9786254070587
513382
https://www.turkishbooks.com/books/madalyonun-uc-yuzu-p513382.html
Madalyonun Üç Yüzü
3.84
Hiç kimse, "Benim başıma böyle bir şey gelmez, biz farklıyız!" diye
düşünmesin. Rengini artık beğenmediği bir gömleği çöpe atar gibi ruhsuz ve
duygusuzca vazgeçiyor insanlar onca yıllık sevgilisi, yoldaşı, sırdaşı, hayat
arkadaşından... Oysa, bırakın yıllarca pek çok duyguyu paylaştığı kişiyle arasındaki
yaşanmışlıkları, eski bir eşyayla bile duygusal bağ oluşturabiliyor insan, atmaya
kıyamıyor.
Kapitalizm, insanoğlunun tüm hücrelerine kazımış acımasız tüketim
felsefesini. Her şeyi tüketin ki biz kazanalım diye üflüyorlar kulaklarımıza, biz
fazlasını yapıyoruz, birbirimizi de tüketiyoruz. Bireycilik, hedonizm ve narsizm
virüsleri vefa ve vicdan duygularını yok ediyor. Erkek erkeğin kurdu, kadın da
kadının. Çoğunlukla da birbirinin...
Genç ve güçlüyken ağır yükleri taşıyan, gece gündüz çalıştırılan, güçten
düşünce de ıssız bir araziye bırakılıp ölüme terkedilen yılkı atı gibi hissetmek, bir
arpa boyu kadar yakın bu zamanda tüm kadınlara... O kadar da kolay.
Bu kitap, toplumumuzda daha çok incinen tarafın yani kadının gözüyle Hiç kimse, "Benim başıma böyle bir şey gelmez, biz farklıyız!" diye
düşünmesin. Rengini artık beğenmediği bir gömleği çöpe atar gibi ruhsuz ve
duygusuzca vazgeçiyor insanlar onca yıllık sevgilisi, yoldaşı, sırdaşı, hayat
arkadaşından... Oysa, bırakın yıllarca pek çok duyguyu paylaştığı kişiyle arasındaki
yaşanmışlıkları, eski bir eşyayla bile duygusal bağ oluşturabiliyor insan, atmaya
kıyamıyor.
Kapitalizm, insanoğlunun tüm hücrelerine kazımış acımasız tüketim
felsefesini. Her şeyi tüketin ki biz kazanalım diye üflüyorlar kulaklarımıza, biz
fazlasını yapıyoruz, birbirimizi de tüketiyoruz. Bireycilik, hedonizm ve narsizm
virüsleri vefa ve vicdan duygularını yok ediyor. Erkek erkeğin kurdu, kadın da
kadının. Çoğunlukla da birbirinin...
Genç ve güçlüyken ağır yükleri taşıyan, gece gündüz çalıştırılan, güçten
düşünce de ıssız bir araziye bırakılıp ölüme terkedilen yılkı atı gibi hissetmek, bir
arpa boyu kadar yakın bu zamanda tüm kadınlara... O kadar da kolay.
Bu kitap, toplumumuzda daha çok incinen tarafın yani kadının gözüyle bakıyor konuya. O bir tarafta bile, aslında birçok incinen taraf olduğunu, Neveser'in
hayat yolculuğuna eşlik ederken görebileceksiniz. Rotası bir erkek tarafından
belirlenmiş bu yolculukta dümeni ele almış gibi görünen Meliha ve Sevgi'nin bile
ataerkilliğin rüzgârında nasıl savrulduklarına tanık olacaksınız.
düşünmesin. Rengini artık beğenmediği bir gömleği çöpe atar gibi ruhsuz ve
duygusuzca vazgeçiyor insanlar onca yıllık sevgilisi, yoldaşı, sırdaşı, hayat
arkadaşından... Oysa, bırakın yıllarca pek çok duyguyu paylaştığı kişiyle arasındaki
yaşanmışlıkları, eski bir eşyayla bile duygusal bağ oluşturabiliyor insan, atmaya
kıyamıyor.
Kapitalizm, insanoğlunun tüm hücrelerine kazımış acımasız tüketim
felsefesini. Her şeyi tüketin ki biz kazanalım diye üflüyorlar kulaklarımıza, biz
fazlasını yapıyoruz, birbirimizi de tüketiyoruz. Bireycilik, hedonizm ve narsizm
virüsleri vefa ve vicdan duygularını yok ediyor. Erkek erkeğin kurdu, kadın da
kadının. Çoğunlukla da birbirinin...
Genç ve güçlüyken ağır yükleri taşıyan, gece gündüz çalıştırılan, güçten
düşünce de ıssız bir araziye bırakılıp ölüme terkedilen yılkı atı gibi hissetmek, bir
arpa boyu kadar yakın bu zamanda tüm kadınlara... O kadar da kolay.
Bu kitap, toplumumuzda daha çok incinen tarafın yani kadının gözüyle Hiç kimse, "Benim başıma böyle bir şey gelmez, biz farklıyız!" diye
düşünmesin. Rengini artık beğenmediği bir gömleği çöpe atar gibi ruhsuz ve
duygusuzca vazgeçiyor insanlar onca yıllık sevgilisi, yoldaşı, sırdaşı, hayat
arkadaşından... Oysa, bırakın yıllarca pek çok duyguyu paylaştığı kişiyle arasındaki
yaşanmışlıkları, eski bir eşyayla bile duygusal bağ oluşturabiliyor insan, atmaya
kıyamıyor.
Kapitalizm, insanoğlunun tüm hücrelerine kazımış acımasız tüketim
felsefesini. Her şeyi tüketin ki biz kazanalım diye üflüyorlar kulaklarımıza, biz
fazlasını yapıyoruz, birbirimizi de tüketiyoruz. Bireycilik, hedonizm ve narsizm
virüsleri vefa ve vicdan duygularını yok ediyor. Erkek erkeğin kurdu, kadın da
kadının. Çoğunlukla da birbirinin...
Genç ve güçlüyken ağır yükleri taşıyan, gece gündüz çalıştırılan, güçten
düşünce de ıssız bir araziye bırakılıp ölüme terkedilen yılkı atı gibi hissetmek, bir
arpa boyu kadar yakın bu zamanda tüm kadınlara... O kadar da kolay.
Bu kitap, toplumumuzda daha çok incinen tarafın yani kadının gözüyle bakıyor konuya. O bir tarafta bile, aslında birçok incinen taraf olduğunu, Neveser'in
hayat yolculuğuna eşlik ederken görebileceksiniz. Rotası bir erkek tarafından
belirlenmiş bu yolculukta dümeni ele almış gibi görünen Meliha ve Sevgi'nin bile
ataerkilliğin rüzgârında nasıl savrulduklarına tanık olacaksınız.
Hiç kimse, "Benim başıma böyle bir şey gelmez, biz farklıyız!" diye
düşünmesin. Rengini artık beğenmediği bir gömleği çöpe atar gibi ruhsuz ve
duygusuzca vazgeçiyor insanlar onca yıllık sevgilisi, yoldaşı, sırdaşı, hayat
arkadaşından... Oysa, bırakın yıllarca pek çok duyguyu paylaştığı kişiyle arasındaki
yaşanmışlıkları, eski bir eşyayla bile duygusal bağ oluşturabiliyor insan, atmaya
kıyamıyor.
Kapitalizm, insanoğlunun tüm hücrelerine kazımış acımasız tüketim
felsefesini. Her şeyi tüketin ki biz kazanalım diye üflüyorlar kulaklarımıza, biz
fazlasını yapıyoruz, birbirimizi de tüketiyoruz. Bireycilik, hedonizm ve narsizm
virüsleri vefa ve vicdan duygularını yok ediyor. Erkek erkeğin kurdu, kadın da
kadının. Çoğunlukla da birbirinin...
Genç ve güçlüyken ağır yükleri taşıyan, gece gündüz çalıştırılan, güçten
düşünce de ıssız bir araziye bırakılıp ölüme terkedilen yılkı atı gibi hissetmek, bir
arpa boyu kadar yakın bu zamanda tüm kadınlara... O kadar da kolay.
Bu kitap, toplumumuzda daha çok incinen tarafın yani kadının gözüyle Hiç kimse, "Benim başıma böyle bir şey gelmez, biz farklıyız!" diye
düşünmesin. Rengini artık beğenmediği bir gömleği çöpe atar gibi ruhsuz ve
duygusuzca vazgeçiyor insanlar onca yıllık sevgilisi, yoldaşı, sırdaşı, hayat
arkadaşından... Oysa, bırakın yıllarca pek çok duyguyu paylaştığı kişiyle arasındaki
yaşanmışlıkları, eski bir eşyayla bile duygusal bağ oluşturabiliyor insan, atmaya
kıyamıyor.
Kapitalizm, insanoğlunun tüm hücrelerine kazımış acımasız tüketim
felsefesini. Her şeyi tüketin ki biz kazanalım diye üflüyorlar kulaklarımıza, biz
fazlasını yapıyoruz, birbirimizi de tüketiyoruz. Bireycilik, hedonizm ve narsizm
virüsleri vefa ve vicdan duygularını yok ediyor. Erkek erkeğin kurdu, kadın da
kadının. Çoğunlukla da birbirinin...
Genç ve güçlüyken ağır yükleri taşıyan, gece gündüz çalıştırılan, güçten
düşünce de ıssız bir araziye bırakılıp ölüme terkedilen yılkı atı gibi hissetmek, bir
arpa boyu kadar yakın bu zamanda tüm kadınlara... O kadar da kolay.
Bu kitap, toplumumuzda daha çok incinen tarafın yani kadının gözüyle bakıyor konuya. O bir tarafta bile, aslında birçok incinen taraf olduğunu, Neveser'in
hayat yolculuğuna eşlik ederken görebileceksiniz. Rotası bir erkek tarafından
belirlenmiş bu yolculukta dümeni ele almış gibi görünen Meliha ve Sevgi'nin bile
ataerkilliğin rüzgârında nasıl savrulduklarına tanık olacaksınız.
düşünmesin. Rengini artık beğenmediği bir gömleği çöpe atar gibi ruhsuz ve
duygusuzca vazgeçiyor insanlar onca yıllık sevgilisi, yoldaşı, sırdaşı, hayat
arkadaşından... Oysa, bırakın yıllarca pek çok duyguyu paylaştığı kişiyle arasındaki
yaşanmışlıkları, eski bir eşyayla bile duygusal bağ oluşturabiliyor insan, atmaya
kıyamıyor.
Kapitalizm, insanoğlunun tüm hücrelerine kazımış acımasız tüketim
felsefesini. Her şeyi tüketin ki biz kazanalım diye üflüyorlar kulaklarımıza, biz
fazlasını yapıyoruz, birbirimizi de tüketiyoruz. Bireycilik, hedonizm ve narsizm
virüsleri vefa ve vicdan duygularını yok ediyor. Erkek erkeğin kurdu, kadın da
kadının. Çoğunlukla da birbirinin...
Genç ve güçlüyken ağır yükleri taşıyan, gece gündüz çalıştırılan, güçten
düşünce de ıssız bir araziye bırakılıp ölüme terkedilen yılkı atı gibi hissetmek, bir
arpa boyu kadar yakın bu zamanda tüm kadınlara... O kadar da kolay.
Bu kitap, toplumumuzda daha çok incinen tarafın yani kadının gözüyle Hiç kimse, "Benim başıma böyle bir şey gelmez, biz farklıyız!" diye
düşünmesin. Rengini artık beğenmediği bir gömleği çöpe atar gibi ruhsuz ve
duygusuzca vazgeçiyor insanlar onca yıllık sevgilisi, yoldaşı, sırdaşı, hayat
arkadaşından... Oysa, bırakın yıllarca pek çok duyguyu paylaştığı kişiyle arasındaki
yaşanmışlıkları, eski bir eşyayla bile duygusal bağ oluşturabiliyor insan, atmaya
kıyamıyor.
Kapitalizm, insanoğlunun tüm hücrelerine kazımış acımasız tüketim
felsefesini. Her şeyi tüketin ki biz kazanalım diye üflüyorlar kulaklarımıza, biz
fazlasını yapıyoruz, birbirimizi de tüketiyoruz. Bireycilik, hedonizm ve narsizm
virüsleri vefa ve vicdan duygularını yok ediyor. Erkek erkeğin kurdu, kadın da
kadının. Çoğunlukla da birbirinin...
Genç ve güçlüyken ağır yükleri taşıyan, gece gündüz çalıştırılan, güçten
düşünce de ıssız bir araziye bırakılıp ölüme terkedilen yılkı atı gibi hissetmek, bir
arpa boyu kadar yakın bu zamanda tüm kadınlara... O kadar da kolay.
Bu kitap, toplumumuzda daha çok incinen tarafın yani kadının gözüyle bakıyor konuya. O bir tarafta bile, aslında birçok incinen taraf olduğunu, Neveser'in
hayat yolculuğuna eşlik ederken görebileceksiniz. Rotası bir erkek tarafından
belirlenmiş bu yolculukta dümeni ele almış gibi görünen Meliha ve Sevgi'nin bile
ataerkilliğin rüzgârında nasıl savrulduklarına tanık olacaksınız.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.