9789753551625
4095
https://www.turkishbooks.com/books/islamda-mulk-ve-hilafet-p4095.html
İslâm'da Mülk ve Hilafet
1.554
Peygamber (s.a.v.) vefatından önce herhangi bir meşru otorite veya müesseseyi vasiyet etmediği gibi kendisine bir halef de tayin etmemiştir. Kur´ân´ın ilâhî iradeyi ifade eden otoritesi bütün müslümanlara emanet edilmiştir. Gerekirse müslümanlar aralarından birini seçerek kendilerine siyasî lider yapabilirler. Nitekim hilafet müessesesi, Peygamber´in vefatından sonra ortaya çıkan bir zaruretin neticesi olarak vücuda gelmiştir.
Peygamber kendi yerine, bir otorite olarak, sadece Kur´an´ı bırakıyor. Bir halife tayin etmiyor. Bir şûrâ veya başka bir müessese kurulmasını da vasiyet etmiyor. İlâhî hukuku tefsir ve tatbik etme selahiyeti ve hakkı, bütün müslümanların en tabiî hak ve vazifesi oluyor.
Otorite cemaate müşterek bir miras olarak tevdî olunmak sûretiyle bir "şahs-ı manevî" haline gelmiştir. Bu vaziyet karşısında müslümanlar kendilerine bir halife seçiyorlar, ama halifeden de her müslüman gibi ilâhî kanuna riayet etmesi ve keyfî değil, müslümanların müşterek tasvibine uygun hareket etmesi bekleniyor. Zira, siyasî kararların ilâhî hukuka uygun olup olmadığına karar verecek teokratik bir müessese yoktur ve ilâhî irade halifenin şahsında değil Kur´an´da tecessüm etmiştir.
Peygamber (s.a.v.) vefatından önce herhangi bir meşru otorite veya müesseseyi vasiyet etmediği gibi kendisine bir halef de tayin etmemiştir. Kur´ân´ın ilâhî iradeyi ifade eden otoritesi bütün müslümanlara emanet edilmiştir. Gerekirse müslümanlar aralarından birini seçerek kendilerine siyasî lider yapabilirler. Nitekim hilafet müessesesi, Peygamber´in vefatından sonra ortaya çıkan bir zaruretin neticesi olarak vücuda gelmiştir.
Peygamber kendi yerine, bir otorite olarak, sadece Kur´an´ı bırakıyor. Bir halife tayin etmiyor. Bir şûrâ veya başka bir müessese kurulmasını da vasiyet etmiyor. İlâhî hukuku tefsir ve tatbik etme selahiyeti ve hakkı, bütün müslümanların en tabiî hak ve vazifesi oluyor.
Otorite cemaate müşterek bir miras olarak tevdî olunmak sûretiyle bir "şahs-ı manevî" haline gelmiştir. Bu vaziyet karşısında müslümanlar kendilerine bir halife seçiyorlar, ama halifeden de her müslüman gibi ilâhî kanuna riayet etmesi ve keyfî değil, müslümanların müşterek tasvibine uygun hareket etmesi bekleniyor. Zira, siyasî kararların ilâhî hukuka uygun olup olmadığına karar verecek teokratik bir müessese yoktur ve ilâhî irade halifenin şahsında değil Kur´an´da tecessüm etmiştir.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.