9786053424796
460936
https://www.turkishbooks.com/books/osmanli-devletinde-padisah-sufi-iliskileri-p460936.html
Osmanlı Devleti'nde Padişah - Sufi İlişkileri
11.04
Devletin kurucusu Osman Gazi'nin Şeyh Edebâlî'nin evinde asılı duran Kur'ân'a karşı ayaklarını uzatıp yatmaktan hayâ etmesi devletin kuruluşundaki ruhun manaya hürmeti olarak yorumlanmaktadır. Yine şeyhin, "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" özdeyişi adeta bu hânedânın yöneticileri için yol gösterici bir nasihat olmuştur. Tasavvuf erbabı yaşadıkları devrin idarecilerine dua etmeyi hep edep kabilinden görmüşlerdir. Onların nezdinde Topkapı Sarayı'nda ve hatlarıyla meşhur Bursa Ulucami duvarında yazılı olduğu haliyle sıhhati veya ihtiva ettiği anlamgünümüz parametreleriyle karşılaştırıldığındadoğruluğu/yanlışlığı tartışılsa bile, "Mazlumların kendisine sığındığıSultan Allah'ın yeryüzündeki gölgesi" olarak karşılık bulmuştur.
Buradan hareketle kadim bir geleneğe sahip tasavvuf, tarîkat, tekke uzun zaman devletle uzlaşmış, modernleşme ile birlikte geleneksel anlayışından uzaklaşarak, nihayet tasfiye sürecine girmiştir.Bu noktada karşılıklı ilişkiler çok uzun süre olumlu seyretmiş, toplumdaki evrilmeler doğal olarak tarîkat ve tekkeleri de yakından etkilemiş, nihayet idarecilerle tarîkat erbabı arasında kimi zaman istenmeyen olaylar cereyan etmiştir.
İşte elinizde bulunan Osmanlı Devleti'nde Padişah-Sûfîİlişkileri adını taşıyanbu çalışma tasavvufun Anadolu halkı üzerindeki tezahür ve tesirlerini, Osmanlı devlet idarecilerinin şeyhlerle olan ilişkilerini konu edinmektedir. Bununla birlikte Osmanlı'nın yıkılışı ve yeni Türkiye Cumhuriyet idaresinin tesisinde, Millî Mücadele hareketinde etkin rol üstlenen tasavvuf erbabını ele almaktadır.
Anlaşılan günümüzde bile tasavvuf, tarîkat ve tekke olgusuaktüelliğini korumakta, sadece entelektüellerimizi değil, her okur-yazar insanımızı ilgilendirmekte veya ilgisini çekmektedir. Bu konuda verilecek sağlıklı bilgiler hem içinde yaşadığımız toplumun iç içe olduğu gerçeklerle yüzleşme, hem de bu milletin tarihî, kültürel, edebî, siyasî, sosyal ve sanatsal ürünlerinin anlaşılması açısından son derece önemlidir.Bu nedenle genç yazarlarımız tarafından pek çok kaynakça taranarak elde edilmiş bu kitap, ümit ederiz kizihninizde oluşmuş bazı soru/sorunlara cevap verecektir.
Buradan hareketle kadim bir geleneğe sahip tasavvuf, tarîkat, tekke uzun zaman devletle uzlaşmış, modernleşme ile birlikte geleneksel anlayışından uzaklaşarak, nihayet tasfiye sürecine girmiştir.Bu noktada karşılıklı ilişkiler çok uzun süre olumlu seyretmiş, toplumdaki evrilmeler doğal olarak tarîkat ve tekkeleri de yakından etkilemiş, nihayet idarecilerle tarîkat erbabı arasında kimi zaman istenmeyen olaylar cereyan etmiştir.
İşte elinizde bulunan Osmanlı Devleti'nde Padişah-Sûfîİlişkileri adını taşıyanbu çalışma tasavvufun Anadolu halkı üzerindeki tezahür ve tesirlerini, Osmanlı devlet idarecilerinin şeyhlerle olan ilişkilerini konu edinmektedir. Bununla birlikte Osmanlı'nın yıkılışı ve yeni Türkiye Cumhuriyet idaresinin tesisinde, Millî Mücadele hareketinde etkin rol üstlenen tasavvuf erbabını ele almaktadır.
Anlaşılan günümüzde bile tasavvuf, tarîkat ve tekke olgusuaktüelliğini korumakta, sadece entelektüellerimizi değil, her okur-yazar insanımızı ilgilendirmekte veya ilgisini çekmektedir. Bu konuda verilecek sağlıklı bilgiler hem içinde yaşadığımız toplumun iç içe olduğu gerçeklerle yüzleşme, hem de bu milletin tarihî, kültürel, edebî, siyasî, sosyal ve sanatsal ürünlerinin anlaşılması açısından son derece önemlidir.Bu nedenle genç yazarlarımız tarafından pek çok kaynakça taranarak elde edilmiş bu kitap, ümit ederiz kizihninizde oluşmuş bazı soru/sorunlara cevap verecektir.
Devletin kurucusu Osman Gazi'nin Şeyh Edebâlî'nin evinde asılı duran Kur'ân'a karşı ayaklarını uzatıp yatmaktan hayâ etmesi devletin kuruluşundaki ruhun manaya hürmeti olarak yorumlanmaktadır. Yine şeyhin, "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" özdeyişi adeta bu hânedânın yöneticileri için yol gösterici bir nasihat olmuştur. Tasavvuf erbabı yaşadıkları devrin idarecilerine dua etmeyi hep edep kabilinden görmüşlerdir. Onların nezdinde Topkapı Sarayı'nda ve hatlarıyla meşhur Bursa Ulucami duvarında yazılı olduğu haliyle sıhhati veya ihtiva ettiği anlamgünümüz parametreleriyle karşılaştırıldığındadoğruluğu/yanlışlığı tartışılsa bile, "Mazlumların kendisine sığındığıSultan Allah'ın yeryüzündeki gölgesi" olarak karşılık bulmuştur.
Buradan hareketle kadim bir geleneğe sahip tasavvuf, tarîkat, tekke uzun zaman devletle uzlaşmış, modernleşme ile birlikte geleneksel anlayışından uzaklaşarak, nihayet tasfiye sürecine girmiştir.Bu noktada karşılıklı ilişkiler çok uzun süre olumlu seyretmiş, toplumdaki evrilmeler doğal olarak tarîkat ve tekkeleri de yakından etkilemiş, nihayet idarecilerle tarîkat erbabı arasında kimi zaman istenmeyen olaylar cereyan etmiştir.
İşte elinizde bulunan Osmanlı Devleti'nde Padişah-Sûfîİlişkileri adını taşıyanbu çalışma tasavvufun Anadolu halkı üzerindeki tezahür ve tesirlerini, Osmanlı devlet idarecilerinin şeyhlerle olan ilişkilerini konu edinmektedir. Bununla birlikte Osmanlı'nın yıkılışı ve yeni Türkiye Cumhuriyet idaresinin tesisinde, Millî Mücadele hareketinde etkin rol üstlenen tasavvuf erbabını ele almaktadır.
Anlaşılan günümüzde bile tasavvuf, tarîkat ve tekke olgusuaktüelliğini korumakta, sadece entelektüellerimizi değil, her okur-yazar insanımızı ilgilendirmekte veya ilgisini çekmektedir. Bu konuda verilecek sağlıklı bilgiler hem içinde yaşadığımız toplumun iç içe olduğu gerçeklerle yüzleşme, hem de bu milletin tarihî, kültürel, edebî, siyasî, sosyal ve sanatsal ürünlerinin anlaşılması açısından son derece önemlidir.Bu nedenle genç yazarlarımız tarafından pek çok kaynakça taranarak elde edilmiş bu kitap, ümit ederiz kizihninizde oluşmuş bazı soru/sorunlara cevap verecektir.
Buradan hareketle kadim bir geleneğe sahip tasavvuf, tarîkat, tekke uzun zaman devletle uzlaşmış, modernleşme ile birlikte geleneksel anlayışından uzaklaşarak, nihayet tasfiye sürecine girmiştir.Bu noktada karşılıklı ilişkiler çok uzun süre olumlu seyretmiş, toplumdaki evrilmeler doğal olarak tarîkat ve tekkeleri de yakından etkilemiş, nihayet idarecilerle tarîkat erbabı arasında kimi zaman istenmeyen olaylar cereyan etmiştir.
İşte elinizde bulunan Osmanlı Devleti'nde Padişah-Sûfîİlişkileri adını taşıyanbu çalışma tasavvufun Anadolu halkı üzerindeki tezahür ve tesirlerini, Osmanlı devlet idarecilerinin şeyhlerle olan ilişkilerini konu edinmektedir. Bununla birlikte Osmanlı'nın yıkılışı ve yeni Türkiye Cumhuriyet idaresinin tesisinde, Millî Mücadele hareketinde etkin rol üstlenen tasavvuf erbabını ele almaktadır.
Anlaşılan günümüzde bile tasavvuf, tarîkat ve tekke olgusuaktüelliğini korumakta, sadece entelektüellerimizi değil, her okur-yazar insanımızı ilgilendirmekte veya ilgisini çekmektedir. Bu konuda verilecek sağlıklı bilgiler hem içinde yaşadığımız toplumun iç içe olduğu gerçeklerle yüzleşme, hem de bu milletin tarihî, kültürel, edebî, siyasî, sosyal ve sanatsal ürünlerinin anlaşılması açısından son derece önemlidir.Bu nedenle genç yazarlarımız tarafından pek çok kaynakça taranarak elde edilmiş bu kitap, ümit ederiz kizihninizde oluşmuş bazı soru/sorunlara cevap verecektir.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.