9786052287439
569886
https://www.turkishbooks.com/books/mehmed-p569886.html
Mehmed
11.76
''Büyük adamlar, tarihin keskin düşüşleri veya büyük sıçrayışları esnasında
ortaya çıkarlar. Mehmed gibi şahsiyetlerin hüdây-i nâbit olması düşünülemez.
Büyük adamı doğuran cemiyete, sosyal kaliteye, iktisadi faktörlere, siyasi
şartlara; zorluklar içerisinde pişerek, olgunlaşarak öne çıkan toplumsal elitlere
ve evet, en çok da soy silsilesinin halkalarına dikkatle bakmak lazımdır... ''
''Büyüklüğü karşısında kılıcına hükümdarların boyun eğdiği Fatih, ancak bir
âlimin elini öpmek için eğilirdi ve hocasının kendisini yalnız "MEHMED" diye
çağırmasını isterdi...
Âlimler padişahın huzurunda oturabiliyorken, devlet adamları böyle bir imtiyaza
sahip bulunmuyorlardı. Hatta Molla Akşemseddin, Fatih yanına geldiği zaman
ayağa bile kalkmaz, istifini dahi bozmazdı... ''
''Fatih Sultan Mehmed fethin daha ilk günü, yeni Kızılema'sını şöyle ilan
edecekti:
"Şu parlak zafere nailiyetimden dolayı Allah'a hamdediyorum. Fakat şuna da dua
ediyorum ki; Cenab-ı Hakk Hristiyanlığın merkezi olan eski Roma'yı da fethetmeyi
bana nasip etsin. İşte o zaman ölürsem de mesud olacağım...
Georgius Phrantzes, Fatih Sultan Mehmed'e hitaben; "Kimse şüphe edemez ki
sen Roma İmparatorusun. İmparatorluğun taht şehrini hukuken elinde tutan
kimse imparator ve Roma İmparatorluğu'nun taht şehri de İstanbul'dur... Şu
halde sen Romalıların meşru imparatorusun. Romalıların imparatoru olan zat ise
bütün arzın imparatorudur." diyordu...'' İstanbul köpek cinsiyle de fetihle birlikte
tanışmıştı. Rumların Konstantinopol'e sokmadığı bu insan dostu mahluklar
Fatih'in ordusuyla birlikte İstanbul'a merhaba dediler. Giriş o giriş oldu.
İstanbul'un yeni sahiplerinden öyle güzel bir muamele gördüler ki kısa sürede
nüfusları ciddi oranda arttı. Bundan asla rahatsız olmayan İstanbullular onların
bakımı için vakıflar bile kurdular...''
''Maliyeye bakan vezirleri, medreselere ayrılan bütçenin devasalığı üzerine Fatih
Sultan Mehmed'e; "Efendim çok para harcıyorsunuz. Oysa bunların ancak yüzde
onu iyi bir şekilde yetişebilir"; dediklerinde onlara şu karşılığı vermişti; "Yüzde
on mu? Fevkalade! Hâlbuki yüzde bir için bile ben bu harcamaları yaparım. Yüzde
on olursa aliyyu'l âla olur..."
ortaya çıkarlar. Mehmed gibi şahsiyetlerin hüdây-i nâbit olması düşünülemez.
Büyük adamı doğuran cemiyete, sosyal kaliteye, iktisadi faktörlere, siyasi
şartlara; zorluklar içerisinde pişerek, olgunlaşarak öne çıkan toplumsal elitlere
ve evet, en çok da soy silsilesinin halkalarına dikkatle bakmak lazımdır... ''
''Büyüklüğü karşısında kılıcına hükümdarların boyun eğdiği Fatih, ancak bir
âlimin elini öpmek için eğilirdi ve hocasının kendisini yalnız "MEHMED" diye
çağırmasını isterdi...
Âlimler padişahın huzurunda oturabiliyorken, devlet adamları böyle bir imtiyaza
sahip bulunmuyorlardı. Hatta Molla Akşemseddin, Fatih yanına geldiği zaman
ayağa bile kalkmaz, istifini dahi bozmazdı... ''
''Fatih Sultan Mehmed fethin daha ilk günü, yeni Kızılema'sını şöyle ilan
edecekti:
"Şu parlak zafere nailiyetimden dolayı Allah'a hamdediyorum. Fakat şuna da dua
ediyorum ki; Cenab-ı Hakk Hristiyanlığın merkezi olan eski Roma'yı da fethetmeyi
bana nasip etsin. İşte o zaman ölürsem de mesud olacağım...
Georgius Phrantzes, Fatih Sultan Mehmed'e hitaben; "Kimse şüphe edemez ki
sen Roma İmparatorusun. İmparatorluğun taht şehrini hukuken elinde tutan
kimse imparator ve Roma İmparatorluğu'nun taht şehri de İstanbul'dur... Şu
halde sen Romalıların meşru imparatorusun. Romalıların imparatoru olan zat ise
bütün arzın imparatorudur." diyordu...'' İstanbul köpek cinsiyle de fetihle birlikte
tanışmıştı. Rumların Konstantinopol'e sokmadığı bu insan dostu mahluklar
Fatih'in ordusuyla birlikte İstanbul'a merhaba dediler. Giriş o giriş oldu.
İstanbul'un yeni sahiplerinden öyle güzel bir muamele gördüler ki kısa sürede
nüfusları ciddi oranda arttı. Bundan asla rahatsız olmayan İstanbullular onların
bakımı için vakıflar bile kurdular...''
''Maliyeye bakan vezirleri, medreselere ayrılan bütçenin devasalığı üzerine Fatih
Sultan Mehmed'e; "Efendim çok para harcıyorsunuz. Oysa bunların ancak yüzde
onu iyi bir şekilde yetişebilir"; dediklerinde onlara şu karşılığı vermişti; "Yüzde
on mu? Fevkalade! Hâlbuki yüzde bir için bile ben bu harcamaları yaparım. Yüzde
on olursa aliyyu'l âla olur..."
''Büyük adamlar, tarihin keskin düşüşleri veya büyük sıçrayışları esnasında
ortaya çıkarlar. Mehmed gibi şahsiyetlerin hüdây-i nâbit olması düşünülemez.
Büyük adamı doğuran cemiyete, sosyal kaliteye, iktisadi faktörlere, siyasi
şartlara; zorluklar içerisinde pişerek, olgunlaşarak öne çıkan toplumsal elitlere
ve evet, en çok da soy silsilesinin halkalarına dikkatle bakmak lazımdır... ''
''Büyüklüğü karşısında kılıcına hükümdarların boyun eğdiği Fatih, ancak bir
âlimin elini öpmek için eğilirdi ve hocasının kendisini yalnız "MEHMED" diye
çağırmasını isterdi...
Âlimler padişahın huzurunda oturabiliyorken, devlet adamları böyle bir imtiyaza
sahip bulunmuyorlardı. Hatta Molla Akşemseddin, Fatih yanına geldiği zaman
ayağa bile kalkmaz, istifini dahi bozmazdı... ''
''Fatih Sultan Mehmed fethin daha ilk günü, yeni Kızılema'sını şöyle ilan
edecekti:
"Şu parlak zafere nailiyetimden dolayı Allah'a hamdediyorum. Fakat şuna da dua
ediyorum ki; Cenab-ı Hakk Hristiyanlığın merkezi olan eski Roma'yı da fethetmeyi
bana nasip etsin. İşte o zaman ölürsem de mesud olacağım...
Georgius Phrantzes, Fatih Sultan Mehmed'e hitaben; "Kimse şüphe edemez ki
sen Roma İmparatorusun. İmparatorluğun taht şehrini hukuken elinde tutan
kimse imparator ve Roma İmparatorluğu'nun taht şehri de İstanbul'dur... Şu
halde sen Romalıların meşru imparatorusun. Romalıların imparatoru olan zat ise
bütün arzın imparatorudur." diyordu...'' İstanbul köpek cinsiyle de fetihle birlikte
tanışmıştı. Rumların Konstantinopol'e sokmadığı bu insan dostu mahluklar
Fatih'in ordusuyla birlikte İstanbul'a merhaba dediler. Giriş o giriş oldu.
İstanbul'un yeni sahiplerinden öyle güzel bir muamele gördüler ki kısa sürede
nüfusları ciddi oranda arttı. Bundan asla rahatsız olmayan İstanbullular onların
bakımı için vakıflar bile kurdular...''
''Maliyeye bakan vezirleri, medreselere ayrılan bütçenin devasalığı üzerine Fatih
Sultan Mehmed'e; "Efendim çok para harcıyorsunuz. Oysa bunların ancak yüzde
onu iyi bir şekilde yetişebilir"; dediklerinde onlara şu karşılığı vermişti; "Yüzde
on mu? Fevkalade! Hâlbuki yüzde bir için bile ben bu harcamaları yaparım. Yüzde
on olursa aliyyu'l âla olur..."
ortaya çıkarlar. Mehmed gibi şahsiyetlerin hüdây-i nâbit olması düşünülemez.
Büyük adamı doğuran cemiyete, sosyal kaliteye, iktisadi faktörlere, siyasi
şartlara; zorluklar içerisinde pişerek, olgunlaşarak öne çıkan toplumsal elitlere
ve evet, en çok da soy silsilesinin halkalarına dikkatle bakmak lazımdır... ''
''Büyüklüğü karşısında kılıcına hükümdarların boyun eğdiği Fatih, ancak bir
âlimin elini öpmek için eğilirdi ve hocasının kendisini yalnız "MEHMED" diye
çağırmasını isterdi...
Âlimler padişahın huzurunda oturabiliyorken, devlet adamları böyle bir imtiyaza
sahip bulunmuyorlardı. Hatta Molla Akşemseddin, Fatih yanına geldiği zaman
ayağa bile kalkmaz, istifini dahi bozmazdı... ''
''Fatih Sultan Mehmed fethin daha ilk günü, yeni Kızılema'sını şöyle ilan
edecekti:
"Şu parlak zafere nailiyetimden dolayı Allah'a hamdediyorum. Fakat şuna da dua
ediyorum ki; Cenab-ı Hakk Hristiyanlığın merkezi olan eski Roma'yı da fethetmeyi
bana nasip etsin. İşte o zaman ölürsem de mesud olacağım...
Georgius Phrantzes, Fatih Sultan Mehmed'e hitaben; "Kimse şüphe edemez ki
sen Roma İmparatorusun. İmparatorluğun taht şehrini hukuken elinde tutan
kimse imparator ve Roma İmparatorluğu'nun taht şehri de İstanbul'dur... Şu
halde sen Romalıların meşru imparatorusun. Romalıların imparatoru olan zat ise
bütün arzın imparatorudur." diyordu...'' İstanbul köpek cinsiyle de fetihle birlikte
tanışmıştı. Rumların Konstantinopol'e sokmadığı bu insan dostu mahluklar
Fatih'in ordusuyla birlikte İstanbul'a merhaba dediler. Giriş o giriş oldu.
İstanbul'un yeni sahiplerinden öyle güzel bir muamele gördüler ki kısa sürede
nüfusları ciddi oranda arttı. Bundan asla rahatsız olmayan İstanbullular onların
bakımı için vakıflar bile kurdular...''
''Maliyeye bakan vezirleri, medreselere ayrılan bütçenin devasalığı üzerine Fatih
Sultan Mehmed'e; "Efendim çok para harcıyorsunuz. Oysa bunların ancak yüzde
onu iyi bir şekilde yetişebilir"; dediklerinde onlara şu karşılığı vermişti; "Yüzde
on mu? Fevkalade! Hâlbuki yüzde bir için bile ben bu harcamaları yaparım. Yüzde
on olursa aliyyu'l âla olur..."
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.