9789752487161
444614
https://www.turkishbooks.com/books/kader-yolu-p444614.html
Kader Yolu Bulgaristanlı Türklerin Zulümden Kaçış Öyküsü
8.4
20. asrın son çeyreğinde Bulgaristan Devlet Başkanı Todor Jivkov'un Bulgaristanlı Türklere uyguladığı katliam ve soykırım baskılarına karşılık Batılı uygar ülkeler Bulgaristan'ı AB üyeliğine alarak, adeta ödüllendirmiştir. Yüzlerce insanın yalnız Türk olduğu için öldürülmesini ve 335.000 Türk'ün zorlanarak yerinden yurdundan edilmesini, bu uygarlık nedense hiç göz önünde bulundurmadı.
"Geçmiş ile gelecek arasında ve nankörlük ile sadakat ekseninde bir vicdan azabının pençesindeydik. Kaderimiz hep keder oldu. Biz bu coğrafyanın neresinde duruyorduk da, bundan sonraki ömrü bize insaf saydılar. Ömrümün en nadide ve en müstesna zamanını yaşıyordum, duygularım karmakarışıktı. Merhamet denilen şey Bulgarların üzerinden çekilmiş, vahşetin adı kahramanlık olmuştu. Dünya tabipleri toplanıp bir reçete yazsa; yazacakları reçete, sevginin itibar edilmekten düştüğü olurdu! Yaptıkları bu vahşetten deruni huzur ve haz bulan Bulgarlar imanlarını ve duygularını yitirmiş, ihtirasla Bulgaristanlı Türklerin üzerine saldırdılar. Sevgi ve mutluluğu başımıza zindan eden totaliter komünist yöneticiler, iktidar arzuları uğruna her türlü vahşeti bize reva gördüler. Yardım dilenerek baktığım çevremde, yardıma koşan değil de, can almaya gelen insanlar gördüm. Sevinç ve şenliklerin yerini derin bir hüzüne bıraktığı günlerdi bu günler. Derbeder dolaşmaktan başka çaremiz kalmamıştı."
"Geçmiş ile gelecek arasında ve nankörlük ile sadakat ekseninde bir vicdan azabının pençesindeydik. Kaderimiz hep keder oldu. Biz bu coğrafyanın neresinde duruyorduk da, bundan sonraki ömrü bize insaf saydılar. Ömrümün en nadide ve en müstesna zamanını yaşıyordum, duygularım karmakarışıktı. Merhamet denilen şey Bulgarların üzerinden çekilmiş, vahşetin adı kahramanlık olmuştu. Dünya tabipleri toplanıp bir reçete yazsa; yazacakları reçete, sevginin itibar edilmekten düştüğü olurdu! Yaptıkları bu vahşetten deruni huzur ve haz bulan Bulgarlar imanlarını ve duygularını yitirmiş, ihtirasla Bulgaristanlı Türklerin üzerine saldırdılar. Sevgi ve mutluluğu başımıza zindan eden totaliter komünist yöneticiler, iktidar arzuları uğruna her türlü vahşeti bize reva gördüler. Yardım dilenerek baktığım çevremde, yardıma koşan değil de, can almaya gelen insanlar gördüm. Sevinç ve şenliklerin yerini derin bir hüzüne bıraktığı günlerdi bu günler. Derbeder dolaşmaktan başka çaremiz kalmamıştı."
20. asrın son çeyreğinde Bulgaristan Devlet Başkanı Todor Jivkov'un Bulgaristanlı Türklere uyguladığı katliam ve soykırım baskılarına karşılık Batılı uygar ülkeler Bulgaristan'ı AB üyeliğine alarak, adeta ödüllendirmiştir. Yüzlerce insanın yalnız Türk olduğu için öldürülmesini ve 335.000 Türk'ün zorlanarak yerinden yurdundan edilmesini, bu uygarlık nedense hiç göz önünde bulundurmadı.
"Geçmiş ile gelecek arasında ve nankörlük ile sadakat ekseninde bir vicdan azabının pençesindeydik. Kaderimiz hep keder oldu. Biz bu coğrafyanın neresinde duruyorduk da, bundan sonraki ömrü bize insaf saydılar. Ömrümün en nadide ve en müstesna zamanını yaşıyordum, duygularım karmakarışıktı. Merhamet denilen şey Bulgarların üzerinden çekilmiş, vahşetin adı kahramanlık olmuştu. Dünya tabipleri toplanıp bir reçete yazsa; yazacakları reçete, sevginin itibar edilmekten düştüğü olurdu! Yaptıkları bu vahşetten deruni huzur ve haz bulan Bulgarlar imanlarını ve duygularını yitirmiş, ihtirasla Bulgaristanlı Türklerin üzerine saldırdılar. Sevgi ve mutluluğu başımıza zindan eden totaliter komünist yöneticiler, iktidar arzuları uğruna her türlü vahşeti bize reva gördüler. Yardım dilenerek baktığım çevremde, yardıma koşan değil de, can almaya gelen insanlar gördüm. Sevinç ve şenliklerin yerini derin bir hüzüne bıraktığı günlerdi bu günler. Derbeder dolaşmaktan başka çaremiz kalmamıştı."
"Geçmiş ile gelecek arasında ve nankörlük ile sadakat ekseninde bir vicdan azabının pençesindeydik. Kaderimiz hep keder oldu. Biz bu coğrafyanın neresinde duruyorduk da, bundan sonraki ömrü bize insaf saydılar. Ömrümün en nadide ve en müstesna zamanını yaşıyordum, duygularım karmakarışıktı. Merhamet denilen şey Bulgarların üzerinden çekilmiş, vahşetin adı kahramanlık olmuştu. Dünya tabipleri toplanıp bir reçete yazsa; yazacakları reçete, sevginin itibar edilmekten düştüğü olurdu! Yaptıkları bu vahşetten deruni huzur ve haz bulan Bulgarlar imanlarını ve duygularını yitirmiş, ihtirasla Bulgaristanlı Türklerin üzerine saldırdılar. Sevgi ve mutluluğu başımıza zindan eden totaliter komünist yöneticiler, iktidar arzuları uğruna her türlü vahşeti bize reva gördüler. Yardım dilenerek baktığım çevremde, yardıma koşan değil de, can almaya gelen insanlar gördüm. Sevinç ve şenliklerin yerini derin bir hüzüne bıraktığı günlerdi bu günler. Derbeder dolaşmaktan başka çaremiz kalmamıştı."
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.