9786052602249
494223
https://www.turkishbooks.com/books/mekan-varyasyonlari-p494223.html
Mekan Varyasyonları
8.4
Küresel kapitalizmin gelişiminin gezegen ölçeğinde (planetary) oldukça kapsamlı toplumsal, politik ve
kültürel etkiler yaratması, büyük dünya savaşları ve dünya-tarihsel olayların vuku bulması ve özellikle 1970 ve
sonrasını kapsayan ve periyodik olarak yaşanan ekonomik krizler, toplumsal mekân meselesini çok boyutlu bir
teori ve tartışma platformuna taşıyarak, öncelikli bir konuma yerleştirme gereksinimi doğurmuştur. Mekânın
coğrafi ve fiziksel varlığının ehemmiyeti her ne kadar bu tarihten birkaç yüzyıl geriye, kolonileştirme ve
emperyalist tutumlara kadar geri götürülebilirse de, 1970 ve sonrasında yaşanan hızlı ve sistematik toplumsal
değişimler, mekânsal dönüşü zorunlu kılmış ve mekân, coğrafyadan mimari ve şehir planlamaya, felsefe ve
toplum bilimlerinden sanata ve edebiyata kadar genişletilebilir olan teorik tartışmaların odağına taşınmıştır.
Mekânın teorileştirilme girişimindeki çeşitlenmelerin temel sebebi ideolojik, kültürel, ekonomik ve politik
farklılıklardır. Bu farklılıklara istinaden homojen ve durağan, hiyerarşik ve parçalanmış mekân algılarından söz
etmek mümkündür. Ancak her iki algı kutbu için de değişmez bir gerçek vardır: Mekân üretilen, tahakküm
altına alınan ya da tahayyül edilen bir şeydir.
Mekâna yönelik bu farklı algı biçimleri, onu kendi dünyasından, çağından, var olduğu toplumsallıktan
ve ona özgü dinamiklerden ayrı düşünemeyeceğimizin bir tanıtıdır. Mekânı mutlak ve nihai bir yapı olarak
düşünme eğilimleri de benzer türden bir yanılgıya düşmektedir. Modern devletin ve onun rasyonel
örgütlenişinin, kültür fetişizminin, Avrupa-merkezci tutumun, toplumsal göstergelerin güdümü ve
öncelenmesinde mekânı ya ihmal eder, ya tamamen yok sayar ya da onu soyut bir kavram ya da kategoriye
yahut da mutlak bir yapıya dönüştürerek derin bir yabancılaşmaya teslim olur.
Mekânın tarihsel ve toplumsal oluşumlarla ilişkisinin anlaşılma gereksinimi kapitalizmin gelişimi ve
akabinde gerçekleşen olaylarla yoğunlaşmakla birlikte felsefe ve sosyal bilimlerin konuyla ilişkilenmesi üç
temel yaklaşım altında toplanabilir. Bu yaklaşımlar, Marksist ve toplumsal, fenomenolojik ve varoluşsal ve son
olarak da postmodern teorileri doğurur. Söz konusu çeşitlenmeyi ve çok boyutluluğu esas alan bu kitapta,
özellikle ilk iki yaklaşıma odaklanılmış ve her bir yaklaşım için çeşitli düşünürlerin teorilerine yer verilmiştir.
kültürel etkiler yaratması, büyük dünya savaşları ve dünya-tarihsel olayların vuku bulması ve özellikle 1970 ve
sonrasını kapsayan ve periyodik olarak yaşanan ekonomik krizler, toplumsal mekân meselesini çok boyutlu bir
teori ve tartışma platformuna taşıyarak, öncelikli bir konuma yerleştirme gereksinimi doğurmuştur. Mekânın
coğrafi ve fiziksel varlığının ehemmiyeti her ne kadar bu tarihten birkaç yüzyıl geriye, kolonileştirme ve
emperyalist tutumlara kadar geri götürülebilirse de, 1970 ve sonrasında yaşanan hızlı ve sistematik toplumsal
değişimler, mekânsal dönüşü zorunlu kılmış ve mekân, coğrafyadan mimari ve şehir planlamaya, felsefe ve
toplum bilimlerinden sanata ve edebiyata kadar genişletilebilir olan teorik tartışmaların odağına taşınmıştır.
Mekânın teorileştirilme girişimindeki çeşitlenmelerin temel sebebi ideolojik, kültürel, ekonomik ve politik
farklılıklardır. Bu farklılıklara istinaden homojen ve durağan, hiyerarşik ve parçalanmış mekân algılarından söz
etmek mümkündür. Ancak her iki algı kutbu için de değişmez bir gerçek vardır: Mekân üretilen, tahakküm
altına alınan ya da tahayyül edilen bir şeydir.
Mekâna yönelik bu farklı algı biçimleri, onu kendi dünyasından, çağından, var olduğu toplumsallıktan
ve ona özgü dinamiklerden ayrı düşünemeyeceğimizin bir tanıtıdır. Mekânı mutlak ve nihai bir yapı olarak
düşünme eğilimleri de benzer türden bir yanılgıya düşmektedir. Modern devletin ve onun rasyonel
örgütlenişinin, kültür fetişizminin, Avrupa-merkezci tutumun, toplumsal göstergelerin güdümü ve
öncelenmesinde mekânı ya ihmal eder, ya tamamen yok sayar ya da onu soyut bir kavram ya da kategoriye
yahut da mutlak bir yapıya dönüştürerek derin bir yabancılaşmaya teslim olur.
Mekânın tarihsel ve toplumsal oluşumlarla ilişkisinin anlaşılma gereksinimi kapitalizmin gelişimi ve
akabinde gerçekleşen olaylarla yoğunlaşmakla birlikte felsefe ve sosyal bilimlerin konuyla ilişkilenmesi üç
temel yaklaşım altında toplanabilir. Bu yaklaşımlar, Marksist ve toplumsal, fenomenolojik ve varoluşsal ve son
olarak da postmodern teorileri doğurur. Söz konusu çeşitlenmeyi ve çok boyutluluğu esas alan bu kitapta,
özellikle ilk iki yaklaşıma odaklanılmış ve her bir yaklaşım için çeşitli düşünürlerin teorilerine yer verilmiştir.
Küresel kapitalizmin gelişiminin gezegen ölçeğinde (planetary) oldukça kapsamlı toplumsal, politik ve
kültürel etkiler yaratması, büyük dünya savaşları ve dünya-tarihsel olayların vuku bulması ve özellikle 1970 ve
sonrasını kapsayan ve periyodik olarak yaşanan ekonomik krizler, toplumsal mekân meselesini çok boyutlu bir
teori ve tartışma platformuna taşıyarak, öncelikli bir konuma yerleştirme gereksinimi doğurmuştur. Mekânın
coğrafi ve fiziksel varlığının ehemmiyeti her ne kadar bu tarihten birkaç yüzyıl geriye, kolonileştirme ve
emperyalist tutumlara kadar geri götürülebilirse de, 1970 ve sonrasında yaşanan hızlı ve sistematik toplumsal
değişimler, mekânsal dönüşü zorunlu kılmış ve mekân, coğrafyadan mimari ve şehir planlamaya, felsefe ve
toplum bilimlerinden sanata ve edebiyata kadar genişletilebilir olan teorik tartışmaların odağına taşınmıştır.
Mekânın teorileştirilme girişimindeki çeşitlenmelerin temel sebebi ideolojik, kültürel, ekonomik ve politik
farklılıklardır. Bu farklılıklara istinaden homojen ve durağan, hiyerarşik ve parçalanmış mekân algılarından söz
etmek mümkündür. Ancak her iki algı kutbu için de değişmez bir gerçek vardır: Mekân üretilen, tahakküm
altına alınan ya da tahayyül edilen bir şeydir.
Mekâna yönelik bu farklı algı biçimleri, onu kendi dünyasından, çağından, var olduğu toplumsallıktan
ve ona özgü dinamiklerden ayrı düşünemeyeceğimizin bir tanıtıdır. Mekânı mutlak ve nihai bir yapı olarak
düşünme eğilimleri de benzer türden bir yanılgıya düşmektedir. Modern devletin ve onun rasyonel
örgütlenişinin, kültür fetişizminin, Avrupa-merkezci tutumun, toplumsal göstergelerin güdümü ve
öncelenmesinde mekânı ya ihmal eder, ya tamamen yok sayar ya da onu soyut bir kavram ya da kategoriye
yahut da mutlak bir yapıya dönüştürerek derin bir yabancılaşmaya teslim olur.
Mekânın tarihsel ve toplumsal oluşumlarla ilişkisinin anlaşılma gereksinimi kapitalizmin gelişimi ve
akabinde gerçekleşen olaylarla yoğunlaşmakla birlikte felsefe ve sosyal bilimlerin konuyla ilişkilenmesi üç
temel yaklaşım altında toplanabilir. Bu yaklaşımlar, Marksist ve toplumsal, fenomenolojik ve varoluşsal ve son
olarak da postmodern teorileri doğurur. Söz konusu çeşitlenmeyi ve çok boyutluluğu esas alan bu kitapta,
özellikle ilk iki yaklaşıma odaklanılmış ve her bir yaklaşım için çeşitli düşünürlerin teorilerine yer verilmiştir.
kültürel etkiler yaratması, büyük dünya savaşları ve dünya-tarihsel olayların vuku bulması ve özellikle 1970 ve
sonrasını kapsayan ve periyodik olarak yaşanan ekonomik krizler, toplumsal mekân meselesini çok boyutlu bir
teori ve tartışma platformuna taşıyarak, öncelikli bir konuma yerleştirme gereksinimi doğurmuştur. Mekânın
coğrafi ve fiziksel varlığının ehemmiyeti her ne kadar bu tarihten birkaç yüzyıl geriye, kolonileştirme ve
emperyalist tutumlara kadar geri götürülebilirse de, 1970 ve sonrasında yaşanan hızlı ve sistematik toplumsal
değişimler, mekânsal dönüşü zorunlu kılmış ve mekân, coğrafyadan mimari ve şehir planlamaya, felsefe ve
toplum bilimlerinden sanata ve edebiyata kadar genişletilebilir olan teorik tartışmaların odağına taşınmıştır.
Mekânın teorileştirilme girişimindeki çeşitlenmelerin temel sebebi ideolojik, kültürel, ekonomik ve politik
farklılıklardır. Bu farklılıklara istinaden homojen ve durağan, hiyerarşik ve parçalanmış mekân algılarından söz
etmek mümkündür. Ancak her iki algı kutbu için de değişmez bir gerçek vardır: Mekân üretilen, tahakküm
altına alınan ya da tahayyül edilen bir şeydir.
Mekâna yönelik bu farklı algı biçimleri, onu kendi dünyasından, çağından, var olduğu toplumsallıktan
ve ona özgü dinamiklerden ayrı düşünemeyeceğimizin bir tanıtıdır. Mekânı mutlak ve nihai bir yapı olarak
düşünme eğilimleri de benzer türden bir yanılgıya düşmektedir. Modern devletin ve onun rasyonel
örgütlenişinin, kültür fetişizminin, Avrupa-merkezci tutumun, toplumsal göstergelerin güdümü ve
öncelenmesinde mekânı ya ihmal eder, ya tamamen yok sayar ya da onu soyut bir kavram ya da kategoriye
yahut da mutlak bir yapıya dönüştürerek derin bir yabancılaşmaya teslim olur.
Mekânın tarihsel ve toplumsal oluşumlarla ilişkisinin anlaşılma gereksinimi kapitalizmin gelişimi ve
akabinde gerçekleşen olaylarla yoğunlaşmakla birlikte felsefe ve sosyal bilimlerin konuyla ilişkilenmesi üç
temel yaklaşım altında toplanabilir. Bu yaklaşımlar, Marksist ve toplumsal, fenomenolojik ve varoluşsal ve son
olarak da postmodern teorileri doğurur. Söz konusu çeşitlenmeyi ve çok boyutluluğu esas alan bu kitapta,
özellikle ilk iki yaklaşıma odaklanılmış ve her bir yaklaşım için çeşitli düşünürlerin teorilerine yer verilmiştir.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.