9786057634863
492557
https://www.turkishbooks.com/books/musluman-azinliklarin-modern-dunyada-yargi-cikmazi-p492557.html
Müslüman Azınlıkların Modern Dünyada Yargı Çıkmazı
4.32
16 Yüzyıldan itibaren Endülüs, İdil Boyu, Balkanlar, Uzak Doğu, Afrika, Hindistan, Türkistan
gibi İslam coğrafyaları Batı emperyalizmi tarafından istila dilmiştir. Bu süreçte Müslümanlar,
ya gayrimüslim hâkim devletin kanunları altında anayurtlarında kalacaklar veya İslam
yurtlarından birine hicret edeceklerdi. Hicret etmeyip de kalmayı tercih edenler varlıklarını
sürdürme mücadelesi vermişlerdir. Bu aşamada milli kimliklerini ve varlıklarını
sürdürebilmek, asimilasyon politikaların direne-bilmek için dinamik bir dini anlayış ve hayat,
neredeyse tek ümit ışığı olmuştur. Ancak, onlar da İslami müktesebatlarının, özellikle fıkıh
mirasının emperyalist gayrimüslim rejimler kar-şısında kendileri için yeterli olmadığı
kanaatine sahip olmuşlar ve çıkış yolları aramışlardır.
Bu arayışlardan birine 20 yüzyıl başlarında Çarlık Rusya hâkimiyetinde yaşayan İdil Boyu
(Tataristan/Kazan, Başkırdis-tan) Müslüman Türklerde rastlıyoruz. Bu konuya önderlik
edenlerden biri Tatar cedid/yenilik hareketinin ileri gelenlerinden Rızaeddin Fahreddin'dir. O,
Menasıb-ı Diniye adlı risalesinde Müslümanların Rus hukuk ve yargı istemi karşısında kendi
fıkıh-kazâ/yargı geleneği ile çıkmalarını önermiş ve bunda ısrarcı olmuştur. Ancak ona göre
fıkıh-kazâ mirası günün ihtiyaçlarını karşılamaktan ve Ruslar karşısında direnç dayanağı
olmaktan uzaktır. Çare, tıpkı Osmanlıların Mecelle örneğinde olduğu gibi ictihad yoluyla
tecdid veya güncellemedir.
gibi İslam coğrafyaları Batı emperyalizmi tarafından istila dilmiştir. Bu süreçte Müslümanlar,
ya gayrimüslim hâkim devletin kanunları altında anayurtlarında kalacaklar veya İslam
yurtlarından birine hicret edeceklerdi. Hicret etmeyip de kalmayı tercih edenler varlıklarını
sürdürme mücadelesi vermişlerdir. Bu aşamada milli kimliklerini ve varlıklarını
sürdürebilmek, asimilasyon politikaların direne-bilmek için dinamik bir dini anlayış ve hayat,
neredeyse tek ümit ışığı olmuştur. Ancak, onlar da İslami müktesebatlarının, özellikle fıkıh
mirasının emperyalist gayrimüslim rejimler kar-şısında kendileri için yeterli olmadığı
kanaatine sahip olmuşlar ve çıkış yolları aramışlardır.
Bu arayışlardan birine 20 yüzyıl başlarında Çarlık Rusya hâkimiyetinde yaşayan İdil Boyu
(Tataristan/Kazan, Başkırdis-tan) Müslüman Türklerde rastlıyoruz. Bu konuya önderlik
edenlerden biri Tatar cedid/yenilik hareketinin ileri gelenlerinden Rızaeddin Fahreddin'dir. O,
Menasıb-ı Diniye adlı risalesinde Müslümanların Rus hukuk ve yargı istemi karşısında kendi
fıkıh-kazâ/yargı geleneği ile çıkmalarını önermiş ve bunda ısrarcı olmuştur. Ancak ona göre
fıkıh-kazâ mirası günün ihtiyaçlarını karşılamaktan ve Ruslar karşısında direnç dayanağı
olmaktan uzaktır. Çare, tıpkı Osmanlıların Mecelle örneğinde olduğu gibi ictihad yoluyla
tecdid veya güncellemedir.
16 Yüzyıldan itibaren Endülüs, İdil Boyu, Balkanlar, Uzak Doğu, Afrika, Hindistan, Türkistan
gibi İslam coğrafyaları Batı emperyalizmi tarafından istila dilmiştir. Bu süreçte Müslümanlar,
ya gayrimüslim hâkim devletin kanunları altında anayurtlarında kalacaklar veya İslam
yurtlarından birine hicret edeceklerdi. Hicret etmeyip de kalmayı tercih edenler varlıklarını
sürdürme mücadelesi vermişlerdir. Bu aşamada milli kimliklerini ve varlıklarını
sürdürebilmek, asimilasyon politikaların direne-bilmek için dinamik bir dini anlayış ve hayat,
neredeyse tek ümit ışığı olmuştur. Ancak, onlar da İslami müktesebatlarının, özellikle fıkıh
mirasının emperyalist gayrimüslim rejimler kar-şısında kendileri için yeterli olmadığı
kanaatine sahip olmuşlar ve çıkış yolları aramışlardır.
Bu arayışlardan birine 20 yüzyıl başlarında Çarlık Rusya hâkimiyetinde yaşayan İdil Boyu
(Tataristan/Kazan, Başkırdis-tan) Müslüman Türklerde rastlıyoruz. Bu konuya önderlik
edenlerden biri Tatar cedid/yenilik hareketinin ileri gelenlerinden Rızaeddin Fahreddin'dir. O,
Menasıb-ı Diniye adlı risalesinde Müslümanların Rus hukuk ve yargı istemi karşısında kendi
fıkıh-kazâ/yargı geleneği ile çıkmalarını önermiş ve bunda ısrarcı olmuştur. Ancak ona göre
fıkıh-kazâ mirası günün ihtiyaçlarını karşılamaktan ve Ruslar karşısında direnç dayanağı
olmaktan uzaktır. Çare, tıpkı Osmanlıların Mecelle örneğinde olduğu gibi ictihad yoluyla
tecdid veya güncellemedir.
gibi İslam coğrafyaları Batı emperyalizmi tarafından istila dilmiştir. Bu süreçte Müslümanlar,
ya gayrimüslim hâkim devletin kanunları altında anayurtlarında kalacaklar veya İslam
yurtlarından birine hicret edeceklerdi. Hicret etmeyip de kalmayı tercih edenler varlıklarını
sürdürme mücadelesi vermişlerdir. Bu aşamada milli kimliklerini ve varlıklarını
sürdürebilmek, asimilasyon politikaların direne-bilmek için dinamik bir dini anlayış ve hayat,
neredeyse tek ümit ışığı olmuştur. Ancak, onlar da İslami müktesebatlarının, özellikle fıkıh
mirasının emperyalist gayrimüslim rejimler kar-şısında kendileri için yeterli olmadığı
kanaatine sahip olmuşlar ve çıkış yolları aramışlardır.
Bu arayışlardan birine 20 yüzyıl başlarında Çarlık Rusya hâkimiyetinde yaşayan İdil Boyu
(Tataristan/Kazan, Başkırdis-tan) Müslüman Türklerde rastlıyoruz. Bu konuya önderlik
edenlerden biri Tatar cedid/yenilik hareketinin ileri gelenlerinden Rızaeddin Fahreddin'dir. O,
Menasıb-ı Diniye adlı risalesinde Müslümanların Rus hukuk ve yargı istemi karşısında kendi
fıkıh-kazâ/yargı geleneği ile çıkmalarını önermiş ve bunda ısrarcı olmuştur. Ancak ona göre
fıkıh-kazâ mirası günün ihtiyaçlarını karşılamaktan ve Ruslar karşısında direnç dayanağı
olmaktan uzaktır. Çare, tıpkı Osmanlıların Mecelle örneğinde olduğu gibi ictihad yoluyla
tecdid veya güncellemedir.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.