9786257976558
485857
https://www.turkishbooks.com/books/herkes-icin-bir-cennet-p485857.html
Herkes İçin Bir Cennet
4.032
Dünyanın sayısız rengi arasında, isyan ve kefaretin kıyısında; en büyük pişmanlıkların ardında
yalnızca mutlulukla yer bulmaz cennet. Paletten hakaret edasıyla seçilmiş tek bir renk, her ne
kadar açık ve güzel olursa olsun cenneti kanatmaktan başka bir şey yapamaz. O, bir renkle ya da
rengi seçen kişiyle değil, yalnızca renk paletinden dökülen her bir ışık huzmesiyle anlam ifade
edebilir.
Sayısız huzmenin olduğu yerde, mutluluğun vuku bulacağı gibi öfke ve pişmanlıkta
kendine yer bulacaktır. İnsan, Tanrı ve Dev; bu duyguları zamanın tüm varlığı boyunca
anlamlandırarak var olmuşlardır. Dev'in elmacıklarına düşen bir gözyaşı, Tanrı'yı bir cennet
yaratma arayışına koyarken, insanı da var olmanın kölesi etmiştir. Böylece insan hayatı öğrenmek
zorunda kalmış, onu gerçek kılan varlıkların şüphesine düşmüştür. Sonsuz öğrenişin zincirlerine
vurulan insan duygularını dahi öğrenişleriyle tanımlama cesaretini gösterirken, kazandıklarının
bir bütününe dönüşmüş; elindeki tepsiye koyulan her bir meyveyi bir başkasının kayıbı görürken
de, kayıpların bir mahkûmuna dönüşmüştür.
Başkalarının yitirdikleriyle kendisini yüceltmekten bir an olsun geri durmayan insan, kazancı ve
kaybı; cennet ve cehennem olarak adlandırmıştır. İnsana tüm güzellikleri vaat eden Tanrı, ona
sonsuz kazancı vermek istese de, bu uğurda kendisi kayba uğramış ve Dev'in ölümüne sebep
olmuştur. Ancak insan, Tanrı ve Dev, zamanın kuyusuna düşüşlerinde sürekli yer değiştirirken; zaman, onlara yeni isimler taktığı gibi kazançları ve kayıplarını baştan tanımlamıştır. Öyle ki
insan, cenneti tekrar tekrar bulmuş ve kaybetmiştir. Tanrı'nın sonsuz kazançların vadisine dair
arayışı ise asla son bulmamış ve bir gün kıyametini yaşamak adına insanlar tarafından gözyaşı
dolu ağıtlarca anlatılmıştır.
Gün, o gündür ki: zaman Tanrı'nın tahtına bir başkasını koymuş ve arayışı ona
devretmiştir. Herkes için bir cennet oluşturabilmeyi kendisine amaç edinen ressam, zamanın
fırtınasında savrulur-ken cennet'in anlamını öğrenmeye ve öğrenişiyle de kendi cennetini
bulmaya çalışacaktır.
yalnızca mutlulukla yer bulmaz cennet. Paletten hakaret edasıyla seçilmiş tek bir renk, her ne
kadar açık ve güzel olursa olsun cenneti kanatmaktan başka bir şey yapamaz. O, bir renkle ya da
rengi seçen kişiyle değil, yalnızca renk paletinden dökülen her bir ışık huzmesiyle anlam ifade
edebilir.
Sayısız huzmenin olduğu yerde, mutluluğun vuku bulacağı gibi öfke ve pişmanlıkta
kendine yer bulacaktır. İnsan, Tanrı ve Dev; bu duyguları zamanın tüm varlığı boyunca
anlamlandırarak var olmuşlardır. Dev'in elmacıklarına düşen bir gözyaşı, Tanrı'yı bir cennet
yaratma arayışına koyarken, insanı da var olmanın kölesi etmiştir. Böylece insan hayatı öğrenmek
zorunda kalmış, onu gerçek kılan varlıkların şüphesine düşmüştür. Sonsuz öğrenişin zincirlerine
vurulan insan duygularını dahi öğrenişleriyle tanımlama cesaretini gösterirken, kazandıklarının
bir bütününe dönüşmüş; elindeki tepsiye koyulan her bir meyveyi bir başkasının kayıbı görürken
de, kayıpların bir mahkûmuna dönüşmüştür.
Başkalarının yitirdikleriyle kendisini yüceltmekten bir an olsun geri durmayan insan, kazancı ve
kaybı; cennet ve cehennem olarak adlandırmıştır. İnsana tüm güzellikleri vaat eden Tanrı, ona
sonsuz kazancı vermek istese de, bu uğurda kendisi kayba uğramış ve Dev'in ölümüne sebep
olmuştur. Ancak insan, Tanrı ve Dev, zamanın kuyusuna düşüşlerinde sürekli yer değiştirirken; zaman, onlara yeni isimler taktığı gibi kazançları ve kayıplarını baştan tanımlamıştır. Öyle ki
insan, cenneti tekrar tekrar bulmuş ve kaybetmiştir. Tanrı'nın sonsuz kazançların vadisine dair
arayışı ise asla son bulmamış ve bir gün kıyametini yaşamak adına insanlar tarafından gözyaşı
dolu ağıtlarca anlatılmıştır.
Gün, o gündür ki: zaman Tanrı'nın tahtına bir başkasını koymuş ve arayışı ona
devretmiştir. Herkes için bir cennet oluşturabilmeyi kendisine amaç edinen ressam, zamanın
fırtınasında savrulur-ken cennet'in anlamını öğrenmeye ve öğrenişiyle de kendi cennetini
bulmaya çalışacaktır.
Dünyanın sayısız rengi arasında, isyan ve kefaretin kıyısında; en büyük pişmanlıkların ardında
yalnızca mutlulukla yer bulmaz cennet. Paletten hakaret edasıyla seçilmiş tek bir renk, her ne
kadar açık ve güzel olursa olsun cenneti kanatmaktan başka bir şey yapamaz. O, bir renkle ya da
rengi seçen kişiyle değil, yalnızca renk paletinden dökülen her bir ışık huzmesiyle anlam ifade
edebilir.
Sayısız huzmenin olduğu yerde, mutluluğun vuku bulacağı gibi öfke ve pişmanlıkta
kendine yer bulacaktır. İnsan, Tanrı ve Dev; bu duyguları zamanın tüm varlığı boyunca
anlamlandırarak var olmuşlardır. Dev'in elmacıklarına düşen bir gözyaşı, Tanrı'yı bir cennet
yaratma arayışına koyarken, insanı da var olmanın kölesi etmiştir. Böylece insan hayatı öğrenmek
zorunda kalmış, onu gerçek kılan varlıkların şüphesine düşmüştür. Sonsuz öğrenişin zincirlerine
vurulan insan duygularını dahi öğrenişleriyle tanımlama cesaretini gösterirken, kazandıklarının
bir bütününe dönüşmüş; elindeki tepsiye koyulan her bir meyveyi bir başkasının kayıbı görürken
de, kayıpların bir mahkûmuna dönüşmüştür.
Başkalarının yitirdikleriyle kendisini yüceltmekten bir an olsun geri durmayan insan, kazancı ve
kaybı; cennet ve cehennem olarak adlandırmıştır. İnsana tüm güzellikleri vaat eden Tanrı, ona
sonsuz kazancı vermek istese de, bu uğurda kendisi kayba uğramış ve Dev'in ölümüne sebep
olmuştur. Ancak insan, Tanrı ve Dev, zamanın kuyusuna düşüşlerinde sürekli yer değiştirirken; zaman, onlara yeni isimler taktığı gibi kazançları ve kayıplarını baştan tanımlamıştır. Öyle ki
insan, cenneti tekrar tekrar bulmuş ve kaybetmiştir. Tanrı'nın sonsuz kazançların vadisine dair
arayışı ise asla son bulmamış ve bir gün kıyametini yaşamak adına insanlar tarafından gözyaşı
dolu ağıtlarca anlatılmıştır.
Gün, o gündür ki: zaman Tanrı'nın tahtına bir başkasını koymuş ve arayışı ona
devretmiştir. Herkes için bir cennet oluşturabilmeyi kendisine amaç edinen ressam, zamanın
fırtınasında savrulur-ken cennet'in anlamını öğrenmeye ve öğrenişiyle de kendi cennetini
bulmaya çalışacaktır.
yalnızca mutlulukla yer bulmaz cennet. Paletten hakaret edasıyla seçilmiş tek bir renk, her ne
kadar açık ve güzel olursa olsun cenneti kanatmaktan başka bir şey yapamaz. O, bir renkle ya da
rengi seçen kişiyle değil, yalnızca renk paletinden dökülen her bir ışık huzmesiyle anlam ifade
edebilir.
Sayısız huzmenin olduğu yerde, mutluluğun vuku bulacağı gibi öfke ve pişmanlıkta
kendine yer bulacaktır. İnsan, Tanrı ve Dev; bu duyguları zamanın tüm varlığı boyunca
anlamlandırarak var olmuşlardır. Dev'in elmacıklarına düşen bir gözyaşı, Tanrı'yı bir cennet
yaratma arayışına koyarken, insanı da var olmanın kölesi etmiştir. Böylece insan hayatı öğrenmek
zorunda kalmış, onu gerçek kılan varlıkların şüphesine düşmüştür. Sonsuz öğrenişin zincirlerine
vurulan insan duygularını dahi öğrenişleriyle tanımlama cesaretini gösterirken, kazandıklarının
bir bütününe dönüşmüş; elindeki tepsiye koyulan her bir meyveyi bir başkasının kayıbı görürken
de, kayıpların bir mahkûmuna dönüşmüştür.
Başkalarının yitirdikleriyle kendisini yüceltmekten bir an olsun geri durmayan insan, kazancı ve
kaybı; cennet ve cehennem olarak adlandırmıştır. İnsana tüm güzellikleri vaat eden Tanrı, ona
sonsuz kazancı vermek istese de, bu uğurda kendisi kayba uğramış ve Dev'in ölümüne sebep
olmuştur. Ancak insan, Tanrı ve Dev, zamanın kuyusuna düşüşlerinde sürekli yer değiştirirken; zaman, onlara yeni isimler taktığı gibi kazançları ve kayıplarını baştan tanımlamıştır. Öyle ki
insan, cenneti tekrar tekrar bulmuş ve kaybetmiştir. Tanrı'nın sonsuz kazançların vadisine dair
arayışı ise asla son bulmamış ve bir gün kıyametini yaşamak adına insanlar tarafından gözyaşı
dolu ağıtlarca anlatılmıştır.
Gün, o gündür ki: zaman Tanrı'nın tahtına bir başkasını koymuş ve arayışı ona
devretmiştir. Herkes için bir cennet oluşturabilmeyi kendisine amaç edinen ressam, zamanın
fırtınasında savrulur-ken cennet'in anlamını öğrenmeye ve öğrenişiyle de kendi cennetini
bulmaya çalışacaktır.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.