1000000046397
63519
https://www.turkishbooks.com/books/irade-hurriyeti-ve-imam-maturidi-p63519.html
İrade Hürriyeti ve İmam Maturidi
5.20
İlk insandan günümüze kadar insanlık tarihinin geçirdiği safhalar içinde değişmeyen şeyler vardır. Yaşadığı çevrenin şartlarına göre hayatını idame ettirmek için ne denli uyum ve gelişme göstermiş olursa olsun ona insan dedirten özelliklerinde pek önemli bir fark görülmemiştir. Dün için düşünen insan, bugün için de düşünen insandır. Kâinattaki yerini, bu noktaya nasıl geldiğini, kendisinin ne olduğunu ve sonunda ne olacağını hep düşünmüştür. Hâlâ da düşünmektedir. Aslında soruları değişmemiştir. Değişen çoğu kere bulduğu cevaplardır. Her cevabın yeni sorular doğurması keyfiyeti de değişmemiştir. İşte insanoğlu durup dinlenmeden bu soru-cevap mücadelesinde düşünce hayatım sürdürüp gitmektedir.
Biz insanlığın düşünce tarihinde sayısız cevaplar verilmiş olmasına rağmen yine de cevap bekleyen soruların başında insanın hürriyet ve irâde problemini görmüşüzdür. Bilebildiğimiz kadarıyla ilkçağlardan bu yana filozofu ile psikologu ile din adamı ile sade mü mini ile herkesin zihnini işgal etmiş bulunan hürriyet ve irade probleminde yapılan izahlar bazılarını tatmin ettiği halde diğerleri için doyurucu olamamıştır. Meseleyi çözdüm zan ve iddiasıyla her farklı izah getiren, buna önce kendisi inanmış, sonra çevresindekiler onu takib etmiştir. Ama bir başkası bu izahlardaki tutarsızlık ve açıkları ortaya koymuş, kendisine mahsus daha başka izahlar getirme çabasına düşmüştür. Ne yazık ki bir üçüncü gurup karşısındaki durumu birincilerden farklı olmamıştır. Düşünce tarihi bu izahlar zincirinin tevali eden ve durmadan artan halkalarıyla doludur.
Aklî tefekküre son derece önem veren ve hatta tahkiki îmâna götürecek diye îmân konularında bile meraklanıp araştırmayı teşvik eden sevgili Peygamberimizin (s.a.) kader konusunda ashabını münakaşadan men etmiş olması bizi de bu hususta düşünmeye sevketmiştir. Tarih boyunca problemin çözülememiş bulunması vakıasının karşısında Hz. Peygamberin bu yasağı bizi meselenin neden çözülemediğini, bu çözülemezliğin hangi sebeplere dayandığım araştırmaya götürdü. Ehl-i sünnet ve l-cemâat anlayışı içinde sistemini benimsediğimiz ve mezhebimizin imâmı olarak tâbi bulunduğumuz İmâm Ebû Mansûr el-Mâtürîdî (v. 333/944) nin bu çözülemezlik karşısında problemi nasıl ele aldığını ve hangi izahları getirdiğini İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü nde "Kelâm ve İslâm Düşüncesi Öğretim Üyeliği Tezi" için araştırma mevzuu olarak aldık. Maksadımız bin kafile hukemâ ve fudalânın çözemediği bu lugazi çözmek değil, neden çözülemezliğini bu açıdan araştırmak ve peygamberi yasağın hikmetini anlamaya çalışmaktı.
Bu maksatla tezimizi üç bölümde takdim ettik:
Birinci bölümü, giriş mahiyetinde olmak üzere, "Hürriyyet ve İrâde Problemine Umûmî Bakış" a tahsis ettik. Bu bölümde hürriyet ve irâde probleminin felsefe ve psikolojide nasıl ele alındığını, tarihî seyri içinde ilk, orta, yeni ve yakınçağlarda belli başlı filozofların felsefî ve psikolojik izahlarıyla göstermeye çalıştık. Kısım ve bölüm sonlarındaki karakteristiklerde o kısım ve bölüm içinde yapılan açıklamaların hangi noktalarda tutarsızlık ve açmaza düştüğünün ve problemin neden çözülemez olduğunun bu açıdan ortaya çıkmasına gayret ettik.
Tezimizin bu bölümünde hürriyyet ve irâde probleminin çözümündeki düşüncelerini naklettiğimiz filozofların ve psikologların bizzat kendi eserlerine müracaat etmekle birlikte daha ziyade bunlar üzerinde yapılan, vesikalara dayalı ciddî araştırmalardan yararlanmayı tercih ettik. Bu konularda yazılmış profesörlük, doçentlik ve doktora tezleri gibi akademik çalışmalardan istifadeyi de ihmal etmedik.
İkinci bölümde hürriyet ve irâde probleminin hicrî dördüncü asra kadar İslâm dünyasında nasıl ele alındığını anlatmaya çalıştık. Burada, bulabildiğimiz kadarıyla görüş sahiplerinin bizzat kendi eserlerine müracaat ettik. Nadiren de olsa bulamadığımız hususlarda mezhepler tarihi konusunda yazılmış muteber kaynaklardan faydalandık. Bu arada konu ile ilgili yeni akademik çalışmaların meseleyi nasıl telâkki ettiklerini görmek, mukayese ve değerlendirmeler yapabilmek için onları da gözden geçirdik ve yararlandık.
Bu bölümün sonunda çizdiğimiz karakteristikte de yine tezimiz için kendimize seçtiğimiz bakış açımızı muhafaza ederek hicrî dördüncü asra kadar İslâm dünyasında hürriyyet ve irâde problemi üzerinde yapılan izahların ne karakter taşıdığını, ne gibi sonuçlara vardığını, hangi noktalarda tutarsızlık ve açmaza düştüğünü ve hangi yönlerden çözülemez görüldüğünü ifadeye çalıştık.
Üçüncü bölümümüzü İmâm el-Mâtürîdî nin irâde ve kader anlayışına tahsis ettik. İmamımızın görüşlerini, müteehhir devirlerdeki yorumlarıyla teşekkül eden "Mâtürîdî mezhebi"nin anlayışı çapında değil de bizzat kendi ifadeleriyle ortaya koymayı uygun gördük. Kendisine nisbet edilen eserlerden bugün elimizde bulunan Kitâbü t-tevhîd ile Te vîlâtü l Kur ân ı taradık. Metinlerin anlaşılmasında yardımcı olmak, gerektiğinde mukayese ve değerlendirmelere mevzu yapabilmek ve faydalanmak için yine Mâtürîdî üzerinde yapılmış ciddî ve akademik çalışmaları da göz önünde bulundurduk.
İmamımızın görüşlerini ortaya koyarken de tezimizdeki bakış açımızı koruduk.
Netice kısmında detaydan ziyade umumî bir değerlendirme yapmayı uygun bulduk. Araştırmamızın sonunda vardığımız sonucu dile getirdik. Hürriyyet ve irâde probleminin neden çözülemez olduğunu ve insanoğlunun vardığı sonuçların hangi sebepten tutarsızlık taşıdığını ve açmaza düştüğünü ifadeye çalıştık.
Plân itibariyle tezimizin olması gerekenden daha yaygın tutulduğu söylenebilir. Fakat takdir edilecektir ki İmâm el-Mâtürîdî nin hür irade anlayışını ortaya koyarken kabul ettiğimiz perspektif, seçtiğimiz bakış açısı, ona gelinceye kadar meselenin felsefede, psikolojide, batıda Ve İslâm âleminde nasıl ele alındığını, hangi sonuca ulaşıldığını ve bunlar karşısında imamımızın hangi noktaya geldiğini göstermeyi gerektiriyordu. Biz de böyle yaptık.
Çalışmamızın eksiksiz, kusursuz olduğunu iddia etmemiz mümkün değildir. Buna mukabil tezin hazırlık süresi içinde tanınan imkânları kendi gücümüz nisbetinde değerlendirmek için azamî gayret gösterdiğimizi ve hele hele, hüsn-i niyyetimizi iddia ediyoruz.
İlk insandan günümüze kadar insanlık tarihinin geçirdiği safhalar içinde değişmeyen şeyler vardır. Yaşadığı çevrenin şartlarına göre hayatını idame ettirmek için ne denli uyum ve gelişme göstermiş olursa olsun ona insan dedirten özelliklerinde pek önemli bir fark görülmemiştir. Dün için düşünen insan, bugün için de düşünen insandır. Kâinattaki yerini, bu noktaya nasıl geldiğini, kendisinin ne olduğunu ve sonunda ne olacağını hep düşünmüştür. Hâlâ da düşünmektedir. Aslında soruları değişmemiştir. Değişen çoğu kere bulduğu cevaplardır. Her cevabın yeni sorular doğurması keyfiyeti de değişmemiştir. İşte insanoğlu durup dinlenmeden bu soru-cevap mücadelesinde düşünce hayatım sürdürüp gitmektedir.
Biz insanlığın düşünce tarihinde sayısız cevaplar verilmiş olmasına rağmen yine de cevap bekleyen soruların başında insanın hürriyet ve irâde problemini görmüşüzdür. Bilebildiğimiz kadarıyla ilkçağlardan bu yana filozofu ile psikologu ile din adamı ile sade mü mini ile herkesin zihnini işgal etmiş bulunan hürriyet ve irade probleminde yapılan izahlar bazılarını tatmin ettiği halde diğerleri için doyurucu olamamıştır. Meseleyi çözdüm zan ve iddiasıyla her farklı izah getiren, buna önce kendisi inanmış, sonra çevresindekiler onu takib etmiştir. Ama bir başkası bu izahlardaki tutarsızlık ve açıkları ortaya koymuş, kendisine mahsus daha başka izahlar getirme çabasına düşmüştür. Ne yazık ki bir üçüncü gurup karşısındaki durumu birincilerden farklı olmamıştır. Düşünce tarihi bu izahlar zincirinin tevali eden ve durmadan artan halkalarıyla doludur.
Aklî tefekküre son derece önem veren ve hatta tahkiki îmâna götürecek diye îmân konularında bile meraklanıp araştırmayı teşvik eden sevgili Peygamberimizin (s.a.) kader konusunda ashabını münakaşadan men etmiş olması bizi de bu hususta düşünmeye sevketmiştir. Tarih boyunca problemin çözülememiş bulunması vakıasının karşısında Hz. Peygamberin bu yasağı bizi meselenin neden çözülemediğini, bu çözülemezliğin hangi sebeplere dayandığım araştırmaya götürdü. Ehl-i sünnet ve l-cemâat anlayışı içinde sistemini benimsediğimiz ve mezhebimizin imâmı olarak tâbi bulunduğumuz İmâm Ebû Mansûr el-Mâtürîdî (v. 333/944) nin bu çözülemezlik karşısında problemi nasıl ele aldığını ve hangi izahları getirdiğini İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü nde "Kelâm ve İslâm Düşüncesi Öğretim Üyeliği Tezi" için araştırma mevzuu olarak aldık. Maksadımız bin kafile hukemâ ve fudalânın çözemediği bu lugazi çözmek değil, neden çözülemezliğini bu açıdan araştırmak ve peygamberi yasağın hikmetini anlamaya çalışmaktı.
Bu maksatla tezimizi üç bölümde takdim ettik:
Birinci bölümü, giriş mahiyetinde olmak üzere, "Hürriyyet ve İrâde Problemine Umûmî Bakış" a tahsis ettik. Bu bölümde hürriyet ve irâde probleminin felsefe ve psikolojide nasıl ele alındığını, tarihî seyri içinde ilk, orta, yeni ve yakınçağlarda belli başlı filozofların felsefî ve psikolojik izahlarıyla göstermeye çalıştık. Kısım ve bölüm sonlarındaki karakteristiklerde o kısım ve bölüm içinde yapılan açıklamaların hangi noktalarda tutarsızlık ve açmaza düştüğünün ve problemin neden çözülemez olduğunun bu açıdan ortaya çıkmasına gayret ettik.
Tezimizin bu bölümünde hürriyyet ve irâde probleminin çözümündeki düşüncelerini naklettiğimiz filozofların ve psikologların bizzat kendi eserlerine müracaat etmekle birlikte daha ziyade bunlar üzerinde yapılan, vesikalara dayalı ciddî araştırmalardan yararlanmayı tercih ettik. Bu konularda yazılmış profesörlük, doçentlik ve doktora tezleri gibi akademik çalışmalardan istifadeyi de ihmal etmedik.
İkinci bölümde hürriyet ve irâde probleminin hicrî dördüncü asra kadar İslâm dünyasında nasıl ele alındığını anlatmaya çalıştık. Burada, bulabildiğimiz kadarıyla görüş sahiplerinin bizzat kendi eserlerine müracaat ettik. Nadiren de olsa bulamadığımız hususlarda mezhepler tarihi konusunda yazılmış muteber kaynaklardan faydalandık. Bu arada konu ile ilgili yeni akademik çalışmaların meseleyi nasıl telâkki ettiklerini görmek, mukayese ve değerlendirmeler yapabilmek için onları da gözden geçirdik ve yararlandık.
Bu bölümün sonunda çizdiğimiz karakteristikte de yine tezimiz için kendimize seçtiğimiz bakış açımızı muhafaza ederek hicrî dördüncü asra kadar İslâm dünyasında hürriyyet ve irâde problemi üzerinde yapılan izahların ne karakter taşıdığını, ne gibi sonuçlara vardığını, hangi noktalarda tutarsızlık ve açmaza düştüğünü ve hangi yönlerden çözülemez görüldüğünü ifadeye çalıştık.
Üçüncü bölümümüzü İmâm el-Mâtürîdî nin irâde ve kader anlayışına tahsis ettik. İmamımızın görüşlerini, müteehhir devirlerdeki yorumlarıyla teşekkül eden "Mâtürîdî mezhebi"nin anlayışı çapında değil de bizzat kendi ifadeleriyle ortaya koymayı uygun gördük. Kendisine nisbet edilen eserlerden bugün elimizde bulunan Kitâbü t-tevhîd ile Te vîlâtü l Kur ân ı taradık. Metinlerin anlaşılmasında yardımcı olmak, gerektiğinde mukayese ve değerlendirmelere mevzu yapabilmek ve faydalanmak için yine Mâtürîdî üzerinde yapılmış ciddî ve akademik çalışmaları da göz önünde bulundurduk.
İmamımızın görüşlerini ortaya koyarken de tezimizdeki bakış açımızı koruduk.
Netice kısmında detaydan ziyade umumî bir değerlendirme yapmayı uygun bulduk. Araştırmamızın sonunda vardığımız sonucu dile getirdik. Hürriyyet ve irâde probleminin neden çözülemez olduğunu ve insanoğlunun vardığı sonuçların hangi sebepten tutarsızlık taşıdığını ve açmaza düştüğünü ifadeye çalıştık.
Plân itibariyle tezimizin olması gerekenden daha yaygın tutulduğu söylenebilir. Fakat takdir edilecektir ki İmâm el-Mâtürîdî nin hür irade anlayışını ortaya koyarken kabul ettiğimiz perspektif, seçtiğimiz bakış açısı, ona gelinceye kadar meselenin felsefede, psikolojide, batıda Ve İslâm âleminde nasıl ele alındığını, hangi sonuca ulaşıldığını ve bunlar karşısında imamımızın hangi noktaya geldiğini göstermeyi gerektiriyordu. Biz de böyle yaptık.
Çalışmamızın eksiksiz, kusursuz olduğunu iddia etmemiz mümkün değildir. Buna mukabil tezin hazırlık süresi içinde tanınan imkânları kendi gücümüz nisbetinde değerlendirmek için azamî gayret gösterdiğimizi ve hele hele, hüsn-i niyyetimizi iddia ediyoruz.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.