9786257976787
485241
https://www.turkishbooks.com/books/gorunmez-kadin-p485241.html
Görünmez Kadın
11.34
Biz kadınlar ne zaman kötü bir olay ile karşılaşsak hemen hayata dair kelimelerimiz hazırdır.
Kurulmayı beklerler gönlümüzün raflarında, yazar da işte böyle kötü bir olay ile karşılaşmış ve
hayata dair yıllarca içinin raflarına kaldırdığı kelimeleri çıkarmış sandıklarından; tozunu üflemiş,
eliyle isini silmiş ve başlamış onları yerleştirmeye itina ile kâğıdın üzerine.
Hayata dair, yaşama dair, anneliğe ve eş olmaya dair tüm kelimeler anlamlı ve bir o kadar etkili
bu kitapta. Biz kadınlar en kötü anlarda bile reçel kavanozları dizeriz kalbimizin raflarına;
rengârenk, ahenk ahenk.
Yazar, kadın olmayı, -hasta bir kadın olmayı-ama aynı zamanda devam eden görevleri ile hayata
nasıl tutunduğunu böyle renkli ve ahenkli anlatmış işte.
Okurken kendimizi bulacağımız bir kitap, bir yudum bergamotlu karanfilli çayınızın yanında size
eşlik edecek. Geç kalmayın koyun çay suyunu demlensin, usul usul içiniz dinlensin...
Editör- Kader Türkoğlu
Kesme tahtasına ikiye böldüğüm kuru soğanı yatırdım. İnce, ince bir yönde, ince ince diğer yönde
kesiyorum. Gözlerim nemlenmeye, sağanak yağmura hazırlanmaya başladılar. İçimde iki insan
karşılıklı konuşuyor. Biri diyor ki, biraz sonra gelecek, seni böyle görmesin." Diğeri, "Olsun görse ne olur," diyor. "Önünde soğanın var, o seni gizler. Mehmet, gözlerindeki yaşları soğan
yüzünden zanneder."
Bazen hiçbir şeyim yokmuş gibi hissediyorum. Bugün de o derin yoksunluğu hissettiğim
günlerden biri. Sadece gözyaşlarımı başkalarından gizlememe yardım eden orta boy bir soğanım,
en sıkıştığım zamanlarda ortaya çıkan koruyucu kabuğum ki, o da geçmiş yaralarımın eseri zaten
ve gözyaşlarımla ıslanan, kuruyan ve tekrar, tekrar ıslanan sessiz, sırdaş bir yastığım var.
Belki de sadece bir hayalden ibaretim ben. Görünmez olduğunu bilmeyen, ya da bunu kabul
edemeyen biriyim. Öyle ki aynaya dikkatlice bir baksam kendimi orada göremeyeceğim. Eşyanın
biçimli, biçimsiz sureti bakacak bana, ben değil.
Kurulmayı beklerler gönlümüzün raflarında, yazar da işte böyle kötü bir olay ile karşılaşmış ve
hayata dair yıllarca içinin raflarına kaldırdığı kelimeleri çıkarmış sandıklarından; tozunu üflemiş,
eliyle isini silmiş ve başlamış onları yerleştirmeye itina ile kâğıdın üzerine.
Hayata dair, yaşama dair, anneliğe ve eş olmaya dair tüm kelimeler anlamlı ve bir o kadar etkili
bu kitapta. Biz kadınlar en kötü anlarda bile reçel kavanozları dizeriz kalbimizin raflarına;
rengârenk, ahenk ahenk.
Yazar, kadın olmayı, -hasta bir kadın olmayı-ama aynı zamanda devam eden görevleri ile hayata
nasıl tutunduğunu böyle renkli ve ahenkli anlatmış işte.
Okurken kendimizi bulacağımız bir kitap, bir yudum bergamotlu karanfilli çayınızın yanında size
eşlik edecek. Geç kalmayın koyun çay suyunu demlensin, usul usul içiniz dinlensin...
Editör- Kader Türkoğlu
Kesme tahtasına ikiye böldüğüm kuru soğanı yatırdım. İnce, ince bir yönde, ince ince diğer yönde
kesiyorum. Gözlerim nemlenmeye, sağanak yağmura hazırlanmaya başladılar. İçimde iki insan
karşılıklı konuşuyor. Biri diyor ki, biraz sonra gelecek, seni böyle görmesin." Diğeri, "Olsun görse ne olur," diyor. "Önünde soğanın var, o seni gizler. Mehmet, gözlerindeki yaşları soğan
yüzünden zanneder."
Bazen hiçbir şeyim yokmuş gibi hissediyorum. Bugün de o derin yoksunluğu hissettiğim
günlerden biri. Sadece gözyaşlarımı başkalarından gizlememe yardım eden orta boy bir soğanım,
en sıkıştığım zamanlarda ortaya çıkan koruyucu kabuğum ki, o da geçmiş yaralarımın eseri zaten
ve gözyaşlarımla ıslanan, kuruyan ve tekrar, tekrar ıslanan sessiz, sırdaş bir yastığım var.
Belki de sadece bir hayalden ibaretim ben. Görünmez olduğunu bilmeyen, ya da bunu kabul
edemeyen biriyim. Öyle ki aynaya dikkatlice bir baksam kendimi orada göremeyeceğim. Eşyanın
biçimli, biçimsiz sureti bakacak bana, ben değil.
Biz kadınlar ne zaman kötü bir olay ile karşılaşsak hemen hayata dair kelimelerimiz hazırdır.
Kurulmayı beklerler gönlümüzün raflarında, yazar da işte böyle kötü bir olay ile karşılaşmış ve
hayata dair yıllarca içinin raflarına kaldırdığı kelimeleri çıkarmış sandıklarından; tozunu üflemiş,
eliyle isini silmiş ve başlamış onları yerleştirmeye itina ile kâğıdın üzerine.
Hayata dair, yaşama dair, anneliğe ve eş olmaya dair tüm kelimeler anlamlı ve bir o kadar etkili
bu kitapta. Biz kadınlar en kötü anlarda bile reçel kavanozları dizeriz kalbimizin raflarına;
rengârenk, ahenk ahenk.
Yazar, kadın olmayı, -hasta bir kadın olmayı-ama aynı zamanda devam eden görevleri ile hayata
nasıl tutunduğunu böyle renkli ve ahenkli anlatmış işte.
Okurken kendimizi bulacağımız bir kitap, bir yudum bergamotlu karanfilli çayınızın yanında size
eşlik edecek. Geç kalmayın koyun çay suyunu demlensin, usul usul içiniz dinlensin...
Editör- Kader Türkoğlu
Kesme tahtasına ikiye böldüğüm kuru soğanı yatırdım. İnce, ince bir yönde, ince ince diğer yönde
kesiyorum. Gözlerim nemlenmeye, sağanak yağmura hazırlanmaya başladılar. İçimde iki insan
karşılıklı konuşuyor. Biri diyor ki, biraz sonra gelecek, seni böyle görmesin." Diğeri, "Olsun görse ne olur," diyor. "Önünde soğanın var, o seni gizler. Mehmet, gözlerindeki yaşları soğan
yüzünden zanneder."
Bazen hiçbir şeyim yokmuş gibi hissediyorum. Bugün de o derin yoksunluğu hissettiğim
günlerden biri. Sadece gözyaşlarımı başkalarından gizlememe yardım eden orta boy bir soğanım,
en sıkıştığım zamanlarda ortaya çıkan koruyucu kabuğum ki, o da geçmiş yaralarımın eseri zaten
ve gözyaşlarımla ıslanan, kuruyan ve tekrar, tekrar ıslanan sessiz, sırdaş bir yastığım var.
Belki de sadece bir hayalden ibaretim ben. Görünmez olduğunu bilmeyen, ya da bunu kabul
edemeyen biriyim. Öyle ki aynaya dikkatlice bir baksam kendimi orada göremeyeceğim. Eşyanın
biçimli, biçimsiz sureti bakacak bana, ben değil.
Kurulmayı beklerler gönlümüzün raflarında, yazar da işte böyle kötü bir olay ile karşılaşmış ve
hayata dair yıllarca içinin raflarına kaldırdığı kelimeleri çıkarmış sandıklarından; tozunu üflemiş,
eliyle isini silmiş ve başlamış onları yerleştirmeye itina ile kâğıdın üzerine.
Hayata dair, yaşama dair, anneliğe ve eş olmaya dair tüm kelimeler anlamlı ve bir o kadar etkili
bu kitapta. Biz kadınlar en kötü anlarda bile reçel kavanozları dizeriz kalbimizin raflarına;
rengârenk, ahenk ahenk.
Yazar, kadın olmayı, -hasta bir kadın olmayı-ama aynı zamanda devam eden görevleri ile hayata
nasıl tutunduğunu böyle renkli ve ahenkli anlatmış işte.
Okurken kendimizi bulacağımız bir kitap, bir yudum bergamotlu karanfilli çayınızın yanında size
eşlik edecek. Geç kalmayın koyun çay suyunu demlensin, usul usul içiniz dinlensin...
Editör- Kader Türkoğlu
Kesme tahtasına ikiye böldüğüm kuru soğanı yatırdım. İnce, ince bir yönde, ince ince diğer yönde
kesiyorum. Gözlerim nemlenmeye, sağanak yağmura hazırlanmaya başladılar. İçimde iki insan
karşılıklı konuşuyor. Biri diyor ki, biraz sonra gelecek, seni böyle görmesin." Diğeri, "Olsun görse ne olur," diyor. "Önünde soğanın var, o seni gizler. Mehmet, gözlerindeki yaşları soğan
yüzünden zanneder."
Bazen hiçbir şeyim yokmuş gibi hissediyorum. Bugün de o derin yoksunluğu hissettiğim
günlerden biri. Sadece gözyaşlarımı başkalarından gizlememe yardım eden orta boy bir soğanım,
en sıkıştığım zamanlarda ortaya çıkan koruyucu kabuğum ki, o da geçmiş yaralarımın eseri zaten
ve gözyaşlarımla ıslanan, kuruyan ve tekrar, tekrar ıslanan sessiz, sırdaş bir yastığım var.
Belki de sadece bir hayalden ibaretim ben. Görünmez olduğunu bilmeyen, ya da bunu kabul
edemeyen biriyim. Öyle ki aynaya dikkatlice bir baksam kendimi orada göremeyeceğim. Eşyanın
biçimli, biçimsiz sureti bakacak bana, ben değil.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.