9786257151191
510524
https://www.turkishbooks.com/books/sormagir-mahallesi-hikayeleri-p510524.html
Sormagir Mahallesi Hikâyeleri
6
TACETTİN TACİ, Mahpeyker Çıtırak, İdris Takacı, Safinur Tazenane ve bendeniz, Sormagir Mahallesi,
Mürdümeriği Sokak'ta oturan ve yazları bi türlü denize gidemeyen çocuklarız...
Aslında çok şanslı çocuklarız.
Kışın saatlerce kartopu oynarız. Soğuktan, patlıcan gibi morarır ellerimiz. Baharda bütün
çiçeklerin açtığını görürüz; papatyaların, güllerin, mis kokulu karanfillerin ve deve dikenlerinin...
Bütün dalların yeşillendiğini izler, çiçeklenmesini bekler ve koruk erikleri, çaktırmadan ceplerimize
doldururuz...
Hiçbirimizin cebinde cep telefonu falan olmadığından; koruk eriklerle cam misketler için, çok yer
olur...
Kolumuzu bacağımızı, en az bir kere arı sokar. Karahindibaları püfler, pıtırakları birbirimizin
saçına yapıştırırız...
Ve öğleden sonraları birden bire bastıran iri taneli yaz yağmurlarıyla, bulaşık süngeri kadar
ıslanırız...
Su birikintilerinde, iribaşların yavaş yavaş kurbağa olmasını seyrederiz...
Serçe yavruları, gözümüzün önünde tüylenirken, leylekler, dere kenarlarında köryılan avlar.
Ve ağaçlar sonbahar olduğunda, uçuşan sarı yaprakları toplar, sevdiğimiz kitapların arasında,
hazineler gibi saklarız..
Biz gerçekten şanslı çocuklarız! Mevsimleri takvimlerden değil; çiçeğinden, böceğinden,
bağından bahçesinden ve ağacından biliriz...
Ihlamur ağacından, erik ağacından, nar ağacından...
Durun bakayım! Ben size ne anlatacaktım?
Birkaç hikâye anlatacaktım! Hah! Hatırladım, tamam!
Mürdümeriği Sokak'ta oturan ve yazları bi türlü denize gidemeyen çocuklarız...
Aslında çok şanslı çocuklarız.
Kışın saatlerce kartopu oynarız. Soğuktan, patlıcan gibi morarır ellerimiz. Baharda bütün
çiçeklerin açtığını görürüz; papatyaların, güllerin, mis kokulu karanfillerin ve deve dikenlerinin...
Bütün dalların yeşillendiğini izler, çiçeklenmesini bekler ve koruk erikleri, çaktırmadan ceplerimize
doldururuz...
Hiçbirimizin cebinde cep telefonu falan olmadığından; koruk eriklerle cam misketler için, çok yer
olur...
Kolumuzu bacağımızı, en az bir kere arı sokar. Karahindibaları püfler, pıtırakları birbirimizin
saçına yapıştırırız...
Ve öğleden sonraları birden bire bastıran iri taneli yaz yağmurlarıyla, bulaşık süngeri kadar
ıslanırız...
Su birikintilerinde, iribaşların yavaş yavaş kurbağa olmasını seyrederiz...
Serçe yavruları, gözümüzün önünde tüylenirken, leylekler, dere kenarlarında köryılan avlar.
Ve ağaçlar sonbahar olduğunda, uçuşan sarı yaprakları toplar, sevdiğimiz kitapların arasında,
hazineler gibi saklarız..
Biz gerçekten şanslı çocuklarız! Mevsimleri takvimlerden değil; çiçeğinden, böceğinden,
bağından bahçesinden ve ağacından biliriz...
Ihlamur ağacından, erik ağacından, nar ağacından...
Durun bakayım! Ben size ne anlatacaktım?
Birkaç hikâye anlatacaktım! Hah! Hatırladım, tamam!
TACETTİN TACİ, Mahpeyker Çıtırak, İdris Takacı, Safinur Tazenane ve bendeniz, Sormagir Mahallesi,
Mürdümeriği Sokak'ta oturan ve yazları bi türlü denize gidemeyen çocuklarız...
Aslında çok şanslı çocuklarız.
Kışın saatlerce kartopu oynarız. Soğuktan, patlıcan gibi morarır ellerimiz. Baharda bütün
çiçeklerin açtığını görürüz; papatyaların, güllerin, mis kokulu karanfillerin ve deve dikenlerinin...
Bütün dalların yeşillendiğini izler, çiçeklenmesini bekler ve koruk erikleri, çaktırmadan ceplerimize
doldururuz...
Hiçbirimizin cebinde cep telefonu falan olmadığından; koruk eriklerle cam misketler için, çok yer
olur...
Kolumuzu bacağımızı, en az bir kere arı sokar. Karahindibaları püfler, pıtırakları birbirimizin
saçına yapıştırırız...
Ve öğleden sonraları birden bire bastıran iri taneli yaz yağmurlarıyla, bulaşık süngeri kadar
ıslanırız...
Su birikintilerinde, iribaşların yavaş yavaş kurbağa olmasını seyrederiz...
Serçe yavruları, gözümüzün önünde tüylenirken, leylekler, dere kenarlarında köryılan avlar.
Ve ağaçlar sonbahar olduğunda, uçuşan sarı yaprakları toplar, sevdiğimiz kitapların arasında,
hazineler gibi saklarız..
Biz gerçekten şanslı çocuklarız! Mevsimleri takvimlerden değil; çiçeğinden, böceğinden,
bağından bahçesinden ve ağacından biliriz...
Ihlamur ağacından, erik ağacından, nar ağacından...
Durun bakayım! Ben size ne anlatacaktım?
Birkaç hikâye anlatacaktım! Hah! Hatırladım, tamam!
Mürdümeriği Sokak'ta oturan ve yazları bi türlü denize gidemeyen çocuklarız...
Aslında çok şanslı çocuklarız.
Kışın saatlerce kartopu oynarız. Soğuktan, patlıcan gibi morarır ellerimiz. Baharda bütün
çiçeklerin açtığını görürüz; papatyaların, güllerin, mis kokulu karanfillerin ve deve dikenlerinin...
Bütün dalların yeşillendiğini izler, çiçeklenmesini bekler ve koruk erikleri, çaktırmadan ceplerimize
doldururuz...
Hiçbirimizin cebinde cep telefonu falan olmadığından; koruk eriklerle cam misketler için, çok yer
olur...
Kolumuzu bacağımızı, en az bir kere arı sokar. Karahindibaları püfler, pıtırakları birbirimizin
saçına yapıştırırız...
Ve öğleden sonraları birden bire bastıran iri taneli yaz yağmurlarıyla, bulaşık süngeri kadar
ıslanırız...
Su birikintilerinde, iribaşların yavaş yavaş kurbağa olmasını seyrederiz...
Serçe yavruları, gözümüzün önünde tüylenirken, leylekler, dere kenarlarında köryılan avlar.
Ve ağaçlar sonbahar olduğunda, uçuşan sarı yaprakları toplar, sevdiğimiz kitapların arasında,
hazineler gibi saklarız..
Biz gerçekten şanslı çocuklarız! Mevsimleri takvimlerden değil; çiçeğinden, böceğinden,
bağından bahçesinden ve ağacından biliriz...
Ihlamur ağacından, erik ağacından, nar ağacından...
Durun bakayım! Ben size ne anlatacaktım?
Birkaç hikâye anlatacaktım! Hah! Hatırladım, tamam!
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.