9789755482996
373159
https://www.turkishbooks.com/books/islam-yargilama-hukukunun-esaslari-p373159.html
İslam Yargılama Hukukunun Esasları
8.88
Fertler, Şer'in (hukuk düzeninin) kendilerine tanıdığı haklara bir tecâvüz olmadığı, bunlara riâyet edildiği müddetçe, başkaları ile
ihtilâfa düşmezler. Herkes, hukuk düzenince belirlenen kurallara aynen uysa idi, fertler arasında hiçbir ihtilâf doğmazdı. Ancak bu ideal bir
durumdur. Toplum hayatında esas olan da bu ideal durumdur. Fakat istisnai olarak hukuk düzeninin fertlere tanıdığı haklar ihtilaflı
olabilir. Bu, bir kimsenin başkasının hakkını kasden tanımaması, onu ihlâl etmesi şeklinde olabilir. Fakat çoğunlukla iki kişi de kendi
açılarından kendilerini haklı görebilir ve bu sebeple ihtilafa düşebilirler. Hiç şüphesiz insanlar arasında meydana gelen anlaşmazlıkların
çözümlenmesi, tecavüzlerin ortadan kaldırılması ve suç teşkil eden fiilleri işleyenlerin cezalandırılması bir arada yaşamanın gerektirdiği
bir zorunluluktur.
Bir toplumda fertlere ihlâl edildiğini düşündüğü hakkını bizzat alma yetkisinin tanınması, kamu düzeninin bozulması ve anarşinin
hâkim olmasıyla eş anlamlıdır. Pek çok ihtilaf sulh, hakem ve fetva yoluyla çözümlenebilir. İhtilafların bu yollarla giderilmesi yargı
yükünün hafifletilmesi bakımından önemi inkâr edilmez bir husustur. Ancak ihtilafların bu yollarla çözümlenmesi, arkasında cebrî
yaptırımı ve kamu desteğini taşımadığı için her zaman beklenen sonucu vermez. Bunun için de sağ duyu sahibi her insanın, meşrû
ölçüler, hukukî usul ve kurallar çerçevesinde faaliyette bulunup zayıfı koruyacak, haklıyı haksızdan ayıracak ve hakkı çiğnenen kimsenin
hakkını sahibine geri verecek, suçluyu tespit edip cezalandıracak, böylece toplumun huzur ve sükununu sağlayacak kamu otoritesine ve
yaptırım gücüne sahip bir kuruma yani yargı kuvveti ve kurumuna ihtiyaç bulunduğunu kabul edeceği açıktır.
Yargının amaç ve hedefi ise adaleti gerçekleştirmektir. Bu amacından ötürü yargı terimi zamanla adalet kelimesiyle özdeşleşmiş ve
yargı kurumu tabiri yerine adalet kurumu (adlî teşkilât, adliye) tabiri kullanılmıştır. İslâmî öğretide de yargı işi yani adaleti temin işi
imandan sonra en faziletli bir ibadet, yargı makamı yüce bir makam, yargı görevi de kutsal bir görev sayılmıştır.
İslâm yargılama hukuku ve adliye teşkilâtını ilgilendiren meselelerin pek çoğunun ele alındığı bu kitap, bu alanda genel bilgi edinmek
isteyen mereklı hukukçu, araştırmacı ve öğrencilere el kitabı mahiyetindedir.
ihtilâfa düşmezler. Herkes, hukuk düzenince belirlenen kurallara aynen uysa idi, fertler arasında hiçbir ihtilâf doğmazdı. Ancak bu ideal bir
durumdur. Toplum hayatında esas olan da bu ideal durumdur. Fakat istisnai olarak hukuk düzeninin fertlere tanıdığı haklar ihtilaflı
olabilir. Bu, bir kimsenin başkasının hakkını kasden tanımaması, onu ihlâl etmesi şeklinde olabilir. Fakat çoğunlukla iki kişi de kendi
açılarından kendilerini haklı görebilir ve bu sebeple ihtilafa düşebilirler. Hiç şüphesiz insanlar arasında meydana gelen anlaşmazlıkların
çözümlenmesi, tecavüzlerin ortadan kaldırılması ve suç teşkil eden fiilleri işleyenlerin cezalandırılması bir arada yaşamanın gerektirdiği
bir zorunluluktur.
Bir toplumda fertlere ihlâl edildiğini düşündüğü hakkını bizzat alma yetkisinin tanınması, kamu düzeninin bozulması ve anarşinin
hâkim olmasıyla eş anlamlıdır. Pek çok ihtilaf sulh, hakem ve fetva yoluyla çözümlenebilir. İhtilafların bu yollarla giderilmesi yargı
yükünün hafifletilmesi bakımından önemi inkâr edilmez bir husustur. Ancak ihtilafların bu yollarla çözümlenmesi, arkasında cebrî
yaptırımı ve kamu desteğini taşımadığı için her zaman beklenen sonucu vermez. Bunun için de sağ duyu sahibi her insanın, meşrû
ölçüler, hukukî usul ve kurallar çerçevesinde faaliyette bulunup zayıfı koruyacak, haklıyı haksızdan ayıracak ve hakkı çiğnenen kimsenin
hakkını sahibine geri verecek, suçluyu tespit edip cezalandıracak, böylece toplumun huzur ve sükununu sağlayacak kamu otoritesine ve
yaptırım gücüne sahip bir kuruma yani yargı kuvveti ve kurumuna ihtiyaç bulunduğunu kabul edeceği açıktır.
Yargının amaç ve hedefi ise adaleti gerçekleştirmektir. Bu amacından ötürü yargı terimi zamanla adalet kelimesiyle özdeşleşmiş ve
yargı kurumu tabiri yerine adalet kurumu (adlî teşkilât, adliye) tabiri kullanılmıştır. İslâmî öğretide de yargı işi yani adaleti temin işi
imandan sonra en faziletli bir ibadet, yargı makamı yüce bir makam, yargı görevi de kutsal bir görev sayılmıştır.
İslâm yargılama hukuku ve adliye teşkilâtını ilgilendiren meselelerin pek çoğunun ele alındığı bu kitap, bu alanda genel bilgi edinmek
isteyen mereklı hukukçu, araştırmacı ve öğrencilere el kitabı mahiyetindedir.
Fertler, Şer'in (hukuk düzeninin) kendilerine tanıdığı haklara bir tecâvüz olmadığı, bunlara riâyet edildiği müddetçe, başkaları ile
ihtilâfa düşmezler. Herkes, hukuk düzenince belirlenen kurallara aynen uysa idi, fertler arasında hiçbir ihtilâf doğmazdı. Ancak bu ideal bir
durumdur. Toplum hayatında esas olan da bu ideal durumdur. Fakat istisnai olarak hukuk düzeninin fertlere tanıdığı haklar ihtilaflı
olabilir. Bu, bir kimsenin başkasının hakkını kasden tanımaması, onu ihlâl etmesi şeklinde olabilir. Fakat çoğunlukla iki kişi de kendi
açılarından kendilerini haklı görebilir ve bu sebeple ihtilafa düşebilirler. Hiç şüphesiz insanlar arasında meydana gelen anlaşmazlıkların
çözümlenmesi, tecavüzlerin ortadan kaldırılması ve suç teşkil eden fiilleri işleyenlerin cezalandırılması bir arada yaşamanın gerektirdiği
bir zorunluluktur.
Bir toplumda fertlere ihlâl edildiğini düşündüğü hakkını bizzat alma yetkisinin tanınması, kamu düzeninin bozulması ve anarşinin
hâkim olmasıyla eş anlamlıdır. Pek çok ihtilaf sulh, hakem ve fetva yoluyla çözümlenebilir. İhtilafların bu yollarla giderilmesi yargı
yükünün hafifletilmesi bakımından önemi inkâr edilmez bir husustur. Ancak ihtilafların bu yollarla çözümlenmesi, arkasında cebrî
yaptırımı ve kamu desteğini taşımadığı için her zaman beklenen sonucu vermez. Bunun için de sağ duyu sahibi her insanın, meşrû
ölçüler, hukukî usul ve kurallar çerçevesinde faaliyette bulunup zayıfı koruyacak, haklıyı haksızdan ayıracak ve hakkı çiğnenen kimsenin
hakkını sahibine geri verecek, suçluyu tespit edip cezalandıracak, böylece toplumun huzur ve sükununu sağlayacak kamu otoritesine ve
yaptırım gücüne sahip bir kuruma yani yargı kuvveti ve kurumuna ihtiyaç bulunduğunu kabul edeceği açıktır.
Yargının amaç ve hedefi ise adaleti gerçekleştirmektir. Bu amacından ötürü yargı terimi zamanla adalet kelimesiyle özdeşleşmiş ve
yargı kurumu tabiri yerine adalet kurumu (adlî teşkilât, adliye) tabiri kullanılmıştır. İslâmî öğretide de yargı işi yani adaleti temin işi
imandan sonra en faziletli bir ibadet, yargı makamı yüce bir makam, yargı görevi de kutsal bir görev sayılmıştır.
İslâm yargılama hukuku ve adliye teşkilâtını ilgilendiren meselelerin pek çoğunun ele alındığı bu kitap, bu alanda genel bilgi edinmek
isteyen mereklı hukukçu, araştırmacı ve öğrencilere el kitabı mahiyetindedir.
ihtilâfa düşmezler. Herkes, hukuk düzenince belirlenen kurallara aynen uysa idi, fertler arasında hiçbir ihtilâf doğmazdı. Ancak bu ideal bir
durumdur. Toplum hayatında esas olan da bu ideal durumdur. Fakat istisnai olarak hukuk düzeninin fertlere tanıdığı haklar ihtilaflı
olabilir. Bu, bir kimsenin başkasının hakkını kasden tanımaması, onu ihlâl etmesi şeklinde olabilir. Fakat çoğunlukla iki kişi de kendi
açılarından kendilerini haklı görebilir ve bu sebeple ihtilafa düşebilirler. Hiç şüphesiz insanlar arasında meydana gelen anlaşmazlıkların
çözümlenmesi, tecavüzlerin ortadan kaldırılması ve suç teşkil eden fiilleri işleyenlerin cezalandırılması bir arada yaşamanın gerektirdiği
bir zorunluluktur.
Bir toplumda fertlere ihlâl edildiğini düşündüğü hakkını bizzat alma yetkisinin tanınması, kamu düzeninin bozulması ve anarşinin
hâkim olmasıyla eş anlamlıdır. Pek çok ihtilaf sulh, hakem ve fetva yoluyla çözümlenebilir. İhtilafların bu yollarla giderilmesi yargı
yükünün hafifletilmesi bakımından önemi inkâr edilmez bir husustur. Ancak ihtilafların bu yollarla çözümlenmesi, arkasında cebrî
yaptırımı ve kamu desteğini taşımadığı için her zaman beklenen sonucu vermez. Bunun için de sağ duyu sahibi her insanın, meşrû
ölçüler, hukukî usul ve kurallar çerçevesinde faaliyette bulunup zayıfı koruyacak, haklıyı haksızdan ayıracak ve hakkı çiğnenen kimsenin
hakkını sahibine geri verecek, suçluyu tespit edip cezalandıracak, böylece toplumun huzur ve sükununu sağlayacak kamu otoritesine ve
yaptırım gücüne sahip bir kuruma yani yargı kuvveti ve kurumuna ihtiyaç bulunduğunu kabul edeceği açıktır.
Yargının amaç ve hedefi ise adaleti gerçekleştirmektir. Bu amacından ötürü yargı terimi zamanla adalet kelimesiyle özdeşleşmiş ve
yargı kurumu tabiri yerine adalet kurumu (adlî teşkilât, adliye) tabiri kullanılmıştır. İslâmî öğretide de yargı işi yani adaleti temin işi
imandan sonra en faziletli bir ibadet, yargı makamı yüce bir makam, yargı görevi de kutsal bir görev sayılmıştır.
İslâm yargılama hukuku ve adliye teşkilâtını ilgilendiren meselelerin pek çoğunun ele alındığı bu kitap, bu alanda genel bilgi edinmek
isteyen mereklı hukukçu, araştırmacı ve öğrencilere el kitabı mahiyetindedir.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.