Glossolalia

Stok Kodu:
9789750813429
Boyut:
135-210
Sayfa Sayısı:
140
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2011-12
Çeviren:
Sabri Gürses
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
2.22
1.78
9789750813429
81111
Glossolalia
Glossolalia
1.779
Ünlü Rus şair, romancı ve kuramcı Andrey Belıy´ın Glossolalia adlı yapıtı, ses üzerine bir düzyazı şiir, bir sesli şiir. Belıy, bu şiirde, dille dans, dille müzik arasında bir ilişki kuruyor ve harflerin görünüm ve sesleriyle bir dansçının hareketleri arasında bir yakınlık olduğunu öne sürüyor. Gümüş Güvercin ve Petersburg adlı romanlarının ardından, 1917 yılında yazdığı Glossolalia´da, Belıy, çok zengin gizemci bağlantılarla dilin insanı kuşatan karmaşık yapısını sergiliyor ve şöyle diyor: "Glossolalia - birkaç sesli tema üzerine bir doğaçlamadır; bu temalar bende ses-imgeleri fantezisini geliştirdikçe, onları dışa vuruyorum." Glossolalia, diğer yandan, yirminci yüzyıl başı Rus avangardının Mayakovski, Şklovski, Hlebnikov gibi öncülerinin yolunu aydınlatan bir şiir. Bir anlamda Rus Ekim Devrimi´nin sanattaki karşılıklarından biri: "Halkların kardeşliği gelecektir: dillerin dili koparacak dillerimizi; ve - Sözün ikinci zuhuru gerçekleşecek." Glossolalia, glossa (dil) ve konuşma (lasso) sözleriyle oluşturulmuş bir sözcük. Ezoterik ve dini birçok uygulamada örneklerinin görülmesinin yanı sıra, çağdaş edebiyatta Belıy dışında John Barth, Neal Stephenson, Don Delillo gibi yazarların yapıtlarına da konu olmuştur. (Arka kapak yazısı) Tadımlık 1 Dilde derin sırlar yatar: konuşmaların gökgürültüsünde engin sözcüğün anlamları bulunur; fakat konuşmaların gökgürültüsü ve anlamların anlık şimşekleri, zamanın dalgalarına akıp gitmemiş bir kavram seli yağdıran metafor bulutuyla örtülüdür; ve sağanak, gökgürültüsü, bulut ne kadar yakınsa birbirine, sözcüğün duyulan anlamları ve imgeleri de o kadar yakındır; onlarda kuru, düz kavramsal anlam yoktur. Toprak nedir' Lavdır o; ancak kristallerin (kayaların) kabuğu ateşi engeller; ve lavların kükreyişi volkanların ağzına saldırır; ve üst katmanı toprağın öylesine incedir ki; otlarla kaplıdır. Duyulan anlamın erimiş ritmini boğan sözcük de böyledir; taşlara karışmış kalın köklerle kaplıdır bu ritimler; ateşli anlam gizlenmiştir; üst katman sözcük-imgedir (metafor); sesi, dil tarihinin bize söylediğine göre, bölük pörçük, parçalanmış seslerin bitiştirilmesidir; imge ise sesin bozulma süreci; ve sıradan bir sözcüğün ot! anlamları ondan serpilmeye koyulur; yani: fonetik saflığın kaybolması diyalektik görkemin gelişimidir; ve görkemin kayboluşu düşüncenin sonbaharıdır, terimdir. Şiddetli ateş, granit, kil, otlar birbirine benzemez; anlamları uygun gelmez: kavram, metafor, kök ve göksel ruhun hareketleridir gürültülü Kozmosta (ağız boşluğunda) sesleri inşa eden. 2 Bir zamanlar çimenler, Toprak, çakmaktaşı, granitler de yoktu; alevler vardı; Kozmosta hafif gazın esintisi dolanırdı; yeryüzü ateş tomurcuklarından koptu; Kozmik alanda gelişti, aktı; ve ateşler bu hareketleri onun ardından tekrarladı: çiçeklerin taçyapraklarında; kozmik ışık buradan geldi çiçek tarlalarından; bütün çiçekler sınırsız ateşleri, kozmik alanları hatırlatır; bütün sözcükler eski anlamların sesini hatırlatır. Bir zamanlar bizim anladığımız gibi kavramlar yoktu: kavramsal kabuk sözcüğün imgesini kapladı; bir zamanlar sözcüğün kendi imgesi yoktu: imgeler çok sonraları iğrenç bir köke bağlandı; daha önce kökler yoktu; bütün kökler yılan derisiydi; dilse canlı bir yılandır; bir zamanlar o yılan nehirdi, damaksa kerterizlerin, ritimlerin teknesi; kozmos, sertleşerek, ağız boşluğu oldu, soluk nehri bu dünya dansçısı ise bizim dilimiz. Duyulur seslerden önce dil kendi kapalı alanında, tıpkı dansçı gibi, sıçrardı; duruşları, kıvrılılışları, göğe uzanışları ve (ateşi içine çekerek) ruhsal nehirle yaptığı oyunlar zamanla sızıcıların, akıcı ünsüzlerin sesli işaretleri oldu: ünsüzler olarak genişlediler; ve patlamalılardan silsileler oluştu: sessizler (p, t, k) ve tınlamalılar (b, d, g). 3 Dansçının hafif, göksel akımla oyunları, tıpkı gazdan bir tülle çevrilmiş gibidir artık bizim için anlaşılmaz. Ve seslerin yaklaşarak, parçalanarak, bölünerek kaynaşması dilleri ağırlaştırdı; hafızalarımıza ağırlık yapan sesten imge sözlükleri, bizim o eski açık hareketlerimiz gibi ruhumuza seslenmiyor; yani: duyulan anlamın açıklığı dansçının tülle, göksel akımla yaptığı dansı görme becerisinde gizlidir; bulanıklığıysa insani dil tapınaklarının temel taşı olan sözlüklerdedir. Yüksek i ile düşük unun (yabancıların usu) kaynaşması bizim için kaynaşma, birleşme değildir; anlamıyoruz: W harfi U sesidir, ide n vardır: iun-iuw-iun(go)iuv(enes)tarihten bulup çıkarıyoruz; ve şu demektir: birleşme ve gençlik; neredeyse gırtlaktan seslendirilen eski Wyi anlamıyoruz; dudaklara doğru uçan V sesinin ancak sonradan doğduğunu anlamıyoruz. Gırtlağa giren havanın ifadesi Hahdır; buradan gelir ah, hayret, havanın içeri alınması; ha dışarı atma, geri vermedir; havayı, ateşi, ruhu; ve Hauch sesi anlamın önemiyle sesin önemini belirtir. Yarısesli h (nefes almayla yapılan gerçek a) sesin havasının ateşten, gırtlaktan ilk esişidir. Sızıcıların oluşumu yanan gaz dumanlarının oluşumu: seslerin arınmış maddesi; w, v, r, h ve sde biz gövdeye (w), enerjiye (r), soğuk havaya (v) ve sıcak havaya (h), ışık ve ateşe (s ve r) çöküşle karşılaşırız; ünlü dizisindeyse u-w-r-l-n vardır oluşum: nemin havasından; l-m-n açıkça sıvı; üç patlamalı g-b-d neredeyse kalındır: b yapışkan, d çınlamalı, g gözenekli-benekli; k-t-p (sessiz, sessiz-patlamalılar dizisi) kalındır; ben taşlı olduklarını da söyleyebilirdim, eğer bizim için p koyu hayvansallık, t bitkisel kumaş simgesi olmasaydı; k taşlı, mineral-cansız sestir; işte üç krallık: hayvanların (p, b), bitkilerin (t, d), kristallerin (k) ve amorf toprakların (g). 4 Dilin ağız boşluğumuzdaki tüm hareketi havayı gazdan, dalgalanan bir tül gibi kıvıran kolsuz bir dansçının jestleri; bir yana bükülerek tülün ucu gırtlağı gıdıklıyor; ve kuru, hafif, hızlı h, Rusça ha gibi telaffuz ediliyor; açılmış kol jesti (üste ve yana) h (bkz. Res. No: 1). Kolun jestleri koyu karanlıkta dalgalanan kolsuz dansçının tüm jestlerini yansıtıyor: damak kemerleri altında; kolun hareketi kolsuz mimiği yansıtıyor; o hareketler ses geçirmeyen; korku
Ünlü Rus şair, romancı ve kuramcı Andrey Belıy´ın Glossolalia adlı yapıtı, ses üzerine bir düzyazı şiir, bir sesli şiir. Belıy, bu şiirde, dille dans, dille müzik arasında bir ilişki kuruyor ve harflerin görünüm ve sesleriyle bir dansçının hareketleri arasında bir yakınlık olduğunu öne sürüyor. Gümüş Güvercin ve Petersburg adlı romanlarının ardından, 1917 yılında yazdığı Glossolalia´da, Belıy, çok zengin gizemci bağlantılarla dilin insanı kuşatan karmaşık yapısını sergiliyor ve şöyle diyor: "Glossolalia - birkaç sesli tema üzerine bir doğaçlamadır; bu temalar bende ses-imgeleri fantezisini geliştirdikçe, onları dışa vuruyorum." Glossolalia, diğer yandan, yirminci yüzyıl başı Rus avangardının Mayakovski, Şklovski, Hlebnikov gibi öncülerinin yolunu aydınlatan bir şiir. Bir anlamda Rus Ekim Devrimi´nin sanattaki karşılıklarından biri: "Halkların kardeşliği gelecektir: dillerin dili koparacak dillerimizi; ve - Sözün ikinci zuhuru gerçekleşecek." Glossolalia, glossa (dil) ve konuşma (lasso) sözleriyle oluşturulmuş bir sözcük. Ezoterik ve dini birçok uygulamada örneklerinin görülmesinin yanı sıra, çağdaş edebiyatta Belıy dışında John Barth, Neal Stephenson, Don Delillo gibi yazarların yapıtlarına da konu olmuştur. (Arka kapak yazısı) Tadımlık 1 Dilde derin sırlar yatar: konuşmaların gökgürültüsünde engin sözcüğün anlamları bulunur; fakat konuşmaların gökgürültüsü ve anlamların anlık şimşekleri, zamanın dalgalarına akıp gitmemiş bir kavram seli yağdıran metafor bulutuyla örtülüdür; ve sağanak, gökgürültüsü, bulut ne kadar yakınsa birbirine, sözcüğün duyulan anlamları ve imgeleri de o kadar yakındır; onlarda kuru, düz kavramsal anlam yoktur. Toprak nedir' Lavdır o; ancak kristallerin (kayaların) kabuğu ateşi engeller; ve lavların kükreyişi volkanların ağzına saldırır; ve üst katmanı toprağın öylesine incedir ki; otlarla kaplıdır. Duyulan anlamın erimiş ritmini boğan sözcük de böyledir; taşlara karışmış kalın köklerle kaplıdır bu ritimler; ateşli anlam gizlenmiştir; üst katman sözcük-imgedir (metafor); sesi, dil tarihinin bize söylediğine göre, bölük pörçük, parçalanmış seslerin bitiştirilmesidir; imge ise sesin bozulma süreci; ve sıradan bir sözcüğün ot! anlamları ondan serpilmeye koyulur; yani: fonetik saflığın kaybolması diyalektik görkemin gelişimidir; ve görkemin kayboluşu düşüncenin sonbaharıdır, terimdir. Şiddetli ateş, granit, kil, otlar birbirine benzemez; anlamları uygun gelmez: kavram, metafor, kök ve göksel ruhun hareketleridir gürültülü Kozmosta (ağız boşluğunda) sesleri inşa eden. 2 Bir zamanlar çimenler, Toprak, çakmaktaşı, granitler de yoktu; alevler vardı; Kozmosta hafif gazın esintisi dolanırdı; yeryüzü ateş tomurcuklarından koptu; Kozmik alanda gelişti, aktı; ve ateşler bu hareketleri onun ardından tekrarladı: çiçeklerin taçyapraklarında; kozmik ışık buradan geldi çiçek tarlalarından; bütün çiçekler sınırsız ateşleri, kozmik alanları hatırlatır; bütün sözcükler eski anlamların sesini hatırlatır. Bir zamanlar bizim anladığımız gibi kavramlar yoktu: kavramsal kabuk sözcüğün imgesini kapladı; bir zamanlar sözcüğün kendi imgesi yoktu: imgeler çok sonraları iğrenç bir köke bağlandı; daha önce kökler yoktu; bütün kökler yılan derisiydi; dilse canlı bir yılandır; bir zamanlar o yılan nehirdi, damaksa kerterizlerin, ritimlerin teknesi; kozmos, sertleşerek, ağız boşluğu oldu, soluk nehri bu dünya dansçısı ise bizim dilimiz. Duyulur seslerden önce dil kendi kapalı alanında, tıpkı dansçı gibi, sıçrardı; duruşları, kıvrılılışları, göğe uzanışları ve (ateşi içine çekerek) ruhsal nehirle yaptığı oyunlar zamanla sızıcıların, akıcı ünsüzlerin sesli işaretleri oldu: ünsüzler olarak genişlediler; ve patlamalılardan silsileler oluştu: sessizler (p, t, k) ve tınlamalılar (b, d, g). 3 Dansçının hafif, göksel akımla oyunları, tıpkı gazdan bir tülle çevrilmiş gibidir artık bizim için anlaşılmaz. Ve seslerin yaklaşarak, parçalanarak, bölünerek kaynaşması dilleri ağırlaştırdı; hafızalarımıza ağırlık yapan sesten imge sözlükleri, bizim o eski açık hareketlerimiz gibi ruhumuza seslenmiyor; yani: duyulan anlamın açıklığı dansçının tülle, göksel akımla yaptığı dansı görme becerisinde gizlidir; bulanıklığıysa insani dil tapınaklarının temel taşı olan sözlüklerdedir. Yüksek i ile düşük unun (yabancıların usu) kaynaşması bizim için kaynaşma, birleşme değildir; anlamıyoruz: W harfi U sesidir, ide n vardır: iun-iuw-iun(go)iuv(enes)tarihten bulup çıkarıyoruz; ve şu demektir: birleşme ve gençlik; neredeyse gırtlaktan seslendirilen eski Wyi anlamıyoruz; dudaklara doğru uçan V sesinin ancak sonradan doğduğunu anlamıyoruz. Gırtlağa giren havanın ifadesi Hahdır; buradan gelir ah, hayret, havanın içeri alınması; ha dışarı atma, geri vermedir; havayı, ateşi, ruhu; ve Hauch sesi anlamın önemiyle sesin önemini belirtir. Yarısesli h (nefes almayla yapılan gerçek a) sesin havasının ateşten, gırtlaktan ilk esişidir. Sızıcıların oluşumu yanan gaz dumanlarının oluşumu: seslerin arınmış maddesi; w, v, r, h ve sde biz gövdeye (w), enerjiye (r), soğuk havaya (v) ve sıcak havaya (h), ışık ve ateşe (s ve r) çöküşle karşılaşırız; ünlü dizisindeyse u-w-r-l-n vardır oluşum: nemin havasından; l-m-n açıkça sıvı; üç patlamalı g-b-d neredeyse kalındır: b yapışkan, d çınlamalı, g gözenekli-benekli; k-t-p (sessiz, sessiz-patlamalılar dizisi) kalındır; ben taşlı olduklarını da söyleyebilirdim, eğer bizim için p koyu hayvansallık, t bitkisel kumaş simgesi olmasaydı; k taşlı, mineral-cansız sestir; işte üç krallık: hayvanların (p, b), bitkilerin (t, d), kristallerin (k) ve amorf toprakların (g). 4 Dilin ağız boşluğumuzdaki tüm hareketi havayı gazdan, dalgalanan bir tül gibi kıvıran kolsuz bir dansçının jestleri; bir yana bükülerek tülün ucu gırtlağı gıdıklıyor; ve kuru, hafif, hızlı h, Rusça ha gibi telaffuz ediliyor; açılmış kol jesti (üste ve yana) h (bkz. Res. No: 1). Kolun jestleri koyu karanlıkta dalgalanan kolsuz dansçının tüm jestlerini yansıtıyor: damak kemerleri altında; kolun hareketi kolsuz mimiği yansıtıyor; o hareketler ses geçirmeyen; korku
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat