9786055150792
165113
https://www.turkishbooks.com/books/tanri-hepimizden-nefret-ediyor-p165113.html
Tanrı Hepimizden Nefret Ediyor
9.36
Hank, New York Levitown'un Long Island kısmında dünyaya geldi. Yazarlık serüveninin başlarında pılıyı pırtıyı toplayıp New York City'e yollandı, burada kendisini döndürmek için Blockbuster'da (VHS kaset, oyun kiralama vb. şeylerin olduğu market zinciri) takılacaktı. Aslına bakarsanız Hank'in yeteneği ve zaman içerisinde görücüye çıkan yazıları, kısa sürede edebiyat otoriteleri tarafından da bir kenara not edilmeye başlanmıştı. Hank'in kısa hikayeleri ve sonradan ortalığı karıştıracak olan kitapları, değindiği gerçekçi ve cesur noktalar ile Charles Bukowski paralelinde gidiyordu ve bu, bir kült fenomenini takip eden üslubun Tanrı Hepimizden Nefret Ediyor'da patlamasına yol açtı.
CBGB (Manhattan)'de Karen Van der Beek ile tanıştı ve çok geçmeden kızları Rebecca da onlara dahil oldu. God Hates Us All'un yayımlanmasının ardından, Karen ve Rebecca, Hank'in dizi üzerinde yaptığı senaryo çalışmaları esnasında Los Angeles'a taşındılar.
Hank, Californication üzerine düştüğü notların çoğunda, sahip olduğu derin bakış açısını ve başkaraktere-kendisine ait yaşanmışlıkları özenle işlemeyi ihmal etmedi. Bazense, fırlama ve kendinden emin bir aykırının yanında kolaylıkla incinmeye hazır bir adam karşınızdaydı, özellikle Karen ile yaşadığı inişli çıkışlı ilişkiler ve Rebecca'nın bu birlikteliğe kattığı ekstra hassaslık, sabit ve belirleyici olan önemli faktörlerdi. Üzgün, boşluğa doğru nedensizce bakan, tek başına, perişan ve yorgun düşmüş biri, sürekli durduğu köşeden kendisini süzmeye devam etmekteydi.
Hank aynı zamanda ateşli bir rock tutkunuydu ve bununla ilgili birçok materyali (plak vb.) her fırsatta topluyordu. Warren Zevon kendisi için listenin başında duruyor ve kafasını viskiyle ota verdiğinde arkada mutlaka Zevon dönüyordu. Yazılarını ancak bu şekilde tamamlayabilmekteydi. Ara sıra, yaptığı çalışmalarda Black Sabbath'ın şarkı sözlerine de sırtını dayadığı oluyordu. Evinde bir klasik kabul edilen Gibson Les Paul asılıydı. Dizinin ikinci sezonunda, kendi parasıyla aldığı ilk albüm olan Led Zeppelin II'den gerçekleşen etkilenimleri gözler önüne serdi. İlginç bir şekilde, Hank'in üç romanı da, Amerika'nın Thrash Metal tarihine damga vuran grubu Slayer'ın albüm isimlerine göre şekillendi; bunlar, South of Heaven, Seaons In The Abyss ve God Hates Us All olarak sıralanmıştı.
CBGB (Manhattan)'de Karen Van der Beek ile tanıştı ve çok geçmeden kızları Rebecca da onlara dahil oldu. God Hates Us All'un yayımlanmasının ardından, Karen ve Rebecca, Hank'in dizi üzerinde yaptığı senaryo çalışmaları esnasında Los Angeles'a taşındılar.
Hank, Californication üzerine düştüğü notların çoğunda, sahip olduğu derin bakış açısını ve başkaraktere-kendisine ait yaşanmışlıkları özenle işlemeyi ihmal etmedi. Bazense, fırlama ve kendinden emin bir aykırının yanında kolaylıkla incinmeye hazır bir adam karşınızdaydı, özellikle Karen ile yaşadığı inişli çıkışlı ilişkiler ve Rebecca'nın bu birlikteliğe kattığı ekstra hassaslık, sabit ve belirleyici olan önemli faktörlerdi. Üzgün, boşluğa doğru nedensizce bakan, tek başına, perişan ve yorgun düşmüş biri, sürekli durduğu köşeden kendisini süzmeye devam etmekteydi.
Hank aynı zamanda ateşli bir rock tutkunuydu ve bununla ilgili birçok materyali (plak vb.) her fırsatta topluyordu. Warren Zevon kendisi için listenin başında duruyor ve kafasını viskiyle ota verdiğinde arkada mutlaka Zevon dönüyordu. Yazılarını ancak bu şekilde tamamlayabilmekteydi. Ara sıra, yaptığı çalışmalarda Black Sabbath'ın şarkı sözlerine de sırtını dayadığı oluyordu. Evinde bir klasik kabul edilen Gibson Les Paul asılıydı. Dizinin ikinci sezonunda, kendi parasıyla aldığı ilk albüm olan Led Zeppelin II'den gerçekleşen etkilenimleri gözler önüne serdi. İlginç bir şekilde, Hank'in üç romanı da, Amerika'nın Thrash Metal tarihine damga vuran grubu Slayer'ın albüm isimlerine göre şekillendi; bunlar, South of Heaven, Seaons In The Abyss ve God Hates Us All olarak sıralanmıştı.
Hank, New York Levitown'un Long Island kısmında dünyaya geldi. Yazarlık serüveninin başlarında pılıyı pırtıyı toplayıp New York City'e yollandı, burada kendisini döndürmek için Blockbuster'da (VHS kaset, oyun kiralama vb. şeylerin olduğu market zinciri) takılacaktı. Aslına bakarsanız Hank'in yeteneği ve zaman içerisinde görücüye çıkan yazıları, kısa sürede edebiyat otoriteleri tarafından da bir kenara not edilmeye başlanmıştı. Hank'in kısa hikayeleri ve sonradan ortalığı karıştıracak olan kitapları, değindiği gerçekçi ve cesur noktalar ile Charles Bukowski paralelinde gidiyordu ve bu, bir kült fenomenini takip eden üslubun Tanrı Hepimizden Nefret Ediyor'da patlamasına yol açtı.
CBGB (Manhattan)'de Karen Van der Beek ile tanıştı ve çok geçmeden kızları Rebecca da onlara dahil oldu. God Hates Us All'un yayımlanmasının ardından, Karen ve Rebecca, Hank'in dizi üzerinde yaptığı senaryo çalışmaları esnasında Los Angeles'a taşındılar.
Hank, Californication üzerine düştüğü notların çoğunda, sahip olduğu derin bakış açısını ve başkaraktere-kendisine ait yaşanmışlıkları özenle işlemeyi ihmal etmedi. Bazense, fırlama ve kendinden emin bir aykırının yanında kolaylıkla incinmeye hazır bir adam karşınızdaydı, özellikle Karen ile yaşadığı inişli çıkışlı ilişkiler ve Rebecca'nın bu birlikteliğe kattığı ekstra hassaslık, sabit ve belirleyici olan önemli faktörlerdi. Üzgün, boşluğa doğru nedensizce bakan, tek başına, perişan ve yorgun düşmüş biri, sürekli durduğu köşeden kendisini süzmeye devam etmekteydi.
Hank aynı zamanda ateşli bir rock tutkunuydu ve bununla ilgili birçok materyali (plak vb.) her fırsatta topluyordu. Warren Zevon kendisi için listenin başında duruyor ve kafasını viskiyle ota verdiğinde arkada mutlaka Zevon dönüyordu. Yazılarını ancak bu şekilde tamamlayabilmekteydi. Ara sıra, yaptığı çalışmalarda Black Sabbath'ın şarkı sözlerine de sırtını dayadığı oluyordu. Evinde bir klasik kabul edilen Gibson Les Paul asılıydı. Dizinin ikinci sezonunda, kendi parasıyla aldığı ilk albüm olan Led Zeppelin II'den gerçekleşen etkilenimleri gözler önüne serdi. İlginç bir şekilde, Hank'in üç romanı da, Amerika'nın Thrash Metal tarihine damga vuran grubu Slayer'ın albüm isimlerine göre şekillendi; bunlar, South of Heaven, Seaons In The Abyss ve God Hates Us All olarak sıralanmıştı.
CBGB (Manhattan)'de Karen Van der Beek ile tanıştı ve çok geçmeden kızları Rebecca da onlara dahil oldu. God Hates Us All'un yayımlanmasının ardından, Karen ve Rebecca, Hank'in dizi üzerinde yaptığı senaryo çalışmaları esnasında Los Angeles'a taşındılar.
Hank, Californication üzerine düştüğü notların çoğunda, sahip olduğu derin bakış açısını ve başkaraktere-kendisine ait yaşanmışlıkları özenle işlemeyi ihmal etmedi. Bazense, fırlama ve kendinden emin bir aykırının yanında kolaylıkla incinmeye hazır bir adam karşınızdaydı, özellikle Karen ile yaşadığı inişli çıkışlı ilişkiler ve Rebecca'nın bu birlikteliğe kattığı ekstra hassaslık, sabit ve belirleyici olan önemli faktörlerdi. Üzgün, boşluğa doğru nedensizce bakan, tek başına, perişan ve yorgun düşmüş biri, sürekli durduğu köşeden kendisini süzmeye devam etmekteydi.
Hank aynı zamanda ateşli bir rock tutkunuydu ve bununla ilgili birçok materyali (plak vb.) her fırsatta topluyordu. Warren Zevon kendisi için listenin başında duruyor ve kafasını viskiyle ota verdiğinde arkada mutlaka Zevon dönüyordu. Yazılarını ancak bu şekilde tamamlayabilmekteydi. Ara sıra, yaptığı çalışmalarda Black Sabbath'ın şarkı sözlerine de sırtını dayadığı oluyordu. Evinde bir klasik kabul edilen Gibson Les Paul asılıydı. Dizinin ikinci sezonunda, kendi parasıyla aldığı ilk albüm olan Led Zeppelin II'den gerçekleşen etkilenimleri gözler önüne serdi. İlginç bir şekilde, Hank'in üç romanı da, Amerika'nın Thrash Metal tarihine damga vuran grubu Slayer'ın albüm isimlerine göre şekillendi; bunlar, South of Heaven, Seaons In The Abyss ve God Hates Us All olarak sıralanmıştı.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.