9789750814839
96139
https://www.turkishbooks.com/books/istanbulda-tanzimat-oncesi-rum-ortodoks-kiliseleri-p96139.html
İstanbul'da Tanzimat Öncesi Rum Ortodoks Kiliseleri
18.888
Rum Ortodoks toplumu, Osmanlı dönemindeki yeni yaşamını Milletbaşı unvanı ile Patrik liderliğinde ve Patrikhane çatısı altında sürdürür. Bu dönemde Bizans kiliselerinin bir kısmı, özellikle kubbeli yapılar, çoğu cami olmak üzere yeni işlevleriyle kullanıma sokulmuş; geriye kalan kiliseler ise onarımlar ya da yeniden yapımlar sonucu, Rum Ortodoks toplumunun ibadet mekânları olarak işlevlerini sürdürmüştür
Osmanlı yönetiminde Hıristiyanların, dini yapıları ile ilgili inşa faaliyetlerinde uyulması zorunlu kurallar vardı. Tanzimat dönemine kadar Osmanlı yönetiminde, yeni kilise inşa edilmesi yasaktı. Bir kilisenin yeniden inşa edilmesi ise, ancak eskiden kilise olduğunun kanıtlanması halinde, aynı yerde ve aynı özelliklerde yapılması koşuluyla mümkündü
Tanzimat öncesi Rum Ortodoks kiliseleri, Osmanlı kavramı çerçevesinde adeta aynı reçete ile oluşturulmuş; özgün nitelikte ve sanat tarihi bağlamında bütünlük gösteren yapılardır. Rum kiliselerinin mimari karakteri, ondokuzuncu yüzyılın ilk yarısında Tanzimat ve Islahat fermanları ile yaşanan değişim süreci sonrasında kaybedilmiştir. Bu nedenle, kitabın kapsamı 1856 tarihli Islahat Fermanı ile sınırlanır...
Geniş bilgiler, ayrıntılı anlatım ve bilgilendirici fotoğraflarla alanındaki tek yetkin kaynak.
Tadımlık
Önsöz
İstanbul, bin yılı aşkın süre merkezi olduğu Bizans İmparatorluğunun yıkılmasından sonra, Osmanlı Devletinin başkenti olarak önemini korumuştur. Fetihten sonra, Bizansın tarihi mirasını ve Osmanlının himayesini benimseyen Rum Ortodoks toplumu, sosyal yaşamını da Patriklik çatısı altında sürdürür. Bizanstan devralınan Rum Ortodoks kiliseleri, Osmanlı döneminde yönetimin kuralları çerçevesinde biçimlenmiş; bir kısmı yeniden yapımlar ya da çeşitli onarımlar sonucu varlıklarını korumuştur. İstanbulun kent tarihi içinde, Rum toplumunun geçmişiyle bağını oluşturan bu kültür varlıkları, Bizanstan Osmanlıya taşıdıkları etkiler ve izlerle dönemlerine tanıklık ederek günümüze gelmiştir.
İstanbuldaki Rum Ortodoks kiliselerinin mimarisi, Osmanlının Tanzimat ve Islahat fermanlarıyla yaşadığı süreçten sonra, önemli ölçüde değişime uğramıştır. Bu değişim, Tanzimattan önceki dört yüz yıllık dönem boyunca, kiliselerin mimarisini belirlemiş olan tanımlayıcı özellikleri ayırt edici kılmaktadır. Katalog kapsamında ele alınan toplam elli üç kilisenin mimarisine ilişkin verilerin değerlendirmesi; dönemin Rum Ortodoks kiliselerinin mimarisinin, yönetimin sınırladığı çerçevede belirlendiğini ve kendine özgü bütünlük oluşturduğunu ortaya koyar.
İstanbulda bulunan Rum Ortodoks kiliseleri konusundaki çalışmalar, Sanat Tarihi bilim dalında, 1990 yılında başlayan yüksek lisans tezi kapsamındaki araştırmalara dayanır. Konuya ilişkin hazırlanan yüksek lisans tezinin kapsamı, daha sonra doktora çalışmaları sırasında yeniden düzenlenmiştir. Başlangıçta, Bizans dönemi İstanbulunu tanımlayan Suriçi bölgesi ve Galatada bulunan kiliselerin yer aldığı çalışma; daha sonra İstanbulun tümünü içerecek şekilde genişletilmiştir. Bu arada, kiliselerin mimarisinin Tanzimat ve Islahat fermanları sonrasında gösterdiği yapısal değişim göz önüne alınarak, çalışmanın kapsamı ondokuzuncu yüzyılın ortasıyla sınırlanmıştır. Mimarinin bir bütünlük içinde uygulandığı Tanzimat Öncesi dönemi içerecek şekilde düzenlenen çalışmada, 1856 sonrasında inşa edilen kiliseler kapsam dışı bırakılmıştır. Böylece, Osmanlı İmparatorluğunun bu dönemdeki dört yüz yıllık politikasının sonucu olarak günümüze gelen, İstanbuldaki Rum Ortodoks kiliselerinin mimarisi çeşitli yönleriyle ortaya konmuştur.
1990 yılında, bir yüksek lisans tezinin konusu olarak başlayan çalışmalar, zaman içinde gelişti ve şekillendi. Kimi zaman sancılı, kimi zaman sorunlu; ama genel olarak konunun zamanı, zamanın da konuyu beslediği, uzun ve kapsamlı bir süreç yaşandı. Sonuçta, yoğun emek ve çabanın ürünü olan bu kitap; bir yandan çeşitli sorunların ve çözümlerin, öte yandan sabır ve özveriyle katkıda bulunanların derin izlerini taşıyor. Gelinen aşamada, olumlu olumsuz tüm yaşananlar, sürece katılanlar ve katkılar; bu kitabın bir köşesinde, bir satırında, bir çizgisinde ifadesini buldu.
Geriye dönük olarak, süreç içindeki izler ve iz bırakanlar, zamanın akışına göre sıralandığında; konuya ilişkin ilk görüntü, 1990 yılının eylül ayına, Yıldız Ötükenle tez konusunun belirlendiği güne uzanır. Sonraki gelişmeler, oldukça karmaşıktı; nereden ve nasıl başlanması gerektiğine ilişkin çabaların toparlanması epey zaman aldı. Alan çalışmalarının kendine has güçlüklerini kavramak ise başka bir dünyanın keşfedilmesi anlamına geliyordu. Zamanla, bu karmaşa ve çözümsüzlük hali, yerini açıklığa ve netleşmeye bırakırken, konunun çözüm bekleyen öznel sorunları öne çıkmaya başladı.
İstanbuldaki Rum Ortodoks kiliseleriyle ilgili çalışmaların belirleyici aşamalarını oluşturan tezler, Prof. Dr. Semiha Yıldız Ötükenin danışmanlığında gerçekleştirildi. Bu süreçte Yıldız Ötüken, hiçbir zaman ödün vermediği bilimsel yöntemleri ve değerleriyle; kimi zaman fark edilmese de anlamını sonuçlarda bulan derin izler bırakmıştır. Onun yol göstericiliğiyle edinilen birikim ve donanımın, giderek zorlaşan aşamalarda aynı zamanda ne denli güçlü çözümler içerdiğini görmek, sorunların aşılması kadar gelişimin de anahtarı olmuştur. Yıldız Ötükenin örnek bilim insanı kimliğini ve bilimsel yaklaşımını, zaman içinde yaşamın farklı alanlarında ve her seferinde değişen biçimleriyle yeniden algıladığımı bir kez daha hatırlıyorum.
Çalışmaların başladığı dönem, aynı zamanda Rum Ortodoks Patrikhanesinde, Patrik Bartholomaiosun göreve geldiği tarihtir. Patrik Bartholomaios, çalışmaları başından itibaren ilgiyle izlemiş; olumlu görüşleriyle daima destek olmuştur. Rum Ortodoks Patrikliğince verilen izinler, çoğunlukla kiliselerde uygun çalışma koşullarının sağlanmasına katkıda bulunmuştur.
Henüz çalışmanın başlarında tanıdığım ve zaman içinde gelişen ilişkimizin samimi bir dostluğa dönüştüğü, değerli Sanat Tarihçisi ve Yüksek Mimar Aristidis Pasadeosla sevgili eşi Maria Pasadeos, ne yazık ki artık aramızda değiller; onları sevgi ve saygıyla anıyorum.
Araştırmanın kapsamı geliştikçe cemaa
Rum Ortodoks toplumu, Osmanlı dönemindeki yeni yaşamını Milletbaşı unvanı ile Patrik liderliğinde ve Patrikhane çatısı altında sürdürür. Bu dönemde Bizans kiliselerinin bir kısmı, özellikle kubbeli yapılar, çoğu cami olmak üzere yeni işlevleriyle kullanıma sokulmuş; geriye kalan kiliseler ise onarımlar ya da yeniden yapımlar sonucu, Rum Ortodoks toplumunun ibadet mekânları olarak işlevlerini sürdürmüştür
Osmanlı yönetiminde Hıristiyanların, dini yapıları ile ilgili inşa faaliyetlerinde uyulması zorunlu kurallar vardı. Tanzimat dönemine kadar Osmanlı yönetiminde, yeni kilise inşa edilmesi yasaktı. Bir kilisenin yeniden inşa edilmesi ise, ancak eskiden kilise olduğunun kanıtlanması halinde, aynı yerde ve aynı özelliklerde yapılması koşuluyla mümkündü
Tanzimat öncesi Rum Ortodoks kiliseleri, Osmanlı kavramı çerçevesinde adeta aynı reçete ile oluşturulmuş; özgün nitelikte ve sanat tarihi bağlamında bütünlük gösteren yapılardır. Rum kiliselerinin mimari karakteri, ondokuzuncu yüzyılın ilk yarısında Tanzimat ve Islahat fermanları ile yaşanan değişim süreci sonrasında kaybedilmiştir. Bu nedenle, kitabın kapsamı 1856 tarihli Islahat Fermanı ile sınırlanır...
Geniş bilgiler, ayrıntılı anlatım ve bilgilendirici fotoğraflarla alanındaki tek yetkin kaynak.
Tadımlık
Önsöz
İstanbul, bin yılı aşkın süre merkezi olduğu Bizans İmparatorluğunun yıkılmasından sonra, Osmanlı Devletinin başkenti olarak önemini korumuştur. Fetihten sonra, Bizansın tarihi mirasını ve Osmanlının himayesini benimseyen Rum Ortodoks toplumu, sosyal yaşamını da Patriklik çatısı altında sürdürür. Bizanstan devralınan Rum Ortodoks kiliseleri, Osmanlı döneminde yönetimin kuralları çerçevesinde biçimlenmiş; bir kısmı yeniden yapımlar ya da çeşitli onarımlar sonucu varlıklarını korumuştur. İstanbulun kent tarihi içinde, Rum toplumunun geçmişiyle bağını oluşturan bu kültür varlıkları, Bizanstan Osmanlıya taşıdıkları etkiler ve izlerle dönemlerine tanıklık ederek günümüze gelmiştir.
İstanbuldaki Rum Ortodoks kiliselerinin mimarisi, Osmanlının Tanzimat ve Islahat fermanlarıyla yaşadığı süreçten sonra, önemli ölçüde değişime uğramıştır. Bu değişim, Tanzimattan önceki dört yüz yıllık dönem boyunca, kiliselerin mimarisini belirlemiş olan tanımlayıcı özellikleri ayırt edici kılmaktadır. Katalog kapsamında ele alınan toplam elli üç kilisenin mimarisine ilişkin verilerin değerlendirmesi; dönemin Rum Ortodoks kiliselerinin mimarisinin, yönetimin sınırladığı çerçevede belirlendiğini ve kendine özgü bütünlük oluşturduğunu ortaya koyar.
İstanbulda bulunan Rum Ortodoks kiliseleri konusundaki çalışmalar, Sanat Tarihi bilim dalında, 1990 yılında başlayan yüksek lisans tezi kapsamındaki araştırmalara dayanır. Konuya ilişkin hazırlanan yüksek lisans tezinin kapsamı, daha sonra doktora çalışmaları sırasında yeniden düzenlenmiştir. Başlangıçta, Bizans dönemi İstanbulunu tanımlayan Suriçi bölgesi ve Galatada bulunan kiliselerin yer aldığı çalışma; daha sonra İstanbulun tümünü içerecek şekilde genişletilmiştir. Bu arada, kiliselerin mimarisinin Tanzimat ve Islahat fermanları sonrasında gösterdiği yapısal değişim göz önüne alınarak, çalışmanın kapsamı ondokuzuncu yüzyılın ortasıyla sınırlanmıştır. Mimarinin bir bütünlük içinde uygulandığı Tanzimat Öncesi dönemi içerecek şekilde düzenlenen çalışmada, 1856 sonrasında inşa edilen kiliseler kapsam dışı bırakılmıştır. Böylece, Osmanlı İmparatorluğunun bu dönemdeki dört yüz yıllık politikasının sonucu olarak günümüze gelen, İstanbuldaki Rum Ortodoks kiliselerinin mimarisi çeşitli yönleriyle ortaya konmuştur.
1990 yılında, bir yüksek lisans tezinin konusu olarak başlayan çalışmalar, zaman içinde gelişti ve şekillendi. Kimi zaman sancılı, kimi zaman sorunlu; ama genel olarak konunun zamanı, zamanın da konuyu beslediği, uzun ve kapsamlı bir süreç yaşandı. Sonuçta, yoğun emek ve çabanın ürünü olan bu kitap; bir yandan çeşitli sorunların ve çözümlerin, öte yandan sabır ve özveriyle katkıda bulunanların derin izlerini taşıyor. Gelinen aşamada, olumlu olumsuz tüm yaşananlar, sürece katılanlar ve katkılar; bu kitabın bir köşesinde, bir satırında, bir çizgisinde ifadesini buldu.
Geriye dönük olarak, süreç içindeki izler ve iz bırakanlar, zamanın akışına göre sıralandığında; konuya ilişkin ilk görüntü, 1990 yılının eylül ayına, Yıldız Ötükenle tez konusunun belirlendiği güne uzanır. Sonraki gelişmeler, oldukça karmaşıktı; nereden ve nasıl başlanması gerektiğine ilişkin çabaların toparlanması epey zaman aldı. Alan çalışmalarının kendine has güçlüklerini kavramak ise başka bir dünyanın keşfedilmesi anlamına geliyordu. Zamanla, bu karmaşa ve çözümsüzlük hali, yerini açıklığa ve netleşmeye bırakırken, konunun çözüm bekleyen öznel sorunları öne çıkmaya başladı.
İstanbuldaki Rum Ortodoks kiliseleriyle ilgili çalışmaların belirleyici aşamalarını oluşturan tezler, Prof. Dr. Semiha Yıldız Ötükenin danışmanlığında gerçekleştirildi. Bu süreçte Yıldız Ötüken, hiçbir zaman ödün vermediği bilimsel yöntemleri ve değerleriyle; kimi zaman fark edilmese de anlamını sonuçlarda bulan derin izler bırakmıştır. Onun yol göstericiliğiyle edinilen birikim ve donanımın, giderek zorlaşan aşamalarda aynı zamanda ne denli güçlü çözümler içerdiğini görmek, sorunların aşılması kadar gelişimin de anahtarı olmuştur. Yıldız Ötükenin örnek bilim insanı kimliğini ve bilimsel yaklaşımını, zaman içinde yaşamın farklı alanlarında ve her seferinde değişen biçimleriyle yeniden algıladığımı bir kez daha hatırlıyorum.
Çalışmaların başladığı dönem, aynı zamanda Rum Ortodoks Patrikhanesinde, Patrik Bartholomaiosun göreve geldiği tarihtir. Patrik Bartholomaios, çalışmaları başından itibaren ilgiyle izlemiş; olumlu görüşleriyle daima destek olmuştur. Rum Ortodoks Patrikliğince verilen izinler, çoğunlukla kiliselerde uygun çalışma koşullarının sağlanmasına katkıda bulunmuştur.
Henüz çalışmanın başlarında tanıdığım ve zaman içinde gelişen ilişkimizin samimi bir dostluğa dönüştüğü, değerli Sanat Tarihçisi ve Yüksek Mimar Aristidis Pasadeosla sevgili eşi Maria Pasadeos, ne yazık ki artık aramızda değiller; onları sevgi ve saygıyla anıyorum.
Araştırmanın kapsamı geliştikçe cemaa
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.