9786056995170
499682
https://www.turkishbooks.com/books/mahkumlardan-peygamber-efendimize-mektuplar-p499682.html
Mahkumlardan Peygamber Efendimize Mektuplar
4.32
Mektup
Bir mahkum kardeşimin dediği
gibi,
"Yaşadığımız
hayat,
bulunduğumuz
ortam,
senin
sünnetin
üzere
olamadı
Efendim!.. Hayatımın en büyük
eksikliği de budur Efendim... Ey
Rabbim! Sen merhamet etmez ve
Efendimiz'in de şefaati olmazsa,
halimiz nice olur?!.. Ne kadar
günahkâr, isyankâr olsak da,
derdimizin
dermanı
sensin
Efendim... Haddimiz olmasa da,
seni seviyoruz... Biliyoruz ki, kişi
sevdiğiyle
beraberdir.
Mevla'mızdan tek dileğimiz,
senin
'ümmetim'
dediğin
kullarından eylemesi bizleri..."
Cezaevleri, kuşkusuz kanayan bir
yaradır... Kimine göre bir
mektep, medrese-i Yusufiyye,
kimine göre zor bir çile, kimine
göre
hasret,
kimine
göre
mahrumiyet, kimine göre ise
ıslahtır...
Düşmeyen
olmaz
buralara... Gözyaşı ve hasret
vardır
havasında...İnsan
düşünmeye çok fırsat bulur
buralarda... Ağlar, hatalarını anlar, ıslah olur... Tevbe eder;
gerçeği görüp, Hakk'a yönelir.
Kutsal
kitabını
öğrenir;
ibadetlerini yapar. Yalnızdır;
anlar ki, Rabb'inden başka hiç
kimsesi yoktur bu âlemde...
Amacımız; kendisiyle barışık,
toplumuyla uyumlu, kendine has
bir özgüvene sahip, toplum
içerisinde "Ben de varım!"
diyebilen ve Allah'tan korkan
bireylerin sayısını çoğaltmaktı.
Nitekim, bunu da başardığımıza
inanıyorum.
Peygamber Efendimiz'i (s.a.v)
her
anlatışımda
gözyaşlarını
tutamayan mahkum kardeşlerimi
gördükçe, ben de duygulanırdım.
Neticede, yıllar boyu birikmiş,
hasret, özlem ve sevgi kokan
mektupların
oluşturduğu
bu
çalışma çıktı ortaya... Ortak
gayemiz, nerede olursak olalım ve
hangi havayı teneffüs edersek
edelim, O'nun kulu ve elçisinin
ümmeti olduğumuzu har daim
hatırımızda tutmaktı.
Psikiyatristlerin,
psikologların,
ilahiyatçıların ve ilimle uğraşan
diğer herkesin, bu mektupları
derinlemesine okuyup mahkum
psikolojisi hakkında bir sonuç
çıkarmaları
mümkündür.
Rabb'imden, tüm mahkumları
sevdiklerine
tez
elden
kavuşturmasını ve üzerlerine
sağlık,
esenlik
ve
affını
göndermesini dilerim.
Sözümü,
merhum
Necip
Fazıl'ınbir
sözüyle
bitirmek
istiyorum:
"Çarklar
işlemekten
aşındı.
Vâdeler
dolmaktan
çatladı.
Akşam oluyor. Bir mızrak boyu
kaldı, benim de hayat güneşimin
batmasına. Ne olursam, bu bir mızrak boyu zaman içinde
olacağım...Allah'tan af istiyorum.
Allah'ın sevgilisinden..."
Bir mahkum kardeşimin dediği
gibi,
"Yaşadığımız
hayat,
bulunduğumuz
ortam,
senin
sünnetin
üzere
olamadı
Efendim!.. Hayatımın en büyük
eksikliği de budur Efendim... Ey
Rabbim! Sen merhamet etmez ve
Efendimiz'in de şefaati olmazsa,
halimiz nice olur?!.. Ne kadar
günahkâr, isyankâr olsak da,
derdimizin
dermanı
sensin
Efendim... Haddimiz olmasa da,
seni seviyoruz... Biliyoruz ki, kişi
sevdiğiyle
beraberdir.
Mevla'mızdan tek dileğimiz,
senin
'ümmetim'
dediğin
kullarından eylemesi bizleri..."
Cezaevleri, kuşkusuz kanayan bir
yaradır... Kimine göre bir
mektep, medrese-i Yusufiyye,
kimine göre zor bir çile, kimine
göre
hasret,
kimine
göre
mahrumiyet, kimine göre ise
ıslahtır...
Düşmeyen
olmaz
buralara... Gözyaşı ve hasret
vardır
havasında...İnsan
düşünmeye çok fırsat bulur
buralarda... Ağlar, hatalarını anlar, ıslah olur... Tevbe eder;
gerçeği görüp, Hakk'a yönelir.
Kutsal
kitabını
öğrenir;
ibadetlerini yapar. Yalnızdır;
anlar ki, Rabb'inden başka hiç
kimsesi yoktur bu âlemde...
Amacımız; kendisiyle barışık,
toplumuyla uyumlu, kendine has
bir özgüvene sahip, toplum
içerisinde "Ben de varım!"
diyebilen ve Allah'tan korkan
bireylerin sayısını çoğaltmaktı.
Nitekim, bunu da başardığımıza
inanıyorum.
Peygamber Efendimiz'i (s.a.v)
her
anlatışımda
gözyaşlarını
tutamayan mahkum kardeşlerimi
gördükçe, ben de duygulanırdım.
Neticede, yıllar boyu birikmiş,
hasret, özlem ve sevgi kokan
mektupların
oluşturduğu
bu
çalışma çıktı ortaya... Ortak
gayemiz, nerede olursak olalım ve
hangi havayı teneffüs edersek
edelim, O'nun kulu ve elçisinin
ümmeti olduğumuzu har daim
hatırımızda tutmaktı.
Psikiyatristlerin,
psikologların,
ilahiyatçıların ve ilimle uğraşan
diğer herkesin, bu mektupları
derinlemesine okuyup mahkum
psikolojisi hakkında bir sonuç
çıkarmaları
mümkündür.
Rabb'imden, tüm mahkumları
sevdiklerine
tez
elden
kavuşturmasını ve üzerlerine
sağlık,
esenlik
ve
affını
göndermesini dilerim.
Sözümü,
merhum
Necip
Fazıl'ınbir
sözüyle
bitirmek
istiyorum:
"Çarklar
işlemekten
aşındı.
Vâdeler
dolmaktan
çatladı.
Akşam oluyor. Bir mızrak boyu
kaldı, benim de hayat güneşimin
batmasına. Ne olursam, bu bir mızrak boyu zaman içinde
olacağım...Allah'tan af istiyorum.
Allah'ın sevgilisinden..."
Mektup
Bir mahkum kardeşimin dediği
gibi,
"Yaşadığımız
hayat,
bulunduğumuz
ortam,
senin
sünnetin
üzere
olamadı
Efendim!.. Hayatımın en büyük
eksikliği de budur Efendim... Ey
Rabbim! Sen merhamet etmez ve
Efendimiz'in de şefaati olmazsa,
halimiz nice olur?!.. Ne kadar
günahkâr, isyankâr olsak da,
derdimizin
dermanı
sensin
Efendim... Haddimiz olmasa da,
seni seviyoruz... Biliyoruz ki, kişi
sevdiğiyle
beraberdir.
Mevla'mızdan tek dileğimiz,
senin
'ümmetim'
dediğin
kullarından eylemesi bizleri..."
Cezaevleri, kuşkusuz kanayan bir
yaradır... Kimine göre bir
mektep, medrese-i Yusufiyye,
kimine göre zor bir çile, kimine
göre
hasret,
kimine
göre
mahrumiyet, kimine göre ise
ıslahtır...
Düşmeyen
olmaz
buralara... Gözyaşı ve hasret
vardır
havasında...İnsan
düşünmeye çok fırsat bulur
buralarda... Ağlar, hatalarını anlar, ıslah olur... Tevbe eder;
gerçeği görüp, Hakk'a yönelir.
Kutsal
kitabını
öğrenir;
ibadetlerini yapar. Yalnızdır;
anlar ki, Rabb'inden başka hiç
kimsesi yoktur bu âlemde...
Amacımız; kendisiyle barışık,
toplumuyla uyumlu, kendine has
bir özgüvene sahip, toplum
içerisinde "Ben de varım!"
diyebilen ve Allah'tan korkan
bireylerin sayısını çoğaltmaktı.
Nitekim, bunu da başardığımıza
inanıyorum.
Peygamber Efendimiz'i (s.a.v)
her
anlatışımda
gözyaşlarını
tutamayan mahkum kardeşlerimi
gördükçe, ben de duygulanırdım.
Neticede, yıllar boyu birikmiş,
hasret, özlem ve sevgi kokan
mektupların
oluşturduğu
bu
çalışma çıktı ortaya... Ortak
gayemiz, nerede olursak olalım ve
hangi havayı teneffüs edersek
edelim, O'nun kulu ve elçisinin
ümmeti olduğumuzu har daim
hatırımızda tutmaktı.
Psikiyatristlerin,
psikologların,
ilahiyatçıların ve ilimle uğraşan
diğer herkesin, bu mektupları
derinlemesine okuyup mahkum
psikolojisi hakkında bir sonuç
çıkarmaları
mümkündür.
Rabb'imden, tüm mahkumları
sevdiklerine
tez
elden
kavuşturmasını ve üzerlerine
sağlık,
esenlik
ve
affını
göndermesini dilerim.
Sözümü,
merhum
Necip
Fazıl'ınbir
sözüyle
bitirmek
istiyorum:
"Çarklar
işlemekten
aşındı.
Vâdeler
dolmaktan
çatladı.
Akşam oluyor. Bir mızrak boyu
kaldı, benim de hayat güneşimin
batmasına. Ne olursam, bu bir mızrak boyu zaman içinde
olacağım...Allah'tan af istiyorum.
Allah'ın sevgilisinden..."
Bir mahkum kardeşimin dediği
gibi,
"Yaşadığımız
hayat,
bulunduğumuz
ortam,
senin
sünnetin
üzere
olamadı
Efendim!.. Hayatımın en büyük
eksikliği de budur Efendim... Ey
Rabbim! Sen merhamet etmez ve
Efendimiz'in de şefaati olmazsa,
halimiz nice olur?!.. Ne kadar
günahkâr, isyankâr olsak da,
derdimizin
dermanı
sensin
Efendim... Haddimiz olmasa da,
seni seviyoruz... Biliyoruz ki, kişi
sevdiğiyle
beraberdir.
Mevla'mızdan tek dileğimiz,
senin
'ümmetim'
dediğin
kullarından eylemesi bizleri..."
Cezaevleri, kuşkusuz kanayan bir
yaradır... Kimine göre bir
mektep, medrese-i Yusufiyye,
kimine göre zor bir çile, kimine
göre
hasret,
kimine
göre
mahrumiyet, kimine göre ise
ıslahtır...
Düşmeyen
olmaz
buralara... Gözyaşı ve hasret
vardır
havasında...İnsan
düşünmeye çok fırsat bulur
buralarda... Ağlar, hatalarını anlar, ıslah olur... Tevbe eder;
gerçeği görüp, Hakk'a yönelir.
Kutsal
kitabını
öğrenir;
ibadetlerini yapar. Yalnızdır;
anlar ki, Rabb'inden başka hiç
kimsesi yoktur bu âlemde...
Amacımız; kendisiyle barışık,
toplumuyla uyumlu, kendine has
bir özgüvene sahip, toplum
içerisinde "Ben de varım!"
diyebilen ve Allah'tan korkan
bireylerin sayısını çoğaltmaktı.
Nitekim, bunu da başardığımıza
inanıyorum.
Peygamber Efendimiz'i (s.a.v)
her
anlatışımda
gözyaşlarını
tutamayan mahkum kardeşlerimi
gördükçe, ben de duygulanırdım.
Neticede, yıllar boyu birikmiş,
hasret, özlem ve sevgi kokan
mektupların
oluşturduğu
bu
çalışma çıktı ortaya... Ortak
gayemiz, nerede olursak olalım ve
hangi havayı teneffüs edersek
edelim, O'nun kulu ve elçisinin
ümmeti olduğumuzu har daim
hatırımızda tutmaktı.
Psikiyatristlerin,
psikologların,
ilahiyatçıların ve ilimle uğraşan
diğer herkesin, bu mektupları
derinlemesine okuyup mahkum
psikolojisi hakkında bir sonuç
çıkarmaları
mümkündür.
Rabb'imden, tüm mahkumları
sevdiklerine
tez
elden
kavuşturmasını ve üzerlerine
sağlık,
esenlik
ve
affını
göndermesini dilerim.
Sözümü,
merhum
Necip
Fazıl'ınbir
sözüyle
bitirmek
istiyorum:
"Çarklar
işlemekten
aşındı.
Vâdeler
dolmaktan
çatladı.
Akşam oluyor. Bir mızrak boyu
kaldı, benim de hayat güneşimin
batmasına. Ne olursam, bu bir mızrak boyu zaman içinde
olacağım...Allah'tan af istiyorum.
Allah'ın sevgilisinden..."
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.