9786055152062
376731
https://www.turkishbooks.com/books/egitimcinin-gunlugu-p376731.html
Eğitimcinin Günlüğü
4.32
Görev sırasında yüzlerce köyde, birçok kasaba ve şehirde toplumsal yaşamı gözleme olanağı buldu. Yaşam ve mesleki deneyimlerini, dünya görüşlerini yerel gazetelere yazdı. Bu yazıların bir bölümünü bu kitapta topladı. Söylemek, yazmak, konferans vermek gibi çalışmalar iyidir, ama Hiçbiri yapmanın yerine geçemezİnsan ancak yaparsa öğrenir. Köy Enstitülerini onun için açtık. Demokrasi, ancak bütünleşmiş, uluslaşmış işlevsel toplumlarda iyi sonuç verebiliyor. Aksi halde seçimler etnik grup, aşiret, din mezhep farklarını sadece yansıtmakla kalmıyor, bunları tırmandırıyor Cado, köyün dışına çıkmış, bizi karşılamaya geliyordu. Birden bire döndü, köye doğru koşmaya başladıHem koşuyor, hem de köylüye sesleniyordu: Atatürk geliyor, Atatürk geliyor!.. Köye okul açılması demek; yeniliğin, aydınlığın köye gelmesi demekti. Onlara göre yenilikler Atatürkle özdeşti. Köye giren her yenilik ve bunu getiren herkes bir Atatürktü O gün Cadonun gösterdiği sevinç çığlığı, kulaklarımdan hiç silinmedi. Görevimi yaparken beni uyaran bir ses, yolumu aydınlatan ışık oldu...
SUNUŞ:
Çocukluğum doğduğum köyde geçti. Köy ortamında bazı kişilere özenir, onlar gibi olmak isterdim. Özendiğim kişiler arasında davulcular, zurnacılar ve güzel halay çeken amcalarım gelirdi. Köy düğünleri çalgısız olmazdı. Zurnacının avurtlarını şişirerek ve hiç nefes almadan çalışına imrenirdim. Klarnet ise, hiç ulaşamayacağım bir müzik aletiydi. Onu seslendireni gıpta ile seyrederdim.
Pehlivanlar, köy düğünlerinin yiğitleriydi. Birincilik ödülünü alıp, harman yerinden konak evine ve davul-zurna eşliğinde giden pehlivanın havası kimsede yoktu. Bir zaman onlara özendim.
Büyüdükçe okula gidenlere imrenmeye başladım.
Annemin diktiği bez çantaya defterimi, kalemimi koyduğum ve okul yolunu tuttuğum günü unutamam. Okuldan eve dönüp de, gaz lâmbası ışığında ders yaptığım günler gözümün önünden hiç gitmez.
Okulda öğretmenlerime özendim. Köy Enstitüsünde okuyup da arada bir köye gelen öğrencilere imrendim. Onlar gibi okuyup öğretmen olmak istedim.
İlkokulu bitirince Enstitüye gitme olanağı buldum.Orada okudum ve öğretmen oldum. On üç yıl ilkokul öğretmenliği yaptım. Sonra İlköğretim Müfettişi oldum. Otuz yıl bu görevde çalıştım.
Öğretmen ve müfettiş olarak toplam kırk üç yıl eğitim işi ile uğraştım. Bu konuda yapılan bir çok yararlı uygulamalar izledim. Bir çok deneyim kazandım.
Edindiğim deneyimleri, eğitimci meslektaşlarımla paylaşmak istedim.
SUNUŞ:
Çocukluğum doğduğum köyde geçti. Köy ortamında bazı kişilere özenir, onlar gibi olmak isterdim. Özendiğim kişiler arasında davulcular, zurnacılar ve güzel halay çeken amcalarım gelirdi. Köy düğünleri çalgısız olmazdı. Zurnacının avurtlarını şişirerek ve hiç nefes almadan çalışına imrenirdim. Klarnet ise, hiç ulaşamayacağım bir müzik aletiydi. Onu seslendireni gıpta ile seyrederdim.
Pehlivanlar, köy düğünlerinin yiğitleriydi. Birincilik ödülünü alıp, harman yerinden konak evine ve davul-zurna eşliğinde giden pehlivanın havası kimsede yoktu. Bir zaman onlara özendim.
Büyüdükçe okula gidenlere imrenmeye başladım.
Annemin diktiği bez çantaya defterimi, kalemimi koyduğum ve okul yolunu tuttuğum günü unutamam. Okuldan eve dönüp de, gaz lâmbası ışığında ders yaptığım günler gözümün önünden hiç gitmez.
Okulda öğretmenlerime özendim. Köy Enstitüsünde okuyup da arada bir köye gelen öğrencilere imrendim. Onlar gibi okuyup öğretmen olmak istedim.
İlkokulu bitirince Enstitüye gitme olanağı buldum.Orada okudum ve öğretmen oldum. On üç yıl ilkokul öğretmenliği yaptım. Sonra İlköğretim Müfettişi oldum. Otuz yıl bu görevde çalıştım.
Öğretmen ve müfettiş olarak toplam kırk üç yıl eğitim işi ile uğraştım. Bu konuda yapılan bir çok yararlı uygulamalar izledim. Bir çok deneyim kazandım.
Edindiğim deneyimleri, eğitimci meslektaşlarımla paylaşmak istedim.
Görev sırasında yüzlerce köyde, birçok kasaba ve şehirde toplumsal yaşamı gözleme olanağı buldu. Yaşam ve mesleki deneyimlerini, dünya görüşlerini yerel gazetelere yazdı. Bu yazıların bir bölümünü bu kitapta topladı. Söylemek, yazmak, konferans vermek gibi çalışmalar iyidir, ama Hiçbiri yapmanın yerine geçemezİnsan ancak yaparsa öğrenir. Köy Enstitülerini onun için açtık. Demokrasi, ancak bütünleşmiş, uluslaşmış işlevsel toplumlarda iyi sonuç verebiliyor. Aksi halde seçimler etnik grup, aşiret, din mezhep farklarını sadece yansıtmakla kalmıyor, bunları tırmandırıyor Cado, köyün dışına çıkmış, bizi karşılamaya geliyordu. Birden bire döndü, köye doğru koşmaya başladıHem koşuyor, hem de köylüye sesleniyordu: Atatürk geliyor, Atatürk geliyor!.. Köye okul açılması demek; yeniliğin, aydınlığın köye gelmesi demekti. Onlara göre yenilikler Atatürkle özdeşti. Köye giren her yenilik ve bunu getiren herkes bir Atatürktü O gün Cadonun gösterdiği sevinç çığlığı, kulaklarımdan hiç silinmedi. Görevimi yaparken beni uyaran bir ses, yolumu aydınlatan ışık oldu...
SUNUŞ:
Çocukluğum doğduğum köyde geçti. Köy ortamında bazı kişilere özenir, onlar gibi olmak isterdim. Özendiğim kişiler arasında davulcular, zurnacılar ve güzel halay çeken amcalarım gelirdi. Köy düğünleri çalgısız olmazdı. Zurnacının avurtlarını şişirerek ve hiç nefes almadan çalışına imrenirdim. Klarnet ise, hiç ulaşamayacağım bir müzik aletiydi. Onu seslendireni gıpta ile seyrederdim.
Pehlivanlar, köy düğünlerinin yiğitleriydi. Birincilik ödülünü alıp, harman yerinden konak evine ve davul-zurna eşliğinde giden pehlivanın havası kimsede yoktu. Bir zaman onlara özendim.
Büyüdükçe okula gidenlere imrenmeye başladım.
Annemin diktiği bez çantaya defterimi, kalemimi koyduğum ve okul yolunu tuttuğum günü unutamam. Okuldan eve dönüp de, gaz lâmbası ışığında ders yaptığım günler gözümün önünden hiç gitmez.
Okulda öğretmenlerime özendim. Köy Enstitüsünde okuyup da arada bir köye gelen öğrencilere imrendim. Onlar gibi okuyup öğretmen olmak istedim.
İlkokulu bitirince Enstitüye gitme olanağı buldum.Orada okudum ve öğretmen oldum. On üç yıl ilkokul öğretmenliği yaptım. Sonra İlköğretim Müfettişi oldum. Otuz yıl bu görevde çalıştım.
Öğretmen ve müfettiş olarak toplam kırk üç yıl eğitim işi ile uğraştım. Bu konuda yapılan bir çok yararlı uygulamalar izledim. Bir çok deneyim kazandım.
Edindiğim deneyimleri, eğitimci meslektaşlarımla paylaşmak istedim.
SUNUŞ:
Çocukluğum doğduğum köyde geçti. Köy ortamında bazı kişilere özenir, onlar gibi olmak isterdim. Özendiğim kişiler arasında davulcular, zurnacılar ve güzel halay çeken amcalarım gelirdi. Köy düğünleri çalgısız olmazdı. Zurnacının avurtlarını şişirerek ve hiç nefes almadan çalışına imrenirdim. Klarnet ise, hiç ulaşamayacağım bir müzik aletiydi. Onu seslendireni gıpta ile seyrederdim.
Pehlivanlar, köy düğünlerinin yiğitleriydi. Birincilik ödülünü alıp, harman yerinden konak evine ve davul-zurna eşliğinde giden pehlivanın havası kimsede yoktu. Bir zaman onlara özendim.
Büyüdükçe okula gidenlere imrenmeye başladım.
Annemin diktiği bez çantaya defterimi, kalemimi koyduğum ve okul yolunu tuttuğum günü unutamam. Okuldan eve dönüp de, gaz lâmbası ışığında ders yaptığım günler gözümün önünden hiç gitmez.
Okulda öğretmenlerime özendim. Köy Enstitüsünde okuyup da arada bir köye gelen öğrencilere imrendim. Onlar gibi okuyup öğretmen olmak istedim.
İlkokulu bitirince Enstitüye gitme olanağı buldum.Orada okudum ve öğretmen oldum. On üç yıl ilkokul öğretmenliği yaptım. Sonra İlköğretim Müfettişi oldum. Otuz yıl bu görevde çalıştım.
Öğretmen ve müfettiş olarak toplam kırk üç yıl eğitim işi ile uğraştım. Bu konuda yapılan bir çok yararlı uygulamalar izledim. Bir çok deneyim kazandım.
Edindiğim deneyimleri, eğitimci meslektaşlarımla paylaşmak istedim.
Yorumlar (0)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.