1000000046267
23370
https://www.turkishbooks.com/books/hadis-ilimleri-ve-hadis-istilahlari-p23370.html
Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları
7.20
Hadîs ilimleri mevzuundaki bu eser, - Ulûmu l-Kur ân adlı kitabımız gibi-ölümsüz mirasımızın üzerinden senelerin tozunu silken, ecdadımızın en değerli fikir şaheserlerini, asrımızın zevkine uygun sâde ve açık bir üslûbla takdim eden bâzı ilmî araştırmaları ihtiva etmektedir.
Birçokları, böyle bir araştırmanın pek kolay olduğunu, şaşmaz bir metodu bulunduğunu ve dolay isiyle herhangi bir şekilde yanılma ihtimalînin kalmadığını zannederler; zîrâ -onlara göre- büyük âlimlerimiz, yapılması îcâb eden herşeyi yapmışlar ve ilâve edilecek hiçbir şey bırakmamışlardır. Buna göre, ecdadımızın eserlerini ve sözlerini özetlemekle yetinerek, onların ilim ummânından kana kana içmekten başka yapılacak bir işimiz kalmıyor.
Söylediğimiz tarzdaki bir araştırmanın son derece müşkil olduğunu, metinleri tetkik ve yazmaları neşretmek suretiyle uzun bir emek ve gayrete ihtiyaç gösterdiğini anlatarak, bu yaygın hatayı derhal tashih etmemiz gerekmektedir; çünkü böyle bir araştırmada, te lif ve tahkik ile beraber, eski mahsulün yeni metodla mükemmel bir şekilde terkibi bahis mevzuudur. Hâdis ilimleri mevzuunda yazılan bir eserde, muhtelif metinlerin tetkik edi mesi zarurîdir. Eğer bu ilimlerdeki yazma ana kaynaklara eğilerek, onları emniyetle aktarıp dikkatle özetleyerek muhtelif meseleleri bir araya toplamasaydık, bu kitabımız, mütehassısların aradıkları önemli bahisleri ihtiva etmeyecekti.
Suriye deki Zâhiriyye Kütüphanesi nin, hâdis ilimleri ve hâdis ıstılahları bakımından dünyânın en zengin kütüphanelerinden biri olduğu malûmdur. Bu ana kaynakların ekserisini tanıma imkânını elde ettik. Bibliyografya kısmında tanıttığımız bu eserlerden ne kadar çok faydalandığımız, kitabımızdaki notlardan anlaşılabilir.
Sadece dikkatli bir nakil ve iyi bir özetleme ile yetinmeyip, selefimizin hâdis ilimleri hakkındaki eserlerini, tarihî ve tahlilî bir metodla inceledik. Neticesiz münakaşalarını naklederek okuyucuyu lüzumsuz yere oyalamadan, muhtelif müelliflerin fikirlerini mukayese ettik. Ayrıca, bu pek kıymetli eserlerindeki çeşitli ıstılahlar münasebetiyle yer yer temas ettikleri tenkîd ölçülerini de bir araya getirmeye çalıştık.
Şu hâle göre bu kitap bir hulâsa değil, bir inceleme ve araştırma mahsulüdür; böyle olmayıp da sâdece bir hulâsadan ibaret bulunsaydı, bunu söylemek bile bizim için bir kusur sayılmazdı. Zira yeryüzünü Rasûlullah (s.a.) in sünnetine dair yazdıkları eserlerle dolduran büyük münekkıdlerimize ve asil selefimize hâdis ilimleri mevzuunda muhtaç olmak, bizim için bir şereftir. Şurası da muhakkak ki, mevzuun karakteri, gerek bize ve gerekse diğer araştırıcılara nakil ve hulâsa yapmayı zarurî kılmaktadır. Bugün bizim, dünyanın ve bütün âlemlerin efendileri olan ecdadımızın ortaya koyduğu bu temel prensiplere, kökleşmiş kaidelere ve aşikâr usûllere yeni bir şey ilâve etmemiz ne mümkün! Biz yeni bir araştırmanın, titiz bir şekilde yapılacak olan nakle, metinler arasında bir mukayese yapmanın da tetkik ve tahkike muarız olacağını zannetmiyoruz. İşte bu anlayış çerçevesinde, fevkalâde bir dikkat ve itina ile ekseriya beğendiğimiz veya tercih ettiğimiz görüşü de söyleyerek, birçok çetrefilli bahislere daldık:
Rasûl-i Ekrem (s.a.) in zamanında hâdislerin yazıldığını gösteren, hiç kimsenin reddedemeyeceği deliller getirdik. Bu mevzuda birçok mecmuaları, kitapları ve tarihî vesikaları ortaya koyarak bunu isbâta çalıştık. Nihayet şu neticeye vardık: Bu büyük insanlar sünneti korumak mevzuunda sadece hafızaya itimat etmekle kalmayarak, islâm ın ilk yıllarından itibaren hâdisleri yazıyla da tesbit etmişlerdir.
Daha sonra tarihî bir incelemeye geçerek talebu l-hâdis (hadisleri toplamak) için yapılan seyahatleri, tahammulu l-hâdis (bir üstâddan hâdis alma) usullerini tetkik ettik. Bunları birbiriyle karşılaştırarak aralarında mukayeseler yaptık.
Muhtelif hâdis ilimleri mevzuunda yazılan belli-başlı eserleri kısaca gözden geçirdik.
Râvîlerde aranan şartlara temas ederek, kıymeti her devirde kabul edilen bu şartlardaki insanî ölçüleri göz önüne serdik.
Sonra hâdisin çeşitlerine geçerek, hassas hâdis ıstılahlarını, en sağlam ve muteber kitaplardan faydalanarak inceledik. Bunun için de, hâdis ıstılahları mevzuunda ilk olarak yazıldığı kabul edilen Râmhurmuzî nin el-Muhaddisu 1-fâsıl beyne r-râvî ve l-vâî adlı eserinden başlayarak, Şam ın allâmesi merhum Cemâluddîn el-Kâsımî nin Kavâ ıdu t-tahdîs ine varıncaya kadar birçok usûl-i hadîs kitabını tetkik ettik.
Hâdisin hukuk, lügat ve edebiyattaki yerine tahsis ettiğimiz bölümde, sünnetin hukukî bütün mevzularda nasıl hâkimiyet te sîs ettiğini, aslı Kur ân-ı Kerîm de bulunsa dahî, zaman zaman helâl ve haramı belirtmek hususunda tek başına nasıl söz sahibi olduğunu îzâh ettik. Haber-i vâhid ve haber-i vâhidle ihticâcın şartları mevzuunu mufassal bir şekilde anlattık.
Haberleri isnâdlarıyle birlikte rivayet etmek keyfiyetinin ilk defa Müslümanlar tarafından kullanıldığını gösterdik. Muhaddislerin îcâd ettiği bu isnâd sisteminin, edebiyat ilimlerine ne derece te sîr ettiğini inceledik.
Lügat ve nahivde hâdisle ihticâc etmek istemeyenleri reddederek, sahîh ve fasîh sözleri nakletmek hususunda muhaddislerin kullandığı ölçülerin, lügatçilerinkinden daha hassas olduğunu belirttik.
Son bölümde râvîlerin tabakalarını geniş bir şekilde incelemek lüzumunu duyarak, özellikle İbnu Sâ d dan ve onun bu tabakalarda göz önünde bulundurduğu tasnif metodundan bahs ettik. Bu arada sahabe, tâbi in, ve tebe-i tâbi în hakkındaki ıstılahı taksimleri açıklayarak, bunlar arasında pek mehûr olan zevatın terceme-i hâllerini, ana kaynaklara baş vurmaya hacet kalmayacak şekilde yazdık.
Bâzı aydın gençlerimizin, "hadîsin tedvini"ni inkâr ederek, bu mevzuda çeşitli şüpheler uyandıran müsteşriklerin hilelerine kapıldığını gördüğümüz için, bu bahsi mufassal bir şekilde tetkik ettik.
"Mevzu hâdisler ve hâdis uydurmanın sebepleri" mevzuunu da etraflıca araştırarak, eski âlimlerimizin sahîh hadîs ile uydurma hadîsi birbirinden ayırmak için göz önünde bulundurdukları ana prensipleri ortaya koyduk.
Muhtelif bahisleri incelerken, hâdis ıstılahlarının kabuktan önce özün, şekilden önce mânânın, senedden önce metnin, taklîdden önce akıl ve hissin dikkate alındığı pek hassas bir tenkîd sistemine dayandığını göstermeye çalıştık. Çeşitlerin, bölümlerin ve fasılların arasında, bu güç meseleyi net bir şekilde îzâh etmek kolay bir iş değildi. Zîrâ okuyucunun, bu meseleleri anlamak ve çeşitli misâllerini görmek için devamlı surette bizi takip etmesi gerekirdi. Bu sebeple meseleyi vuzuha kavuşturup iyice anlaşılmasını temin için, kitabın sonuna bir netice kısmı ilâve ettik. Burada, daha önce verilen bilgileri özetleyerek, muhaddislerin tenkîd ölçülerini gösterdik. Bu arada kalemimizin bahis mevzuu edilen ölçüleri, başka kitaplardan aynen alıp kopya etmesine, oradan buraya aktarmasına imkân vermedik. Takip ettiğimiz prensipler, açıkça ifâde etmek mecburiyetinde olduğumuz tabiî sonucu bulup çıkaracak bir şekilde okuyucunun önünde belirmiştir; bu sonuç da, hadîs ıstılahı ilminin, asırlar geçmesine rağmen ıstılahlar sistemindeki en yüksek yeri işgal etmekte olduğudur.
Biz şimdi, kültürünü ve düşünce sistemini yabancılardan alarak, ümmetinin arasında bir garîb gibi yaşamayı aklının ucundan dahî geçirmediğinden emîn olduğumuz okuyucumuzun, -hadîs ıstılahları ilminin hassasiyetine kanaat getirdikten sonra- hadîs rivayeti (hadîs metni) ilminin de okutulması lâzım geldiği neticesine vararak bunu isteyeceğinden de eminiz. Şu hâle göre okuyucu, sahîh hadîs kitaplarını mutlaka tetkike baş
Hadîs ilimleri mevzuundaki bu eser, - Ulûmu l-Kur ân adlı kitabımız gibi-ölümsüz mirasımızın üzerinden senelerin tozunu silken, ecdadımızın en değerli fikir şaheserlerini, asrımızın zevkine uygun sâde ve açık bir üslûbla takdim eden bâzı ilmî araştırmaları ihtiva etmektedir.
Birçokları, böyle bir araştırmanın pek kolay olduğunu, şaşmaz bir metodu bulunduğunu ve dolay isiyle herhangi bir şekilde yanılma ihtimalînin kalmadığını zannederler; zîrâ -onlara göre- büyük âlimlerimiz, yapılması îcâb eden herşeyi yapmışlar ve ilâve edilecek hiçbir şey bırakmamışlardır. Buna göre, ecdadımızın eserlerini ve sözlerini özetlemekle yetinerek, onların ilim ummânından kana kana içmekten başka yapılacak bir işimiz kalmıyor.
Söylediğimiz tarzdaki bir araştırmanın son derece müşkil olduğunu, metinleri tetkik ve yazmaları neşretmek suretiyle uzun bir emek ve gayrete ihtiyaç gösterdiğini anlatarak, bu yaygın hatayı derhal tashih etmemiz gerekmektedir; çünkü böyle bir araştırmada, te lif ve tahkik ile beraber, eski mahsulün yeni metodla mükemmel bir şekilde terkibi bahis mevzuudur. Hâdis ilimleri mevzuunda yazılan bir eserde, muhtelif metinlerin tetkik edi mesi zarurîdir. Eğer bu ilimlerdeki yazma ana kaynaklara eğilerek, onları emniyetle aktarıp dikkatle özetleyerek muhtelif meseleleri bir araya toplamasaydık, bu kitabımız, mütehassısların aradıkları önemli bahisleri ihtiva etmeyecekti.
Suriye deki Zâhiriyye Kütüphanesi nin, hâdis ilimleri ve hâdis ıstılahları bakımından dünyânın en zengin kütüphanelerinden biri olduğu malûmdur. Bu ana kaynakların ekserisini tanıma imkânını elde ettik. Bibliyografya kısmında tanıttığımız bu eserlerden ne kadar çok faydalandığımız, kitabımızdaki notlardan anlaşılabilir.
Sadece dikkatli bir nakil ve iyi bir özetleme ile yetinmeyip, selefimizin hâdis ilimleri hakkındaki eserlerini, tarihî ve tahlilî bir metodla inceledik. Neticesiz münakaşalarını naklederek okuyucuyu lüzumsuz yere oyalamadan, muhtelif müelliflerin fikirlerini mukayese ettik. Ayrıca, bu pek kıymetli eserlerindeki çeşitli ıstılahlar münasebetiyle yer yer temas ettikleri tenkîd ölçülerini de bir araya getirmeye çalıştık.
Şu hâle göre bu kitap bir hulâsa değil, bir inceleme ve araştırma mahsulüdür; böyle olmayıp da sâdece bir hulâsadan ibaret bulunsaydı, bunu söylemek bile bizim için bir kusur sayılmazdı. Zira yeryüzünü Rasûlullah (s.a.) in sünnetine dair yazdıkları eserlerle dolduran büyük münekkıdlerimize ve asil selefimize hâdis ilimleri mevzuunda muhtaç olmak, bizim için bir şereftir. Şurası da muhakkak ki, mevzuun karakteri, gerek bize ve gerekse diğer araştırıcılara nakil ve hulâsa yapmayı zarurî kılmaktadır. Bugün bizim, dünyanın ve bütün âlemlerin efendileri olan ecdadımızın ortaya koyduğu bu temel prensiplere, kökleşmiş kaidelere ve aşikâr usûllere yeni bir şey ilâve etmemiz ne mümkün! Biz yeni bir araştırmanın, titiz bir şekilde yapılacak olan nakle, metinler arasında bir mukayese yapmanın da tetkik ve tahkike muarız olacağını zannetmiyoruz. İşte bu anlayış çerçevesinde, fevkalâde bir dikkat ve itina ile ekseriya beğendiğimiz veya tercih ettiğimiz görüşü de söyleyerek, birçok çetrefilli bahislere daldık:
Rasûl-i Ekrem (s.a.) in zamanında hâdislerin yazıldığını gösteren, hiç kimsenin reddedemeyeceği deliller getirdik. Bu mevzuda birçok mecmuaları, kitapları ve tarihî vesikaları ortaya koyarak bunu isbâta çalıştık. Nihayet şu neticeye vardık: Bu büyük insanlar sünneti korumak mevzuunda sadece hafızaya itimat etmekle kalmayarak, islâm ın ilk yıllarından itibaren hâdisleri yazıyla da tesbit etmişlerdir.
Daha sonra tarihî bir incelemeye geçerek talebu l-hâdis (hadisleri toplamak) için yapılan seyahatleri, tahammulu l-hâdis (bir üstâddan hâdis alma) usullerini tetkik ettik. Bunları birbiriyle karşılaştırarak aralarında mukayeseler yaptık.
Muhtelif hâdis ilimleri mevzuunda yazılan belli-başlı eserleri kısaca gözden geçirdik.
Râvîlerde aranan şartlara temas ederek, kıymeti her devirde kabul edilen bu şartlardaki insanî ölçüleri göz önüne serdik.
Sonra hâdisin çeşitlerine geçerek, hassas hâdis ıstılahlarını, en sağlam ve muteber kitaplardan faydalanarak inceledik. Bunun için de, hâdis ıstılahları mevzuunda ilk olarak yazıldığı kabul edilen Râmhurmuzî nin el-Muhaddisu 1-fâsıl beyne r-râvî ve l-vâî adlı eserinden başlayarak, Şam ın allâmesi merhum Cemâluddîn el-Kâsımî nin Kavâ ıdu t-tahdîs ine varıncaya kadar birçok usûl-i hadîs kitabını tetkik ettik.
Hâdisin hukuk, lügat ve edebiyattaki yerine tahsis ettiğimiz bölümde, sünnetin hukukî bütün mevzularda nasıl hâkimiyet te sîs ettiğini, aslı Kur ân-ı Kerîm de bulunsa dahî, zaman zaman helâl ve haramı belirtmek hususunda tek başına nasıl söz sahibi olduğunu îzâh ettik. Haber-i vâhid ve haber-i vâhidle ihticâcın şartları mevzuunu mufassal bir şekilde anlattık.
Haberleri isnâdlarıyle birlikte rivayet etmek keyfiyetinin ilk defa Müslümanlar tarafından kullanıldığını gösterdik. Muhaddislerin îcâd ettiği bu isnâd sisteminin, edebiyat ilimlerine ne derece te sîr ettiğini inceledik.
Lügat ve nahivde hâdisle ihticâc etmek istemeyenleri reddederek, sahîh ve fasîh sözleri nakletmek hususunda muhaddislerin kullandığı ölçülerin, lügatçilerinkinden daha hassas olduğunu belirttik.
Son bölümde râvîlerin tabakalarını geniş bir şekilde incelemek lüzumunu duyarak, özellikle İbnu Sâ d dan ve onun bu tabakalarda göz önünde bulundurduğu tasnif metodundan bahs ettik. Bu arada sahabe, tâbi in, ve tebe-i tâbi în hakkındaki ıstılahı taksimleri açıklayarak, bunlar arasında pek mehûr olan zevatın terceme-i hâllerini, ana kaynaklara baş vurmaya hacet kalmayacak şekilde yazdık.
Bâzı aydın gençlerimizin, "hadîsin tedvini"ni inkâr ederek, bu mevzuda çeşitli şüpheler uyandıran müsteşriklerin hilelerine kapıldığını gördüğümüz için, bu bahsi mufassal bir şekilde tetkik ettik.
"Mevzu hâdisler ve hâdis uydurmanın sebepleri" mevzuunu da etraflıca araştırarak, eski âlimlerimizin sahîh hadîs ile uydurma hadîsi birbirinden ayırmak için göz önünde bulundurdukları ana prensipleri ortaya koyduk.
Muhtelif bahisleri incelerken, hâdis ıstılahlarının kabuktan önce özün, şekilden önce mânânın, senedden önce metnin, taklîdden önce akıl ve hissin dikkate alındığı pek hassas bir tenkîd sistemine dayandığını göstermeye çalıştık. Çeşitlerin, bölümlerin ve fasılların arasında, bu güç meseleyi net bir şekilde îzâh etmek kolay bir iş değildi. Zîrâ okuyucunun, bu meseleleri anlamak ve çeşitli misâllerini görmek için devamlı surette bizi takip etmesi gerekirdi. Bu sebeple meseleyi vuzuha kavuşturup iyice anlaşılmasını temin için, kitabın sonuna bir netice kısmı ilâve ettik. Burada, daha önce verilen bilgileri özetleyerek, muhaddislerin tenkîd ölçülerini gösterdik. Bu arada kalemimizin bahis mevzuu edilen ölçüleri, başka kitaplardan aynen alıp kopya etmesine, oradan buraya aktarmasına imkân vermedik. Takip ettiğimiz prensipler, açıkça ifâde etmek mecburiyetinde olduğumuz tabiî sonucu bulup çıkaracak bir şekilde okuyucunun önünde belirmiştir; bu sonuç da, hadîs ıstılahı ilminin, asırlar geçmesine rağmen ıstılahlar sistemindeki en yüksek yeri işgal etmekte olduğudur.
Biz şimdi, kültürünü ve düşünce sistemini yabancılardan alarak, ümmetinin arasında bir garîb gibi yaşamayı aklının ucundan dahî geçirmediğinden emîn olduğumuz okuyucumuzun, -hadîs ıstılahları ilminin hassasiyetine kanaat getirdikten sonra- hadîs rivayeti (hadîs metni) ilminin de okutulması lâzım geldiği neticesine vararak bunu isteyeceğinden de eminiz. Şu hâle göre okuyucu, sahîh hadîs kitaplarını mutlaka tetkike baş
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.