9786051855912
526942
https://www.turkishbooks.com/books/sahipsiz-seyler-p526942.html
Sahipsiz Şeyler
4.8
Sahipsiz Şeyler'de olaylar, birbirlerinin tamamlayıcı ve yaralayıcı rolüyle
ilerliyor. Kim ne kadar masum ve masumiyet kimi ne kadar
ilgilendiriyor?
Kötülüğün ve cezanın örselenmiş karakterler üzerinden tartışıldığı
öykülerde Gökhan Bakar, katmanlarını karanlık dehlizlere, herkesin gözü
önüne inşa ediyor. Film şeridinin koptuğu yerdeyse kurbanlığı ve failliği
üzerinden çıkarıp atanın kimliği meçhul. Yargılar bu kurguda
anlatılmayanların, boşlukta bırakılanların altını çizerken sıfatları
sahiplendirmenin, husumeti bir çırpıda yorumlamanın derdinde.
Suçluluğun yansıtma alanını şiddet basmakalıplarıyla bozan Sahipsiz
Şeyler, iyi ile kötünün savaşına yeni bir çentik.
... Bunun ölümü tecrübe eden bir söz olduğunu şimdi biliyorum. O
zaman karanlıkta düşündüklerim başkaydı. Yaz tatili, tiyatro gösterileri,
konserler, sinemalar, katil kim oyunu... Unutamayacağım aşklar ve türlü
sarhoşluklardı. Uyku yerine hatıralara uzanmak gibi sanırım. Gözüm
arkada kalmadı diye büyükleneceksem şu saydıklarımla dolmalı o
negatif. Son perdede son arzun değil, en sevdiklerin gösterilir. Öyle
derler. Sandalyenin lime lime kolları, elimden düşürmediğim porselen
bardak, Osman Hamdi'nin yapboz tablosu, onlarca not kâğıdı ve gri
şapkalı lamba etrafında dönüyor dünya. Kalbim yavaşlıyor, klavyeyi ters
çevirip masaya vurduğum anlardaki sesi duyuyorum: Tak tak! Tak tak!
ilerliyor. Kim ne kadar masum ve masumiyet kimi ne kadar
ilgilendiriyor?
Kötülüğün ve cezanın örselenmiş karakterler üzerinden tartışıldığı
öykülerde Gökhan Bakar, katmanlarını karanlık dehlizlere, herkesin gözü
önüne inşa ediyor. Film şeridinin koptuğu yerdeyse kurbanlığı ve failliği
üzerinden çıkarıp atanın kimliği meçhul. Yargılar bu kurguda
anlatılmayanların, boşlukta bırakılanların altını çizerken sıfatları
sahiplendirmenin, husumeti bir çırpıda yorumlamanın derdinde.
Suçluluğun yansıtma alanını şiddet basmakalıplarıyla bozan Sahipsiz
Şeyler, iyi ile kötünün savaşına yeni bir çentik.
... Bunun ölümü tecrübe eden bir söz olduğunu şimdi biliyorum. O
zaman karanlıkta düşündüklerim başkaydı. Yaz tatili, tiyatro gösterileri,
konserler, sinemalar, katil kim oyunu... Unutamayacağım aşklar ve türlü
sarhoşluklardı. Uyku yerine hatıralara uzanmak gibi sanırım. Gözüm
arkada kalmadı diye büyükleneceksem şu saydıklarımla dolmalı o
negatif. Son perdede son arzun değil, en sevdiklerin gösterilir. Öyle
derler. Sandalyenin lime lime kolları, elimden düşürmediğim porselen
bardak, Osman Hamdi'nin yapboz tablosu, onlarca not kâğıdı ve gri
şapkalı lamba etrafında dönüyor dünya. Kalbim yavaşlıyor, klavyeyi ters
çevirip masaya vurduğum anlardaki sesi duyuyorum: Tak tak! Tak tak!
Sahipsiz Şeyler'de olaylar, birbirlerinin tamamlayıcı ve yaralayıcı rolüyle
ilerliyor. Kim ne kadar masum ve masumiyet kimi ne kadar
ilgilendiriyor?
Kötülüğün ve cezanın örselenmiş karakterler üzerinden tartışıldığı
öykülerde Gökhan Bakar, katmanlarını karanlık dehlizlere, herkesin gözü
önüne inşa ediyor. Film şeridinin koptuğu yerdeyse kurbanlığı ve failliği
üzerinden çıkarıp atanın kimliği meçhul. Yargılar bu kurguda
anlatılmayanların, boşlukta bırakılanların altını çizerken sıfatları
sahiplendirmenin, husumeti bir çırpıda yorumlamanın derdinde.
Suçluluğun yansıtma alanını şiddet basmakalıplarıyla bozan Sahipsiz
Şeyler, iyi ile kötünün savaşına yeni bir çentik.
... Bunun ölümü tecrübe eden bir söz olduğunu şimdi biliyorum. O
zaman karanlıkta düşündüklerim başkaydı. Yaz tatili, tiyatro gösterileri,
konserler, sinemalar, katil kim oyunu... Unutamayacağım aşklar ve türlü
sarhoşluklardı. Uyku yerine hatıralara uzanmak gibi sanırım. Gözüm
arkada kalmadı diye büyükleneceksem şu saydıklarımla dolmalı o
negatif. Son perdede son arzun değil, en sevdiklerin gösterilir. Öyle
derler. Sandalyenin lime lime kolları, elimden düşürmediğim porselen
bardak, Osman Hamdi'nin yapboz tablosu, onlarca not kâğıdı ve gri
şapkalı lamba etrafında dönüyor dünya. Kalbim yavaşlıyor, klavyeyi ters
çevirip masaya vurduğum anlardaki sesi duyuyorum: Tak tak! Tak tak!
ilerliyor. Kim ne kadar masum ve masumiyet kimi ne kadar
ilgilendiriyor?
Kötülüğün ve cezanın örselenmiş karakterler üzerinden tartışıldığı
öykülerde Gökhan Bakar, katmanlarını karanlık dehlizlere, herkesin gözü
önüne inşa ediyor. Film şeridinin koptuğu yerdeyse kurbanlığı ve failliği
üzerinden çıkarıp atanın kimliği meçhul. Yargılar bu kurguda
anlatılmayanların, boşlukta bırakılanların altını çizerken sıfatları
sahiplendirmenin, husumeti bir çırpıda yorumlamanın derdinde.
Suçluluğun yansıtma alanını şiddet basmakalıplarıyla bozan Sahipsiz
Şeyler, iyi ile kötünün savaşına yeni bir çentik.
... Bunun ölümü tecrübe eden bir söz olduğunu şimdi biliyorum. O
zaman karanlıkta düşündüklerim başkaydı. Yaz tatili, tiyatro gösterileri,
konserler, sinemalar, katil kim oyunu... Unutamayacağım aşklar ve türlü
sarhoşluklardı. Uyku yerine hatıralara uzanmak gibi sanırım. Gözüm
arkada kalmadı diye büyükleneceksem şu saydıklarımla dolmalı o
negatif. Son perdede son arzun değil, en sevdiklerin gösterilir. Öyle
derler. Sandalyenin lime lime kolları, elimden düşürmediğim porselen
bardak, Osman Hamdi'nin yapboz tablosu, onlarca not kâğıdı ve gri
şapkalı lamba etrafında dönüyor dünya. Kalbim yavaşlıyor, klavyeyi ters
çevirip masaya vurduğum anlardaki sesi duyuyorum: Tak tak! Tak tak!
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.