9786257445863
598964
https://www.turkishbooks.com/books/haviyede-kar-p598964.html
Hâviye'de Kar
6.72
Eve dönerken elini yanından geçtiği surların duvarlarında gezdirerek yürüyordu. Yavaş yavaş
atıyordu adımlarını. Ben Bihar diye mırıldandı. Sustu, taştan cevap bekledi. Neden sonra devam
etmesi gerektiğini düşündü. Tezadı görebiliyor musun? Durdu. Taşın üzerindeki girintiyi oydu
parmağıyla. Evin istenmeyen kızıyım, bardağı taşıran son damlayım, sekiz kadarım. Buna rağmen
adıma Bihar demişler. Bir ilkbahar sabahı doğmuşum, bilmem hangi ayın kaçıncı sıcak gününde. Bu
diyarda her şey belirsiz. Döndü. Etrafına bakındı. Yalnızlığından cesaret alarak devam etti taşlarla
konuşmaya. Bir ezanla üç defa fısıldamışlar kulağıma. Zalim bir baba-akılsız bir ananın kızıyım.
Ömrüm boyunca incelikten nasibini almamış bu insanlar diyarına bir bebek getirmeyeceğime dair
sözler verip durdum. Oysa şimdi ben istiyorum diye, Ali istiyor diye, bir cana hiç sormadan, ona
buraların nasıl yerler olduğunu anlatmadan, rızasını almadan bir bebeğimiz olsun diye dualar
ediyorum. Derin bir nefes alıp ilerlemeye devam etti. Ben Bihar, ya sen? Sen kim olasın ki? Bu
şehre başka başka isimler vermişler hep. Amit, Amida, Amed ve sonunda Diyarbekir. Ah, şu isim
verenler... İsim verdiklerini kendilerinin mi zannederler? Hem her gün başka başka isimlerimiz olamaz mıydı? Hep aynı isimle aynı kader taşınırmış, öyle derdi Soha. O yüzden, diye eklerdi, ben
artık Leyla değil, Soha'yım, herkesim-hiç kimseyim. Oysa ben hep Bihar'ım. Aramızda kalsın, Soha,
ismini değiştirince kaderini de değiştirebilir sandı ama bizim alın yazımız babamızdı, çoktan
yazılmıştı. Biraz daha ilerledikten sonra eve yaklaştığını fark etti. Sura eğildi, taşın girinti
çıkıntılarını okşadı son kez ve bu defa kendi dilinde fısıldadı.
Ez Bihar ım. Min ji bir neke.
atıyordu adımlarını. Ben Bihar diye mırıldandı. Sustu, taştan cevap bekledi. Neden sonra devam
etmesi gerektiğini düşündü. Tezadı görebiliyor musun? Durdu. Taşın üzerindeki girintiyi oydu
parmağıyla. Evin istenmeyen kızıyım, bardağı taşıran son damlayım, sekiz kadarım. Buna rağmen
adıma Bihar demişler. Bir ilkbahar sabahı doğmuşum, bilmem hangi ayın kaçıncı sıcak gününde. Bu
diyarda her şey belirsiz. Döndü. Etrafına bakındı. Yalnızlığından cesaret alarak devam etti taşlarla
konuşmaya. Bir ezanla üç defa fısıldamışlar kulağıma. Zalim bir baba-akılsız bir ananın kızıyım.
Ömrüm boyunca incelikten nasibini almamış bu insanlar diyarına bir bebek getirmeyeceğime dair
sözler verip durdum. Oysa şimdi ben istiyorum diye, Ali istiyor diye, bir cana hiç sormadan, ona
buraların nasıl yerler olduğunu anlatmadan, rızasını almadan bir bebeğimiz olsun diye dualar
ediyorum. Derin bir nefes alıp ilerlemeye devam etti. Ben Bihar, ya sen? Sen kim olasın ki? Bu
şehre başka başka isimler vermişler hep. Amit, Amida, Amed ve sonunda Diyarbekir. Ah, şu isim
verenler... İsim verdiklerini kendilerinin mi zannederler? Hem her gün başka başka isimlerimiz olamaz mıydı? Hep aynı isimle aynı kader taşınırmış, öyle derdi Soha. O yüzden, diye eklerdi, ben
artık Leyla değil, Soha'yım, herkesim-hiç kimseyim. Oysa ben hep Bihar'ım. Aramızda kalsın, Soha,
ismini değiştirince kaderini de değiştirebilir sandı ama bizim alın yazımız babamızdı, çoktan
yazılmıştı. Biraz daha ilerledikten sonra eve yaklaştığını fark etti. Sura eğildi, taşın girinti
çıkıntılarını okşadı son kez ve bu defa kendi dilinde fısıldadı.
Ez Bihar ım. Min ji bir neke.
Eve dönerken elini yanından geçtiği surların duvarlarında gezdirerek yürüyordu. Yavaş yavaş
atıyordu adımlarını. Ben Bihar diye mırıldandı. Sustu, taştan cevap bekledi. Neden sonra devam
etmesi gerektiğini düşündü. Tezadı görebiliyor musun? Durdu. Taşın üzerindeki girintiyi oydu
parmağıyla. Evin istenmeyen kızıyım, bardağı taşıran son damlayım, sekiz kadarım. Buna rağmen
adıma Bihar demişler. Bir ilkbahar sabahı doğmuşum, bilmem hangi ayın kaçıncı sıcak gününde. Bu
diyarda her şey belirsiz. Döndü. Etrafına bakındı. Yalnızlığından cesaret alarak devam etti taşlarla
konuşmaya. Bir ezanla üç defa fısıldamışlar kulağıma. Zalim bir baba-akılsız bir ananın kızıyım.
Ömrüm boyunca incelikten nasibini almamış bu insanlar diyarına bir bebek getirmeyeceğime dair
sözler verip durdum. Oysa şimdi ben istiyorum diye, Ali istiyor diye, bir cana hiç sormadan, ona
buraların nasıl yerler olduğunu anlatmadan, rızasını almadan bir bebeğimiz olsun diye dualar
ediyorum. Derin bir nefes alıp ilerlemeye devam etti. Ben Bihar, ya sen? Sen kim olasın ki? Bu
şehre başka başka isimler vermişler hep. Amit, Amida, Amed ve sonunda Diyarbekir. Ah, şu isim
verenler... İsim verdiklerini kendilerinin mi zannederler? Hem her gün başka başka isimlerimiz olamaz mıydı? Hep aynı isimle aynı kader taşınırmış, öyle derdi Soha. O yüzden, diye eklerdi, ben
artık Leyla değil, Soha'yım, herkesim-hiç kimseyim. Oysa ben hep Bihar'ım. Aramızda kalsın, Soha,
ismini değiştirince kaderini de değiştirebilir sandı ama bizim alın yazımız babamızdı, çoktan
yazılmıştı. Biraz daha ilerledikten sonra eve yaklaştığını fark etti. Sura eğildi, taşın girinti
çıkıntılarını okşadı son kez ve bu defa kendi dilinde fısıldadı.
Ez Bihar ım. Min ji bir neke.
atıyordu adımlarını. Ben Bihar diye mırıldandı. Sustu, taştan cevap bekledi. Neden sonra devam
etmesi gerektiğini düşündü. Tezadı görebiliyor musun? Durdu. Taşın üzerindeki girintiyi oydu
parmağıyla. Evin istenmeyen kızıyım, bardağı taşıran son damlayım, sekiz kadarım. Buna rağmen
adıma Bihar demişler. Bir ilkbahar sabahı doğmuşum, bilmem hangi ayın kaçıncı sıcak gününde. Bu
diyarda her şey belirsiz. Döndü. Etrafına bakındı. Yalnızlığından cesaret alarak devam etti taşlarla
konuşmaya. Bir ezanla üç defa fısıldamışlar kulağıma. Zalim bir baba-akılsız bir ananın kızıyım.
Ömrüm boyunca incelikten nasibini almamış bu insanlar diyarına bir bebek getirmeyeceğime dair
sözler verip durdum. Oysa şimdi ben istiyorum diye, Ali istiyor diye, bir cana hiç sormadan, ona
buraların nasıl yerler olduğunu anlatmadan, rızasını almadan bir bebeğimiz olsun diye dualar
ediyorum. Derin bir nefes alıp ilerlemeye devam etti. Ben Bihar, ya sen? Sen kim olasın ki? Bu
şehre başka başka isimler vermişler hep. Amit, Amida, Amed ve sonunda Diyarbekir. Ah, şu isim
verenler... İsim verdiklerini kendilerinin mi zannederler? Hem her gün başka başka isimlerimiz olamaz mıydı? Hep aynı isimle aynı kader taşınırmış, öyle derdi Soha. O yüzden, diye eklerdi, ben
artık Leyla değil, Soha'yım, herkesim-hiç kimseyim. Oysa ben hep Bihar'ım. Aramızda kalsın, Soha,
ismini değiştirince kaderini de değiştirebilir sandı ama bizim alın yazımız babamızdı, çoktan
yazılmıştı. Biraz daha ilerledikten sonra eve yaklaştığını fark etti. Sura eğildi, taşın girinti
çıkıntılarını okşadı son kez ve bu defa kendi dilinde fısıldadı.
Ez Bihar ım. Min ji bir neke.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.