9786051284540
567283
https://www.turkishbooks.com/books/sanatkar-p567283.html
Sanatkar
2.445
Bir kitabın arka kapağına ne yazılabilirse onu okuyun bu boşlukta
Mutlaka yazılması mı lazım, peki o hâlde. SANATKÂR bir işi ustalıkla yapana denirmiş, mahir olana. Herhâlde sayfadakine yakışacak olan sözlük tanımı budur zira güzel sanatları sevgiyle icra eden kişi tanımı ona pek gitmeyecektir. Gitmek nereden geldi ki arka kapağı yazanın aklına şimdi hem de mecburi bir gece vakti. Gitmeklerden üreyen, gitmek olmadan devamı gelmeyen bir hayatın yazılabilecek en samimi itirafıdır bu.
Hiç kimse mi gelmeyecekti? Yanlışlıkla bile olsa şu an kimse gelemez miydi? Terk etmeye aç birkaç kişi yok muydu veya istasyonda yolcu edilme eksikliği yaşayan bir unutulmuş? Hayır yoktu, bu gece hiçbiri yoktu. Tanrı ateistçe bir duygudaydı, unutulmuşlar unutulduğunu dahi unutmuştu, terk edenlerin terk ettiği hiç bu kadar terk edilmeye yakışmamıştı ve o kelebek, güzelliği ile alçaklığı ispat eden kelebek, Yazarın ulaşamadığı en uzak yerde, bu odanın dışındaydı.
Tek bir gece, herkesi benim de böyle bir veya birkaç gecem oldu deme yanılgısına düşürecek kadar gündelik ve samimi şeylerle dolu. Belki fazla küflü ya da ne bileyim fazla terli, fazla pis belki ama bil ki fazla insan, fazla gerçek, fazla sıradan. Yanılsama yaratacak kadar tanıdık, yadsıma peyda edecek kadar dürüst, yangın çıkaracak kadar tehlikeli, yaygaraları yutturacak kadar teşhirci. Yalana gerek kalmayacak kadar yalan.
Öylesine soğuk, öylesine anlamsız, öylesine beceriksiz, öylesine durgun ve öylesine korku dolu.
Arka kapağı yazarken karşımda açık bir pencere var ama onun devamında kapalı bir başka pencere. Anlayacağınız ya da belki yalnız okuyacağınız üzere görünse de ben göremiyorum gece bulutlarını. Önümde zaten belli olana yazmam gereken bir kayıp yazı.
Ve şimdi, kimsenin okumayacağı yeni bir yazı yazmanın tam sırasıydı. Bulutları hayal etti, sadece ilerleyen beyaz bulutları. Eline aldığı kalemle, içinden geçen bulutların kendisine fısıldadıklarını yazdı. Kalemi masaya bıraktı ve yere eğilip, ayağının dibinde kendisine sahip olmayı sabırsızlıkla bekleyen tek sahibine sarıldı. Hiç beklemedi Yazar, hiç tereddüt etmedi, çünkü hissettiği tek şey bulutlardı ve gece karanlığında asla bulutlar görünmezdi.
Çok ağır gelirse kötü bir kabus diye anılabilecek kadar da yüzeysel bulunması dileğiyle
26.06.2013 saat:01:47 İzmir/Bornova
Mutlaka yazılması mı lazım, peki o hâlde. SANATKÂR bir işi ustalıkla yapana denirmiş, mahir olana. Herhâlde sayfadakine yakışacak olan sözlük tanımı budur zira güzel sanatları sevgiyle icra eden kişi tanımı ona pek gitmeyecektir. Gitmek nereden geldi ki arka kapağı yazanın aklına şimdi hem de mecburi bir gece vakti. Gitmeklerden üreyen, gitmek olmadan devamı gelmeyen bir hayatın yazılabilecek en samimi itirafıdır bu.
Hiç kimse mi gelmeyecekti? Yanlışlıkla bile olsa şu an kimse gelemez miydi? Terk etmeye aç birkaç kişi yok muydu veya istasyonda yolcu edilme eksikliği yaşayan bir unutulmuş? Hayır yoktu, bu gece hiçbiri yoktu. Tanrı ateistçe bir duygudaydı, unutulmuşlar unutulduğunu dahi unutmuştu, terk edenlerin terk ettiği hiç bu kadar terk edilmeye yakışmamıştı ve o kelebek, güzelliği ile alçaklığı ispat eden kelebek, Yazarın ulaşamadığı en uzak yerde, bu odanın dışındaydı.
Tek bir gece, herkesi benim de böyle bir veya birkaç gecem oldu deme yanılgısına düşürecek kadar gündelik ve samimi şeylerle dolu. Belki fazla küflü ya da ne bileyim fazla terli, fazla pis belki ama bil ki fazla insan, fazla gerçek, fazla sıradan. Yanılsama yaratacak kadar tanıdık, yadsıma peyda edecek kadar dürüst, yangın çıkaracak kadar tehlikeli, yaygaraları yutturacak kadar teşhirci. Yalana gerek kalmayacak kadar yalan.
Öylesine soğuk, öylesine anlamsız, öylesine beceriksiz, öylesine durgun ve öylesine korku dolu.
Arka kapağı yazarken karşımda açık bir pencere var ama onun devamında kapalı bir başka pencere. Anlayacağınız ya da belki yalnız okuyacağınız üzere görünse de ben göremiyorum gece bulutlarını. Önümde zaten belli olana yazmam gereken bir kayıp yazı.
Ve şimdi, kimsenin okumayacağı yeni bir yazı yazmanın tam sırasıydı. Bulutları hayal etti, sadece ilerleyen beyaz bulutları. Eline aldığı kalemle, içinden geçen bulutların kendisine fısıldadıklarını yazdı. Kalemi masaya bıraktı ve yere eğilip, ayağının dibinde kendisine sahip olmayı sabırsızlıkla bekleyen tek sahibine sarıldı. Hiç beklemedi Yazar, hiç tereddüt etmedi, çünkü hissettiği tek şey bulutlardı ve gece karanlığında asla bulutlar görünmezdi.
Çok ağır gelirse kötü bir kabus diye anılabilecek kadar da yüzeysel bulunması dileğiyle
26.06.2013 saat:01:47 İzmir/Bornova
Bir kitabın arka kapağına ne yazılabilirse onu okuyun bu boşlukta
Mutlaka yazılması mı lazım, peki o hâlde. SANATKÂR bir işi ustalıkla yapana denirmiş, mahir olana. Herhâlde sayfadakine yakışacak olan sözlük tanımı budur zira güzel sanatları sevgiyle icra eden kişi tanımı ona pek gitmeyecektir. Gitmek nereden geldi ki arka kapağı yazanın aklına şimdi hem de mecburi bir gece vakti. Gitmeklerden üreyen, gitmek olmadan devamı gelmeyen bir hayatın yazılabilecek en samimi itirafıdır bu.
Hiç kimse mi gelmeyecekti? Yanlışlıkla bile olsa şu an kimse gelemez miydi? Terk etmeye aç birkaç kişi yok muydu veya istasyonda yolcu edilme eksikliği yaşayan bir unutulmuş? Hayır yoktu, bu gece hiçbiri yoktu. Tanrı ateistçe bir duygudaydı, unutulmuşlar unutulduğunu dahi unutmuştu, terk edenlerin terk ettiği hiç bu kadar terk edilmeye yakışmamıştı ve o kelebek, güzelliği ile alçaklığı ispat eden kelebek, Yazarın ulaşamadığı en uzak yerde, bu odanın dışındaydı.
Tek bir gece, herkesi benim de böyle bir veya birkaç gecem oldu deme yanılgısına düşürecek kadar gündelik ve samimi şeylerle dolu. Belki fazla küflü ya da ne bileyim fazla terli, fazla pis belki ama bil ki fazla insan, fazla gerçek, fazla sıradan. Yanılsama yaratacak kadar tanıdık, yadsıma peyda edecek kadar dürüst, yangın çıkaracak kadar tehlikeli, yaygaraları yutturacak kadar teşhirci. Yalana gerek kalmayacak kadar yalan.
Öylesine soğuk, öylesine anlamsız, öylesine beceriksiz, öylesine durgun ve öylesine korku dolu.
Arka kapağı yazarken karşımda açık bir pencere var ama onun devamında kapalı bir başka pencere. Anlayacağınız ya da belki yalnız okuyacağınız üzere görünse de ben göremiyorum gece bulutlarını. Önümde zaten belli olana yazmam gereken bir kayıp yazı.
Ve şimdi, kimsenin okumayacağı yeni bir yazı yazmanın tam sırasıydı. Bulutları hayal etti, sadece ilerleyen beyaz bulutları. Eline aldığı kalemle, içinden geçen bulutların kendisine fısıldadıklarını yazdı. Kalemi masaya bıraktı ve yere eğilip, ayağının dibinde kendisine sahip olmayı sabırsızlıkla bekleyen tek sahibine sarıldı. Hiç beklemedi Yazar, hiç tereddüt etmedi, çünkü hissettiği tek şey bulutlardı ve gece karanlığında asla bulutlar görünmezdi.
Çok ağır gelirse kötü bir kabus diye anılabilecek kadar da yüzeysel bulunması dileğiyle
26.06.2013 saat:01:47 İzmir/Bornova
Mutlaka yazılması mı lazım, peki o hâlde. SANATKÂR bir işi ustalıkla yapana denirmiş, mahir olana. Herhâlde sayfadakine yakışacak olan sözlük tanımı budur zira güzel sanatları sevgiyle icra eden kişi tanımı ona pek gitmeyecektir. Gitmek nereden geldi ki arka kapağı yazanın aklına şimdi hem de mecburi bir gece vakti. Gitmeklerden üreyen, gitmek olmadan devamı gelmeyen bir hayatın yazılabilecek en samimi itirafıdır bu.
Hiç kimse mi gelmeyecekti? Yanlışlıkla bile olsa şu an kimse gelemez miydi? Terk etmeye aç birkaç kişi yok muydu veya istasyonda yolcu edilme eksikliği yaşayan bir unutulmuş? Hayır yoktu, bu gece hiçbiri yoktu. Tanrı ateistçe bir duygudaydı, unutulmuşlar unutulduğunu dahi unutmuştu, terk edenlerin terk ettiği hiç bu kadar terk edilmeye yakışmamıştı ve o kelebek, güzelliği ile alçaklığı ispat eden kelebek, Yazarın ulaşamadığı en uzak yerde, bu odanın dışındaydı.
Tek bir gece, herkesi benim de böyle bir veya birkaç gecem oldu deme yanılgısına düşürecek kadar gündelik ve samimi şeylerle dolu. Belki fazla küflü ya da ne bileyim fazla terli, fazla pis belki ama bil ki fazla insan, fazla gerçek, fazla sıradan. Yanılsama yaratacak kadar tanıdık, yadsıma peyda edecek kadar dürüst, yangın çıkaracak kadar tehlikeli, yaygaraları yutturacak kadar teşhirci. Yalana gerek kalmayacak kadar yalan.
Öylesine soğuk, öylesine anlamsız, öylesine beceriksiz, öylesine durgun ve öylesine korku dolu.
Arka kapağı yazarken karşımda açık bir pencere var ama onun devamında kapalı bir başka pencere. Anlayacağınız ya da belki yalnız okuyacağınız üzere görünse de ben göremiyorum gece bulutlarını. Önümde zaten belli olana yazmam gereken bir kayıp yazı.
Ve şimdi, kimsenin okumayacağı yeni bir yazı yazmanın tam sırasıydı. Bulutları hayal etti, sadece ilerleyen beyaz bulutları. Eline aldığı kalemle, içinden geçen bulutların kendisine fısıldadıklarını yazdı. Kalemi masaya bıraktı ve yere eğilip, ayağının dibinde kendisine sahip olmayı sabırsızlıkla bekleyen tek sahibine sarıldı. Hiç beklemedi Yazar, hiç tereddüt etmedi, çünkü hissettiği tek şey bulutlardı ve gece karanlığında asla bulutlar görünmezdi.
Çok ağır gelirse kötü bir kabus diye anılabilecek kadar da yüzeysel bulunması dileğiyle
26.06.2013 saat:01:47 İzmir/Bornova
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.