9786059474627
488495
https://www.turkishbooks.com/books/sezgisizligin-drami-p488495.html
Sezgisizliğin Dramı
9.6
Felsefeye Giriş kitaplarını açtığımızda "Bilgi Felsefesi" bölümünde bilginin kaynağını akla dayandıranlara
"akılcılar", deneye dayandıranlara "deneyciler", hem akla hem de deneye dayandıranlara "sentezciler" ve son
olarak da sezgiye dayandıranlara "sezgiciler" denmektedir. Bilginin kaynağı konusunda bilim insanı ve filozof
düşüncesini bu anlayışlardan ya birisini ya da ikisini hatta hepsini yer yer kullanarak düşüncesini temellendirir.
Bilim Felsefesi kitaplarına bir göz attığımızda sezgi konusuna ya çok az değinilmiş ya da hiç değinilmemiştir.
Felsefeye Giriş dersini okuttuğum zaman sezgi konusu kısaca yer aldığı için ben de ister istemez kısa geçmek
durumunda kalıyordum. Ancak sezgi konusu neden bu kadar az yer almaktadır? diye kendime sorular
soruyordum. Sezgi konusunu araştırmaya koyulmamın nedeni bu sorular oldu. Tıpkı "vicdan" kitabı mı yazarken
de aynı durumla karşılaşmıştım. Sezgi üzerine yoğunlaşıp bir eser meydana getirebilir miyim diye çalışmalara
başladım. Kaynakları toplamamaya başladığımda ilk defa Türkçe literatürde sezginin müstakil bir eser halinde
ortaya konulmadığını gördüm. Nurettin Topçu'nun Bergson adlı eseri bize en temel yol gösterici kaynak oldu.
Topçu da ağırlıklı olarak Bergson'un felsefesini ve sezgi anlayışını ele almıştı. Son zamanlarda yeni yeni bazı
filozofların sezgi anlayışlarının makaleler halinde yayınlanmış olması işimi oldukça kolaylaştırdı. Sezgi konusu
sadece bizde değil Batı'da da çok yeni ele alındığına şahit oldum. Ancak Batı literatüründe sadece bilgi teorisi
açısından değil hayatın çok değişik alanlarında ve sezginin değeri üzerinde yoğun bir araştırmalar yer almaktadır.
Bu konunun farkına varan Hüseyin Atay, Kur'an'da Bilgi Teorisi adlı eserinde şöyle demektedir: "Son
zamanlarda bilginin kaynağı olarak ileri sürülen bir kaynak daha vardır. Eskiden üzerinde pek durulmamış
olmasına karşılık son zamanlarda yalnız bilgi teorisinde değil, başka sahalarda da bir kaynak olarak
kullanılmaktadır. Bu görüşe sezgicilik deniyor."
Tınaz Titiz, Ezbere Hayır adlı eserinde bu görüşe katkıda bulunur: "Rönesans'tan bu yana gözde bir kavram olan akılcılık (nedensellik) artık yalnız değil. Düne kadar bir zaaf olarak değerlendirilen 'sezgileri
uyarınca davranmak' ise bugün artık yönetim araçlarından birisi ve değerlilerinden birisi olarak kabul edilip
kullanılıyor... Artık akılcılık ve sezgiciliğin karşıt değil birbirini tamamlayan kavramlardır...Sezgicilik ve
akılcılık bir çember üzerinde sürekli olarak birbirini izlemeli, birbirinin sonucu diğerince kontrol edilmelidir....
İnsanın iki önemli yeteneği- ki bu ayrım yapaydır- birleştirerek olayları daha iyi kavrayıp, uygun kararları
vermesini kolaylaştıracaktır."1
Atay hocanın sezginin başka sahalarda da bir kaynak olarak kullanılmaktadır sözünü genişlettik.
Çalışmamızda sezginin sözlük anlamlarını karşılaştırmalı olarak genişçe ele aldık. Bir derenin önüne bent inşa
ederek suyun gölet haline getirildiği gibi biz de sezgi göletini yaptık. Sezgiyi; akıl, zekâ, mantık, matematik,
psikoloji, metafizik, duyu, bilim, estetik, mistik, din, ahlak ve beyin gibi kavramlarla ilişkisini ortay koyduk.
Öncelikle çalışmamıza sezginin felsefi temellerini ortaya koymak için işe koyulmuştuk. Ancak çalışmamızda
beyin-sezgi ilişkisini de ele alarak felsefi temelden daha deneysel alana götürdük. Sezginin sadece bir alanla ilgili
olmadığını dallı budaklı bir çınar olduğunu gösterdik. Bu çalışmamız kendi alanında yeni bir görüş açısı getirdi.
Bunu yaparken filozoflarımızın ve bilim insanlarımızın yanında Batı, Budist ve Hint düşünürlerinin ve bilim
insanlarının görüşlerine de yer verdik. Eser bu yönüyle de örnek bir çalışma olduğu kanaatini taşımaktayız.
"akılcılar", deneye dayandıranlara "deneyciler", hem akla hem de deneye dayandıranlara "sentezciler" ve son
olarak da sezgiye dayandıranlara "sezgiciler" denmektedir. Bilginin kaynağı konusunda bilim insanı ve filozof
düşüncesini bu anlayışlardan ya birisini ya da ikisini hatta hepsini yer yer kullanarak düşüncesini temellendirir.
Bilim Felsefesi kitaplarına bir göz attığımızda sezgi konusuna ya çok az değinilmiş ya da hiç değinilmemiştir.
Felsefeye Giriş dersini okuttuğum zaman sezgi konusu kısaca yer aldığı için ben de ister istemez kısa geçmek
durumunda kalıyordum. Ancak sezgi konusu neden bu kadar az yer almaktadır? diye kendime sorular
soruyordum. Sezgi konusunu araştırmaya koyulmamın nedeni bu sorular oldu. Tıpkı "vicdan" kitabı mı yazarken
de aynı durumla karşılaşmıştım. Sezgi üzerine yoğunlaşıp bir eser meydana getirebilir miyim diye çalışmalara
başladım. Kaynakları toplamamaya başladığımda ilk defa Türkçe literatürde sezginin müstakil bir eser halinde
ortaya konulmadığını gördüm. Nurettin Topçu'nun Bergson adlı eseri bize en temel yol gösterici kaynak oldu.
Topçu da ağırlıklı olarak Bergson'un felsefesini ve sezgi anlayışını ele almıştı. Son zamanlarda yeni yeni bazı
filozofların sezgi anlayışlarının makaleler halinde yayınlanmış olması işimi oldukça kolaylaştırdı. Sezgi konusu
sadece bizde değil Batı'da da çok yeni ele alındığına şahit oldum. Ancak Batı literatüründe sadece bilgi teorisi
açısından değil hayatın çok değişik alanlarında ve sezginin değeri üzerinde yoğun bir araştırmalar yer almaktadır.
Bu konunun farkına varan Hüseyin Atay, Kur'an'da Bilgi Teorisi adlı eserinde şöyle demektedir: "Son
zamanlarda bilginin kaynağı olarak ileri sürülen bir kaynak daha vardır. Eskiden üzerinde pek durulmamış
olmasına karşılık son zamanlarda yalnız bilgi teorisinde değil, başka sahalarda da bir kaynak olarak
kullanılmaktadır. Bu görüşe sezgicilik deniyor."
Tınaz Titiz, Ezbere Hayır adlı eserinde bu görüşe katkıda bulunur: "Rönesans'tan bu yana gözde bir kavram olan akılcılık (nedensellik) artık yalnız değil. Düne kadar bir zaaf olarak değerlendirilen 'sezgileri
uyarınca davranmak' ise bugün artık yönetim araçlarından birisi ve değerlilerinden birisi olarak kabul edilip
kullanılıyor... Artık akılcılık ve sezgiciliğin karşıt değil birbirini tamamlayan kavramlardır...Sezgicilik ve
akılcılık bir çember üzerinde sürekli olarak birbirini izlemeli, birbirinin sonucu diğerince kontrol edilmelidir....
İnsanın iki önemli yeteneği- ki bu ayrım yapaydır- birleştirerek olayları daha iyi kavrayıp, uygun kararları
vermesini kolaylaştıracaktır."1
Atay hocanın sezginin başka sahalarda da bir kaynak olarak kullanılmaktadır sözünü genişlettik.
Çalışmamızda sezginin sözlük anlamlarını karşılaştırmalı olarak genişçe ele aldık. Bir derenin önüne bent inşa
ederek suyun gölet haline getirildiği gibi biz de sezgi göletini yaptık. Sezgiyi; akıl, zekâ, mantık, matematik,
psikoloji, metafizik, duyu, bilim, estetik, mistik, din, ahlak ve beyin gibi kavramlarla ilişkisini ortay koyduk.
Öncelikle çalışmamıza sezginin felsefi temellerini ortaya koymak için işe koyulmuştuk. Ancak çalışmamızda
beyin-sezgi ilişkisini de ele alarak felsefi temelden daha deneysel alana götürdük. Sezginin sadece bir alanla ilgili
olmadığını dallı budaklı bir çınar olduğunu gösterdik. Bu çalışmamız kendi alanında yeni bir görüş açısı getirdi.
Bunu yaparken filozoflarımızın ve bilim insanlarımızın yanında Batı, Budist ve Hint düşünürlerinin ve bilim
insanlarının görüşlerine de yer verdik. Eser bu yönüyle de örnek bir çalışma olduğu kanaatini taşımaktayız.
Felsefeye Giriş kitaplarını açtığımızda "Bilgi Felsefesi" bölümünde bilginin kaynağını akla dayandıranlara
"akılcılar", deneye dayandıranlara "deneyciler", hem akla hem de deneye dayandıranlara "sentezciler" ve son
olarak da sezgiye dayandıranlara "sezgiciler" denmektedir. Bilginin kaynağı konusunda bilim insanı ve filozof
düşüncesini bu anlayışlardan ya birisini ya da ikisini hatta hepsini yer yer kullanarak düşüncesini temellendirir.
Bilim Felsefesi kitaplarına bir göz attığımızda sezgi konusuna ya çok az değinilmiş ya da hiç değinilmemiştir.
Felsefeye Giriş dersini okuttuğum zaman sezgi konusu kısaca yer aldığı için ben de ister istemez kısa geçmek
durumunda kalıyordum. Ancak sezgi konusu neden bu kadar az yer almaktadır? diye kendime sorular
soruyordum. Sezgi konusunu araştırmaya koyulmamın nedeni bu sorular oldu. Tıpkı "vicdan" kitabı mı yazarken
de aynı durumla karşılaşmıştım. Sezgi üzerine yoğunlaşıp bir eser meydana getirebilir miyim diye çalışmalara
başladım. Kaynakları toplamamaya başladığımda ilk defa Türkçe literatürde sezginin müstakil bir eser halinde
ortaya konulmadığını gördüm. Nurettin Topçu'nun Bergson adlı eseri bize en temel yol gösterici kaynak oldu.
Topçu da ağırlıklı olarak Bergson'un felsefesini ve sezgi anlayışını ele almıştı. Son zamanlarda yeni yeni bazı
filozofların sezgi anlayışlarının makaleler halinde yayınlanmış olması işimi oldukça kolaylaştırdı. Sezgi konusu
sadece bizde değil Batı'da da çok yeni ele alındığına şahit oldum. Ancak Batı literatüründe sadece bilgi teorisi
açısından değil hayatın çok değişik alanlarında ve sezginin değeri üzerinde yoğun bir araştırmalar yer almaktadır.
Bu konunun farkına varan Hüseyin Atay, Kur'an'da Bilgi Teorisi adlı eserinde şöyle demektedir: "Son
zamanlarda bilginin kaynağı olarak ileri sürülen bir kaynak daha vardır. Eskiden üzerinde pek durulmamış
olmasına karşılık son zamanlarda yalnız bilgi teorisinde değil, başka sahalarda da bir kaynak olarak
kullanılmaktadır. Bu görüşe sezgicilik deniyor."
Tınaz Titiz, Ezbere Hayır adlı eserinde bu görüşe katkıda bulunur: "Rönesans'tan bu yana gözde bir kavram olan akılcılık (nedensellik) artık yalnız değil. Düne kadar bir zaaf olarak değerlendirilen 'sezgileri
uyarınca davranmak' ise bugün artık yönetim araçlarından birisi ve değerlilerinden birisi olarak kabul edilip
kullanılıyor... Artık akılcılık ve sezgiciliğin karşıt değil birbirini tamamlayan kavramlardır...Sezgicilik ve
akılcılık bir çember üzerinde sürekli olarak birbirini izlemeli, birbirinin sonucu diğerince kontrol edilmelidir....
İnsanın iki önemli yeteneği- ki bu ayrım yapaydır- birleştirerek olayları daha iyi kavrayıp, uygun kararları
vermesini kolaylaştıracaktır."1
Atay hocanın sezginin başka sahalarda da bir kaynak olarak kullanılmaktadır sözünü genişlettik.
Çalışmamızda sezginin sözlük anlamlarını karşılaştırmalı olarak genişçe ele aldık. Bir derenin önüne bent inşa
ederek suyun gölet haline getirildiği gibi biz de sezgi göletini yaptık. Sezgiyi; akıl, zekâ, mantık, matematik,
psikoloji, metafizik, duyu, bilim, estetik, mistik, din, ahlak ve beyin gibi kavramlarla ilişkisini ortay koyduk.
Öncelikle çalışmamıza sezginin felsefi temellerini ortaya koymak için işe koyulmuştuk. Ancak çalışmamızda
beyin-sezgi ilişkisini de ele alarak felsefi temelden daha deneysel alana götürdük. Sezginin sadece bir alanla ilgili
olmadığını dallı budaklı bir çınar olduğunu gösterdik. Bu çalışmamız kendi alanında yeni bir görüş açısı getirdi.
Bunu yaparken filozoflarımızın ve bilim insanlarımızın yanında Batı, Budist ve Hint düşünürlerinin ve bilim
insanlarının görüşlerine de yer verdik. Eser bu yönüyle de örnek bir çalışma olduğu kanaatini taşımaktayız.
"akılcılar", deneye dayandıranlara "deneyciler", hem akla hem de deneye dayandıranlara "sentezciler" ve son
olarak da sezgiye dayandıranlara "sezgiciler" denmektedir. Bilginin kaynağı konusunda bilim insanı ve filozof
düşüncesini bu anlayışlardan ya birisini ya da ikisini hatta hepsini yer yer kullanarak düşüncesini temellendirir.
Bilim Felsefesi kitaplarına bir göz attığımızda sezgi konusuna ya çok az değinilmiş ya da hiç değinilmemiştir.
Felsefeye Giriş dersini okuttuğum zaman sezgi konusu kısaca yer aldığı için ben de ister istemez kısa geçmek
durumunda kalıyordum. Ancak sezgi konusu neden bu kadar az yer almaktadır? diye kendime sorular
soruyordum. Sezgi konusunu araştırmaya koyulmamın nedeni bu sorular oldu. Tıpkı "vicdan" kitabı mı yazarken
de aynı durumla karşılaşmıştım. Sezgi üzerine yoğunlaşıp bir eser meydana getirebilir miyim diye çalışmalara
başladım. Kaynakları toplamamaya başladığımda ilk defa Türkçe literatürde sezginin müstakil bir eser halinde
ortaya konulmadığını gördüm. Nurettin Topçu'nun Bergson adlı eseri bize en temel yol gösterici kaynak oldu.
Topçu da ağırlıklı olarak Bergson'un felsefesini ve sezgi anlayışını ele almıştı. Son zamanlarda yeni yeni bazı
filozofların sezgi anlayışlarının makaleler halinde yayınlanmış olması işimi oldukça kolaylaştırdı. Sezgi konusu
sadece bizde değil Batı'da da çok yeni ele alındığına şahit oldum. Ancak Batı literatüründe sadece bilgi teorisi
açısından değil hayatın çok değişik alanlarında ve sezginin değeri üzerinde yoğun bir araştırmalar yer almaktadır.
Bu konunun farkına varan Hüseyin Atay, Kur'an'da Bilgi Teorisi adlı eserinde şöyle demektedir: "Son
zamanlarda bilginin kaynağı olarak ileri sürülen bir kaynak daha vardır. Eskiden üzerinde pek durulmamış
olmasına karşılık son zamanlarda yalnız bilgi teorisinde değil, başka sahalarda da bir kaynak olarak
kullanılmaktadır. Bu görüşe sezgicilik deniyor."
Tınaz Titiz, Ezbere Hayır adlı eserinde bu görüşe katkıda bulunur: "Rönesans'tan bu yana gözde bir kavram olan akılcılık (nedensellik) artık yalnız değil. Düne kadar bir zaaf olarak değerlendirilen 'sezgileri
uyarınca davranmak' ise bugün artık yönetim araçlarından birisi ve değerlilerinden birisi olarak kabul edilip
kullanılıyor... Artık akılcılık ve sezgiciliğin karşıt değil birbirini tamamlayan kavramlardır...Sezgicilik ve
akılcılık bir çember üzerinde sürekli olarak birbirini izlemeli, birbirinin sonucu diğerince kontrol edilmelidir....
İnsanın iki önemli yeteneği- ki bu ayrım yapaydır- birleştirerek olayları daha iyi kavrayıp, uygun kararları
vermesini kolaylaştıracaktır."1
Atay hocanın sezginin başka sahalarda da bir kaynak olarak kullanılmaktadır sözünü genişlettik.
Çalışmamızda sezginin sözlük anlamlarını karşılaştırmalı olarak genişçe ele aldık. Bir derenin önüne bent inşa
ederek suyun gölet haline getirildiği gibi biz de sezgi göletini yaptık. Sezgiyi; akıl, zekâ, mantık, matematik,
psikoloji, metafizik, duyu, bilim, estetik, mistik, din, ahlak ve beyin gibi kavramlarla ilişkisini ortay koyduk.
Öncelikle çalışmamıza sezginin felsefi temellerini ortaya koymak için işe koyulmuştuk. Ancak çalışmamızda
beyin-sezgi ilişkisini de ele alarak felsefi temelden daha deneysel alana götürdük. Sezginin sadece bir alanla ilgili
olmadığını dallı budaklı bir çınar olduğunu gösterdik. Bu çalışmamız kendi alanında yeni bir görüş açısı getirdi.
Bunu yaparken filozoflarımızın ve bilim insanlarımızın yanında Batı, Budist ve Hint düşünürlerinin ve bilim
insanlarının görüşlerine de yer verdik. Eser bu yönüyle de örnek bir çalışma olduğu kanaatini taşımaktayız.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.