Şapkasız Yalanlar

Stok Kodu:
9786050060195
Boyut:
150-230
Sayfa Sayısı:
320
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2008-03
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
1.39
1.11
9786050060195
84304
Şapkasız Yalanlar
Şapkasız Yalanlar
1.11
"Siz mesela, aileniz, çocuklarınız, sonra karınız... Hiç düşündünüz mü, karınızın içinde daha kaç kadın var acaba'... Annenizin tarihinde sizden başka kaç adamın hikayesi yazılı'.. Sonra anneanneniz, halalarınız, teyzeleriniz... Cürümünüz nedir onların nezdinde'.. Aile kadınlarının hikayesinde neredesiniz'.. Bilmem farkında mısınız, kadınlar acayip kalabalıktırlar. Öyle kenarda köşede, kendi hallerinde göründüklerine aldanmayın, sandığınızdan çok daha kalabalık yaşarlar ve aslında şu koca tarihi gizli gizli onlar yazarlar. Biz tarih diye erkeklerin yazdığı anlı şanlı masalları okuruz, o başka... İster inanın ister inanmayın, henüz hiç bilmediğiniz daha çok hikâyeniz var. Ellerinde düzmece şecerelerle kimse kasım kasım kasılmasın boş yere! Değil mi ki kayıp masalların şehrindeyiz!.. Bu büyülü şehrin altında daha kaç şehir var doktor!.. Kaç büyü, kaç sır, kaç masal'.. O masalların içine saklı ne yalanlar var!.. Ne gerçekler!.. Bilseniz!.." Dostluk Hüznü Paylaşmaktır ve Yağmurun Yedi Yüzü´nün yazarı Süheyla Acar, Şapkasız Yalanlar´da bir İstanbul ailesinin beş kuşak kadınlarının öyküsü üzerinden okurlarını yüz yıllık sosyal tarihin içinde dolaştırıyor. 1908 yılında Haydarpaşa Garı´nın inşa edildiği günlerden başlayarak ve kadınların yüz yılın içindeki ayak izlerini takip ederek yaşam biçimlerinin, şehrin, dilin, mekânların ve aşkların değişen yüzüne bakıyor. Bu yüz yıla yayılan ve Ermeni sürgününden İttihat Terakki´ye, 6-7 Eylül olaylarından Kanlı Pazar´a, 70´li yıllardaki fabrika direnişlerinden Güneydoğu´daki savaşa dek uzanan siyasal tarih ise roman öyküsünün arka planını oluşturuyor. Masallarla yalanların birbirine dolandığı ve Haydarpaşa Garı´nın yüz yıllık kapısının dile gelip anlattığı öyküler, içimizde bir kez daha, yalnızca toplumsal tarihte değil kişisel tarihlerimizde de bilmediklerimizin bildiklerimizden daha çok olduğu kuşkusu uyandırıyor. Tıpkı roman kahramanlarından Gülüm´ün büyük bir hayal kırıklığı ve isyanla dile getirdiği gibi: "Bize yalan söylemişler!.. Ne çok... Ne çok yalan varmış meğer!.."
"Siz mesela, aileniz, çocuklarınız, sonra karınız... Hiç düşündünüz mü, karınızın içinde daha kaç kadın var acaba'... Annenizin tarihinde sizden başka kaç adamın hikayesi yazılı'.. Sonra anneanneniz, halalarınız, teyzeleriniz... Cürümünüz nedir onların nezdinde'.. Aile kadınlarının hikayesinde neredesiniz'.. Bilmem farkında mısınız, kadınlar acayip kalabalıktırlar. Öyle kenarda köşede, kendi hallerinde göründüklerine aldanmayın, sandığınızdan çok daha kalabalık yaşarlar ve aslında şu koca tarihi gizli gizli onlar yazarlar. Biz tarih diye erkeklerin yazdığı anlı şanlı masalları okuruz, o başka... İster inanın ister inanmayın, henüz hiç bilmediğiniz daha çok hikâyeniz var. Ellerinde düzmece şecerelerle kimse kasım kasım kasılmasın boş yere! Değil mi ki kayıp masalların şehrindeyiz!.. Bu büyülü şehrin altında daha kaç şehir var doktor!.. Kaç büyü, kaç sır, kaç masal'.. O masalların içine saklı ne yalanlar var!.. Ne gerçekler!.. Bilseniz!.." Dostluk Hüznü Paylaşmaktır ve Yağmurun Yedi Yüzü´nün yazarı Süheyla Acar, Şapkasız Yalanlar´da bir İstanbul ailesinin beş kuşak kadınlarının öyküsü üzerinden okurlarını yüz yıllık sosyal tarihin içinde dolaştırıyor. 1908 yılında Haydarpaşa Garı´nın inşa edildiği günlerden başlayarak ve kadınların yüz yılın içindeki ayak izlerini takip ederek yaşam biçimlerinin, şehrin, dilin, mekânların ve aşkların değişen yüzüne bakıyor. Bu yüz yıla yayılan ve Ermeni sürgününden İttihat Terakki´ye, 6-7 Eylül olaylarından Kanlı Pazar´a, 70´li yıllardaki fabrika direnişlerinden Güneydoğu´daki savaşa dek uzanan siyasal tarih ise roman öyküsünün arka planını oluşturuyor. Masallarla yalanların birbirine dolandığı ve Haydarpaşa Garı´nın yüz yıllık kapısının dile gelip anlattığı öyküler, içimizde bir kez daha, yalnızca toplumsal tarihte değil kişisel tarihlerimizde de bilmediklerimizin bildiklerimizden daha çok olduğu kuşkusu uyandırıyor. Tıpkı roman kahramanlarından Gülüm´ün büyük bir hayal kırıklığı ve isyanla dile getirdiği gibi: "Bize yalan söylemişler!.. Ne çok... Ne çok yalan varmış meğer!.."
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat