9789757985167
404493
https://www.turkishbooks.com/books/maidet-ul-kuran-ve-hazinet-ul-burhan-p404493.html
Maidet-ül Kur'an ve Hazinet-ül Burhan Tılsımlar Mecmuasının Zeyli
6
Üstâd Bediüzzaman tarafından ?Nurun manevi Avukatı" diye lakablandırılan Edip, Alim ve Fazıl bir Nur talebesi olan merhum Ahmed Feyzi Kul Efendi, Bediüzzaman Hazretlerinin, âhirzamanda geleceği ehadiste müjdelenen Al-i Beytin büyük şahsiyeti olduğunu dehşetli mahkemeler karşısında dahi dava etmiş ve aynı mevzuda bu Maidet-ül Kur'an namındaki ve Cifir ilmine müstenid eseri yazmıştır. Bediüzzaman Hazretleri bu eserin muhteva ve davasını, şahsına ait kısmını Risale-i Nur'un şahs-ı manevîsine çevirerek tasdik eder. (Emirdağ Lahikası-1, s. 273)
Mâidet-ül Kur'an isimli bu eseri, Bediüzzaman Hazretleri de görmüş, okumuş ve tasdik etmiştir. Hattâ Üstad tarafından bu risale bazı ta'dil ve tashihlerden sonra, 1946-1948'lerde teksir makinesiyle ve İslâm harfleriyle neşredilen Tılsımlar Mecmuası adlı kitabın âhirine ilhak edilerek neşrettirilmiştir.
Lâkin 1948'de vukua gelen Afyon Mahkemesi savcı ve hâkimleri veya onun ehl-i vukufu Mâidet-ül Kur'an eserini, rapor ve iddianamelerinde çok fazla mevzu ettikleri için, Hazret-i Üstad Afyon Hapsinden sonra onu Tılsımlar Mecmuası'nın arkasından ayırmış ve umumî neşirden kaldırmıştır. Böylece Mâidet-ül Kur'an'daki ondört tane hadîs-i şerif dahi Risale-i Nur'un bir nevi hadîslerinden sayılmış olduğu için burada yazıldı, me'hazleri de tesbit edildi. (Risale-i Nur'un Kudsi Kaynakları- A. Badıllı)
Bununla beraber, Ahmed Feyzi Efendinin kanaatlerini tasdik makamında iki hatırayı burada zikretmek lüzumunu hissettik:
1- Bediüzzaman'a hanedanıyla, efrad?ı ailesiyle her türlü tehlikeleri göze alarak hizmet eden, bağlılık gösteren, en yakın akrabadan çok daha yakın bir akrabalık hissi içerisinde sadakatla fedakârane talebelik eden Emirdağ'ın Çalışkanlar ailesinden merhûm Mehmet Çalışkan ağabey anlatıyordu:
?Bir defa (yüksek bir âlim, beliğ bir edib olan) merhûm Ahmed Feyzi Kul Efendi Emirdağına gelmişti. Sohbet etti. Üstâdımızın büyük evsâfını, yüce makâmlarını, Riyazî ve Cifrî tevafuklarla açıklıyordu, biraderim Osman Çalışkan'ın kalbine gelir ki: ?Biz Üstâdımızı ?Kürd" olarak biliyoruz. Ahmed Feyzi Efendi'nin anlattığı Büyük Müceddid ise, Âl?i Beyt?i Nebevî'den olacaktır."
Bu kalbî muhasebemden az sonra, Üstâd Hazretlerinin beni çağırdığını söylediler. Gittim. Üstâd bana: ?Kardeşim, ben hem Hasanîyim, hem de Hüseynîyim ve Ahmed Feyzinin bütün söylediğini kabul ediyorum, haydi git!" dediler. (Mufassal Tarihçe-i Hayat, 36)
2- Emirdağlı merhum Mehmed Çalışkan diyor ki: ?Birgün Ahmed Feyzi Efendi Emirdağ'a gelmişti. Üstâdla görüştü. Üstâd ona: ?Çabuk bir vasıta bul ve git!" dedi. Fakat akşam bir sohbet yapması için ben onu bırakmadım. O gece çok güzel ve nurlu bir sohbet olmuştu. Sohbet geç vakte kadar devam etmişti.
Sabahleyin ?birden? Üstâd Ahmed Feyzi'yi çağırttı.. Halbuki onun kaldığından Üstâd'ın haberi yoktu. Ahmed Feyzi çok korktu. Beraberce Üstâd'ın yanına gittik. Üstâd ona: ?Sen akşam ne konuştu isen, ben aynen kabul ediyorum" diyerek Ahmed Feyziye iltifat etti. (Son Şahitler cilt: 4, sh: 62)
Ahmet Feyzî Kul Efendinin Üstada ve Risale?i Nur'a azamî bağlılığı, Maidet?ül Kur'ân ve Hazinet?ül Bürhan eseriyle Afyon mahkemesinde okuduğu şa'şaalı müdafaanamesinde Risale-i Nur'un müdafaasını mükemmelen ifa etmesi sebebiyle Hazret?i Üstâd ona: ?Nurun Manevi Avukatı" diye lâkab vermiştir. (Mufassal Tarihçe-i Hayat, 1715)
Bediüzzaman Hazretleri, bu eserdeki isbat ve işaretleri, zaman cemaat zamanı olması ve Şahs-ı Manevi hükmedeceği için; Risale-i Nur'un Şahs-ı Manevisine ve Cemaatine ve Seyyidler Cemaatine tatbik ederek Mehdiyyet hareketinin hakiki manasını izah etmiştir. Azamî tevazu içinde şahsına tevcih edilen manevî makamları, iman hizmetinin ehemmiyeti ve Nur Mesleğindeki hakiki ihlas gereği olarak, şahsı için kabul etmemiştir.
Bu eser, şimdi her yerde bulunan Nur Talebelerinin şiddetli istekleri ve muhterem ağabeyimiz Ahmed Feyzi'nin hayatta iken tab' ettirmek hususunda gösterdiği fakat muvaffak olamadığı baskı işinin tahakkuku için neşredilmiştir.
Mâidet-ül Kur'an isimli bu eseri, Bediüzzaman Hazretleri de görmüş, okumuş ve tasdik etmiştir. Hattâ Üstad tarafından bu risale bazı ta'dil ve tashihlerden sonra, 1946-1948'lerde teksir makinesiyle ve İslâm harfleriyle neşredilen Tılsımlar Mecmuası adlı kitabın âhirine ilhak edilerek neşrettirilmiştir.
Lâkin 1948'de vukua gelen Afyon Mahkemesi savcı ve hâkimleri veya onun ehl-i vukufu Mâidet-ül Kur'an eserini, rapor ve iddianamelerinde çok fazla mevzu ettikleri için, Hazret-i Üstad Afyon Hapsinden sonra onu Tılsımlar Mecmuası'nın arkasından ayırmış ve umumî neşirden kaldırmıştır. Böylece Mâidet-ül Kur'an'daki ondört tane hadîs-i şerif dahi Risale-i Nur'un bir nevi hadîslerinden sayılmış olduğu için burada yazıldı, me'hazleri de tesbit edildi. (Risale-i Nur'un Kudsi Kaynakları- A. Badıllı)
Bununla beraber, Ahmed Feyzi Efendinin kanaatlerini tasdik makamında iki hatırayı burada zikretmek lüzumunu hissettik:
1- Bediüzzaman'a hanedanıyla, efrad?ı ailesiyle her türlü tehlikeleri göze alarak hizmet eden, bağlılık gösteren, en yakın akrabadan çok daha yakın bir akrabalık hissi içerisinde sadakatla fedakârane talebelik eden Emirdağ'ın Çalışkanlar ailesinden merhûm Mehmet Çalışkan ağabey anlatıyordu:
?Bir defa (yüksek bir âlim, beliğ bir edib olan) merhûm Ahmed Feyzi Kul Efendi Emirdağına gelmişti. Sohbet etti. Üstâdımızın büyük evsâfını, yüce makâmlarını, Riyazî ve Cifrî tevafuklarla açıklıyordu, biraderim Osman Çalışkan'ın kalbine gelir ki: ?Biz Üstâdımızı ?Kürd" olarak biliyoruz. Ahmed Feyzi Efendi'nin anlattığı Büyük Müceddid ise, Âl?i Beyt?i Nebevî'den olacaktır."
Bu kalbî muhasebemden az sonra, Üstâd Hazretlerinin beni çağırdığını söylediler. Gittim. Üstâd bana: ?Kardeşim, ben hem Hasanîyim, hem de Hüseynîyim ve Ahmed Feyzinin bütün söylediğini kabul ediyorum, haydi git!" dediler. (Mufassal Tarihçe-i Hayat, 36)
2- Emirdağlı merhum Mehmed Çalışkan diyor ki: ?Birgün Ahmed Feyzi Efendi Emirdağ'a gelmişti. Üstâdla görüştü. Üstâd ona: ?Çabuk bir vasıta bul ve git!" dedi. Fakat akşam bir sohbet yapması için ben onu bırakmadım. O gece çok güzel ve nurlu bir sohbet olmuştu. Sohbet geç vakte kadar devam etmişti.
Sabahleyin ?birden? Üstâd Ahmed Feyzi'yi çağırttı.. Halbuki onun kaldığından Üstâd'ın haberi yoktu. Ahmed Feyzi çok korktu. Beraberce Üstâd'ın yanına gittik. Üstâd ona: ?Sen akşam ne konuştu isen, ben aynen kabul ediyorum" diyerek Ahmed Feyziye iltifat etti. (Son Şahitler cilt: 4, sh: 62)
Ahmet Feyzî Kul Efendinin Üstada ve Risale?i Nur'a azamî bağlılığı, Maidet?ül Kur'ân ve Hazinet?ül Bürhan eseriyle Afyon mahkemesinde okuduğu şa'şaalı müdafaanamesinde Risale-i Nur'un müdafaasını mükemmelen ifa etmesi sebebiyle Hazret?i Üstâd ona: ?Nurun Manevi Avukatı" diye lâkab vermiştir. (Mufassal Tarihçe-i Hayat, 1715)
Bediüzzaman Hazretleri, bu eserdeki isbat ve işaretleri, zaman cemaat zamanı olması ve Şahs-ı Manevi hükmedeceği için; Risale-i Nur'un Şahs-ı Manevisine ve Cemaatine ve Seyyidler Cemaatine tatbik ederek Mehdiyyet hareketinin hakiki manasını izah etmiştir. Azamî tevazu içinde şahsına tevcih edilen manevî makamları, iman hizmetinin ehemmiyeti ve Nur Mesleğindeki hakiki ihlas gereği olarak, şahsı için kabul etmemiştir.
Bu eser, şimdi her yerde bulunan Nur Talebelerinin şiddetli istekleri ve muhterem ağabeyimiz Ahmed Feyzi'nin hayatta iken tab' ettirmek hususunda gösterdiği fakat muvaffak olamadığı baskı işinin tahakkuku için neşredilmiştir.
Üstâd Bediüzzaman tarafından ?Nurun manevi Avukatı" diye lakablandırılan Edip, Alim ve Fazıl bir Nur talebesi olan merhum Ahmed Feyzi Kul Efendi, Bediüzzaman Hazretlerinin, âhirzamanda geleceği ehadiste müjdelenen Al-i Beytin büyük şahsiyeti olduğunu dehşetli mahkemeler karşısında dahi dava etmiş ve aynı mevzuda bu Maidet-ül Kur'an namındaki ve Cifir ilmine müstenid eseri yazmıştır. Bediüzzaman Hazretleri bu eserin muhteva ve davasını, şahsına ait kısmını Risale-i Nur'un şahs-ı manevîsine çevirerek tasdik eder. (Emirdağ Lahikası-1, s. 273)
Mâidet-ül Kur'an isimli bu eseri, Bediüzzaman Hazretleri de görmüş, okumuş ve tasdik etmiştir. Hattâ Üstad tarafından bu risale bazı ta'dil ve tashihlerden sonra, 1946-1948'lerde teksir makinesiyle ve İslâm harfleriyle neşredilen Tılsımlar Mecmuası adlı kitabın âhirine ilhak edilerek neşrettirilmiştir.
Lâkin 1948'de vukua gelen Afyon Mahkemesi savcı ve hâkimleri veya onun ehl-i vukufu Mâidet-ül Kur'an eserini, rapor ve iddianamelerinde çok fazla mevzu ettikleri için, Hazret-i Üstad Afyon Hapsinden sonra onu Tılsımlar Mecmuası'nın arkasından ayırmış ve umumî neşirden kaldırmıştır. Böylece Mâidet-ül Kur'an'daki ondört tane hadîs-i şerif dahi Risale-i Nur'un bir nevi hadîslerinden sayılmış olduğu için burada yazıldı, me'hazleri de tesbit edildi. (Risale-i Nur'un Kudsi Kaynakları- A. Badıllı)
Bununla beraber, Ahmed Feyzi Efendinin kanaatlerini tasdik makamında iki hatırayı burada zikretmek lüzumunu hissettik:
1- Bediüzzaman'a hanedanıyla, efrad?ı ailesiyle her türlü tehlikeleri göze alarak hizmet eden, bağlılık gösteren, en yakın akrabadan çok daha yakın bir akrabalık hissi içerisinde sadakatla fedakârane talebelik eden Emirdağ'ın Çalışkanlar ailesinden merhûm Mehmet Çalışkan ağabey anlatıyordu:
?Bir defa (yüksek bir âlim, beliğ bir edib olan) merhûm Ahmed Feyzi Kul Efendi Emirdağına gelmişti. Sohbet etti. Üstâdımızın büyük evsâfını, yüce makâmlarını, Riyazî ve Cifrî tevafuklarla açıklıyordu, biraderim Osman Çalışkan'ın kalbine gelir ki: ?Biz Üstâdımızı ?Kürd" olarak biliyoruz. Ahmed Feyzi Efendi'nin anlattığı Büyük Müceddid ise, Âl?i Beyt?i Nebevî'den olacaktır."
Bu kalbî muhasebemden az sonra, Üstâd Hazretlerinin beni çağırdığını söylediler. Gittim. Üstâd bana: ?Kardeşim, ben hem Hasanîyim, hem de Hüseynîyim ve Ahmed Feyzinin bütün söylediğini kabul ediyorum, haydi git!" dediler. (Mufassal Tarihçe-i Hayat, 36)
2- Emirdağlı merhum Mehmed Çalışkan diyor ki: ?Birgün Ahmed Feyzi Efendi Emirdağ'a gelmişti. Üstâdla görüştü. Üstâd ona: ?Çabuk bir vasıta bul ve git!" dedi. Fakat akşam bir sohbet yapması için ben onu bırakmadım. O gece çok güzel ve nurlu bir sohbet olmuştu. Sohbet geç vakte kadar devam etmişti.
Sabahleyin ?birden? Üstâd Ahmed Feyzi'yi çağırttı.. Halbuki onun kaldığından Üstâd'ın haberi yoktu. Ahmed Feyzi çok korktu. Beraberce Üstâd'ın yanına gittik. Üstâd ona: ?Sen akşam ne konuştu isen, ben aynen kabul ediyorum" diyerek Ahmed Feyziye iltifat etti. (Son Şahitler cilt: 4, sh: 62)
Ahmet Feyzî Kul Efendinin Üstada ve Risale?i Nur'a azamî bağlılığı, Maidet?ül Kur'ân ve Hazinet?ül Bürhan eseriyle Afyon mahkemesinde okuduğu şa'şaalı müdafaanamesinde Risale-i Nur'un müdafaasını mükemmelen ifa etmesi sebebiyle Hazret?i Üstâd ona: ?Nurun Manevi Avukatı" diye lâkab vermiştir. (Mufassal Tarihçe-i Hayat, 1715)
Bediüzzaman Hazretleri, bu eserdeki isbat ve işaretleri, zaman cemaat zamanı olması ve Şahs-ı Manevi hükmedeceği için; Risale-i Nur'un Şahs-ı Manevisine ve Cemaatine ve Seyyidler Cemaatine tatbik ederek Mehdiyyet hareketinin hakiki manasını izah etmiştir. Azamî tevazu içinde şahsına tevcih edilen manevî makamları, iman hizmetinin ehemmiyeti ve Nur Mesleğindeki hakiki ihlas gereği olarak, şahsı için kabul etmemiştir.
Bu eser, şimdi her yerde bulunan Nur Talebelerinin şiddetli istekleri ve muhterem ağabeyimiz Ahmed Feyzi'nin hayatta iken tab' ettirmek hususunda gösterdiği fakat muvaffak olamadığı baskı işinin tahakkuku için neşredilmiştir.
Mâidet-ül Kur'an isimli bu eseri, Bediüzzaman Hazretleri de görmüş, okumuş ve tasdik etmiştir. Hattâ Üstad tarafından bu risale bazı ta'dil ve tashihlerden sonra, 1946-1948'lerde teksir makinesiyle ve İslâm harfleriyle neşredilen Tılsımlar Mecmuası adlı kitabın âhirine ilhak edilerek neşrettirilmiştir.
Lâkin 1948'de vukua gelen Afyon Mahkemesi savcı ve hâkimleri veya onun ehl-i vukufu Mâidet-ül Kur'an eserini, rapor ve iddianamelerinde çok fazla mevzu ettikleri için, Hazret-i Üstad Afyon Hapsinden sonra onu Tılsımlar Mecmuası'nın arkasından ayırmış ve umumî neşirden kaldırmıştır. Böylece Mâidet-ül Kur'an'daki ondört tane hadîs-i şerif dahi Risale-i Nur'un bir nevi hadîslerinden sayılmış olduğu için burada yazıldı, me'hazleri de tesbit edildi. (Risale-i Nur'un Kudsi Kaynakları- A. Badıllı)
Bununla beraber, Ahmed Feyzi Efendinin kanaatlerini tasdik makamında iki hatırayı burada zikretmek lüzumunu hissettik:
1- Bediüzzaman'a hanedanıyla, efrad?ı ailesiyle her türlü tehlikeleri göze alarak hizmet eden, bağlılık gösteren, en yakın akrabadan çok daha yakın bir akrabalık hissi içerisinde sadakatla fedakârane talebelik eden Emirdağ'ın Çalışkanlar ailesinden merhûm Mehmet Çalışkan ağabey anlatıyordu:
?Bir defa (yüksek bir âlim, beliğ bir edib olan) merhûm Ahmed Feyzi Kul Efendi Emirdağına gelmişti. Sohbet etti. Üstâdımızın büyük evsâfını, yüce makâmlarını, Riyazî ve Cifrî tevafuklarla açıklıyordu, biraderim Osman Çalışkan'ın kalbine gelir ki: ?Biz Üstâdımızı ?Kürd" olarak biliyoruz. Ahmed Feyzi Efendi'nin anlattığı Büyük Müceddid ise, Âl?i Beyt?i Nebevî'den olacaktır."
Bu kalbî muhasebemden az sonra, Üstâd Hazretlerinin beni çağırdığını söylediler. Gittim. Üstâd bana: ?Kardeşim, ben hem Hasanîyim, hem de Hüseynîyim ve Ahmed Feyzinin bütün söylediğini kabul ediyorum, haydi git!" dediler. (Mufassal Tarihçe-i Hayat, 36)
2- Emirdağlı merhum Mehmed Çalışkan diyor ki: ?Birgün Ahmed Feyzi Efendi Emirdağ'a gelmişti. Üstâdla görüştü. Üstâd ona: ?Çabuk bir vasıta bul ve git!" dedi. Fakat akşam bir sohbet yapması için ben onu bırakmadım. O gece çok güzel ve nurlu bir sohbet olmuştu. Sohbet geç vakte kadar devam etmişti.
Sabahleyin ?birden? Üstâd Ahmed Feyzi'yi çağırttı.. Halbuki onun kaldığından Üstâd'ın haberi yoktu. Ahmed Feyzi çok korktu. Beraberce Üstâd'ın yanına gittik. Üstâd ona: ?Sen akşam ne konuştu isen, ben aynen kabul ediyorum" diyerek Ahmed Feyziye iltifat etti. (Son Şahitler cilt: 4, sh: 62)
Ahmet Feyzî Kul Efendinin Üstada ve Risale?i Nur'a azamî bağlılığı, Maidet?ül Kur'ân ve Hazinet?ül Bürhan eseriyle Afyon mahkemesinde okuduğu şa'şaalı müdafaanamesinde Risale-i Nur'un müdafaasını mükemmelen ifa etmesi sebebiyle Hazret?i Üstâd ona: ?Nurun Manevi Avukatı" diye lâkab vermiştir. (Mufassal Tarihçe-i Hayat, 1715)
Bediüzzaman Hazretleri, bu eserdeki isbat ve işaretleri, zaman cemaat zamanı olması ve Şahs-ı Manevi hükmedeceği için; Risale-i Nur'un Şahs-ı Manevisine ve Cemaatine ve Seyyidler Cemaatine tatbik ederek Mehdiyyet hareketinin hakiki manasını izah etmiştir. Azamî tevazu içinde şahsına tevcih edilen manevî makamları, iman hizmetinin ehemmiyeti ve Nur Mesleğindeki hakiki ihlas gereği olarak, şahsı için kabul etmemiştir.
Bu eser, şimdi her yerde bulunan Nur Talebelerinin şiddetli istekleri ve muhterem ağabeyimiz Ahmed Feyzi'nin hayatta iken tab' ettirmek hususunda gösterdiği fakat muvaffak olamadığı baskı işinin tahakkuku için neşredilmiştir.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.