların herhangi bir
çağda Kur'an yorumu (tefsir) faaliyetine giriştiklerinde hem geçmişten tevarüs ettikleri birikimin etkisi altında
olduklarını hem de kendi dönemlerinin etkin siyasi, sosyolojik, kültürel, entelektüel atmosferinin devreye girmesi
ile geçmişten devralınan mirasın şu ya da bu ölçüde dönüşüme uğradığını hesaba katmak, nihayet yorumun tarih
ve kültür ile iç içe gelişen bir hikâyesinin bulunduğunu düşünmek ve "tefsir tarihi" yazımında işte bu hikâyenin
izini sürmeye çalışmak çok daha aydınlatıcı sonuçlara ulaştırabilir. Bu çalışmada tefsirin ilk Müslüman nesillerin
geçirdiği sosyolojik, siyasi ve kültürel dönüşümlerle eşgüdümlü olarak şekillenişinin takip edilecek olması temelde
böyle bir ana teoriye dayanmaktadır.
kısmın her ikisinin de en nihayetinde hicri ilk üç asır içerisinde bütünüyle tekâmüle ermiş olduğu düşünülmektedir.
Böylelikle tefsir tarihi, belli bir bilimsel disiplinin hazırlık, oluşum ve dönüşüm süreçlerini tamamlaması için
öngörülebilecek bütün kriterlerden yoksun bir şekilde tasavvur edilmiş olmaktadır. Dahası tedvin dönemindeki
faaliyetler ilk iki asırla sınırlı tutularak sonraki dönemler rivayet-dirayet, atomcu-bütüncül, kelâmî, fıkhî, mezhebî
vs. şeklinde bir tasnif çerçevesinde ele alınmakta, böylece tefsir tarihinin tamamlandığı öngörülmektedir. Hâlbuki
tarih bir silsileden ibaretse her adımda yeni olgular, yeni anlayışlar, yeni tarzlar ortaya çıkabilir. Tefsir için vâkıa
da bizatihi böyle gerçekleşmiştir. Yani tefsirin Hz. Peygamber dönemindeki hâli ile sonrasındaki her bir kuşaktaki
hâli arasında sürekli dönüşümler yaşanmış ve nihayet belli ana yapılar teşekkül etmiş, sistemleşme gerçekleşmiştir.
Ancak bütün bunlar tabiatıyla uzunca sayılacak bir süreç içerisinde gerçekleşmiştir. Bu da tefsirin her bir kuşak
içerisinde geçirdiği dönüşümlerin takip edilmesini, her dönemin kendine özgü etkin unsurları eşliğinde müstakil
olarak -dönemler arası dikey bağlantılar ve kopuşları dikkate alarak- ele alınmasını gerektirmektedir. Çünkü tefsir
eğer Müslüman toplumların Kur'an'ı anlama çabalarına işaret eden bir kavram ise ya da içeriğinde bu unsurları da
barındırıyorsa, o takdirde söz konusu çabaların ardındaki siyasi, sosyal, kültürel etkenlerin dikkate alınmaması,
tarih yazımı açısından anlaşılabilir bir tutum olmayacaktır. Bunun yerine Müslüman toplumların herhangi bir
çağda Kur'an yorumu (tefsir) faaliyetine giriştiklerinde hem geçmişten tevarüs ettikleri birikimin etkisi altında
olduklarını hem de kendi dönemlerinin etkin siyasi, sosyolojik, kültürel, entelektüel atmosferinin devreye girmesi
ile geçmişten devralınan mirasın şu ya da bu ölçüde dönüşüme uğradığını hesaba katmak, nihayet yorumun tarih
ve kültür ile iç içe gelişen bir hikâyesinin bulunduğunu düşünmek ve "tefsir tarihi" yazımında işte bu hikâyenin
izini sürmeye çalışmak çok daha aydınlatıcı sonuçlara ulaştırabilir. Bu çalışmada tefsirin ilk Müslüman nesillerin
geçirdiği sosyolojik, siyasi ve kültürel dönüşümlerle eşgüdümlü olarak şekillenişinin takip edilecek olması temelde
böyle bir ana teoriye dayanmaktadır.
Tefsir tarihi genel olarak "tedvin öncesi" ve "tedvin sonrası" şeklinde iki ana döneme ayrılmakta ve bu iki
kısmın her ikisinin de en nihayetinde hicri ilk üç asır içerisinde bütünüyle tekâmüle ermiş olduğu düşünülmektedir.
Böylelikle tefsir tarihi, belli bir bilimsel disiplinin hazırlık, oluşum ve dönüşüm süreçlerini tamamlaması için
öngörülebilecek bütün kriterlerden yoksun bir şekilde tasavvur edilmiş olmaktadır. Dahası tedvin dönemindeki
faaliyetler ilk iki asırla sınırlı tutularak sonraki dönemler rivayet-dirayet, atomcu-bütüncül, kelâmî, fıkhî, mezhebî
vs. şeklinde bir tasnif çerçevesinde ele alınmakta, böylece tefsir tarihinin tamamlandığı öngörülmektedir. Hâlbuki
tarih bir silsileden ibaretse her adımda yeni olgular, yeni anlayışlar, yeni tarzlar ortaya çıkabilir. Tefsir için vâkıa
da bizatihi böyle gerçekleşmiştir. Yani tefsirin Hz. Peygamber dönemindeki hâli ile sonrasındaki her bir kuşaktaki
hâli arasında sürekli dönüşümler yaşanmış ve nihayet belli ana yapılar teşekkül etmiş, sistemleşme gerçekleşmiştir.
Ancak bütün bunlar tabiatıyla uzunca sayılacak bir süreç içerisinde gerçekleşmiştir. Bu da tefsirin her bir kuşak
içerisinde geçirdiği dönüşümlerin takip edilmesini, her dönemin kendine özgü etkin unsurları eşliğinde müstakil
olarak -dönemler arası dikey bağlantılar ve kopuşları dikkate alarak- ele alınmasını gerektirmektedir. Çünkü tefsir
eğer Müslüman toplumların Kur'an'ı anlama çabalarına işaret eden bir kavram ise ya da içeriğinde bu unsurları da
barındırıyorsa, o takdirde söz konusu çabaların ardındaki siyasi, sosyal, kültürel etkenlerin dikkate alınmaması,
tarih yazımı açısından anlaşılabilir bir tutum olmayacaktır. Bunun yerine Müslüman toplumların herhangi bir
çağda Kur'an yorumu (tefsir) faaliyetine giriştiklerinde hem geçmişten tevarüs ettikleri birikimin etkisi altında
olduklarını hem de kendi dönemlerinin etkin siyasi, sosyolojik, kültürel, entelektüel atmosferinin devreye girmesi
ile geçmişten devralınan mirasın şu ya da bu ölçüde dönüşüme uğradığını hesaba katmak, nihayet yorumun tarih
ve kültür ile iç içe gelişen bir hikâyesinin bulunduğunu düşünmek ve "tefsir tarihi" yazımında işte bu hikâyenin
izini sürmeye çalışmak çok daha aydınlatıcı sonuçlara ulaştırabilir. Bu çalışmada tefsirin ilk Müslüman nesillerin
geçirdiği sosyolojik, siyasi ve kültürel dönüşümlerle eşgüdümlü olarak şekillenişinin takip edilecek olması temelde
böyle bir ana teoriye dayanmaktadır.
kısmın her ikisinin de en nihayetinde hicri ilk üç asır içerisinde bütünüyle tekâmüle ermiş olduğu düşünülmektedir.
Böylelikle tefsir tarihi, belli bir bilimsel disiplinin hazırlık, oluşum ve dönüşüm süreçlerini tamamlaması için
öngörülebilecek bütün kriterlerden yoksun bir şekilde tasavvur edilmiş olmaktadır. Dahası tedvin dönemindeki
faaliyetler ilk iki asırla sınırlı tutularak sonraki dönemler rivayet-dirayet, atomcu-bütüncül, kelâmî, fıkhî, mezhebî
vs. şeklinde bir tasnif çerçevesinde ele alınmakta, böylece tefsir tarihinin tamamlandığı öngörülmektedir. Hâlbuki
tarih bir silsileden ibaretse her adımda yeni olgular, yeni anlayışlar, yeni tarzlar ortaya çıkabilir. Tefsir için vâkıa
da bizatihi böyle gerçekleşmiştir. Yani tefsirin Hz. Peygamber dönemindeki hâli ile sonrasındaki her bir kuşaktaki
hâli arasında sürekli dönüşümler yaşanmış ve nihayet belli ana yapılar teşekkül etmiş, sistemleşme gerçekleşmiştir.
Ancak bütün bunlar tabiatıyla uzunca sayılacak bir süreç içerisinde gerçekleşmiştir. Bu da tefsirin her bir kuşak
içerisinde geçirdiği dönüşümlerin takip edilmesini, her dönemin kendine özgü etkin unsurları eşliğinde müstakil
olarak -dönemler arası dikey bağlantılar ve kopuşları dikkate alarak- ele alınmasını gerektirmektedir. Çünkü tefsir
eğer Müslüman toplumların Kur'an'ı anlama çabalarına işaret eden bir kavram ise ya da içeriğinde bu unsurları da
barındırıyorsa, o takdirde söz konusu çabaların ardındaki siyasi, sosyal, kültürel etkenlerin dikkate alınmaması,
tarih yazımı açısından anlaşılabilir bir tutum olmayacaktır. Bunun yerine Müslüman toplumların herhangi bir
çağda Kur'an yorumu (tefsir) faaliyetine giriştiklerinde hem geçmişten tevarüs ettikleri birikimin etkisi altında
olduklarını hem de kendi dönemlerinin etkin siyasi, sosyolojik, kültürel, entelektüel atmosferinin devreye girmesi
ile geçmişten devralınan mirasın şu ya da bu ölçüde dönüşüme uğradığını hesaba katmak, nihayet yorumun tarih
ve kültür ile iç içe gelişen bir hikâyesinin bulunduğunu düşünmek ve "tefsir tarihi" yazımında işte bu hikâyenin
izini sürmeye çalışmak çok daha aydınlatıcı sonuçlara ulaştırabilir. Bu çalışmada tefsirin ilk Müslüman nesillerin
geçirdiği sosyolojik, siyasi ve kültürel dönüşümlerle eşgüdümlü olarak şekillenişinin takip edilecek olması temelde
böyle bir ana teoriye dayanmaktadır.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.