İmam Ebû Hanîfe ve Vâsıl Bin Atâ İslam Düşüncesinin İki Kurucu Önderi

Stok Kodu:
9786055378431
Boyut:
130-210
Sayfa Sayısı:
272
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2013-01
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
11.10
8.88
9786055378431
540376
İmam Ebû Hanîfe ve Vâsıl Bin Atâ
İmam Ebû Hanîfe ve Vâsıl Bin Atâ İslam Düşüncesinin İki Kurucu Önderi
8.88
İslâm düşünce tarihinde Müslümanlar arasında ilk büyük ayrılık hareketini başlatan Hâricîlerin ortaya attığı ilk Kelâm problemi, büyük günah sahibinin kâfir kabul edilmesi (tekfir) ve bu kimse tövbe etmeden ölürse Cehennemde sonsuz olarak/ebedî kalacağı iddiasıdır. Hâricî guruplarının kendi görüşleri dışındaki herkesi tekfir ederek Cehennemlik ilan etmesinin yankıları o dönemin büyük kentlerinden Kûfe, Basra, Medine ve Şam başta olmak üzere bir çok yerde Müslümanlar arasında hararetle tartışılıyordu. Bu konuda birbirinden farklı siyâsal ve dinsel argumanlar kullanılması, yeni düşünce ekollerinin ortaya çıkmasına neden oluyordu. Bu arada imâmet sorunu yüzünden yani Müslümanların başına kimin geçmesi gerektiğine dair tartışmalar nedeniyle Müslümanlar arasında çok erken dönemde ortaya çıkan iki iç savaş (Cemel ve Sıffîn), bunun ardından da Hâricîlerle yapılan savaşlar, Hz. Hüseyinin Kerbelada şehid edilmesi ve Abdullah b. Zübeyrin isyanının Mekkede bastırılması sırasında yaşanan acı olaylarda binlerce Müslüman ölmüş; kan ve göz yaşları adeta sele dönmüştü. İşte Müslümanlar arasında insanın kaderi ve irâde özgürlüğü sorunu da bu acı olaylar sırasında ve akabinde gündeme gelmiş ve sorgulanmaya başlamıştı. Böyle durumlarda Müslümanların teolojik olarak konuyu öncelikle kendi aralarında tartışmalarından daha tabii ne olabilirdi? Dolayısıyla ortada sanki hiçbir sorun yokmuş da kader problemi Müslümanlara dışarıdan girmiştir gibi peşin bir yargıya varmak, Müslümanlar arasında bütün bu olup bitenleri görmezden gelmek değil de nedir?
Bu ilk teolojik problemlerin yanısıra, aslında bütün bunların arka planında yer alan Müslüman topluma/devlete yöneticinin (imâmın/halifenin) kim olması gerektiği gibi konular da guruplar arasındaki görüş ayrılıklarını derinleştiriyor ve her gurup da kendi siyâsal görüşüyle bağlantılı olarak kendi akâidini oluşturuyordu.
İşte o dönemdeki bu tartışmaların merkezinde iki önemli İslâm bilgini vardır: Birisi Sünnîliğin Ehl-i Rey diye bilinen kolunun en önemli temsilcisi İmâm Azâm Ebû Hanîfe Numân b. Sâbit, diğeri Mutezile hareketinin kurucusu
kabul edilen Vâsıl b. Atâ el-Ğazzâl.
İslâm düşünce tarihinde Müslümanlar arasında ilk büyük ayrılık hareketini başlatan Hâricîlerin ortaya attığı ilk Kelâm problemi, büyük günah sahibinin kâfir kabul edilmesi (tekfir) ve bu kimse tövbe etmeden ölürse Cehennemde sonsuz olarak/ebedî kalacağı iddiasıdır. Hâricî guruplarının kendi görüşleri dışındaki herkesi tekfir ederek Cehennemlik ilan etmesinin yankıları o dönemin büyük kentlerinden Kûfe, Basra, Medine ve Şam başta olmak üzere bir çok yerde Müslümanlar arasında hararetle tartışılıyordu. Bu konuda birbirinden farklı siyâsal ve dinsel argumanlar kullanılması, yeni düşünce ekollerinin ortaya çıkmasına neden oluyordu. Bu arada imâmet sorunu yüzünden yani Müslümanların başına kimin geçmesi gerektiğine dair tartışmalar nedeniyle Müslümanlar arasında çok erken dönemde ortaya çıkan iki iç savaş (Cemel ve Sıffîn), bunun ardından da Hâricîlerle yapılan savaşlar, Hz. Hüseyinin Kerbelada şehid edilmesi ve Abdullah b. Zübeyrin isyanının Mekkede bastırılması sırasında yaşanan acı olaylarda binlerce Müslüman ölmüş; kan ve göz yaşları adeta sele dönmüştü. İşte Müslümanlar arasında insanın kaderi ve irâde özgürlüğü sorunu da bu acı olaylar sırasında ve akabinde gündeme gelmiş ve sorgulanmaya başlamıştı. Böyle durumlarda Müslümanların teolojik olarak konuyu öncelikle kendi aralarında tartışmalarından daha tabii ne olabilirdi? Dolayısıyla ortada sanki hiçbir sorun yokmuş da kader problemi Müslümanlara dışarıdan girmiştir gibi peşin bir yargıya varmak, Müslümanlar arasında bütün bu olup bitenleri görmezden gelmek değil de nedir?
Bu ilk teolojik problemlerin yanısıra, aslında bütün bunların arka planında yer alan Müslüman topluma/devlete yöneticinin (imâmın/halifenin) kim olması gerektiği gibi konular da guruplar arasındaki görüş ayrılıklarını derinleştiriyor ve her gurup da kendi siyâsal görüşüyle bağlantılı olarak kendi akâidini oluşturuyordu.
İşte o dönemdeki bu tartışmaların merkezinde iki önemli İslâm bilgini vardır: Birisi Sünnîliğin Ehl-i Rey diye bilinen kolunun en önemli temsilcisi İmâm Azâm Ebû Hanîfe Numân b. Sâbit, diğeri Mutezile hareketinin kurucusu
kabul edilen Vâsıl b. Atâ el-Ğazzâl.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat