9789754647549
376833
https://www.turkishbooks.com/books/is-sagligi-guvenligi-ve-alt-isverenlik-p376833.html
İş Sağlığı Güvenliği ve Alt İşverenlik
11.112
Gelişen teknoloji ve serbest rekabet koşulları, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çalışma koşullarında önemli sorunlar yaşanmasına neden olmaktadır. İşletmelerin yüksek üretim kapasitesine geçmeleri ve üretim maliyetlerini düşürme kaygıları, beraberinde seri ama özensiz üretimi getirmekte, bunu da iş sağlığı ve güvenliği sorunları takip etmektedir. Günümüzde global rekabet koşullarına ayak uydurma gerekçesine sığınılarak sürdürülen bu üretim yöntemi, iş sağlığı ve güvenliğini hızla gündemin ilk sıralarına oturtmuştur. Avrupa'da uzun yıllardır üzerine ciddiyetle gidilen iş sağlığı ve güvenliği, Avrupa Birliğine üyelik sürecinde ülkemizin de gündemine girmiş, son yıllarda yaşanan maden ve tersane kazaları ile konu daha da ivme kazanmıştır.
Bu koşullar altında ülkemizin ilk iş sağlığı ve güvenliği yasası çıkarılarak yürürlüğe girmiş, tüm iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yeniden kurgulanmıştır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, konunun uygulama alanını fabrika sahalarından mahallelere kadar genişletmiş, daha önce mal ve hizmet üreten işyeri sahiplerinin ilgi alanına giren iş sağlığı ve güvenliği artık, apartman sakinlerinin dahi ilgilenmesi gereken ciddi bir konu haline getirilmiştir. Bununla birlikte, ülkemizin mevzuat oluşturma hızında gösterdiği bu yüksek performansın, bu mevzuatın hayata geçirilmesine aynı oranda yansıdığını söylemek güçtür. Kayıt dışı işyerlerinin tümü, kayıt içi olanların da büyük çoğunluğu halen iş sağlığı ve güvenliği bilincinden uzaktır. Konu bir çok işveren tarafından hala, yeni bir harcama kalemi olarak görülerek, tasarruf politikalarının ilk hedefi halindedir. Dolayısıyla, iş sağlığı ve güvenliği konusunda bir kamuoyu algısı sağlanmaya çalışılsa da, arzu edilen hedefe henüz ulaşılamamıştır.
Ülkemizdeki çalışma yaşamının önemli sorunlarından bir diğeri, alt işverenliktir. Tıpkı iş sağlığı ve güvenliği gibi alt işverenlik de uzun yıllardır işçilerin çalışma koşullarında problemler yaratmaktadır. Bu sebeple 4857 sayılı İş Kanunu ile konu yeniden düzenlenmiştir. Ancak yeni düzenlemeye kadar ülkenin önemli sorunu olan alt işverenlik, artık ülkenin neredeyse en önemli sorunu haline gelmiştir. 2003 yılından beri alt işverenlik, yargının temel hukuki uyuşmazlık konularının başında yer almaktadır. Alt işverenlik ilişkilerinin yargıya taşınma sebeplerinin başında, işçilik alacakları, sendikal hakların ihlali ve iş kazaları gelmektedir. Söz konusu uyuşmazlık sebeplerinden işçilik alacakları ve toplu iş uyuşmazlıkları, çok ciddi bilimsel çalışmalara konu olmuş ve ayrıntılı olarak incelenmiştir. Buna karşın konu iş sağlığı ve güvenliği bağlamında aynı ilgiyi görememiştir. O sebeple biz de çalışmamızı bu alana yöneltmek istedik.
Çalışmamızda yer verilen tespit ve değerlendirmelerin en temel amacı, bu alanda yapılması gereken çok daha kapsamlı çalışmalara, katkı sağlamaktan, fikir verebilmekten ibarettir. Zira içinde bulunduğumuz zaman dilimi, bu alandaki çalışmaları teşvik edecek niteliktedir. Yeni yasa ile oluşturulan özel statü ve organizasyonlar, ülke genelinde yatırım yapan, Ar-Ge çalışmaları yürüten ve personel yetiştiren ciddi bir sektörün oluşacağını göstermektedir. İş sağlığı ve güvenliği, 6331 sayılı yasanın tümüyle yürürlüğe gireceği öngörülen 2016 yılından itibaren çalışma yaşamının en önemli uğraşı alanlarından biri haline gelecektir.
Bu koşullar altında ülkemizin ilk iş sağlığı ve güvenliği yasası çıkarılarak yürürlüğe girmiş, tüm iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yeniden kurgulanmıştır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, konunun uygulama alanını fabrika sahalarından mahallelere kadar genişletmiş, daha önce mal ve hizmet üreten işyeri sahiplerinin ilgi alanına giren iş sağlığı ve güvenliği artık, apartman sakinlerinin dahi ilgilenmesi gereken ciddi bir konu haline getirilmiştir. Bununla birlikte, ülkemizin mevzuat oluşturma hızında gösterdiği bu yüksek performansın, bu mevzuatın hayata geçirilmesine aynı oranda yansıdığını söylemek güçtür. Kayıt dışı işyerlerinin tümü, kayıt içi olanların da büyük çoğunluğu halen iş sağlığı ve güvenliği bilincinden uzaktır. Konu bir çok işveren tarafından hala, yeni bir harcama kalemi olarak görülerek, tasarruf politikalarının ilk hedefi halindedir. Dolayısıyla, iş sağlığı ve güvenliği konusunda bir kamuoyu algısı sağlanmaya çalışılsa da, arzu edilen hedefe henüz ulaşılamamıştır.
Ülkemizdeki çalışma yaşamının önemli sorunlarından bir diğeri, alt işverenliktir. Tıpkı iş sağlığı ve güvenliği gibi alt işverenlik de uzun yıllardır işçilerin çalışma koşullarında problemler yaratmaktadır. Bu sebeple 4857 sayılı İş Kanunu ile konu yeniden düzenlenmiştir. Ancak yeni düzenlemeye kadar ülkenin önemli sorunu olan alt işverenlik, artık ülkenin neredeyse en önemli sorunu haline gelmiştir. 2003 yılından beri alt işverenlik, yargının temel hukuki uyuşmazlık konularının başında yer almaktadır. Alt işverenlik ilişkilerinin yargıya taşınma sebeplerinin başında, işçilik alacakları, sendikal hakların ihlali ve iş kazaları gelmektedir. Söz konusu uyuşmazlık sebeplerinden işçilik alacakları ve toplu iş uyuşmazlıkları, çok ciddi bilimsel çalışmalara konu olmuş ve ayrıntılı olarak incelenmiştir. Buna karşın konu iş sağlığı ve güvenliği bağlamında aynı ilgiyi görememiştir. O sebeple biz de çalışmamızı bu alana yöneltmek istedik.
Çalışmamızda yer verilen tespit ve değerlendirmelerin en temel amacı, bu alanda yapılması gereken çok daha kapsamlı çalışmalara, katkı sağlamaktan, fikir verebilmekten ibarettir. Zira içinde bulunduğumuz zaman dilimi, bu alandaki çalışmaları teşvik edecek niteliktedir. Yeni yasa ile oluşturulan özel statü ve organizasyonlar, ülke genelinde yatırım yapan, Ar-Ge çalışmaları yürüten ve personel yetiştiren ciddi bir sektörün oluşacağını göstermektedir. İş sağlığı ve güvenliği, 6331 sayılı yasanın tümüyle yürürlüğe gireceği öngörülen 2016 yılından itibaren çalışma yaşamının en önemli uğraşı alanlarından biri haline gelecektir.
Gelişen teknoloji ve serbest rekabet koşulları, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çalışma koşullarında önemli sorunlar yaşanmasına neden olmaktadır. İşletmelerin yüksek üretim kapasitesine geçmeleri ve üretim maliyetlerini düşürme kaygıları, beraberinde seri ama özensiz üretimi getirmekte, bunu da iş sağlığı ve güvenliği sorunları takip etmektedir. Günümüzde global rekabet koşullarına ayak uydurma gerekçesine sığınılarak sürdürülen bu üretim yöntemi, iş sağlığı ve güvenliğini hızla gündemin ilk sıralarına oturtmuştur. Avrupa'da uzun yıllardır üzerine ciddiyetle gidilen iş sağlığı ve güvenliği, Avrupa Birliğine üyelik sürecinde ülkemizin de gündemine girmiş, son yıllarda yaşanan maden ve tersane kazaları ile konu daha da ivme kazanmıştır.
Bu koşullar altında ülkemizin ilk iş sağlığı ve güvenliği yasası çıkarılarak yürürlüğe girmiş, tüm iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yeniden kurgulanmıştır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, konunun uygulama alanını fabrika sahalarından mahallelere kadar genişletmiş, daha önce mal ve hizmet üreten işyeri sahiplerinin ilgi alanına giren iş sağlığı ve güvenliği artık, apartman sakinlerinin dahi ilgilenmesi gereken ciddi bir konu haline getirilmiştir. Bununla birlikte, ülkemizin mevzuat oluşturma hızında gösterdiği bu yüksek performansın, bu mevzuatın hayata geçirilmesine aynı oranda yansıdığını söylemek güçtür. Kayıt dışı işyerlerinin tümü, kayıt içi olanların da büyük çoğunluğu halen iş sağlığı ve güvenliği bilincinden uzaktır. Konu bir çok işveren tarafından hala, yeni bir harcama kalemi olarak görülerek, tasarruf politikalarının ilk hedefi halindedir. Dolayısıyla, iş sağlığı ve güvenliği konusunda bir kamuoyu algısı sağlanmaya çalışılsa da, arzu edilen hedefe henüz ulaşılamamıştır.
Ülkemizdeki çalışma yaşamının önemli sorunlarından bir diğeri, alt işverenliktir. Tıpkı iş sağlığı ve güvenliği gibi alt işverenlik de uzun yıllardır işçilerin çalışma koşullarında problemler yaratmaktadır. Bu sebeple 4857 sayılı İş Kanunu ile konu yeniden düzenlenmiştir. Ancak yeni düzenlemeye kadar ülkenin önemli sorunu olan alt işverenlik, artık ülkenin neredeyse en önemli sorunu haline gelmiştir. 2003 yılından beri alt işverenlik, yargının temel hukuki uyuşmazlık konularının başında yer almaktadır. Alt işverenlik ilişkilerinin yargıya taşınma sebeplerinin başında, işçilik alacakları, sendikal hakların ihlali ve iş kazaları gelmektedir. Söz konusu uyuşmazlık sebeplerinden işçilik alacakları ve toplu iş uyuşmazlıkları, çok ciddi bilimsel çalışmalara konu olmuş ve ayrıntılı olarak incelenmiştir. Buna karşın konu iş sağlığı ve güvenliği bağlamında aynı ilgiyi görememiştir. O sebeple biz de çalışmamızı bu alana yöneltmek istedik.
Çalışmamızda yer verilen tespit ve değerlendirmelerin en temel amacı, bu alanda yapılması gereken çok daha kapsamlı çalışmalara, katkı sağlamaktan, fikir verebilmekten ibarettir. Zira içinde bulunduğumuz zaman dilimi, bu alandaki çalışmaları teşvik edecek niteliktedir. Yeni yasa ile oluşturulan özel statü ve organizasyonlar, ülke genelinde yatırım yapan, Ar-Ge çalışmaları yürüten ve personel yetiştiren ciddi bir sektörün oluşacağını göstermektedir. İş sağlığı ve güvenliği, 6331 sayılı yasanın tümüyle yürürlüğe gireceği öngörülen 2016 yılından itibaren çalışma yaşamının en önemli uğraşı alanlarından biri haline gelecektir.
Bu koşullar altında ülkemizin ilk iş sağlığı ve güvenliği yasası çıkarılarak yürürlüğe girmiş, tüm iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yeniden kurgulanmıştır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, konunun uygulama alanını fabrika sahalarından mahallelere kadar genişletmiş, daha önce mal ve hizmet üreten işyeri sahiplerinin ilgi alanına giren iş sağlığı ve güvenliği artık, apartman sakinlerinin dahi ilgilenmesi gereken ciddi bir konu haline getirilmiştir. Bununla birlikte, ülkemizin mevzuat oluşturma hızında gösterdiği bu yüksek performansın, bu mevzuatın hayata geçirilmesine aynı oranda yansıdığını söylemek güçtür. Kayıt dışı işyerlerinin tümü, kayıt içi olanların da büyük çoğunluğu halen iş sağlığı ve güvenliği bilincinden uzaktır. Konu bir çok işveren tarafından hala, yeni bir harcama kalemi olarak görülerek, tasarruf politikalarının ilk hedefi halindedir. Dolayısıyla, iş sağlığı ve güvenliği konusunda bir kamuoyu algısı sağlanmaya çalışılsa da, arzu edilen hedefe henüz ulaşılamamıştır.
Ülkemizdeki çalışma yaşamının önemli sorunlarından bir diğeri, alt işverenliktir. Tıpkı iş sağlığı ve güvenliği gibi alt işverenlik de uzun yıllardır işçilerin çalışma koşullarında problemler yaratmaktadır. Bu sebeple 4857 sayılı İş Kanunu ile konu yeniden düzenlenmiştir. Ancak yeni düzenlemeye kadar ülkenin önemli sorunu olan alt işverenlik, artık ülkenin neredeyse en önemli sorunu haline gelmiştir. 2003 yılından beri alt işverenlik, yargının temel hukuki uyuşmazlık konularının başında yer almaktadır. Alt işverenlik ilişkilerinin yargıya taşınma sebeplerinin başında, işçilik alacakları, sendikal hakların ihlali ve iş kazaları gelmektedir. Söz konusu uyuşmazlık sebeplerinden işçilik alacakları ve toplu iş uyuşmazlıkları, çok ciddi bilimsel çalışmalara konu olmuş ve ayrıntılı olarak incelenmiştir. Buna karşın konu iş sağlığı ve güvenliği bağlamında aynı ilgiyi görememiştir. O sebeple biz de çalışmamızı bu alana yöneltmek istedik.
Çalışmamızda yer verilen tespit ve değerlendirmelerin en temel amacı, bu alanda yapılması gereken çok daha kapsamlı çalışmalara, katkı sağlamaktan, fikir verebilmekten ibarettir. Zira içinde bulunduğumuz zaman dilimi, bu alandaki çalışmaları teşvik edecek niteliktedir. Yeni yasa ile oluşturulan özel statü ve organizasyonlar, ülke genelinde yatırım yapan, Ar-Ge çalışmaları yürüten ve personel yetiştiren ciddi bir sektörün oluşacağını göstermektedir. İş sağlığı ve güvenliği, 6331 sayılı yasanın tümüyle yürürlüğe gireceği öngörülen 2016 yılından itibaren çalışma yaşamının en önemli uğraşı alanlarından biri haline gelecektir.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.