9789752553231
133301
https://www.turkishbooks.com/books/tarih-ve-uluslararasi-iliskiler-boyutuyla-ermeni-dosyasi-p133301.html
Tarih ve Uluslararası İlişkiler Boyutuyla Ermeni Dosyası
9.6
Bazıları, tarihçiden geçmişi baz alarak bugünü açıklamasını veya savunmasını, hatta bugünü haklı çıkarmasını bekler. Başkaları ise, tarih içerisinde kimliğin asıl kökenlerini ve hatta geleceğin anahtarını arar. Lucien Febure'ın "Geçmişi geleceğin bir fonksiyonu olarak düzenlemek" olarak sunduğu görüşü, tarihçinin toplumsal işlevinin ne olması gerektiği bağlamında düşünüldüğünde otantikliğini "bilimsel"olduğu resmen onaylanmış olmaktan alan bilgi şeklinde, topluma karşı bir sorumluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Gelinen noktada, acaba tarihçi toplumun beklentileriyle ve kamunun dikkatiyle yüz yüze mi gelmiş oluyor? Yine tarihçi olayları boş vermek, kendi rolünü genellikle eleştirel olarak veya yurttaşlık ve ahlaki rol ile harmanlayıp bir yol gösterici çizgi oluşturmak durumunda mı kalıyor? "Ermeni sorunu tarihsel bir konudur. Bırakın tarihçiler çözsün" görüşünde. "kentin tescilli bilgesi"'olarak nitelendirilen tarihçi ne yapacak? Böylesi bir durum, çözümü ortaya koyan bir görüş olmakla beraber oldukça da zor bir iş, çünkü tarihçiden yerine getirilmesi istenilen çok şey var. Özellikle, konuyla ilgili olarak gerek Türk tarihçilerinden gerekse Ermeni tarihçilerinden -"bırakın sorunu tarihçiler çözsün" bağlamında- yerine getirmesi istenilen ve birbiriyle çelişen iki misyon arasında sıkıştığı düşünülürse "kentin tescilli bilgesi" ne yapacak? Bir taraftan kendisini, toplumun zihnindeki mitoslardan ve kolektif hafızadaki deformasyonlardan korumak -böylece tarihçi birbiriyle çelişen iki misyonu da kanıtlarla ve mantıkla desteklenen bu unsurları, onların gizemlerini bozan bir söylemle yan yana getirmek zorunda kalacak- diğer taraftan da bilgiyi oluşturan ve yayan kişi olarak, tarihsel bilincin ve aynı çağda birlikte yaşadığı insanların belleğinin oluşmasına katkıda bulunmak durumunda kalacaktır. Bir başka sorun ise, "tarihçinin, üzerinde çalıştığı konuya gözlüğünün veya önünde durduğu bir pencerenin çerçevesi ile bakması mı gerektiği" konusudur. Tarihçi, gözlüğün veya pencerenin çerçevesi içerisine sığan manzara ile mi değerlendirmesini yapacak? Çerçevenin dışında kalan ve incelenen olayla bağlantısı olduğu muhakkak olan diğer manzara ve manzaraları görmeyecek mi? Elbette ki, toplumun, kendisine yüklediği sorumlulukla bilgiyi oluşturan kentin tescilli bilgesi muhakemesini eksiksiz olduğunu düşündüğü şekliyle ortaya koymaya çalışacaktır. İşte kamuoyunun tarihçiyi sık sık bir hâkem ve otorite olarak çağırmasının, onun konumunu geçmişle gelecek arasında bir aracı olarak görmesinin nedeni budur /-bu mudur? .
Bazıları, tarihçiden geçmişi baz alarak bugünü açıklamasını veya savunmasını, hatta bugünü haklı çıkarmasını bekler. Başkaları ise, tarih içerisinde kimliğin asıl kökenlerini ve hatta geleceğin anahtarını arar. Lucien Febure'ın "Geçmişi geleceğin bir fonksiyonu olarak düzenlemek" olarak sunduğu görüşü, tarihçinin toplumsal işlevinin ne olması gerektiği bağlamında düşünüldüğünde otantikliğini "bilimsel"olduğu resmen onaylanmış olmaktan alan bilgi şeklinde, topluma karşı bir sorumluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Gelinen noktada, acaba tarihçi toplumun beklentileriyle ve kamunun dikkatiyle yüz yüze mi gelmiş oluyor? Yine tarihçi olayları boş vermek, kendi rolünü genellikle eleştirel olarak veya yurttaşlık ve ahlaki rol ile harmanlayıp bir yol gösterici çizgi oluşturmak durumunda mı kalıyor? "Ermeni sorunu tarihsel bir konudur. Bırakın tarihçiler çözsün" görüşünde. "kentin tescilli bilgesi"'olarak nitelendirilen tarihçi ne yapacak? Böylesi bir durum, çözümü ortaya koyan bir görüş olmakla beraber oldukça da zor bir iş, çünkü tarihçiden yerine getirilmesi istenilen çok şey var. Özellikle, konuyla ilgili olarak gerek Türk tarihçilerinden gerekse Ermeni tarihçilerinden -"bırakın sorunu tarihçiler çözsün" bağlamında- yerine getirmesi istenilen ve birbiriyle çelişen iki misyon arasında sıkıştığı düşünülürse "kentin tescilli bilgesi" ne yapacak? Bir taraftan kendisini, toplumun zihnindeki mitoslardan ve kolektif hafızadaki deformasyonlardan korumak -böylece tarihçi birbiriyle çelişen iki misyonu da kanıtlarla ve mantıkla desteklenen bu unsurları, onların gizemlerini bozan bir söylemle yan yana getirmek zorunda kalacak- diğer taraftan da bilgiyi oluşturan ve yayan kişi olarak, tarihsel bilincin ve aynı çağda birlikte yaşadığı insanların belleğinin oluşmasına katkıda bulunmak durumunda kalacaktır. Bir başka sorun ise, "tarihçinin, üzerinde çalıştığı konuya gözlüğünün veya önünde durduğu bir pencerenin çerçevesi ile bakması mı gerektiği" konusudur. Tarihçi, gözlüğün veya pencerenin çerçevesi içerisine sığan manzara ile mi değerlendirmesini yapacak? Çerçevenin dışında kalan ve incelenen olayla bağlantısı olduğu muhakkak olan diğer manzara ve manzaraları görmeyecek mi? Elbette ki, toplumun, kendisine yüklediği sorumlulukla bilgiyi oluşturan kentin tescilli bilgesi muhakemesini eksiksiz olduğunu düşündüğü şekliyle ortaya koymaya çalışacaktır. İşte kamuoyunun tarihçiyi sık sık bir hâkem ve otorite olarak çağırmasının, onun konumunu geçmişle gelecek arasında bir aracı olarak görmesinin nedeni budur /-bu mudur? .
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.