Hoca Ahmet Yesevi'nin Türk Tarihindeki Yeri

Stok Kodu:
9786059623551
Boyut:
135-210
Sayfa Sayısı:
392
Basım Yeri:
ANKARA
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2018-09
Çeviren:
Muhsin Karaman
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
17.70
14.16
9786059623551
559775
Hoca Ahmet Yesevi'nin Türk Tarihindeki Yeri
Hoca Ahmet Yesevi'nin Türk Tarihindeki Yeri
14.16
Bu eser Hoca Ahmet Yesevi'nin Türk tarihindeki rolünü göstermek için kaleme alınmıştır. Fakat bu araştırmaların yapılmasıyla Yesevi yolunun orta çağlardaki Türk toplumundaki yeri yalnız dini süreçlerle sınırlanmadığı bilinmektedir. Çünkü Türk toplumundaki dini süreçlerin Türkün sadece ruhani, medeni varlığına değil, onun siyasi hayatı ile devlet sistemine direk etki gösteren güç olduğuna emin olduk. Yesevi Yolu Türk toplumunda resmi ideoloji seviyesinde olduğu dönemde Avrasya arazilerindeki Türkler gelişme sürecinin doruğuna ulaştı. Devlette yönetim sistemi Oğuz Kağan'dan kalan Türklük sıfatını kazandı. Üstünlük handa, beyde veya halkta da değildi. Sadece kanunun üstünlüğü vardı. Cuci Ulusu "Altın Orda" ismine layık görüldü. Ancak bu durum, Cengiz Han nesillerinin hoşuna gitmedi. Onlar kalıcı bir üstünlük için mücadeleye geriştiler. Altın Orda devleti hanı Canibek Han bu hareketten vazgeçip, yerine başka bir dini inancı getirdiğinde Altın Orda devleti çöktü ve Avrasya arazilerindeki Türk halklarının arasında etnik gerileme süreci başladı. Altın Orda devleti dağıldıktan sonra da Avrasya arazilerindeki onun yerine kurulan devletlerin liderleri bu veciz tarihten ders almadılar. Kalıcı bir üstünlük sağalmak isteyen hanlar devletin yönetim sistemini Fars kültürüyle şekillendirmeye çalıştılar. Egemen dünya görüşü Yesevi Yolu olduğu takdire devletin, idari sistemini değiştirmek imkânsızdı. Buna göre de XIV yüz yılda tarih sahnesine çıkan Nakşibendîye tarikatını hakim kılmaya çaba gösterdiler. Abu-l-Hayır Han ile başlayan "Özbek Ulusu" bu siyasetin kurbanı oldu. Abu-l-Hayır Han Nakşibendîye tarikatını kabul edip, resmi görüş değiştiğinde aynı ve bir olan halk üçe bölünerek, Kazak, Özbek, Nogay halkları tarih sahnesine çıktı. Kazak Hanlığı, Şaybanîler Devleti, Nogay Ordası olarak kuruldu. Aradan yüz yıl geçtikten sonra, Türk medeniyeti ile Farslaşıp tamamen yok edildiğinde Şaybaniler devleti tarihin tozlu raflarında yerini çoktan almışlardı. Nogay Orda'sının da kaderi aynı oldu. Kazak Hanlığı Esim Han'dan başlayıp Kazak Hanlığının dini siyasetini değiştirmişti. Fakat onu Kazak halkının çoğunluğu kabul etmedi. Yalnızca şehirlerde yaşayan nüfus arasında Fars kültürü ilgi gördü ve bir ölçüde benimsendi. Günümüzdeki Türkistan, Çimkent, Taraz bölgelerinde yaşayan Özbekler Esim Han'ın izlediği bu siyaseti benimsediler.

Tavke Han 1684 yılında kendisinin "Yedi Yargı" isimli kanununu kabul edip, Yesevi Yolu temsilcilerini yönetimden uzaklaştırdı. Üst yöneticiler halka yakın beylere ve Nakşibendî mensuplarına verildi. Sonuç olarak devletin temel direği olan Boyluk-Kabilelik sistemi ile Cüzlük kurumları arasındaki birlik ve dayanışma zayıflayarak devletin varlığını tehlikeye düşürecek raddeye geldi. Aradan 97 yıl geçtikten sonra Abılay Han'ın vefatıyla Kazak Hanlığı tarihten silindi.

Tarihin tümü, Avrasya coğrafyasındaki dini akımlar ile onun Türk devletlerinin kaderine etkisi bu eserde mercek altına alınmıştır. Bu çalışmada yalnızca tarih yazılmadı, burada tarihi yazmanın yöntembilim esasları da göz önüne alındı. Bu eserin Türk halklarının önderi olan Türkiye'de yayınlanmasıyla çıkarmaktaki amaç Türk halklarının geçmiş tarihindeki yanlışlıkları anlamasına, gelecekte aynı yanlışların yaşanmaması ve tarihin tekerrür etmemesi en büyük dileğimdir.
Bu eser Hoca Ahmet Yesevi'nin Türk tarihindeki rolünü göstermek için kaleme alınmıştır. Fakat bu araştırmaların yapılmasıyla Yesevi yolunun orta çağlardaki Türk toplumundaki yeri yalnız dini süreçlerle sınırlanmadığı bilinmektedir. Çünkü Türk toplumundaki dini süreçlerin Türkün sadece ruhani, medeni varlığına değil, onun siyasi hayatı ile devlet sistemine direk etki gösteren güç olduğuna emin olduk. Yesevi Yolu Türk toplumunda resmi ideoloji seviyesinde olduğu dönemde Avrasya arazilerindeki Türkler gelişme sürecinin doruğuna ulaştı. Devlette yönetim sistemi Oğuz Kağan'dan kalan Türklük sıfatını kazandı. Üstünlük handa, beyde veya halkta da değildi. Sadece kanunun üstünlüğü vardı. Cuci Ulusu "Altın Orda" ismine layık görüldü. Ancak bu durum, Cengiz Han nesillerinin hoşuna gitmedi. Onlar kalıcı bir üstünlük için mücadeleye geriştiler. Altın Orda devleti hanı Canibek Han bu hareketten vazgeçip, yerine başka bir dini inancı getirdiğinde Altın Orda devleti çöktü ve Avrasya arazilerindeki Türk halklarının arasında etnik gerileme süreci başladı. Altın Orda devleti dağıldıktan sonra da Avrasya arazilerindeki onun yerine kurulan devletlerin liderleri bu veciz tarihten ders almadılar. Kalıcı bir üstünlük sağalmak isteyen hanlar devletin yönetim sistemini Fars kültürüyle şekillendirmeye çalıştılar. Egemen dünya görüşü Yesevi Yolu olduğu takdire devletin, idari sistemini değiştirmek imkânsızdı. Buna göre de XIV yüz yılda tarih sahnesine çıkan Nakşibendîye tarikatını hakim kılmaya çaba gösterdiler. Abu-l-Hayır Han ile başlayan "Özbek Ulusu" bu siyasetin kurbanı oldu. Abu-l-Hayır Han Nakşibendîye tarikatını kabul edip, resmi görüş değiştiğinde aynı ve bir olan halk üçe bölünerek, Kazak, Özbek, Nogay halkları tarih sahnesine çıktı. Kazak Hanlığı, Şaybanîler Devleti, Nogay Ordası olarak kuruldu. Aradan yüz yıl geçtikten sonra, Türk medeniyeti ile Farslaşıp tamamen yok edildiğinde Şaybaniler devleti tarihin tozlu raflarında yerini çoktan almışlardı. Nogay Orda'sının da kaderi aynı oldu. Kazak Hanlığı Esim Han'dan başlayıp Kazak Hanlığının dini siyasetini değiştirmişti. Fakat onu Kazak halkının çoğunluğu kabul etmedi. Yalnızca şehirlerde yaşayan nüfus arasında Fars kültürü ilgi gördü ve bir ölçüde benimsendi. Günümüzdeki Türkistan, Çimkent, Taraz bölgelerinde yaşayan Özbekler Esim Han'ın izlediği bu siyaseti benimsediler.

Tavke Han 1684 yılında kendisinin "Yedi Yargı" isimli kanununu kabul edip, Yesevi Yolu temsilcilerini yönetimden uzaklaştırdı. Üst yöneticiler halka yakın beylere ve Nakşibendî mensuplarına verildi. Sonuç olarak devletin temel direği olan Boyluk-Kabilelik sistemi ile Cüzlük kurumları arasındaki birlik ve dayanışma zayıflayarak devletin varlığını tehlikeye düşürecek raddeye geldi. Aradan 97 yıl geçtikten sonra Abılay Han'ın vefatıyla Kazak Hanlığı tarihten silindi.

Tarihin tümü, Avrasya coğrafyasındaki dini akımlar ile onun Türk devletlerinin kaderine etkisi bu eserde mercek altına alınmıştır. Bu çalışmada yalnızca tarih yazılmadı, burada tarihi yazmanın yöntembilim esasları da göz önüne alındı. Bu eserin Türk halklarının önderi olan Türkiye'de yayınlanmasıyla çıkarmaktaki amaç Türk halklarının geçmiş tarihindeki yanlışlıkları anlamasına, gelecekte aynı yanlışların yaşanmaması ve tarihin tekerrür etmemesi en büyük dileğimdir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat