9789756461440
72314
https://www.turkishbooks.com/books/jon-turkler-ve-1908-ihtilali-p72314.html
Jön Türkler ve 1908 İhtilâli
2.28
Sunuş:
Okuyacağınız eser 1957´de yayım dünyasına doğdu.
Önemli olan, Türkiye´mizin can damarlarıyla ilgili sorunların, böylesine bir merak ve titizlikle bir yabancı yazar tarafından ele alınmış olmasıdır. Bizden önce ve bizden fazla, asıl bizim çoktandır dikkatimizi çekmesi ve bizim incelememiz gereken kendi öz konularımıza, yabancıların çoğu zaman bizden önce eğilmiş olmaları... Garipsenecek bir olay bu.
Bugün gibi aklımdadır. "Türkiye´de Siyasî partiler" (1952) adlı kitabımı Prof. Arnold Toynbee´ye gönderdiğim zaman, yazdığı teşekkür cevabında şöyle diyordu: "Bu beni en fazla ilgilendiren konulardan biridir. Batı´daki siyasal kurumların geçmiş yüz yıl boyunca Türkiye tarafından nasıl aktarılıp geliştiğini belirtmek tarihsel değeri olan bir sorundur".
E. E. Ramsaur Jr.´un kitabına bir önsöz yazmış olan ünlü Prof. L. V. Thomas bugün artık aramızda değil. Ama o da aynı kanıda. Bu kitabın özelliğini üç noktada topluyor: Batı milliyetçiliği fikirlerinin dünyanın Batılı olmayan bölümlerine girip yerleşmesi; buralarda yeni siyasal kurumlaşmalara yol açmaları; yine bu ülkelerdeki liderlerin bu akımları benimsemek yolunda karşılaştıkları direnmeler ve olayların uluslar arası sorunlar ortamında gelişimleri.
Prof. Thomas´a göre, kitabın ağırlığı bu sorunları ele almış olmasıydı. Bu bakış hiçbir zaman küçümsenemez. Bilimsel bakımdan değerlidir de. Ne var ki, her Batılı yazar bu yolu izlemiş değildir.
Batılı, kendi etkisinin girilmez sayılan yerlere nasıl girip geliştiğini ve Batı´ya ne getirebileceğini arar. Ondokuzuncu yüzyıla değin, "oryantalist" kategorisine sokulan taraflı ve Hıristiyan açısının hâkim olduğu incelemeler, Osmanlı sorunlarını anlamış ve anlatmış değildirler. Bu, tepeden bakmaya alışık, kibirli bir kültür egemenliğinin sömürgeci yönüydü.
Ernest Edmondson Ramsaur Jr.´un elinizdeki kitabı, bu bakışın dışında, çok daha içten bir nitelik taşıyor. Kitap, sanırım, Türkiye´de yardımcı konsolosluk görevinden ayrıldıktan sonra basılmıştır. Biz, o zamanlar yazarın böyle bir inceleme hazırladığını duyuyorduk ve sonucu merakla bekliyorduk.
Bekleyişin sonunda, yukarıdaki yargımızı güçlendiren bir eserle karşılaştık ve sevindik. Çünkü, belirttiğimiz gibi, bakış açısı, inceleme zevki ve çabası, yakın tarihimizin - hattâ bu günümüzün - gölgede kalmış yönlerini aydınlatmıştır ve bizler için öğretici olmuştur. Örneğin, yayım tarihine değin, İttihat ve Terakkî´nin ilk kurucularının hem mason, hem de tarikatçı olduklarını söyleseydiniz, kimse inanmazdı. İttihat ve Terakkî´nin örgütlenme örneği olarak Makedonya komitelerini aldığı söylenseydi, yine kolay kolay inanmazdınız. Bu aydınlığı bu kitaba borçluyuz. En azından, bu gibi konularda kitap bir hayli yenilik getirmiştir. E. E. Ramsaur Jr., Batılı kaynakları taramış, değerlendirmiştir. Türkçe bildiği için, yerli kaynaklara da - kısmen de olsa - inebilmiştir. Bibliyografya bölümünde, yayımlanmamış malzeme ayırımı içinde, bugün çoğu sağ olmayan Meşrutiyet insanlarının mektupları, bu yargımızı kanıtlıyor.
Anglo-Amerikan çalışmalarında görülen geleneksel inceleme yöntemi, konunun fazlasıyla sınırlanması ve daraltılmasıdır. Yazar, bir dönemin bir süresini seçer ve bunun ne bir adım öncesine, ne de bir adım sonrasına taşar. Bu yaklaşım her zaman yeterli sonuçlar vermiyor. Ramsaur Jr. da bu sınırlılık içinde kalmıştır. Örneğin, bir Ahmet Rıza Bey´in, bir Dr. Abdullah Cevdet Bey´in, bir Talât Paşa´nın, hangi zaman parçası içinde ele alınırsa alınsın, gerçek portreleri, siyasal alınyazılarının bittiği yere kadar izlenmedikçe, çizilemez. İnsanlar, tarihe mal olduktan sonra çok daha iyi anlaşılıyorlar. Talât Paşa´yı 1918´in Berlin´ine kadar, Ahmet Rıza Bey´i Mütareke´de Âyan Reisi olarak, Dr. Abdullah Cevdet´i İctihad´ın son provalarını verdiği 1932 yılına değin, Prens Sabahattin Bey´i Colombier köyünün unutulma duvarı ardına kadar izlemek... Sonra geriye dönüp hayat çizgisini, tüm iniş çıkışlarıyla saptamak... Ancak - evet ancak - böyle bir yöntem bize kişileri ve kişiliklerini tanıtabilir. Ve yine ancak o zaman, tarihin objektif akışına, kendilerinden sübjektif hangi "şey"leri kattıklarını anlayabiliriz. İnsanları "güncel"in tozlarından çıkarıp, tarih içindeki yerlerine oturttuktan sonra...
Bu kitapta bu yok. Ama yine çok şey var. Çok öğretici ve aydınlık şeyler var.
Yazımın başında kitabın 1957´de yayım yaşantısına girdiğini belirtmiştim. Bildiğim kadarıyla, kitap daha önce hazırlanmıştı. Baskısı bir süre sonra gerçekleşti. Bu nedenle de, o zaman ülkemizden ayrılmış olan yazar, bu konuyla ilgili yeni yayınlar görmemiş olsa gerek...
Yazar, zaten sunuş sözlerinde bunları söylüyor ve asıl eleştirilerin Türklerden geleceğini de hesaplıyor. Her eser için beklenebilir bir alınyazısıdır bu. Ama, karınca kaderince, bu konulara hayatını adamış bir kişi olarak, ben bu görüşü paylaşmıyorum.
Paylaşamıyorum, çünkü, kitabın kaleme alındığı zamanın koşulları içinde, onu eleştirme hakkına sahip olduğu ileri sürülen bizler, bu konulara henüz eğilmemiştik. Bugün, ne de olsa, utanma duvarını aştık sayabiliriz kendimiz. Umduğumuzdan çok verimli yayınlar var.
Ben, belirttiğim gibi, Ernest Edmondson Ramsaur Jr.´un kitabını yararlı buluyorum. Taraflı, misyoner geleneğinden ayrıldığı için kutluyorum.
Okuyucu, şimdi çevirmeğe başlayacağı sayfalarda, istibdatla hürriyet arasındaki koridora girmeye hazırlanmaktadır. Ciddî ve dürüst bir yazar, onu, tarihin gerçeklerine tutuna tutuna karanlıklarda kaybolmasını önleyerek, gerçeğe doğru götürecektir.
-Prof. Dr. Tarık Zafer TUNAYA
Sunuş:
Okuyacağınız eser 1957´de yayım dünyasına doğdu.
Önemli olan, Türkiye´mizin can damarlarıyla ilgili sorunların, böylesine bir merak ve titizlikle bir yabancı yazar tarafından ele alınmış olmasıdır. Bizden önce ve bizden fazla, asıl bizim çoktandır dikkatimizi çekmesi ve bizim incelememiz gereken kendi öz konularımıza, yabancıların çoğu zaman bizden önce eğilmiş olmaları... Garipsenecek bir olay bu.
Bugün gibi aklımdadır. "Türkiye´de Siyasî partiler" (1952) adlı kitabımı Prof. Arnold Toynbee´ye gönderdiğim zaman, yazdığı teşekkür cevabında şöyle diyordu: "Bu beni en fazla ilgilendiren konulardan biridir. Batı´daki siyasal kurumların geçmiş yüz yıl boyunca Türkiye tarafından nasıl aktarılıp geliştiğini belirtmek tarihsel değeri olan bir sorundur".
E. E. Ramsaur Jr.´un kitabına bir önsöz yazmış olan ünlü Prof. L. V. Thomas bugün artık aramızda değil. Ama o da aynı kanıda. Bu kitabın özelliğini üç noktada topluyor: Batı milliyetçiliği fikirlerinin dünyanın Batılı olmayan bölümlerine girip yerleşmesi; buralarda yeni siyasal kurumlaşmalara yol açmaları; yine bu ülkelerdeki liderlerin bu akımları benimsemek yolunda karşılaştıkları direnmeler ve olayların uluslar arası sorunlar ortamında gelişimleri.
Prof. Thomas´a göre, kitabın ağırlığı bu sorunları ele almış olmasıydı. Bu bakış hiçbir zaman küçümsenemez. Bilimsel bakımdan değerlidir de. Ne var ki, her Batılı yazar bu yolu izlemiş değildir.
Batılı, kendi etkisinin girilmez sayılan yerlere nasıl girip geliştiğini ve Batı´ya ne getirebileceğini arar. Ondokuzuncu yüzyıla değin, "oryantalist" kategorisine sokulan taraflı ve Hıristiyan açısının hâkim olduğu incelemeler, Osmanlı sorunlarını anlamış ve anlatmış değildirler. Bu, tepeden bakmaya alışık, kibirli bir kültür egemenliğinin sömürgeci yönüydü.
Ernest Edmondson Ramsaur Jr.´un elinizdeki kitabı, bu bakışın dışında, çok daha içten bir nitelik taşıyor. Kitap, sanırım, Türkiye´de yardımcı konsolosluk görevinden ayrıldıktan sonra basılmıştır. Biz, o zamanlar yazarın böyle bir inceleme hazırladığını duyuyorduk ve sonucu merakla bekliyorduk.
Bekleyişin sonunda, yukarıdaki yargımızı güçlendiren bir eserle karşılaştık ve sevindik. Çünkü, belirttiğimiz gibi, bakış açısı, inceleme zevki ve çabası, yakın tarihimizin - hattâ bu günümüzün - gölgede kalmış yönlerini aydınlatmıştır ve bizler için öğretici olmuştur. Örneğin, yayım tarihine değin, İttihat ve Terakkî´nin ilk kurucularının hem mason, hem de tarikatçı olduklarını söyleseydiniz, kimse inanmazdı. İttihat ve Terakkî´nin örgütlenme örneği olarak Makedonya komitelerini aldığı söylenseydi, yine kolay kolay inanmazdınız. Bu aydınlığı bu kitaba borçluyuz. En azından, bu gibi konularda kitap bir hayli yenilik getirmiştir. E. E. Ramsaur Jr., Batılı kaynakları taramış, değerlendirmiştir. Türkçe bildiği için, yerli kaynaklara da - kısmen de olsa - inebilmiştir. Bibliyografya bölümünde, yayımlanmamış malzeme ayırımı içinde, bugün çoğu sağ olmayan Meşrutiyet insanlarının mektupları, bu yargımızı kanıtlıyor.
Anglo-Amerikan çalışmalarında görülen geleneksel inceleme yöntemi, konunun fazlasıyla sınırlanması ve daraltılmasıdır. Yazar, bir dönemin bir süresini seçer ve bunun ne bir adım öncesine, ne de bir adım sonrasına taşar. Bu yaklaşım her zaman yeterli sonuçlar vermiyor. Ramsaur Jr. da bu sınırlılık içinde kalmıştır. Örneğin, bir Ahmet Rıza Bey´in, bir Dr. Abdullah Cevdet Bey´in, bir Talât Paşa´nın, hangi zaman parçası içinde ele alınırsa alınsın, gerçek portreleri, siyasal alınyazılarının bittiği yere kadar izlenmedikçe, çizilemez. İnsanlar, tarihe mal olduktan sonra çok daha iyi anlaşılıyorlar. Talât Paşa´yı 1918´in Berlin´ine kadar, Ahmet Rıza Bey´i Mütareke´de Âyan Reisi olarak, Dr. Abdullah Cevdet´i İctihad´ın son provalarını verdiği 1932 yılına değin, Prens Sabahattin Bey´i Colombier köyünün unutulma duvarı ardına kadar izlemek... Sonra geriye dönüp hayat çizgisini, tüm iniş çıkışlarıyla saptamak... Ancak - evet ancak - böyle bir yöntem bize kişileri ve kişiliklerini tanıtabilir. Ve yine ancak o zaman, tarihin objektif akışına, kendilerinden sübjektif hangi "şey"leri kattıklarını anlayabiliriz. İnsanları "güncel"in tozlarından çıkarıp, tarih içindeki yerlerine oturttuktan sonra...
Bu kitapta bu yok. Ama yine çok şey var. Çok öğretici ve aydınlık şeyler var.
Yazımın başında kitabın 1957´de yayım yaşantısına girdiğini belirtmiştim. Bildiğim kadarıyla, kitap daha önce hazırlanmıştı. Baskısı bir süre sonra gerçekleşti. Bu nedenle de, o zaman ülkemizden ayrılmış olan yazar, bu konuyla ilgili yeni yayınlar görmemiş olsa gerek...
Yazar, zaten sunuş sözlerinde bunları söylüyor ve asıl eleştirilerin Türklerden geleceğini de hesaplıyor. Her eser için beklenebilir bir alınyazısıdır bu. Ama, karınca kaderince, bu konulara hayatını adamış bir kişi olarak, ben bu görüşü paylaşmıyorum.
Paylaşamıyorum, çünkü, kitabın kaleme alındığı zamanın koşulları içinde, onu eleştirme hakkına sahip olduğu ileri sürülen bizler, bu konulara henüz eğilmemiştik. Bugün, ne de olsa, utanma duvarını aştık sayabiliriz kendimiz. Umduğumuzdan çok verimli yayınlar var.
Ben, belirttiğim gibi, Ernest Edmondson Ramsaur Jr.´un kitabını yararlı buluyorum. Taraflı, misyoner geleneğinden ayrıldığı için kutluyorum.
Okuyucu, şimdi çevirmeğe başlayacağı sayfalarda, istibdatla hürriyet arasındaki koridora girmeye hazırlanmaktadır. Ciddî ve dürüst bir yazar, onu, tarihin gerçeklerine tutuna tutuna karanlıklarda kaybolmasını önleyerek, gerçeğe doğru götürecektir.
-Prof. Dr. Tarık Zafer TUNAYA
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.