9786058518704
543328
https://www.turkishbooks.com/books/kendim-olabilmek-p543328.html
Kendim Olabilmek
4.446
Babam, köyde yakın mesafedeki yerlere giderken atının eğerine yerleştirdiği heybenin, bir gözüne beni, öteki gözüne de kardeşim Yolat'ı oturtarak bizimle yolculuk yapmayı severdi. Heybenin içinde karıncalanan ve uyuşan ayaklarımız, attan indirildiğimiz zaman, bir süre için de olsa tutmaz olurdu. Buna rağmen bu yolculuklara bayılır, babamızın bizi götürmesi için can atardık. Muyo Aga; "MHP İlçe Başkanlığı'nı sana devrediyorum, partinin mührü bu, masası Gökçeayvair'nın kahvesinde, defterleri ders çalışırken karalama yapsın diye oğlum Uğur'a verdim, sandalyeleri odunsuz kalınca evde yaktık, parti tabelasını da sinemacı Deli Baki'ye sattım"diyerek parti mührünü bana teslim etti. Kurultay salonunda, birden silah sesleri duyuldu... Eskişehir'e dönerken çok üzgündüm, kaderimi bağladığım, Türkiye'yi süper güç yapacak, dünya Türklüğünün "Dilde, fikirde ve işte birliğinf'sağlayacak olan partim MHP'ye ne olmuştu? "Suçluyu kazıyınız, altından insan çıkar"deyimi, her insanın savunulacak bir tarafı olduğunun veciz ifadesidir. Öyleyse herkesin savunulacak bir tarafı ve avukat tutma hakkı vardır. Din ve ahlak kuralları; inançları ifade ettiği için üzerinde tartışma dahi yapılamayan, durağan ve tutucu kurallardır. Bu nedenle gelişim ve değişime ayak uyduramazlar. Toplumun önünü açarak gelişim ve değişimini sağlayan kurallar, hukuk kurallarıdır, işte bu nedenle din ve devlet işlerini birbirinden ayıran laiklik ilkesi çok ama çok önemlidir. Singapurlu tüccar; "Ne Türk'ü, isimleriniz Ahmet, Selahattin, Sahabettin hepinizin Arap olduğu isimlerinizden belli" dedi. Bu sözleri duyunca sarsıldım; kimliğim Türk'tü ama ismim kimliğimi ifade etmiyordu. "Önce Türk müsün, yoksa Müslüman mı?" sorusu; maksatlı ve kötü niyetli olduğu kadar, riya dolu bir sorudur. Dünyanın hiçbir yerinde bir ingiliz'e; "Önce İngiliz misin yoksa Hıristiyan mısın; bir Yahudi'ye; önce Yahudi misin yoksa Musevi misin?" diye sorulmaz. Böyle abes bir soru karşısında, kendilerini hakarete uğramış gibi kabul ederek; "Ne demek istiyorsun; biri dinim, öteki milliyetim; biri ruhum, öteki bedenim, bunlar birbirinin karşıtı değil ki, neden birinin ötekine önceliği olsun?" diye çok sert tepki gösterirler. Maalesef son yıllarda bu kabil sorular ülkemiz insanına her yerde sorularak, insanlarımızın kafası bilinçli bir şekilde karıştırılmaya, ruhumuz ile bedenimiz birbirinden koparılmaya yani Türklük öldürülmeye çalışılmaktadır.
Babam, köyde yakın mesafedeki yerlere giderken atının eğerine yerleştirdiği heybenin, bir gözüne beni, öteki gözüne de kardeşim Yolat'ı oturtarak bizimle yolculuk yapmayı severdi. Heybenin içinde karıncalanan ve uyuşan ayaklarımız, attan indirildiğimiz zaman, bir süre için de olsa tutmaz olurdu. Buna rağmen bu yolculuklara bayılır, babamızın bizi götürmesi için can atardık. Muyo Aga; "MHP İlçe Başkanlığı'nı sana devrediyorum, partinin mührü bu, masası Gökçeayvair'nın kahvesinde, defterleri ders çalışırken karalama yapsın diye oğlum Uğur'a verdim, sandalyeleri odunsuz kalınca evde yaktık, parti tabelasını da sinemacı Deli Baki'ye sattım"diyerek parti mührünü bana teslim etti. Kurultay salonunda, birden silah sesleri duyuldu... Eskişehir'e dönerken çok üzgündüm, kaderimi bağladığım, Türkiye'yi süper güç yapacak, dünya Türklüğünün "Dilde, fikirde ve işte birliğinf'sağlayacak olan partim MHP'ye ne olmuştu? "Suçluyu kazıyınız, altından insan çıkar"deyimi, her insanın savunulacak bir tarafı olduğunun veciz ifadesidir. Öyleyse herkesin savunulacak bir tarafı ve avukat tutma hakkı vardır. Din ve ahlak kuralları; inançları ifade ettiği için üzerinde tartışma dahi yapılamayan, durağan ve tutucu kurallardır. Bu nedenle gelişim ve değişime ayak uyduramazlar. Toplumun önünü açarak gelişim ve değişimini sağlayan kurallar, hukuk kurallarıdır, işte bu nedenle din ve devlet işlerini birbirinden ayıran laiklik ilkesi çok ama çok önemlidir. Singapurlu tüccar; "Ne Türk'ü, isimleriniz Ahmet, Selahattin, Sahabettin hepinizin Arap olduğu isimlerinizden belli" dedi. Bu sözleri duyunca sarsıldım; kimliğim Türk'tü ama ismim kimliğimi ifade etmiyordu. "Önce Türk müsün, yoksa Müslüman mı?" sorusu; maksatlı ve kötü niyetli olduğu kadar, riya dolu bir sorudur. Dünyanın hiçbir yerinde bir ingiliz'e; "Önce İngiliz misin yoksa Hıristiyan mısın; bir Yahudi'ye; önce Yahudi misin yoksa Musevi misin?" diye sorulmaz. Böyle abes bir soru karşısında, kendilerini hakarete uğramış gibi kabul ederek; "Ne demek istiyorsun; biri dinim, öteki milliyetim; biri ruhum, öteki bedenim, bunlar birbirinin karşıtı değil ki, neden birinin ötekine önceliği olsun?" diye çok sert tepki gösterirler. Maalesef son yıllarda bu kabil sorular ülkemiz insanına her yerde sorularak, insanlarımızın kafası bilinçli bir şekilde karıştırılmaya, ruhumuz ile bedenimiz birbirinden koparılmaya yani Türklük öldürülmeye çalışılmaktadır.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.