9786057615299
480529
https://www.turkishbooks.com/books/fihi-ma-fih-anilar-2-p480529.html
Fihi Ma-Fih Anılar 2
18
Fihi Ma-Fih Anılar 2 - Vedat Ahsen Coşar
Ankara Barosunda başkanlık yaptığım yaklaşık 6 yıllık süreçte epeyce takdir, teşekkür, alkış almış, oldukça da düşman kazanmıştım. Ama bu doğaldı ve aslında başarılı olduğumun da bir kanıtıydı. Neden mi? Che Guevara söylüyor nedenini: 'Düşmanın yoksa hayatta, hiçbir başarın yok demektir.' Onun için Ankara Barosu başkanlığından ayrılıp Türkiye Barolar Birliği'ne giderken İsmet İnönü'nün şu sözleri geldi aklıma: 'Takdir seslerini dostlarınızın alkışlarından değil, muarızlarınızın kin ve garaz dalgalarından alabiliyorsanız eğer, yolculuğunuz çetin ama yaşamaya değer olacaktır.'
Evet, yeni bir yolculuk başlıyordu ve bu yolculuk oldukça çetin geçeceğe benziyordu. Nitekim öyle de oldu. Ama öyle de olsa, böyle de olsa yaşanması gereken şeyler yaşandı ve bitti. Ve bütün bunlar, sevinciyle, acısıyla, mutlu mutsuz an'larıyla birer anı olarak belleğimde kaldı. Acı çektim belki, sıkıntılar, üzüntüler yaşadım belki, ama bunların sayesinde biraz daha büyüdüm, biraz daha olgunlaştım, biraz daha oldurdum kendimi. Yani tam da Nazım Hikmet'in dizeleriyle '... Ustalaştım biraz daha taşı kırmakta, / dostu düşmandan ayırmakta...' Ve hiçbir şeyden dolayı, yaptığım hiçbir işten, verdiğim hiçbir karardan, söylediğim hiçbir sözden, yazdığım hiçbir yazıdan dolayı en ufacık bir pişmanlık dahi duymadım.
Son bir söz: Eski New York Valisi Mario Cumomo, 'seçim kampanyanı şiirle yapar, düz yazıyla yönetirsin' diyor. Benim Ankara Barosundaki seçim kampanyalarımı takip edenler bilirler ya da hatırlarlar; ben de, bütün 'seçim kampanyalarımı şiirle yaptım' ama başkanlık yaptığım süre içinde Ankara Barosu'nu 'düz yazıyla yönettim.' Yani düz yazının gerektirdiği gibi noktasına, virgülüne uygun şekilde yönettim, düz yönettim, düzgün yönettim, adil yönettim, kim ne derse desin, tek başıma değil, yönetimle birlikte yönettim.
Buraya kadar bu düz yazının, Ankara Barosuyla ilgili öyküsünü anlattım. Bir sonraki ciltte, Türkiye Barolar Birliği'yle ilgili öyküsünü anlatacağım. Nasıl mı? 'İnanın bana. / Ben öyküler anlatırım / Bana güvenebilirsiniz.' Bir sonraki ciltte buluşmak üzere şimdilik hoşça kalın.
Ankara Barosunda başkanlık yaptığım yaklaşık 6 yıllık süreçte epeyce takdir, teşekkür, alkış almış, oldukça da düşman kazanmıştım. Ama bu doğaldı ve aslında başarılı olduğumun da bir kanıtıydı. Neden mi? Che Guevara söylüyor nedenini: 'Düşmanın yoksa hayatta, hiçbir başarın yok demektir.' Onun için Ankara Barosu başkanlığından ayrılıp Türkiye Barolar Birliği'ne giderken İsmet İnönü'nün şu sözleri geldi aklıma: 'Takdir seslerini dostlarınızın alkışlarından değil, muarızlarınızın kin ve garaz dalgalarından alabiliyorsanız eğer, yolculuğunuz çetin ama yaşamaya değer olacaktır.'
Evet, yeni bir yolculuk başlıyordu ve bu yolculuk oldukça çetin geçeceğe benziyordu. Nitekim öyle de oldu. Ama öyle de olsa, böyle de olsa yaşanması gereken şeyler yaşandı ve bitti. Ve bütün bunlar, sevinciyle, acısıyla, mutlu mutsuz an'larıyla birer anı olarak belleğimde kaldı. Acı çektim belki, sıkıntılar, üzüntüler yaşadım belki, ama bunların sayesinde biraz daha büyüdüm, biraz daha olgunlaştım, biraz daha oldurdum kendimi. Yani tam da Nazım Hikmet'in dizeleriyle '... Ustalaştım biraz daha taşı kırmakta, / dostu düşmandan ayırmakta...' Ve hiçbir şeyden dolayı, yaptığım hiçbir işten, verdiğim hiçbir karardan, söylediğim hiçbir sözden, yazdığım hiçbir yazıdan dolayı en ufacık bir pişmanlık dahi duymadım.
Son bir söz: Eski New York Valisi Mario Cumomo, 'seçim kampanyanı şiirle yapar, düz yazıyla yönetirsin' diyor. Benim Ankara Barosundaki seçim kampanyalarımı takip edenler bilirler ya da hatırlarlar; ben de, bütün 'seçim kampanyalarımı şiirle yaptım' ama başkanlık yaptığım süre içinde Ankara Barosu'nu 'düz yazıyla yönettim.' Yani düz yazının gerektirdiği gibi noktasına, virgülüne uygun şekilde yönettim, düz yönettim, düzgün yönettim, adil yönettim, kim ne derse desin, tek başıma değil, yönetimle birlikte yönettim.
Buraya kadar bu düz yazının, Ankara Barosuyla ilgili öyküsünü anlattım. Bir sonraki ciltte, Türkiye Barolar Birliği'yle ilgili öyküsünü anlatacağım. Nasıl mı? 'İnanın bana. / Ben öyküler anlatırım / Bana güvenebilirsiniz.' Bir sonraki ciltte buluşmak üzere şimdilik hoşça kalın.
Fihi Ma-Fih Anılar 2 - Vedat Ahsen Coşar
Ankara Barosunda başkanlık yaptığım yaklaşık 6 yıllık süreçte epeyce takdir, teşekkür, alkış almış, oldukça da düşman kazanmıştım. Ama bu doğaldı ve aslında başarılı olduğumun da bir kanıtıydı. Neden mi? Che Guevara söylüyor nedenini: 'Düşmanın yoksa hayatta, hiçbir başarın yok demektir.' Onun için Ankara Barosu başkanlığından ayrılıp Türkiye Barolar Birliği'ne giderken İsmet İnönü'nün şu sözleri geldi aklıma: 'Takdir seslerini dostlarınızın alkışlarından değil, muarızlarınızın kin ve garaz dalgalarından alabiliyorsanız eğer, yolculuğunuz çetin ama yaşamaya değer olacaktır.'
Evet, yeni bir yolculuk başlıyordu ve bu yolculuk oldukça çetin geçeceğe benziyordu. Nitekim öyle de oldu. Ama öyle de olsa, böyle de olsa yaşanması gereken şeyler yaşandı ve bitti. Ve bütün bunlar, sevinciyle, acısıyla, mutlu mutsuz an'larıyla birer anı olarak belleğimde kaldı. Acı çektim belki, sıkıntılar, üzüntüler yaşadım belki, ama bunların sayesinde biraz daha büyüdüm, biraz daha olgunlaştım, biraz daha oldurdum kendimi. Yani tam da Nazım Hikmet'in dizeleriyle '... Ustalaştım biraz daha taşı kırmakta, / dostu düşmandan ayırmakta...' Ve hiçbir şeyden dolayı, yaptığım hiçbir işten, verdiğim hiçbir karardan, söylediğim hiçbir sözden, yazdığım hiçbir yazıdan dolayı en ufacık bir pişmanlık dahi duymadım.
Son bir söz: Eski New York Valisi Mario Cumomo, 'seçim kampanyanı şiirle yapar, düz yazıyla yönetirsin' diyor. Benim Ankara Barosundaki seçim kampanyalarımı takip edenler bilirler ya da hatırlarlar; ben de, bütün 'seçim kampanyalarımı şiirle yaptım' ama başkanlık yaptığım süre içinde Ankara Barosu'nu 'düz yazıyla yönettim.' Yani düz yazının gerektirdiği gibi noktasına, virgülüne uygun şekilde yönettim, düz yönettim, düzgün yönettim, adil yönettim, kim ne derse desin, tek başıma değil, yönetimle birlikte yönettim.
Buraya kadar bu düz yazının, Ankara Barosuyla ilgili öyküsünü anlattım. Bir sonraki ciltte, Türkiye Barolar Birliği'yle ilgili öyküsünü anlatacağım. Nasıl mı? 'İnanın bana. / Ben öyküler anlatırım / Bana güvenebilirsiniz.' Bir sonraki ciltte buluşmak üzere şimdilik hoşça kalın.
Ankara Barosunda başkanlık yaptığım yaklaşık 6 yıllık süreçte epeyce takdir, teşekkür, alkış almış, oldukça da düşman kazanmıştım. Ama bu doğaldı ve aslında başarılı olduğumun da bir kanıtıydı. Neden mi? Che Guevara söylüyor nedenini: 'Düşmanın yoksa hayatta, hiçbir başarın yok demektir.' Onun için Ankara Barosu başkanlığından ayrılıp Türkiye Barolar Birliği'ne giderken İsmet İnönü'nün şu sözleri geldi aklıma: 'Takdir seslerini dostlarınızın alkışlarından değil, muarızlarınızın kin ve garaz dalgalarından alabiliyorsanız eğer, yolculuğunuz çetin ama yaşamaya değer olacaktır.'
Evet, yeni bir yolculuk başlıyordu ve bu yolculuk oldukça çetin geçeceğe benziyordu. Nitekim öyle de oldu. Ama öyle de olsa, böyle de olsa yaşanması gereken şeyler yaşandı ve bitti. Ve bütün bunlar, sevinciyle, acısıyla, mutlu mutsuz an'larıyla birer anı olarak belleğimde kaldı. Acı çektim belki, sıkıntılar, üzüntüler yaşadım belki, ama bunların sayesinde biraz daha büyüdüm, biraz daha olgunlaştım, biraz daha oldurdum kendimi. Yani tam da Nazım Hikmet'in dizeleriyle '... Ustalaştım biraz daha taşı kırmakta, / dostu düşmandan ayırmakta...' Ve hiçbir şeyden dolayı, yaptığım hiçbir işten, verdiğim hiçbir karardan, söylediğim hiçbir sözden, yazdığım hiçbir yazıdan dolayı en ufacık bir pişmanlık dahi duymadım.
Son bir söz: Eski New York Valisi Mario Cumomo, 'seçim kampanyanı şiirle yapar, düz yazıyla yönetirsin' diyor. Benim Ankara Barosundaki seçim kampanyalarımı takip edenler bilirler ya da hatırlarlar; ben de, bütün 'seçim kampanyalarımı şiirle yaptım' ama başkanlık yaptığım süre içinde Ankara Barosu'nu 'düz yazıyla yönettim.' Yani düz yazının gerektirdiği gibi noktasına, virgülüne uygun şekilde yönettim, düz yönettim, düzgün yönettim, adil yönettim, kim ne derse desin, tek başıma değil, yönetimle birlikte yönettim.
Buraya kadar bu düz yazının, Ankara Barosuyla ilgili öyküsünü anlattım. Bir sonraki ciltte, Türkiye Barolar Birliği'yle ilgili öyküsünü anlatacağım. Nasıl mı? 'İnanın bana. / Ben öyküler anlatırım / Bana güvenebilirsiniz.' Bir sonraki ciltte buluşmak üzere şimdilik hoşça kalın.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.