Edebî Bahisler

Stok Kodu:
9786050674323
Boyut:
135-210
Sayfa Sayısı:
96
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2020-07
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%20 indirimli
6.00
4.80
9786050674323
502856
Edebî Bahisler
Edebî Bahisler
4.8
Edebî Bahisler, Dr. Rıfkı Tezcanlı, Hazırlayan: Adil İzci, 96 sayfa, 13,5 x 19,5 cm,
Temmuz 2020, 1 basım. ISBN 978-605-06743-2-3
"Dr. Rıfkı Tezcanlı'nın varlığından ve yazılarından ancak bir rastlantı sonucu haberim
oldu. Neden unutuldu bu değerli bilim insanımız? Unutuldu mu dedim? Evet! Ama
değerli olan bütün bütüne de unutulmuyor. Nitekim Dr. Rıfkı Tezcanlı'nın her biri -onun
diliyle- "bir edebî ziyafet telakki edilebilecek tahrirleri", neredeyse seksen yıl sonra
yeniden gün yüzünde! İyi okumalar dileğiyle... Merhumu rahmetle yâd ederek..."
Adil İzci

EDEBİYATIMIZ NERELERE GİDİYOR?
Dün, "Umumî Edebî Malumat" dersime girdim. Yoklama kâğıdını hemen önümdeki sıraya
sürdüm sürmedim, mizahı pek seven acar bir talebem, "Hocam, yüksek müsaadeniz olursa
bir sualim var" dedi. Olmaz mı? Yeter ki mevzularımız ile yakinen bir alakası bulunsun.
Yerinden doğruldu bu; "Efendim, Orhan Veli'nin Dalgacı Mahmut'unu gördünüz, kıraat ettiniz
mi?" dedi. "Yok" deye cevapladım; "ne gördüm ne de kıraat ettim. Benim zamanım fevkalade
kıymatlıdır!" Baktım, o mecmua da elinde; "Haydi bir kıraat et bakayım" dedim. Tam Orhan
Veli gibi bir avare havasına bürünerek tane tane, hakkını vere vere kıraat etti. Ne deyeceğim,
"Al bir fasa fiso daha!" dedim; amma yine kendi kendime...
Talebeler, mevzunun dalgasında! Ben kızacağım, öyle deyeceğim, böyle deyeceğim, o
arada ders kaynayacak! Fakat kızmamak elde mi aziz karilerim? Sizler de aman bir an evvel
duyunuz da mesut mesrur (!) olunuz. Beyefendinin (!) nevzuhur vazifelerinden birisi bu:
Hepimiz uykuda iken bu guya nihayetsiz semayı boyuyor; ne yapalım, biz de uyanınca bir
bakıyoruz ki mavi değil mi! Fesuphanallah!
Orada kalsa yine iyi! İnanırsanız, tamamını not aldım, oradan tahrir edeyim; "Deniz yırtılır
kimi zaman / Bilmezsiniz kim diker / Ben dikerim" diyor bir de! Vakıa Ankara'nın Polatlı
kasabasında doğdum; bir Anadolu insanıyım, denizi pek bilmem, amma Darülfünun
senelerimde İstanbul'da idim. O cihette bir tabiat vakasını, yani denizin yırtıldığını, sonra elde
iğne iplik dikildiğini ne bizzat kendi gözlerimle gördüm ne de ilim irfan sahibi birinden
duydum. Palavra sıkılır amma bu kadar mı olur yahu?
Pekiii, bunlar -Orhan Veli ve avaneleri- hayalattan uzak duracaklar değil mi idi? Öyle bir
düsturları yok mu idi? Ya nedir bu neviden lafızlar? İmdi hangisini kaale almalı? Her ne ise...
Bu emsal gibi digeri de tamamiyle bir palavra! Tahayyül buyurunuz; avare Orhan Veli, tıpkı
bir yorgancı gibi, elinde iğne iplik, denizi dizine alarak yırtılan yerlerini dikiyor. Evvela deniz,
kırk yıllık eski Sümerbank basması mı ki öyle cart deye yırtılsın? Ne deyeyim? At martini
Debreli Hasan yahut at martini Beykozlu Orhan Veli Efendi dağlar inlesin! (...)"
Dr. Rıfkı Tezcanlı, İlmî Tetkikler Mecmuası, 1 / 2 / 1940
Edebî Bahisler, s. 18
Edebî Bahisler, Dr. Rıfkı Tezcanlı, Hazırlayan: Adil İzci, 96 sayfa, 13,5 x 19,5 cm,
Temmuz 2020, 1 basım. ISBN 978-605-06743-2-3
"Dr. Rıfkı Tezcanlı'nın varlığından ve yazılarından ancak bir rastlantı sonucu haberim
oldu. Neden unutuldu bu değerli bilim insanımız? Unutuldu mu dedim? Evet! Ama
değerli olan bütün bütüne de unutulmuyor. Nitekim Dr. Rıfkı Tezcanlı'nın her biri -onun
diliyle- "bir edebî ziyafet telakki edilebilecek tahrirleri", neredeyse seksen yıl sonra
yeniden gün yüzünde! İyi okumalar dileğiyle... Merhumu rahmetle yâd ederek..."
Adil İzci

EDEBİYATIMIZ NERELERE GİDİYOR?
Dün, "Umumî Edebî Malumat" dersime girdim. Yoklama kâğıdını hemen önümdeki sıraya
sürdüm sürmedim, mizahı pek seven acar bir talebem, "Hocam, yüksek müsaadeniz olursa
bir sualim var" dedi. Olmaz mı? Yeter ki mevzularımız ile yakinen bir alakası bulunsun.
Yerinden doğruldu bu; "Efendim, Orhan Veli'nin Dalgacı Mahmut'unu gördünüz, kıraat ettiniz
mi?" dedi. "Yok" deye cevapladım; "ne gördüm ne de kıraat ettim. Benim zamanım fevkalade
kıymatlıdır!" Baktım, o mecmua da elinde; "Haydi bir kıraat et bakayım" dedim. Tam Orhan
Veli gibi bir avare havasına bürünerek tane tane, hakkını vere vere kıraat etti. Ne deyeceğim,
"Al bir fasa fiso daha!" dedim; amma yine kendi kendime...
Talebeler, mevzunun dalgasında! Ben kızacağım, öyle deyeceğim, böyle deyeceğim, o
arada ders kaynayacak! Fakat kızmamak elde mi aziz karilerim? Sizler de aman bir an evvel
duyunuz da mesut mesrur (!) olunuz. Beyefendinin (!) nevzuhur vazifelerinden birisi bu:
Hepimiz uykuda iken bu guya nihayetsiz semayı boyuyor; ne yapalım, biz de uyanınca bir
bakıyoruz ki mavi değil mi! Fesuphanallah!
Orada kalsa yine iyi! İnanırsanız, tamamını not aldım, oradan tahrir edeyim; "Deniz yırtılır
kimi zaman / Bilmezsiniz kim diker / Ben dikerim" diyor bir de! Vakıa Ankara'nın Polatlı
kasabasında doğdum; bir Anadolu insanıyım, denizi pek bilmem, amma Darülfünun
senelerimde İstanbul'da idim. O cihette bir tabiat vakasını, yani denizin yırtıldığını, sonra elde
iğne iplik dikildiğini ne bizzat kendi gözlerimle gördüm ne de ilim irfan sahibi birinden
duydum. Palavra sıkılır amma bu kadar mı olur yahu?
Pekiii, bunlar -Orhan Veli ve avaneleri- hayalattan uzak duracaklar değil mi idi? Öyle bir
düsturları yok mu idi? Ya nedir bu neviden lafızlar? İmdi hangisini kaale almalı? Her ne ise...
Bu emsal gibi digeri de tamamiyle bir palavra! Tahayyül buyurunuz; avare Orhan Veli, tıpkı
bir yorgancı gibi, elinde iğne iplik, denizi dizine alarak yırtılan yerlerini dikiyor. Evvela deniz,
kırk yıllık eski Sümerbank basması mı ki öyle cart deye yırtılsın? Ne deyeyim? At martini
Debreli Hasan yahut at martini Beykozlu Orhan Veli Efendi dağlar inlesin! (...)"
Dr. Rıfkı Tezcanlı, İlmî Tetkikler Mecmuası, 1 / 2 / 1940
Edebî Bahisler, s. 18
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat