Kendi Kaderini Tayin Hakkı ve Sömürge Karşıtı Milliyetçiliğin Kökenleri Wilsoncu Moment

Stok Kodu:
9789750528637
Boyut:
130-195
Sayfa Sayısı:
431
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2020-04
Çeviren:
Ergin Özler
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
16.80
13.44
9789750528637
494290
Kendi Kaderini Tayin Hakkı ve Sömürge Karşıtı Milliyetçiliğin Kökenleri
Kendi Kaderini Tayin Hakkı ve Sömürge Karşıtı Milliyetçiliğin Kökenleri Wilsoncu Moment
13.44
Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda, barışın sağlanmaya çalışıldığı yıllarda, Woodrow Wilson meşhur On Dört İlke'yi ortaya attı. Her ne kadar son halinde adı geçmese de, bu on dört ilkeden en çok dikkat çeken kendi kaderini tayin hakkı oldu. İmparatorlukların çöktüğü, sömürgeciliğin hükmünü yitirmeye başladığı ve ulus-devletlerin ortaya çıktığı bu dönemde, bu hak, en çok sömürge halklarına umut oldu. Fakat "güçlü ya da zayıf, küçük ya da büyük" tüm halkların kendi kaderini tayin etmeye hakkı olduğunu bildiren bu ilkenin uygula(nama)ması, doğan umutları hızla yerle bir etti.

Erez Manela, Wilsoncu Moment'te, Woodrow Wilson'un sömürge halkları için nasıl bir kurtuluş figürü haline geldiğini, kendi kaderini tayin hakkına kavuşacaklarına inanmış halkların "medeniyet kriteri"ne çarparak nasıl hayal kırıklığına uğradıklarını ve mücadelelerini sokağa nasıl taşıdıklarını anlatıyor. Aynı zamanda, bu halkların, yüzlerini zaman içinde Wilson'dan, kendi kaderini tayin hakkını ilk kez 1914'te zikreden Lenin'e çevirmelerini aktarıyor; Büyük Güçler'in çıkarlarının, ilkelerin önüne nasıl geçtiğinin resmini çiziyor.

Merak ediyorum, istemeden etrafıma kurtuluşu olmayan bir ağ mı ördünüz? Bugün tüm dünya Amerika'ya dönüyor, yalnızca uğradıkları haksızlıklar için değil umutları ve şikâyetleri için de. [...] Halklar tiranlarına yıllarca dayanırlar ama yeni bir milenyum hemen şimdi yaratılmazsa kurtarıcılarını paramparça ederler. Ama [...] bu kadim haksızlıklar ve mevcut mutsuzluklara bir günde çare bulunamaz. Gördüğüm şey, sanırım tüm kalbimle yanılıyor olmayı diliyorum bir hayal kırıklığı dramı.

Woodrow Wilson
Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda, barışın sağlanmaya çalışıldığı yıllarda, Woodrow Wilson meşhur On Dört İlke'yi ortaya attı. Her ne kadar son halinde adı geçmese de, bu on dört ilkeden en çok dikkat çeken kendi kaderini tayin hakkı oldu. İmparatorlukların çöktüğü, sömürgeciliğin hükmünü yitirmeye başladığı ve ulus-devletlerin ortaya çıktığı bu dönemde, bu hak, en çok sömürge halklarına umut oldu. Fakat "güçlü ya da zayıf, küçük ya da büyük" tüm halkların kendi kaderini tayin etmeye hakkı olduğunu bildiren bu ilkenin uygula(nama)ması, doğan umutları hızla yerle bir etti.

Erez Manela, Wilsoncu Moment'te, Woodrow Wilson'un sömürge halkları için nasıl bir kurtuluş figürü haline geldiğini, kendi kaderini tayin hakkına kavuşacaklarına inanmış halkların "medeniyet kriteri"ne çarparak nasıl hayal kırıklığına uğradıklarını ve mücadelelerini sokağa nasıl taşıdıklarını anlatıyor. Aynı zamanda, bu halkların, yüzlerini zaman içinde Wilson'dan, kendi kaderini tayin hakkını ilk kez 1914'te zikreden Lenin'e çevirmelerini aktarıyor; Büyük Güçler'in çıkarlarının, ilkelerin önüne nasıl geçtiğinin resmini çiziyor.

Merak ediyorum, istemeden etrafıma kurtuluşu olmayan bir ağ mı ördünüz? Bugün tüm dünya Amerika'ya dönüyor, yalnızca uğradıkları haksızlıklar için değil umutları ve şikâyetleri için de. [...] Halklar tiranlarına yıllarca dayanırlar ama yeni bir milenyum hemen şimdi yaratılmazsa kurtarıcılarını paramparça ederler. Ama [...] bu kadim haksızlıklar ve mevcut mutsuzluklara bir günde çare bulunamaz. Gördüğüm şey, sanırım tüm kalbimle yanılıyor olmayı diliyorum bir hayal kırıklığı dramı.

Woodrow Wilson
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat