9786058037014
478064
https://www.turkishbooks.com/books/manissa-p478064.html
Manissa
8.4
Ben sarp, dik ve yüksek sıra dağların
bulutlara yapışıp koklaştığı, ayrılma
aşamasında bulutların aşkla sevdiği
dağlara yağmur olarak bıraktığı akan
gözyaşlarını gördüm. Dalgalı engin
denizlerin rüzgârı bekleyip kıyıya vuran
sevdasını gördüm. Çorak, kuru, sulak
ve çölleşen toprakların sabırla gecenin
bitmesini bekleyip gündüzü getirecek
güneşe olan aşklarını gördüm. Çılgın
akan,
yorulunca
sakinleşen denize hasret ama ille de
denize dökülmek için mücadele eden
nehirleri gördüm. Şimşeğe aşık olan
gök
gürültüsünün
bırakmadan şimşekten hemen sonra
gürleyip her defasında aşkını itiraf
ettiğini gördüm. Ama hiçbirinin aşkı
benim sana olan aşkım kadar büyük
değil.
Ben seni istemeye cesaret ediyorum ve
senden uzakta kalmak istemiyorum.
Biliyorum ki eğer sen yanımda olsan
ben bulutların nemli ormanları olan
dağlara kendini saldığı gibi salacağım.
Biliyorum ki ben denizlerin kıyıya
vurduğu, vurdukça güçlendirdiği kıyı
kadar güçlü değilim, ben toprak olup
denize karışır biterim. Biliyorum ki ben
güneşin kızdırıp ısıttığı kum taneleri
kadar güçlü değilim, ben senin
güneşinde eriyip biterim. Ben nehirler
kadar çılgın ve sabırlı değilim, ben
senin nehir yatağında bir gece uyursam
uyanamayacağımı
şimşeği takip eden gök gürültüsü kadar
gür ve inatçı değilim. Ben sana karşı bu kadar güçsüz
kalmışken, sen güneş kadar sıcak,
şimşek kadar güçlü, yağmur kadar
bereketli, nehir kadar sabırlısın. Ben
seni hak ediyor muyum bilmiyorum?
Seni nasıl görüyorum biliyor musun
mavi gözlüm?
Ben bir başı doğuya bir başı batıya
bakan çift başlı kartalları olan
Selçukluyu merak ettiğim kadar seni
merak ediyorum.
Ben ırkları birbirine kardeş eden
Osmanlıyı özlediğim kadar seni
özlüyorum.
Ben seni ülkem kadar seviyorum.
bulutlara yapışıp koklaştığı, ayrılma
aşamasında bulutların aşkla sevdiği
dağlara yağmur olarak bıraktığı akan
gözyaşlarını gördüm. Dalgalı engin
denizlerin rüzgârı bekleyip kıyıya vuran
sevdasını gördüm. Çorak, kuru, sulak
ve çölleşen toprakların sabırla gecenin
bitmesini bekleyip gündüzü getirecek
güneşe olan aşklarını gördüm. Çılgın
akan,
yorulunca
sakinleşen denize hasret ama ille de
denize dökülmek için mücadele eden
nehirleri gördüm. Şimşeğe aşık olan
gök
gürültüsünün
bırakmadan şimşekten hemen sonra
gürleyip her defasında aşkını itiraf
ettiğini gördüm. Ama hiçbirinin aşkı
benim sana olan aşkım kadar büyük
değil.
Ben seni istemeye cesaret ediyorum ve
senden uzakta kalmak istemiyorum.
Biliyorum ki eğer sen yanımda olsan
ben bulutların nemli ormanları olan
dağlara kendini saldığı gibi salacağım.
Biliyorum ki ben denizlerin kıyıya
vurduğu, vurdukça güçlendirdiği kıyı
kadar güçlü değilim, ben toprak olup
denize karışır biterim. Biliyorum ki ben
güneşin kızdırıp ısıttığı kum taneleri
kadar güçlü değilim, ben senin
güneşinde eriyip biterim. Ben nehirler
kadar çılgın ve sabırlı değilim, ben
senin nehir yatağında bir gece uyursam
uyanamayacağımı
şimşeği takip eden gök gürültüsü kadar
gür ve inatçı değilim. Ben sana karşı bu kadar güçsüz
kalmışken, sen güneş kadar sıcak,
şimşek kadar güçlü, yağmur kadar
bereketli, nehir kadar sabırlısın. Ben
seni hak ediyor muyum bilmiyorum?
Seni nasıl görüyorum biliyor musun
mavi gözlüm?
Ben bir başı doğuya bir başı batıya
bakan çift başlı kartalları olan
Selçukluyu merak ettiğim kadar seni
merak ediyorum.
Ben ırkları birbirine kardeş eden
Osmanlıyı özlediğim kadar seni
özlüyorum.
Ben seni ülkem kadar seviyorum.
Ben sarp, dik ve yüksek sıra dağların
bulutlara yapışıp koklaştığı, ayrılma
aşamasında bulutların aşkla sevdiği
dağlara yağmur olarak bıraktığı akan
gözyaşlarını gördüm. Dalgalı engin
denizlerin rüzgârı bekleyip kıyıya vuran
sevdasını gördüm. Çorak, kuru, sulak
ve çölleşen toprakların sabırla gecenin
bitmesini bekleyip gündüzü getirecek
güneşe olan aşklarını gördüm. Çılgın
akan,
yorulunca
sakinleşen denize hasret ama ille de
denize dökülmek için mücadele eden
nehirleri gördüm. Şimşeğe aşık olan
gök
gürültüsünün
bırakmadan şimşekten hemen sonra
gürleyip her defasında aşkını itiraf
ettiğini gördüm. Ama hiçbirinin aşkı
benim sana olan aşkım kadar büyük
değil.
Ben seni istemeye cesaret ediyorum ve
senden uzakta kalmak istemiyorum.
Biliyorum ki eğer sen yanımda olsan
ben bulutların nemli ormanları olan
dağlara kendini saldığı gibi salacağım.
Biliyorum ki ben denizlerin kıyıya
vurduğu, vurdukça güçlendirdiği kıyı
kadar güçlü değilim, ben toprak olup
denize karışır biterim. Biliyorum ki ben
güneşin kızdırıp ısıttığı kum taneleri
kadar güçlü değilim, ben senin
güneşinde eriyip biterim. Ben nehirler
kadar çılgın ve sabırlı değilim, ben
senin nehir yatağında bir gece uyursam
uyanamayacağımı
şimşeği takip eden gök gürültüsü kadar
gür ve inatçı değilim. Ben sana karşı bu kadar güçsüz
kalmışken, sen güneş kadar sıcak,
şimşek kadar güçlü, yağmur kadar
bereketli, nehir kadar sabırlısın. Ben
seni hak ediyor muyum bilmiyorum?
Seni nasıl görüyorum biliyor musun
mavi gözlüm?
Ben bir başı doğuya bir başı batıya
bakan çift başlı kartalları olan
Selçukluyu merak ettiğim kadar seni
merak ediyorum.
Ben ırkları birbirine kardeş eden
Osmanlıyı özlediğim kadar seni
özlüyorum.
Ben seni ülkem kadar seviyorum.
bulutlara yapışıp koklaştığı, ayrılma
aşamasında bulutların aşkla sevdiği
dağlara yağmur olarak bıraktığı akan
gözyaşlarını gördüm. Dalgalı engin
denizlerin rüzgârı bekleyip kıyıya vuran
sevdasını gördüm. Çorak, kuru, sulak
ve çölleşen toprakların sabırla gecenin
bitmesini bekleyip gündüzü getirecek
güneşe olan aşklarını gördüm. Çılgın
akan,
yorulunca
sakinleşen denize hasret ama ille de
denize dökülmek için mücadele eden
nehirleri gördüm. Şimşeğe aşık olan
gök
gürültüsünün
bırakmadan şimşekten hemen sonra
gürleyip her defasında aşkını itiraf
ettiğini gördüm. Ama hiçbirinin aşkı
benim sana olan aşkım kadar büyük
değil.
Ben seni istemeye cesaret ediyorum ve
senden uzakta kalmak istemiyorum.
Biliyorum ki eğer sen yanımda olsan
ben bulutların nemli ormanları olan
dağlara kendini saldığı gibi salacağım.
Biliyorum ki ben denizlerin kıyıya
vurduğu, vurdukça güçlendirdiği kıyı
kadar güçlü değilim, ben toprak olup
denize karışır biterim. Biliyorum ki ben
güneşin kızdırıp ısıttığı kum taneleri
kadar güçlü değilim, ben senin
güneşinde eriyip biterim. Ben nehirler
kadar çılgın ve sabırlı değilim, ben
senin nehir yatağında bir gece uyursam
uyanamayacağımı
şimşeği takip eden gök gürültüsü kadar
gür ve inatçı değilim. Ben sana karşı bu kadar güçsüz
kalmışken, sen güneş kadar sıcak,
şimşek kadar güçlü, yağmur kadar
bereketli, nehir kadar sabırlısın. Ben
seni hak ediyor muyum bilmiyorum?
Seni nasıl görüyorum biliyor musun
mavi gözlüm?
Ben bir başı doğuya bir başı batıya
bakan çift başlı kartalları olan
Selçukluyu merak ettiğim kadar seni
merak ediyorum.
Ben ırkları birbirine kardeş eden
Osmanlıyı özlediğim kadar seni
özlüyorum.
Ben seni ülkem kadar seviyorum.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.