Fethullah Gülen´in Sünnet Anlayışı

Hocaefendi gibi milyonları peşinde sürükleyebilen bir zâtın, şerefli eslafımızın tarzı ve yolu üzerine bin beş yüz yıllık geleneğimize uygun şekilde Kur´an´a, sünnete sâhip çıkması, geleneğimizi, dinimizi tahkim etmesi son derece önemli bir hâdisedir, başlı başına bir tarihtir. Bunun, tahkiki olarak bilinmesi, bu noktadaki propagandalara prim verilmemesi gerekir. Hocaefendi "ilmü´l-hadis" konusunda gelenekçidir ve tamamiyle Ehl-i sünnet çizgisindedir. Resulullah´ın sünnetine Abdullah İbnu Ömer (r.a.) kadar bağlı, İmam Gazâli veya İmâm Rabbânî kadar âşıktır. Bütün fikriyatını, dâvasını, hedeflerini, metotlarını sünnet-hadis hazinesinden çıkardığı cevherler ve güherlerle dantel dantel, yol-yol işlemiştir. Gâye-i hayal kıldığı davası, bütün detaylarıyla risâlet-i Muhammediye´nin dâvasıdır. Hocaefendi, hadis ilmiyle ilgili olarak, yeni bir usul (metodoloji) kaidesi koymak, geçmişte benimsenmiş uygulanmış olan esaslardan birini veya bir kısmını tenkit etmek, tâdil etmek, reddetmek gibi bir tavra girmez. Hattâ "Usul-i fıkhın yeniden gözden geçirilmesini ve geçmiş müdevvenatın bütünüyle taranarak alternatif bir usûlün ortaya konulmasını şart" görmesine rağmen hadis usulü için böyle bir gerekten söz etmez. Yıllarca Erzurum, Urfa ve İstanbul İlahiyat fakültelerinde binlerce ilahiyat öğrencisine hadis ilmi okutarak hadis ilmine bir ömür harcayan ve hadis ilminin en temel eseri kabul edilen "Kütüb-ü Sitte"yi dilimize kazandıran Prof. Dr. İbrahim Canan´ın kaleminden... (Tanıtım bülteninden)