9786059801638
429312
https://www.turkishbooks.com/books/sosyolojik-kafa-p429312.html
Sosyolojik Kafa Bir Sosyal Bilim Romanı
6
Hiç sıkılmadan keyifle okuyacağınız, okurken kimi zaman notlar almaktan da geri duramayacağınız farklı bir roman Sosyolojik Kafa. İstanbul'a Sosyoloji okumaya giden üniversite öğrencisi Nilüfer'in Romanı. Nilüfer ile birlikte İstanbul'u yaşarken, onun gözünden sosyolojinin derinliklerine inecek, sosyolojik kavramlarla tanışacak ve sosyolojik düşünme becerisinin hazzını yaşayacaksınız.
Bir rüya artığı olarak kalktı yataktan; saatine göz attığında acele etmesi gerektiğini anladı, ama yine de bir yavaşlık vardı üzerinde. Uyanmayı becerememiş uykulu bir bedenin zorlama hareketleriyle hazırlandı ve ayrıldı kaldığı öğrenci yurdundan. Okula varıp sınıfa girdiğinde Sabahattin Hoca'yı tahtaya şiir yazarken buldu...
'Ey kuş' dedim, 'Acayipsin, ya bir iblis ya kâhinsin,
Üstte Tanrı altta insan, hepimiz taparız ona,
Söyle bu kederli ruha, var mı ikinci bir vuslat,
Melek gibi Lenor'umu kucaklar mıyım acaba?
Sarar mıyım onu şöyle, yine mazideki gibi'
O an kuzgun dile geldi, cevap verdi, 'Asla' dedi.
Edgar Allan POE
Sosyoloji eğitimi alan biri olarak bu bilimin bana kattıklarını somutlaştırmaya çalışıyorum kafamda. Kendi kendime soruyorum; sosyoloji bana ne kattı?
Sosyolojinin, yaşamdan dram üretme sanatında ustalaşmış yetişkinler dünyasına ve topluma daha bir kuşkuyla, yani bildik olanı bilmedikleştirerek bakmamı sağladığını söyleyebilirim öncelikle. Bu bilim insan ve toplum yaşamına sadece gözlerimle değil, yüreğimle de bakmam gerektiğini sezdirdi. Hemen hemen her şeyi daha bir farklı görmeye başladım. Çocuklar kıyıya vururken de, kadın oldukları için insanlar şiddet gördüğünde ya da öldürüldüğünde de, pek çok insan diyetisyenlerin kapısında kuyruk olmuşken açlıktan çocuklar öldüğünde de ben hep tetikte oldum. Fark ettim ki, sorun büyürken unuttuklarımızda! Sosyolojik bakışın özünü, çocukluğumuzun hazineleri ile harmanladım çoğu zaman. Yetişkinler dünyasının yarattığı dramların yıldızları söndürdüğünü gördükçe sosyologların "küçük prens" olması gerektiği düşündüm. Sosyoloji ve sosyologlar yıldızların tekrar parlaması için bir şeyler yapabilirler umudu beni daha çok bağladı bu bilime.
Bir rüya artığı olarak kalktı yataktan; saatine göz attığında acele etmesi gerektiğini anladı, ama yine de bir yavaşlık vardı üzerinde. Uyanmayı becerememiş uykulu bir bedenin zorlama hareketleriyle hazırlandı ve ayrıldı kaldığı öğrenci yurdundan. Okula varıp sınıfa girdiğinde Sabahattin Hoca'yı tahtaya şiir yazarken buldu...
'Ey kuş' dedim, 'Acayipsin, ya bir iblis ya kâhinsin,
Üstte Tanrı altta insan, hepimiz taparız ona,
Söyle bu kederli ruha, var mı ikinci bir vuslat,
Melek gibi Lenor'umu kucaklar mıyım acaba?
Sarar mıyım onu şöyle, yine mazideki gibi'
O an kuzgun dile geldi, cevap verdi, 'Asla' dedi.
Edgar Allan POE
Sosyoloji eğitimi alan biri olarak bu bilimin bana kattıklarını somutlaştırmaya çalışıyorum kafamda. Kendi kendime soruyorum; sosyoloji bana ne kattı?
Sosyolojinin, yaşamdan dram üretme sanatında ustalaşmış yetişkinler dünyasına ve topluma daha bir kuşkuyla, yani bildik olanı bilmedikleştirerek bakmamı sağladığını söyleyebilirim öncelikle. Bu bilim insan ve toplum yaşamına sadece gözlerimle değil, yüreğimle de bakmam gerektiğini sezdirdi. Hemen hemen her şeyi daha bir farklı görmeye başladım. Çocuklar kıyıya vururken de, kadın oldukları için insanlar şiddet gördüğünde ya da öldürüldüğünde de, pek çok insan diyetisyenlerin kapısında kuyruk olmuşken açlıktan çocuklar öldüğünde de ben hep tetikte oldum. Fark ettim ki, sorun büyürken unuttuklarımızda! Sosyolojik bakışın özünü, çocukluğumuzun hazineleri ile harmanladım çoğu zaman. Yetişkinler dünyasının yarattığı dramların yıldızları söndürdüğünü gördükçe sosyologların "küçük prens" olması gerektiği düşündüm. Sosyoloji ve sosyologlar yıldızların tekrar parlaması için bir şeyler yapabilirler umudu beni daha çok bağladı bu bilime.
Hiç sıkılmadan keyifle okuyacağınız, okurken kimi zaman notlar almaktan da geri duramayacağınız farklı bir roman Sosyolojik Kafa. İstanbul'a Sosyoloji okumaya giden üniversite öğrencisi Nilüfer'in Romanı. Nilüfer ile birlikte İstanbul'u yaşarken, onun gözünden sosyolojinin derinliklerine inecek, sosyolojik kavramlarla tanışacak ve sosyolojik düşünme becerisinin hazzını yaşayacaksınız.
Bir rüya artığı olarak kalktı yataktan; saatine göz attığında acele etmesi gerektiğini anladı, ama yine de bir yavaşlık vardı üzerinde. Uyanmayı becerememiş uykulu bir bedenin zorlama hareketleriyle hazırlandı ve ayrıldı kaldığı öğrenci yurdundan. Okula varıp sınıfa girdiğinde Sabahattin Hoca'yı tahtaya şiir yazarken buldu...
'Ey kuş' dedim, 'Acayipsin, ya bir iblis ya kâhinsin,
Üstte Tanrı altta insan, hepimiz taparız ona,
Söyle bu kederli ruha, var mı ikinci bir vuslat,
Melek gibi Lenor'umu kucaklar mıyım acaba?
Sarar mıyım onu şöyle, yine mazideki gibi'
O an kuzgun dile geldi, cevap verdi, 'Asla' dedi.
Edgar Allan POE
Sosyoloji eğitimi alan biri olarak bu bilimin bana kattıklarını somutlaştırmaya çalışıyorum kafamda. Kendi kendime soruyorum; sosyoloji bana ne kattı?
Sosyolojinin, yaşamdan dram üretme sanatında ustalaşmış yetişkinler dünyasına ve topluma daha bir kuşkuyla, yani bildik olanı bilmedikleştirerek bakmamı sağladığını söyleyebilirim öncelikle. Bu bilim insan ve toplum yaşamına sadece gözlerimle değil, yüreğimle de bakmam gerektiğini sezdirdi. Hemen hemen her şeyi daha bir farklı görmeye başladım. Çocuklar kıyıya vururken de, kadın oldukları için insanlar şiddet gördüğünde ya da öldürüldüğünde de, pek çok insan diyetisyenlerin kapısında kuyruk olmuşken açlıktan çocuklar öldüğünde de ben hep tetikte oldum. Fark ettim ki, sorun büyürken unuttuklarımızda! Sosyolojik bakışın özünü, çocukluğumuzun hazineleri ile harmanladım çoğu zaman. Yetişkinler dünyasının yarattığı dramların yıldızları söndürdüğünü gördükçe sosyologların "küçük prens" olması gerektiği düşündüm. Sosyoloji ve sosyologlar yıldızların tekrar parlaması için bir şeyler yapabilirler umudu beni daha çok bağladı bu bilime.
Bir rüya artığı olarak kalktı yataktan; saatine göz attığında acele etmesi gerektiğini anladı, ama yine de bir yavaşlık vardı üzerinde. Uyanmayı becerememiş uykulu bir bedenin zorlama hareketleriyle hazırlandı ve ayrıldı kaldığı öğrenci yurdundan. Okula varıp sınıfa girdiğinde Sabahattin Hoca'yı tahtaya şiir yazarken buldu...
'Ey kuş' dedim, 'Acayipsin, ya bir iblis ya kâhinsin,
Üstte Tanrı altta insan, hepimiz taparız ona,
Söyle bu kederli ruha, var mı ikinci bir vuslat,
Melek gibi Lenor'umu kucaklar mıyım acaba?
Sarar mıyım onu şöyle, yine mazideki gibi'
O an kuzgun dile geldi, cevap verdi, 'Asla' dedi.
Edgar Allan POE
Sosyoloji eğitimi alan biri olarak bu bilimin bana kattıklarını somutlaştırmaya çalışıyorum kafamda. Kendi kendime soruyorum; sosyoloji bana ne kattı?
Sosyolojinin, yaşamdan dram üretme sanatında ustalaşmış yetişkinler dünyasına ve topluma daha bir kuşkuyla, yani bildik olanı bilmedikleştirerek bakmamı sağladığını söyleyebilirim öncelikle. Bu bilim insan ve toplum yaşamına sadece gözlerimle değil, yüreğimle de bakmam gerektiğini sezdirdi. Hemen hemen her şeyi daha bir farklı görmeye başladım. Çocuklar kıyıya vururken de, kadın oldukları için insanlar şiddet gördüğünde ya da öldürüldüğünde de, pek çok insan diyetisyenlerin kapısında kuyruk olmuşken açlıktan çocuklar öldüğünde de ben hep tetikte oldum. Fark ettim ki, sorun büyürken unuttuklarımızda! Sosyolojik bakışın özünü, çocukluğumuzun hazineleri ile harmanladım çoğu zaman. Yetişkinler dünyasının yarattığı dramların yıldızları söndürdüğünü gördükçe sosyologların "küçük prens" olması gerektiği düşündüm. Sosyoloji ve sosyologlar yıldızların tekrar parlaması için bir şeyler yapabilirler umudu beni daha çok bağladı bu bilime.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.