9786055145345
583486
https://www.turkishbooks.com/books/kuresel-hegemonya-savaslari-p583486.html
Küresel Hegemonya Savaşları İklim - Su ve Gıda
5.556
Bir kez daha belirtelim. Türkiye su zengini bir ülke değil. Kaldıki küresel iklim değişikliğine bağlı olarak kuraklıktan etkilenecek ülkeler içinde, ikinci gurupta yer alıyor.Ülkemizde eksik yetersiz alt yapılar sebebiyle içme suyunun %43'ü daha musluklara ulaşamadan kayboluyor.Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürü Prof. Dr. Cumali Kınacı, iklim değişikliği ve eksik altyapılar sebebiyle su sıkıntısı yaşanacağını, hatta bir damla suya bile muhtaç olacağımız günlerin yakın olduğunu belirtiyor.Dünya Bankası tarafından 2009'da yayımlanan bir rapora göre 21. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa ve Orta Asya bölgesinde küresel iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek üçüncü ülke Türkiye.Cumali Kınacı, TÜİK verilerine göre Türkiye'de 2012'de belediyeler tarafından içme ve kullanma suyu şebekesi ile dağıtılmak üzere 4.9 milyar metreküp su çekildiğini, ancak bu suyun 2 milyar metreküpünün nihai kullanıcıya ulaşmadan kaybolduğunu belirtiyor. %43'e varan bu kayıp oranı gelişmiş ülkelerde %10 ? 20 bandında. Kınacı'ya göre ülkemizin kişi başına 170 litre / kişi gün tüketimini dikkate aldığımızda kayıp su 157 günlük içme ? kullanma suyuna denk.Kınacı, 8 Mayıs 2014 tarihinde yürürlüğe giren İçme Suyu Temin ve Dağıtım Sistemindeki Su Kaynaklarının Kontrolü Yönetmeliği ile, su idareleri ve belediyelerin su kayıp oranları belirlenen yıllar içerisinde %25 düzeyine indirmeyi hedeflediklerini söylüyor.
Bir başka husus. Türkiye'nin gölleri kuruyor. Konya'nın Karapınar İlçesinde, görünümü sebebiyle "Türkiye'nin nazar boncuğu" olarak adlandırılan Meke Gölü büyük çapta kurudu. Tuz Gölünün yarısı kurudu ve flamingolara mezar oldu. Daha 20 yıl öncesine kadar "altı deniz" denilen Konya Havzası'nda su seviyesi her sene 1.5 metre daha derine çekiliyor. 1990'ların ilk yarısına kadar Burdur Gölü, Dikkuyrukların dünya nüfusunun yüzde 70'inin kışlama alanıydı. Sayıları 10 binleri bulan bu hayvanların günümüzde sayıları yüzlü rakamlarla ifade ediliyor. Türkiye'nin milletlerarası Ramsar Sözleşmesi ile koruma altında olan ve dünyada sadece Burdur Gölü'nde yaşayan "Burdur dişli sazanı"nın yaşadığı bu göl 2013'te üç milyar damacanadan fazla su kaybetti. Ayrıca Burdur Gölü dünyada koruma altındaki 14 sulak alandan biridir. NASA'ya (Amerikan Milli Havacılık ve Uzay Araştırmaları Merkezi) göre 2003 ? 2010 yılları arasında Türkiye, Suriye, Irak ve İran'da toplam 144 bin kilometreküp tatlı su rezervi kayboldu. Türkiye'nin önemli bir bölümünün de dahil olduğu Ortadoğu Bölgesi, Hindistan dan sonra dünyada yer altı su rezervlerini en hızlı kaybeden ikinci bölge konumunda. Türkiye Yeşilırmak ? Kızılırmak suyunu Konya Ovası'na, daha ucuz maliyetle ve daha verimli topraklara getirmek yerine GAP'a yönlendirildi. Böylelikle müthiş bir maliyet yüklendi, tuz oranı yüksek ? daha az bitki çeşidi ekilebilecek bölgede GAP'ın sulama ayağı çöktü. En önemlisi de Türkiye böyle bir maliyete en riskli bölgesinde katlanmak durumunda kaldı. Siyasi ? Milli Güvenlik Riski. Bir diğer yanlış politika. Türkiye 1950'li yıllarda sıtma ile mücadele etmek için sulak alanları kurutma ve başta DDT olmak üzere zehirli kimyasallar kullanımına yönlendirildi. 1970 ? 2000'li yıllar arasında ise taşkınlardan korunmak ve tarım arazisi elde etmek gayesiyle sulak alanlar kurutuldu. Son 20 senedir ise suyun tabi döngüsüne müdahale eden, çok su tüketimine dayalı tarım politikaları ve tabiatı hesaba katmayan enerji politikaları sebebiyle göllerimizi, derelerimizi, ırmaklarımızı hızla kaybediyoruz.Halbuki yapılan araştırmalar, bilimsel çalışmalar şu hususu açıkça ortaya koyuyor. Sulak alanlar, tabi fonksiyonları ile yeryüzünün en önemli ekosistemleri. Sulak alanlar taban suyunu dengeliyor. Sel sularını depolayarak taşkınları kontrol ediyor, bulundukları yörede nem oranını yükseltiyorlar. Türkiye'de 135 adet "Milletlerarası Öneme Sahip Sulak Alan" bulunuyor. Sulak sahaların yok olmasıyla kaybolan sadece su değil bu sistemin bir parçası biyolojik çeşitlilik... Diğer taraftan Amik Gölü kurudu, Fırat, Çoruh ve Kızılırmak ise alarm veriyor.
Bir başka husus. Türkiye'nin gölleri kuruyor. Konya'nın Karapınar İlçesinde, görünümü sebebiyle "Türkiye'nin nazar boncuğu" olarak adlandırılan Meke Gölü büyük çapta kurudu. Tuz Gölünün yarısı kurudu ve flamingolara mezar oldu. Daha 20 yıl öncesine kadar "altı deniz" denilen Konya Havzası'nda su seviyesi her sene 1.5 metre daha derine çekiliyor. 1990'ların ilk yarısına kadar Burdur Gölü, Dikkuyrukların dünya nüfusunun yüzde 70'inin kışlama alanıydı. Sayıları 10 binleri bulan bu hayvanların günümüzde sayıları yüzlü rakamlarla ifade ediliyor. Türkiye'nin milletlerarası Ramsar Sözleşmesi ile koruma altında olan ve dünyada sadece Burdur Gölü'nde yaşayan "Burdur dişli sazanı"nın yaşadığı bu göl 2013'te üç milyar damacanadan fazla su kaybetti. Ayrıca Burdur Gölü dünyada koruma altındaki 14 sulak alandan biridir. NASA'ya (Amerikan Milli Havacılık ve Uzay Araştırmaları Merkezi) göre 2003 ? 2010 yılları arasında Türkiye, Suriye, Irak ve İran'da toplam 144 bin kilometreküp tatlı su rezervi kayboldu. Türkiye'nin önemli bir bölümünün de dahil olduğu Ortadoğu Bölgesi, Hindistan dan sonra dünyada yer altı su rezervlerini en hızlı kaybeden ikinci bölge konumunda. Türkiye Yeşilırmak ? Kızılırmak suyunu Konya Ovası'na, daha ucuz maliyetle ve daha verimli topraklara getirmek yerine GAP'a yönlendirildi. Böylelikle müthiş bir maliyet yüklendi, tuz oranı yüksek ? daha az bitki çeşidi ekilebilecek bölgede GAP'ın sulama ayağı çöktü. En önemlisi de Türkiye böyle bir maliyete en riskli bölgesinde katlanmak durumunda kaldı. Siyasi ? Milli Güvenlik Riski. Bir diğer yanlış politika. Türkiye 1950'li yıllarda sıtma ile mücadele etmek için sulak alanları kurutma ve başta DDT olmak üzere zehirli kimyasallar kullanımına yönlendirildi. 1970 ? 2000'li yıllar arasında ise taşkınlardan korunmak ve tarım arazisi elde etmek gayesiyle sulak alanlar kurutuldu. Son 20 senedir ise suyun tabi döngüsüne müdahale eden, çok su tüketimine dayalı tarım politikaları ve tabiatı hesaba katmayan enerji politikaları sebebiyle göllerimizi, derelerimizi, ırmaklarımızı hızla kaybediyoruz.Halbuki yapılan araştırmalar, bilimsel çalışmalar şu hususu açıkça ortaya koyuyor. Sulak alanlar, tabi fonksiyonları ile yeryüzünün en önemli ekosistemleri. Sulak alanlar taban suyunu dengeliyor. Sel sularını depolayarak taşkınları kontrol ediyor, bulundukları yörede nem oranını yükseltiyorlar. Türkiye'de 135 adet "Milletlerarası Öneme Sahip Sulak Alan" bulunuyor. Sulak sahaların yok olmasıyla kaybolan sadece su değil bu sistemin bir parçası biyolojik çeşitlilik... Diğer taraftan Amik Gölü kurudu, Fırat, Çoruh ve Kızılırmak ise alarm veriyor.
Bir kez daha belirtelim. Türkiye su zengini bir ülke değil. Kaldıki küresel iklim değişikliğine bağlı olarak kuraklıktan etkilenecek ülkeler içinde, ikinci gurupta yer alıyor.Ülkemizde eksik yetersiz alt yapılar sebebiyle içme suyunun %43'ü daha musluklara ulaşamadan kayboluyor.Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürü Prof. Dr. Cumali Kınacı, iklim değişikliği ve eksik altyapılar sebebiyle su sıkıntısı yaşanacağını, hatta bir damla suya bile muhtaç olacağımız günlerin yakın olduğunu belirtiyor.Dünya Bankası tarafından 2009'da yayımlanan bir rapora göre 21. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa ve Orta Asya bölgesinde küresel iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek üçüncü ülke Türkiye.Cumali Kınacı, TÜİK verilerine göre Türkiye'de 2012'de belediyeler tarafından içme ve kullanma suyu şebekesi ile dağıtılmak üzere 4.9 milyar metreküp su çekildiğini, ancak bu suyun 2 milyar metreküpünün nihai kullanıcıya ulaşmadan kaybolduğunu belirtiyor. %43'e varan bu kayıp oranı gelişmiş ülkelerde %10 ? 20 bandında. Kınacı'ya göre ülkemizin kişi başına 170 litre / kişi gün tüketimini dikkate aldığımızda kayıp su 157 günlük içme ? kullanma suyuna denk.Kınacı, 8 Mayıs 2014 tarihinde yürürlüğe giren İçme Suyu Temin ve Dağıtım Sistemindeki Su Kaynaklarının Kontrolü Yönetmeliği ile, su idareleri ve belediyelerin su kayıp oranları belirlenen yıllar içerisinde %25 düzeyine indirmeyi hedeflediklerini söylüyor.
Bir başka husus. Türkiye'nin gölleri kuruyor. Konya'nın Karapınar İlçesinde, görünümü sebebiyle "Türkiye'nin nazar boncuğu" olarak adlandırılan Meke Gölü büyük çapta kurudu. Tuz Gölünün yarısı kurudu ve flamingolara mezar oldu. Daha 20 yıl öncesine kadar "altı deniz" denilen Konya Havzası'nda su seviyesi her sene 1.5 metre daha derine çekiliyor. 1990'ların ilk yarısına kadar Burdur Gölü, Dikkuyrukların dünya nüfusunun yüzde 70'inin kışlama alanıydı. Sayıları 10 binleri bulan bu hayvanların günümüzde sayıları yüzlü rakamlarla ifade ediliyor. Türkiye'nin milletlerarası Ramsar Sözleşmesi ile koruma altında olan ve dünyada sadece Burdur Gölü'nde yaşayan "Burdur dişli sazanı"nın yaşadığı bu göl 2013'te üç milyar damacanadan fazla su kaybetti. Ayrıca Burdur Gölü dünyada koruma altındaki 14 sulak alandan biridir. NASA'ya (Amerikan Milli Havacılık ve Uzay Araştırmaları Merkezi) göre 2003 ? 2010 yılları arasında Türkiye, Suriye, Irak ve İran'da toplam 144 bin kilometreküp tatlı su rezervi kayboldu. Türkiye'nin önemli bir bölümünün de dahil olduğu Ortadoğu Bölgesi, Hindistan dan sonra dünyada yer altı su rezervlerini en hızlı kaybeden ikinci bölge konumunda. Türkiye Yeşilırmak ? Kızılırmak suyunu Konya Ovası'na, daha ucuz maliyetle ve daha verimli topraklara getirmek yerine GAP'a yönlendirildi. Böylelikle müthiş bir maliyet yüklendi, tuz oranı yüksek ? daha az bitki çeşidi ekilebilecek bölgede GAP'ın sulama ayağı çöktü. En önemlisi de Türkiye böyle bir maliyete en riskli bölgesinde katlanmak durumunda kaldı. Siyasi ? Milli Güvenlik Riski. Bir diğer yanlış politika. Türkiye 1950'li yıllarda sıtma ile mücadele etmek için sulak alanları kurutma ve başta DDT olmak üzere zehirli kimyasallar kullanımına yönlendirildi. 1970 ? 2000'li yıllar arasında ise taşkınlardan korunmak ve tarım arazisi elde etmek gayesiyle sulak alanlar kurutuldu. Son 20 senedir ise suyun tabi döngüsüne müdahale eden, çok su tüketimine dayalı tarım politikaları ve tabiatı hesaba katmayan enerji politikaları sebebiyle göllerimizi, derelerimizi, ırmaklarımızı hızla kaybediyoruz.Halbuki yapılan araştırmalar, bilimsel çalışmalar şu hususu açıkça ortaya koyuyor. Sulak alanlar, tabi fonksiyonları ile yeryüzünün en önemli ekosistemleri. Sulak alanlar taban suyunu dengeliyor. Sel sularını depolayarak taşkınları kontrol ediyor, bulundukları yörede nem oranını yükseltiyorlar. Türkiye'de 135 adet "Milletlerarası Öneme Sahip Sulak Alan" bulunuyor. Sulak sahaların yok olmasıyla kaybolan sadece su değil bu sistemin bir parçası biyolojik çeşitlilik... Diğer taraftan Amik Gölü kurudu, Fırat, Çoruh ve Kızılırmak ise alarm veriyor.
Bir başka husus. Türkiye'nin gölleri kuruyor. Konya'nın Karapınar İlçesinde, görünümü sebebiyle "Türkiye'nin nazar boncuğu" olarak adlandırılan Meke Gölü büyük çapta kurudu. Tuz Gölünün yarısı kurudu ve flamingolara mezar oldu. Daha 20 yıl öncesine kadar "altı deniz" denilen Konya Havzası'nda su seviyesi her sene 1.5 metre daha derine çekiliyor. 1990'ların ilk yarısına kadar Burdur Gölü, Dikkuyrukların dünya nüfusunun yüzde 70'inin kışlama alanıydı. Sayıları 10 binleri bulan bu hayvanların günümüzde sayıları yüzlü rakamlarla ifade ediliyor. Türkiye'nin milletlerarası Ramsar Sözleşmesi ile koruma altında olan ve dünyada sadece Burdur Gölü'nde yaşayan "Burdur dişli sazanı"nın yaşadığı bu göl 2013'te üç milyar damacanadan fazla su kaybetti. Ayrıca Burdur Gölü dünyada koruma altındaki 14 sulak alandan biridir. NASA'ya (Amerikan Milli Havacılık ve Uzay Araştırmaları Merkezi) göre 2003 ? 2010 yılları arasında Türkiye, Suriye, Irak ve İran'da toplam 144 bin kilometreküp tatlı su rezervi kayboldu. Türkiye'nin önemli bir bölümünün de dahil olduğu Ortadoğu Bölgesi, Hindistan dan sonra dünyada yer altı su rezervlerini en hızlı kaybeden ikinci bölge konumunda. Türkiye Yeşilırmak ? Kızılırmak suyunu Konya Ovası'na, daha ucuz maliyetle ve daha verimli topraklara getirmek yerine GAP'a yönlendirildi. Böylelikle müthiş bir maliyet yüklendi, tuz oranı yüksek ? daha az bitki çeşidi ekilebilecek bölgede GAP'ın sulama ayağı çöktü. En önemlisi de Türkiye böyle bir maliyete en riskli bölgesinde katlanmak durumunda kaldı. Siyasi ? Milli Güvenlik Riski. Bir diğer yanlış politika. Türkiye 1950'li yıllarda sıtma ile mücadele etmek için sulak alanları kurutma ve başta DDT olmak üzere zehirli kimyasallar kullanımına yönlendirildi. 1970 ? 2000'li yıllar arasında ise taşkınlardan korunmak ve tarım arazisi elde etmek gayesiyle sulak alanlar kurutuldu. Son 20 senedir ise suyun tabi döngüsüne müdahale eden, çok su tüketimine dayalı tarım politikaları ve tabiatı hesaba katmayan enerji politikaları sebebiyle göllerimizi, derelerimizi, ırmaklarımızı hızla kaybediyoruz.Halbuki yapılan araştırmalar, bilimsel çalışmalar şu hususu açıkça ortaya koyuyor. Sulak alanlar, tabi fonksiyonları ile yeryüzünün en önemli ekosistemleri. Sulak alanlar taban suyunu dengeliyor. Sel sularını depolayarak taşkınları kontrol ediyor, bulundukları yörede nem oranını yükseltiyorlar. Türkiye'de 135 adet "Milletlerarası Öneme Sahip Sulak Alan" bulunuyor. Sulak sahaların yok olmasıyla kaybolan sadece su değil bu sistemin bir parçası biyolojik çeşitlilik... Diğer taraftan Amik Gölü kurudu, Fırat, Çoruh ve Kızılırmak ise alarm veriyor.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.