9789759151430
507554
https://www.turkishbooks.com/books/osmanlica-kelime-anlamli-kuran-i-kerim-meali-3-cilt-takim-p507554.html
Osmanlıca Kelime Anlamlı Kur'an-ı Kerim Meali (3 Cilt, Takım)
79.2
"Satırarası" ve "Derkenar" şeklindeki İki
kavram birçok okuyucuya yabancı olmasa
gerektir. Her ikisi de günümüzde yayınlanan
Kuran Meallerini hatırlatır. Ancak Cumhuriyet
Türkiye'sinde, bugüne kadar yayınlanan
mealler ya sadece "Derkenar" (daha eski bir
tabirle "haşiyede") veya sadece "satırarası"
şeklinde ve fakat hepsi "latin harfleriyle"
okuyuculara sunulmuştur. Biz bir adım ileriye
giderek düşündük ki, hem satırarası, hem
derkenar, hem de "Osmanlıca " bir meal
hazırlanıp okuyucuya sunulabilir. Ecdadımız
Osmanlı'nın altı asırlık varlık sürecinde bir
kültür, inanç ve medeniyet dili haline getirilen
ve günümüzde artık "Osmanlıca" diye anılan
bu zengin ve güzelim'Türkçe" lehçesi - esefle
belirtmeliyiz ki- bugünün nesilleri için artık bir
"yabancı dil" olarak algılanmaktadır.
Geçmişimize ait kültürümüzün on-binlerce
kaynağını derûnunda barındıran bu "ana ve
ata dili"mizi unutturmamaya bu defa da
Şerefli Kur'ân'ımızın mealini hayırlı bir vesile
kılmak istedik. Bunun için de, Osmanlı
alfabesiyle ve merhum - muhterem Elmalılı
Muhammed Hamdi Yazır"ın bizzat el yazısı ile
kaleme alınan ve orijinali 13 cild olan "Hak
Dinî Kur'ân Dili" isimli değerli tefsirinde yer
alan "meal"leri "derkenar" ve "satırarası"
olarak okuyucuya sunmayı düşündük. Önce
hem "derkenar" hem de "satırarası" meali
Merhum Elmalılı'nın aynısı olarak vermeyi
denedik. Fakat gördük ki "satırarası"
yapmaya, hazır bir meal -bu Elmalını'nın meali
de olsa- uygun düşmemektedir. Çünkü, iki
lisanın (Arapça ve Türkçe'nin) sözdizimleri
farklı yapıda olduğundan"satırarası" bir meal,
çoğu yerde devrik hale gelmekte; ve bu
durum da. bu maksada yazılmamış bir meali
parçalayarak kullanmaya her zaman elverişli
olmamaktadır. Bu zorluğu bertaraf etmek için
"satırarası" mealimizde mevcut Elmalılı
mealinden bazı tasarruflar yapmak zorunda
kaldık. Ancak bu tasarruflarımızda, mânânın
doğru yansıtılması için elden geleni gayret ve
titizliği göstermeye çalıştık. "Derkenar"
mealimizi ise Elmalılı mealinin aynısı olarak
verdik. Gerek "Derkenar" mealde, gerekse
"Satırarası" mealde tefsiri mahiyette çok kısa
(çoğu zaman tek kelimelik) parantez içleri
ilave ettik. Bu tefsiri parantezleri, bizzat
Elmalılı'nın tefsirinden alınmış olanları {...}
şeklinde süslü, daha önce meal üzerinde "Satırarası" ve "Derkenar" şeklindeki İki
kavram birçok okuyucuya yabancı olmasa
gerektir. Her ikisi de günümüzde yayınlanan
Kuran Meallerini hatırlatır. Ancak Cumhuriyet
Türkiye'sinde, bugüne kadar yayınlanan
mealler ya sadece "Derkenar" (daha eski bir
tabirle "haşiyede") veya sadece "satırarası"
şeklinde ve fakat hepsi "latin harfleriyle"
okuyuculara sunulmuştur. Biz bir adım ileriye
giderek düşündük ki, hem satırarası, hem
derkenar, hem de "Osmanlıca " bir meal
hazırlanıp okuyucuya sunulabilir. Ecdadımız
Osmanlı'nın altı asırlık varlık sürecinde bir
kültür, inanç ve medeniyet dili haline getirilen
ve günümüzde artık "Osmanlıca" diye anılan
bu zengin ve güzelim'Türkçe" lehçesi - esefle
belirtmeliyiz ki- bugünün nesilleri için artık bir
"yabancı dil" olarak algılanmaktadır.
Geçmişimize ait kültürümüzün on-binlerce
kaynağını derûnunda barındıran bu "ana ve
ata dili"mizi unutturmamaya bu defa da
Şerefli Kur'ân'ımızın mealini hayırlı bir vesile
kılmak istedik. Bunun için de, Osmanlı
alfabesiyle ve merhum - muhterem Elmalılı
Muhammed Hamdi Yazır"ın bizzat el yazısı ile
kaleme alınan ve orijinali 13 cild olan "Hak
Dinî Kur'ân Dili" isimli değerli tefsirinde yer
alan "meal"leri "derkenar" ve "satırarası"
olarak okuyucuya sunmayı düşündük. Önce
hem "derkenar" hem de "satırarası" meali
Merhum Elmalılı'nın aynısı olarak vermeyi
denedik. Fakat gördük ki "satırarası"
yapmaya, hazır bir meal -bu Elmalını'nın meali
de olsa- uygun düşmemektedir. Çünkü, iki
lisanın (Arapça ve Türkçe'nin) sözdizimleri
farklı yapıda olduğundan"satırarası" bir meal,
çoğu yerde devrik hale gelmekte; ve bu
durum da. bu maksada yazılmamış bir meali
parçalayarak kullanmaya her zaman elverişli
olmamaktadır. Bu zorluğu bertaraf etmek için
"satırarası" mealimizde mevcut Elmalılı
mealinden bazı tasarruflar yapmak zorunda
kaldık. Ancak bu tasarruflarımızda, mânânın
doğru yansıtılması için elden geleni gayret ve
titizliği göstermeye çalıştık. "Derkenar"
mealimizi ise Elmalılı mealinin aynısı olarak
verdik. Gerek "Derkenar" mealde, gerekse
"Satırarası" mealde tefsiri mahiyette çok kısa
(çoğu zaman tek kelimelik) parantez içleri
ilave ettik. Bu tefsiri parantezleri, bizzat
Elmalılı'nın tefsirinden alınmış olanları {...}
şeklinde süslü, daha önce meal üzerinde çalışmış bulunan redaktörlere ait olanları [...]
şeklinde köşeli, bize ait olanları ise (...)
şeklinde normal parantezler olarak gösterdik.
Böyle bir çalışmanın ilk örneğini sunduğumuz
şuuru ile elimizden gelen gayreti esirgemedik.
Ancak tek yanlışsız kitabın "Allâh"ın Kitabı"
olduğu unutulmamalıdır. Değerli
okuyuculardan gelecek her çeşit tenkit ve
uyarıyı minnet ve şükranla karşılayacağız.
Gayret bizden, basan Allah'tandır.
kavram birçok okuyucuya yabancı olmasa
gerektir. Her ikisi de günümüzde yayınlanan
Kuran Meallerini hatırlatır. Ancak Cumhuriyet
Türkiye'sinde, bugüne kadar yayınlanan
mealler ya sadece "Derkenar" (daha eski bir
tabirle "haşiyede") veya sadece "satırarası"
şeklinde ve fakat hepsi "latin harfleriyle"
okuyuculara sunulmuştur. Biz bir adım ileriye
giderek düşündük ki, hem satırarası, hem
derkenar, hem de "Osmanlıca " bir meal
hazırlanıp okuyucuya sunulabilir. Ecdadımız
Osmanlı'nın altı asırlık varlık sürecinde bir
kültür, inanç ve medeniyet dili haline getirilen
ve günümüzde artık "Osmanlıca" diye anılan
bu zengin ve güzelim'Türkçe" lehçesi - esefle
belirtmeliyiz ki- bugünün nesilleri için artık bir
"yabancı dil" olarak algılanmaktadır.
Geçmişimize ait kültürümüzün on-binlerce
kaynağını derûnunda barındıran bu "ana ve
ata dili"mizi unutturmamaya bu defa da
Şerefli Kur'ân'ımızın mealini hayırlı bir vesile
kılmak istedik. Bunun için de, Osmanlı
alfabesiyle ve merhum - muhterem Elmalılı
Muhammed Hamdi Yazır"ın bizzat el yazısı ile
kaleme alınan ve orijinali 13 cild olan "Hak
Dinî Kur'ân Dili" isimli değerli tefsirinde yer
alan "meal"leri "derkenar" ve "satırarası"
olarak okuyucuya sunmayı düşündük. Önce
hem "derkenar" hem de "satırarası" meali
Merhum Elmalılı'nın aynısı olarak vermeyi
denedik. Fakat gördük ki "satırarası"
yapmaya, hazır bir meal -bu Elmalını'nın meali
de olsa- uygun düşmemektedir. Çünkü, iki
lisanın (Arapça ve Türkçe'nin) sözdizimleri
farklı yapıda olduğundan"satırarası" bir meal,
çoğu yerde devrik hale gelmekte; ve bu
durum da. bu maksada yazılmamış bir meali
parçalayarak kullanmaya her zaman elverişli
olmamaktadır. Bu zorluğu bertaraf etmek için
"satırarası" mealimizde mevcut Elmalılı
mealinden bazı tasarruflar yapmak zorunda
kaldık. Ancak bu tasarruflarımızda, mânânın
doğru yansıtılması için elden geleni gayret ve
titizliği göstermeye çalıştık. "Derkenar"
mealimizi ise Elmalılı mealinin aynısı olarak
verdik. Gerek "Derkenar" mealde, gerekse
"Satırarası" mealde tefsiri mahiyette çok kısa
(çoğu zaman tek kelimelik) parantez içleri
ilave ettik. Bu tefsiri parantezleri, bizzat
Elmalılı'nın tefsirinden alınmış olanları {...}
şeklinde süslü, daha önce meal üzerinde "Satırarası" ve "Derkenar" şeklindeki İki
kavram birçok okuyucuya yabancı olmasa
gerektir. Her ikisi de günümüzde yayınlanan
Kuran Meallerini hatırlatır. Ancak Cumhuriyet
Türkiye'sinde, bugüne kadar yayınlanan
mealler ya sadece "Derkenar" (daha eski bir
tabirle "haşiyede") veya sadece "satırarası"
şeklinde ve fakat hepsi "latin harfleriyle"
okuyuculara sunulmuştur. Biz bir adım ileriye
giderek düşündük ki, hem satırarası, hem
derkenar, hem de "Osmanlıca " bir meal
hazırlanıp okuyucuya sunulabilir. Ecdadımız
Osmanlı'nın altı asırlık varlık sürecinde bir
kültür, inanç ve medeniyet dili haline getirilen
ve günümüzde artık "Osmanlıca" diye anılan
bu zengin ve güzelim'Türkçe" lehçesi - esefle
belirtmeliyiz ki- bugünün nesilleri için artık bir
"yabancı dil" olarak algılanmaktadır.
Geçmişimize ait kültürümüzün on-binlerce
kaynağını derûnunda barındıran bu "ana ve
ata dili"mizi unutturmamaya bu defa da
Şerefli Kur'ân'ımızın mealini hayırlı bir vesile
kılmak istedik. Bunun için de, Osmanlı
alfabesiyle ve merhum - muhterem Elmalılı
Muhammed Hamdi Yazır"ın bizzat el yazısı ile
kaleme alınan ve orijinali 13 cild olan "Hak
Dinî Kur'ân Dili" isimli değerli tefsirinde yer
alan "meal"leri "derkenar" ve "satırarası"
olarak okuyucuya sunmayı düşündük. Önce
hem "derkenar" hem de "satırarası" meali
Merhum Elmalılı'nın aynısı olarak vermeyi
denedik. Fakat gördük ki "satırarası"
yapmaya, hazır bir meal -bu Elmalını'nın meali
de olsa- uygun düşmemektedir. Çünkü, iki
lisanın (Arapça ve Türkçe'nin) sözdizimleri
farklı yapıda olduğundan"satırarası" bir meal,
çoğu yerde devrik hale gelmekte; ve bu
durum da. bu maksada yazılmamış bir meali
parçalayarak kullanmaya her zaman elverişli
olmamaktadır. Bu zorluğu bertaraf etmek için
"satırarası" mealimizde mevcut Elmalılı
mealinden bazı tasarruflar yapmak zorunda
kaldık. Ancak bu tasarruflarımızda, mânânın
doğru yansıtılması için elden geleni gayret ve
titizliği göstermeye çalıştık. "Derkenar"
mealimizi ise Elmalılı mealinin aynısı olarak
verdik. Gerek "Derkenar" mealde, gerekse
"Satırarası" mealde tefsiri mahiyette çok kısa
(çoğu zaman tek kelimelik) parantez içleri
ilave ettik. Bu tefsiri parantezleri, bizzat
Elmalılı'nın tefsirinden alınmış olanları {...}
şeklinde süslü, daha önce meal üzerinde çalışmış bulunan redaktörlere ait olanları [...]
şeklinde köşeli, bize ait olanları ise (...)
şeklinde normal parantezler olarak gösterdik.
Böyle bir çalışmanın ilk örneğini sunduğumuz
şuuru ile elimizden gelen gayreti esirgemedik.
Ancak tek yanlışsız kitabın "Allâh"ın Kitabı"
olduğu unutulmamalıdır. Değerli
okuyuculardan gelecek her çeşit tenkit ve
uyarıyı minnet ve şükranla karşılayacağız.
Gayret bizden, basan Allah'tandır.
"Satırarası" ve "Derkenar" şeklindeki İki
kavram birçok okuyucuya yabancı olmasa
gerektir. Her ikisi de günümüzde yayınlanan
Kuran Meallerini hatırlatır. Ancak Cumhuriyet
Türkiye'sinde, bugüne kadar yayınlanan
mealler ya sadece "Derkenar" (daha eski bir
tabirle "haşiyede") veya sadece "satırarası"
şeklinde ve fakat hepsi "latin harfleriyle"
okuyuculara sunulmuştur. Biz bir adım ileriye
giderek düşündük ki, hem satırarası, hem
derkenar, hem de "Osmanlıca " bir meal
hazırlanıp okuyucuya sunulabilir. Ecdadımız
Osmanlı'nın altı asırlık varlık sürecinde bir
kültür, inanç ve medeniyet dili haline getirilen
ve günümüzde artık "Osmanlıca" diye anılan
bu zengin ve güzelim'Türkçe" lehçesi - esefle
belirtmeliyiz ki- bugünün nesilleri için artık bir
"yabancı dil" olarak algılanmaktadır.
Geçmişimize ait kültürümüzün on-binlerce
kaynağını derûnunda barındıran bu "ana ve
ata dili"mizi unutturmamaya bu defa da
Şerefli Kur'ân'ımızın mealini hayırlı bir vesile
kılmak istedik. Bunun için de, Osmanlı
alfabesiyle ve merhum - muhterem Elmalılı
Muhammed Hamdi Yazır"ın bizzat el yazısı ile
kaleme alınan ve orijinali 13 cild olan "Hak
Dinî Kur'ân Dili" isimli değerli tefsirinde yer
alan "meal"leri "derkenar" ve "satırarası"
olarak okuyucuya sunmayı düşündük. Önce
hem "derkenar" hem de "satırarası" meali
Merhum Elmalılı'nın aynısı olarak vermeyi
denedik. Fakat gördük ki "satırarası"
yapmaya, hazır bir meal -bu Elmalını'nın meali
de olsa- uygun düşmemektedir. Çünkü, iki
lisanın (Arapça ve Türkçe'nin) sözdizimleri
farklı yapıda olduğundan"satırarası" bir meal,
çoğu yerde devrik hale gelmekte; ve bu
durum da. bu maksada yazılmamış bir meali
parçalayarak kullanmaya her zaman elverişli
olmamaktadır. Bu zorluğu bertaraf etmek için
"satırarası" mealimizde mevcut Elmalılı
mealinden bazı tasarruflar yapmak zorunda
kaldık. Ancak bu tasarruflarımızda, mânânın
doğru yansıtılması için elden geleni gayret ve
titizliği göstermeye çalıştık. "Derkenar"
mealimizi ise Elmalılı mealinin aynısı olarak
verdik. Gerek "Derkenar" mealde, gerekse
"Satırarası" mealde tefsiri mahiyette çok kısa
(çoğu zaman tek kelimelik) parantez içleri
ilave ettik. Bu tefsiri parantezleri, bizzat
Elmalılı'nın tefsirinden alınmış olanları {...}
şeklinde süslü, daha önce meal üzerinde "Satırarası" ve "Derkenar" şeklindeki İki
kavram birçok okuyucuya yabancı olmasa
gerektir. Her ikisi de günümüzde yayınlanan
Kuran Meallerini hatırlatır. Ancak Cumhuriyet
Türkiye'sinde, bugüne kadar yayınlanan
mealler ya sadece "Derkenar" (daha eski bir
tabirle "haşiyede") veya sadece "satırarası"
şeklinde ve fakat hepsi "latin harfleriyle"
okuyuculara sunulmuştur. Biz bir adım ileriye
giderek düşündük ki, hem satırarası, hem
derkenar, hem de "Osmanlıca " bir meal
hazırlanıp okuyucuya sunulabilir. Ecdadımız
Osmanlı'nın altı asırlık varlık sürecinde bir
kültür, inanç ve medeniyet dili haline getirilen
ve günümüzde artık "Osmanlıca" diye anılan
bu zengin ve güzelim'Türkçe" lehçesi - esefle
belirtmeliyiz ki- bugünün nesilleri için artık bir
"yabancı dil" olarak algılanmaktadır.
Geçmişimize ait kültürümüzün on-binlerce
kaynağını derûnunda barındıran bu "ana ve
ata dili"mizi unutturmamaya bu defa da
Şerefli Kur'ân'ımızın mealini hayırlı bir vesile
kılmak istedik. Bunun için de, Osmanlı
alfabesiyle ve merhum - muhterem Elmalılı
Muhammed Hamdi Yazır"ın bizzat el yazısı ile
kaleme alınan ve orijinali 13 cild olan "Hak
Dinî Kur'ân Dili" isimli değerli tefsirinde yer
alan "meal"leri "derkenar" ve "satırarası"
olarak okuyucuya sunmayı düşündük. Önce
hem "derkenar" hem de "satırarası" meali
Merhum Elmalılı'nın aynısı olarak vermeyi
denedik. Fakat gördük ki "satırarası"
yapmaya, hazır bir meal -bu Elmalını'nın meali
de olsa- uygun düşmemektedir. Çünkü, iki
lisanın (Arapça ve Türkçe'nin) sözdizimleri
farklı yapıda olduğundan"satırarası" bir meal,
çoğu yerde devrik hale gelmekte; ve bu
durum da. bu maksada yazılmamış bir meali
parçalayarak kullanmaya her zaman elverişli
olmamaktadır. Bu zorluğu bertaraf etmek için
"satırarası" mealimizde mevcut Elmalılı
mealinden bazı tasarruflar yapmak zorunda
kaldık. Ancak bu tasarruflarımızda, mânânın
doğru yansıtılması için elden geleni gayret ve
titizliği göstermeye çalıştık. "Derkenar"
mealimizi ise Elmalılı mealinin aynısı olarak
verdik. Gerek "Derkenar" mealde, gerekse
"Satırarası" mealde tefsiri mahiyette çok kısa
(çoğu zaman tek kelimelik) parantez içleri
ilave ettik. Bu tefsiri parantezleri, bizzat
Elmalılı'nın tefsirinden alınmış olanları {...}
şeklinde süslü, daha önce meal üzerinde çalışmış bulunan redaktörlere ait olanları [...]
şeklinde köşeli, bize ait olanları ise (...)
şeklinde normal parantezler olarak gösterdik.
Böyle bir çalışmanın ilk örneğini sunduğumuz
şuuru ile elimizden gelen gayreti esirgemedik.
Ancak tek yanlışsız kitabın "Allâh"ın Kitabı"
olduğu unutulmamalıdır. Değerli
okuyuculardan gelecek her çeşit tenkit ve
uyarıyı minnet ve şükranla karşılayacağız.
Gayret bizden, basan Allah'tandır.
kavram birçok okuyucuya yabancı olmasa
gerektir. Her ikisi de günümüzde yayınlanan
Kuran Meallerini hatırlatır. Ancak Cumhuriyet
Türkiye'sinde, bugüne kadar yayınlanan
mealler ya sadece "Derkenar" (daha eski bir
tabirle "haşiyede") veya sadece "satırarası"
şeklinde ve fakat hepsi "latin harfleriyle"
okuyuculara sunulmuştur. Biz bir adım ileriye
giderek düşündük ki, hem satırarası, hem
derkenar, hem de "Osmanlıca " bir meal
hazırlanıp okuyucuya sunulabilir. Ecdadımız
Osmanlı'nın altı asırlık varlık sürecinde bir
kültür, inanç ve medeniyet dili haline getirilen
ve günümüzde artık "Osmanlıca" diye anılan
bu zengin ve güzelim'Türkçe" lehçesi - esefle
belirtmeliyiz ki- bugünün nesilleri için artık bir
"yabancı dil" olarak algılanmaktadır.
Geçmişimize ait kültürümüzün on-binlerce
kaynağını derûnunda barındıran bu "ana ve
ata dili"mizi unutturmamaya bu defa da
Şerefli Kur'ân'ımızın mealini hayırlı bir vesile
kılmak istedik. Bunun için de, Osmanlı
alfabesiyle ve merhum - muhterem Elmalılı
Muhammed Hamdi Yazır"ın bizzat el yazısı ile
kaleme alınan ve orijinali 13 cild olan "Hak
Dinî Kur'ân Dili" isimli değerli tefsirinde yer
alan "meal"leri "derkenar" ve "satırarası"
olarak okuyucuya sunmayı düşündük. Önce
hem "derkenar" hem de "satırarası" meali
Merhum Elmalılı'nın aynısı olarak vermeyi
denedik. Fakat gördük ki "satırarası"
yapmaya, hazır bir meal -bu Elmalını'nın meali
de olsa- uygun düşmemektedir. Çünkü, iki
lisanın (Arapça ve Türkçe'nin) sözdizimleri
farklı yapıda olduğundan"satırarası" bir meal,
çoğu yerde devrik hale gelmekte; ve bu
durum da. bu maksada yazılmamış bir meali
parçalayarak kullanmaya her zaman elverişli
olmamaktadır. Bu zorluğu bertaraf etmek için
"satırarası" mealimizde mevcut Elmalılı
mealinden bazı tasarruflar yapmak zorunda
kaldık. Ancak bu tasarruflarımızda, mânânın
doğru yansıtılması için elden geleni gayret ve
titizliği göstermeye çalıştık. "Derkenar"
mealimizi ise Elmalılı mealinin aynısı olarak
verdik. Gerek "Derkenar" mealde, gerekse
"Satırarası" mealde tefsiri mahiyette çok kısa
(çoğu zaman tek kelimelik) parantez içleri
ilave ettik. Bu tefsiri parantezleri, bizzat
Elmalılı'nın tefsirinden alınmış olanları {...}
şeklinde süslü, daha önce meal üzerinde "Satırarası" ve "Derkenar" şeklindeki İki
kavram birçok okuyucuya yabancı olmasa
gerektir. Her ikisi de günümüzde yayınlanan
Kuran Meallerini hatırlatır. Ancak Cumhuriyet
Türkiye'sinde, bugüne kadar yayınlanan
mealler ya sadece "Derkenar" (daha eski bir
tabirle "haşiyede") veya sadece "satırarası"
şeklinde ve fakat hepsi "latin harfleriyle"
okuyuculara sunulmuştur. Biz bir adım ileriye
giderek düşündük ki, hem satırarası, hem
derkenar, hem de "Osmanlıca " bir meal
hazırlanıp okuyucuya sunulabilir. Ecdadımız
Osmanlı'nın altı asırlık varlık sürecinde bir
kültür, inanç ve medeniyet dili haline getirilen
ve günümüzde artık "Osmanlıca" diye anılan
bu zengin ve güzelim'Türkçe" lehçesi - esefle
belirtmeliyiz ki- bugünün nesilleri için artık bir
"yabancı dil" olarak algılanmaktadır.
Geçmişimize ait kültürümüzün on-binlerce
kaynağını derûnunda barındıran bu "ana ve
ata dili"mizi unutturmamaya bu defa da
Şerefli Kur'ân'ımızın mealini hayırlı bir vesile
kılmak istedik. Bunun için de, Osmanlı
alfabesiyle ve merhum - muhterem Elmalılı
Muhammed Hamdi Yazır"ın bizzat el yazısı ile
kaleme alınan ve orijinali 13 cild olan "Hak
Dinî Kur'ân Dili" isimli değerli tefsirinde yer
alan "meal"leri "derkenar" ve "satırarası"
olarak okuyucuya sunmayı düşündük. Önce
hem "derkenar" hem de "satırarası" meali
Merhum Elmalılı'nın aynısı olarak vermeyi
denedik. Fakat gördük ki "satırarası"
yapmaya, hazır bir meal -bu Elmalını'nın meali
de olsa- uygun düşmemektedir. Çünkü, iki
lisanın (Arapça ve Türkçe'nin) sözdizimleri
farklı yapıda olduğundan"satırarası" bir meal,
çoğu yerde devrik hale gelmekte; ve bu
durum da. bu maksada yazılmamış bir meali
parçalayarak kullanmaya her zaman elverişli
olmamaktadır. Bu zorluğu bertaraf etmek için
"satırarası" mealimizde mevcut Elmalılı
mealinden bazı tasarruflar yapmak zorunda
kaldık. Ancak bu tasarruflarımızda, mânânın
doğru yansıtılması için elden geleni gayret ve
titizliği göstermeye çalıştık. "Derkenar"
mealimizi ise Elmalılı mealinin aynısı olarak
verdik. Gerek "Derkenar" mealde, gerekse
"Satırarası" mealde tefsiri mahiyette çok kısa
(çoğu zaman tek kelimelik) parantez içleri
ilave ettik. Bu tefsiri parantezleri, bizzat
Elmalılı'nın tefsirinden alınmış olanları {...}
şeklinde süslü, daha önce meal üzerinde çalışmış bulunan redaktörlere ait olanları [...]
şeklinde köşeli, bize ait olanları ise (...)
şeklinde normal parantezler olarak gösterdik.
Böyle bir çalışmanın ilk örneğini sunduğumuz
şuuru ile elimizden gelen gayreti esirgemedik.
Ancak tek yanlışsız kitabın "Allâh"ın Kitabı"
olduğu unutulmamalıdır. Değerli
okuyuculardan gelecek her çeşit tenkit ve
uyarıyı minnet ve şükranla karşılayacağız.
Gayret bizden, basan Allah'tandır.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.