9789750816956
105228
https://www.turkishbooks.com/books/oryantalizm-ve-hayirseverligin-ittifaki-p105228.html
Oryantalizm ve Hayırseverliğin İttifakı
3.333
Oryantalizm ve Hayırseverliğin İttifakı, hayırsever işadamlarının kurduğu okullar ve hastanelerle 19. yuzyıl Osmanlı İmparatorluğuna da damgasını vuracak insanseverlik hareketinin gelişimini anlatırken, zaaflarıyla, kırılganlıklarıyla, idealleriyle teker teker insanların, insanseverliğin bu önculerinin renkli hayat öykulerini de olanca çıplaklığı ve sıcaklığıyla okura aktarıyor.
Tadımlık
MOSES MONTEFIORE YA DA KUDÜS AŞKI
Moses Montefiore (1784-1885) Aydınlanma Çağının sonuna doğru, henüz hiçbir ülkesinde Yahudilerin medeni haklarının kabul edilmediği bir Avrupada dünyaya gelir. Yaşlı kıtanın birçok bölgesinde Yahudiler Ortaçağ koşullarında yaşamaktadır. Montefiore öldüğünde ise, yani yüz yıl sonra Fransa, Yahudi bir bakana sahiptir: Crémieux. İngilterede ise din değiştirmiş bir başbakan, Disraeli, Yahudi kökenlerini gururla sergilemektedir. Bir yüzyılı devirmiş Moses Montefiore bir metre doksanlık boyuyla dev gibi bir adamdır. Gazeteciler çağdaşı Benjamin Disraeli için yaptıkları gibi, onun da yakışıklı, kibar ve zarif bir kişi, iyi bir hatip olduğunu anlatmaktan pek hoşlanırlar. Jestleri, duruşu, konuşma biçimi İngiliz aristokrasisinin kurallarına harfiyen uygundur. Özensiz görüntüsüyle ünlü Nathan Meyer Rothschildin aksine, Moses Montefiore gerçek bir centilmendir.
Kıta Avrupasında, Yahudi orta sınıflar özgürleşme davasında önemli rol oynamışlardır. Büyük Britanyadakiler ise, Victoria döneminden Birinci Dünya Savaşının sonuna kadar cemaati yöneten cousinhood sisteminin politik nüfuzu nedeniyle bu mücadeleye pek az katılmışlardır. Eşitlik için mücadeleleri sayesinde, cousinhoodun elitleri o dönemin yönetici sınıfına dahil olmayı başarırlar, buradan edindikleri prestij sayesinde de cemaat içinde güçlü bir yer kazanırlar. Dindaşlarıyla ilgili konularda sorumluluklar yüklenerek, dindaşları için hayırsever jestleri çoğaltarak zenginliklerini yetkiye dönüştürürler. Cömertlikleri cemaat kurumlarını denetlemelerine ve projelerini yönlendirmelerine vesile olur. Diğer yandan cemaatin orta sınıfı da cousinhoodun bu liderleriyle Victoria İngilteresine özgü sınıfsal hiyerarşi çerçevesinde ast-üst ilişkilerini sürdürürler.
Moses Montefiore 1835te İngiltere Yahudileri Temsilciler Kurulunun (The Board of Deputies of Jews of England) başına getirilir. 1874e kadar, yaklaşık kırk yıl bu görevde kalacaktır. Bu görevi yürütmesine karşın, özgürleşme hareketinin lideri ya da sözcüsü olmak istemez; birden çok kere hareketi frenlediği olmuştur. Özgürleşme hareketlerinin yönetimi, medeni haklar adına sürdürdükleri mücadeleyi kamusal varlıklarının ekseni olarak alan Lionel de Rothschild, Francis Goldsmid ya da David Salomons gibi daha az tutucu kişilere verilir. İşte bu cousinhood aileleri ve bunların cemaat dışındaki sosyal konumları sayesinde İngiltere Yahudileri özgürlüklerine kavuşacaklardı. Zaten belirgin bir eşitlikten yararlanan zenginler medeni haklarının tanınması ve Avam Kamarasında yer almak için 1829dan 1858e kadar mücadele ederler. 1833te bu konuda bir proje onaylanır, ancak Lordlar Kamarası tarafından reddedilir. O yıl Francis Goldsmid adlı bir Yahudi, Büyük Britanyada ilk kez baroya kabul edilir ve kendi Eski Ahit kitabı üzerine yemin eder. Yahudilerin entegrasyonunu engelleyen işte tam da bu yemin geleneğidir. İngilterenin Eton, Rugby, Oxford, Cambridge gibi gerçek centilmen yetiştirmekle görevli en saygın okul ve üniversitelerin kapıları, öğrencilerin gerçek Hıristiyan inancına göre yemin etme mecburiyetlerinden dolayı Yahudilere kapalı kalmaya devam etmektedir. İngilterede Yahudilerin oy kullanma hakkı vardır, ancak mecliste seçilememekte, yani daha doğrusu yemin etmeleri gerektiği için bir makama sahip olamamaktadırlar. Nathanın oğlu, Frankfurtlu Meyer Amschelin torunu Lionel de Rothschild, 1847de Avam Kamarasına seçilmiştir ancak makamına geçebilmek için yemin metninin değişeceği 1858 yılını beklemek zorunda kalacaktır.
Oryantalizm ve Hayırseverliğin İttifakı, hayırsever işadamlarının kurduğu okullar ve hastanelerle 19. yuzyıl Osmanlı İmparatorluğuna da damgasını vuracak insanseverlik hareketinin gelişimini anlatırken, zaaflarıyla, kırılganlıklarıyla, idealleriyle teker teker insanların, insanseverliğin bu önculerinin renkli hayat öykulerini de olanca çıplaklığı ve sıcaklığıyla okura aktarıyor.
Tadımlık
MOSES MONTEFIORE YA DA KUDÜS AŞKI
Moses Montefiore (1784-1885) Aydınlanma Çağının sonuna doğru, henüz hiçbir ülkesinde Yahudilerin medeni haklarının kabul edilmediği bir Avrupada dünyaya gelir. Yaşlı kıtanın birçok bölgesinde Yahudiler Ortaçağ koşullarında yaşamaktadır. Montefiore öldüğünde ise, yani yüz yıl sonra Fransa, Yahudi bir bakana sahiptir: Crémieux. İngilterede ise din değiştirmiş bir başbakan, Disraeli, Yahudi kökenlerini gururla sergilemektedir. Bir yüzyılı devirmiş Moses Montefiore bir metre doksanlık boyuyla dev gibi bir adamdır. Gazeteciler çağdaşı Benjamin Disraeli için yaptıkları gibi, onun da yakışıklı, kibar ve zarif bir kişi, iyi bir hatip olduğunu anlatmaktan pek hoşlanırlar. Jestleri, duruşu, konuşma biçimi İngiliz aristokrasisinin kurallarına harfiyen uygundur. Özensiz görüntüsüyle ünlü Nathan Meyer Rothschildin aksine, Moses Montefiore gerçek bir centilmendir.
Kıta Avrupasında, Yahudi orta sınıflar özgürleşme davasında önemli rol oynamışlardır. Büyük Britanyadakiler ise, Victoria döneminden Birinci Dünya Savaşının sonuna kadar cemaati yöneten cousinhood sisteminin politik nüfuzu nedeniyle bu mücadeleye pek az katılmışlardır. Eşitlik için mücadeleleri sayesinde, cousinhoodun elitleri o dönemin yönetici sınıfına dahil olmayı başarırlar, buradan edindikleri prestij sayesinde de cemaat içinde güçlü bir yer kazanırlar. Dindaşlarıyla ilgili konularda sorumluluklar yüklenerek, dindaşları için hayırsever jestleri çoğaltarak zenginliklerini yetkiye dönüştürürler. Cömertlikleri cemaat kurumlarını denetlemelerine ve projelerini yönlendirmelerine vesile olur. Diğer yandan cemaatin orta sınıfı da cousinhoodun bu liderleriyle Victoria İngilteresine özgü sınıfsal hiyerarşi çerçevesinde ast-üst ilişkilerini sürdürürler.
Moses Montefiore 1835te İngiltere Yahudileri Temsilciler Kurulunun (The Board of Deputies of Jews of England) başına getirilir. 1874e kadar, yaklaşık kırk yıl bu görevde kalacaktır. Bu görevi yürütmesine karşın, özgürleşme hareketinin lideri ya da sözcüsü olmak istemez; birden çok kere hareketi frenlediği olmuştur. Özgürleşme hareketlerinin yönetimi, medeni haklar adına sürdürdükleri mücadeleyi kamusal varlıklarının ekseni olarak alan Lionel de Rothschild, Francis Goldsmid ya da David Salomons gibi daha az tutucu kişilere verilir. İşte bu cousinhood aileleri ve bunların cemaat dışındaki sosyal konumları sayesinde İngiltere Yahudileri özgürlüklerine kavuşacaklardı. Zaten belirgin bir eşitlikten yararlanan zenginler medeni haklarının tanınması ve Avam Kamarasında yer almak için 1829dan 1858e kadar mücadele ederler. 1833te bu konuda bir proje onaylanır, ancak Lordlar Kamarası tarafından reddedilir. O yıl Francis Goldsmid adlı bir Yahudi, Büyük Britanyada ilk kez baroya kabul edilir ve kendi Eski Ahit kitabı üzerine yemin eder. Yahudilerin entegrasyonunu engelleyen işte tam da bu yemin geleneğidir. İngilterenin Eton, Rugby, Oxford, Cambridge gibi gerçek centilmen yetiştirmekle görevli en saygın okul ve üniversitelerin kapıları, öğrencilerin gerçek Hıristiyan inancına göre yemin etme mecburiyetlerinden dolayı Yahudilere kapalı kalmaya devam etmektedir. İngilterede Yahudilerin oy kullanma hakkı vardır, ancak mecliste seçilememekte, yani daha doğrusu yemin etmeleri gerektiği için bir makama sahip olamamaktadırlar. Nathanın oğlu, Frankfurtlu Meyer Amschelin torunu Lionel de Rothschild, 1847de Avam Kamarasına seçilmiştir ancak makamına geçebilmek için yemin metninin değişeceği 1858 yılını beklemek zorunda kalacaktır.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.